Boeing Firmasına B 737- Max tipi uçaklar konusunda ne demişti Trumph? “ Uçağa yeni bir kaç özellik ekleyip ismini değiştirerek pazara yeniden sunmasını” tavsiye etmişti. Üzerinden hayli zaman geçti. Onu dinleselerdi herhalde işlemler bu kadar uzun sürmezdi diye düşünüyorum. Tabii ki Teknik insanların süreyi, yapılan işi ve Boeing’in kapasitesini değerlendirmişlerdir.
Ve bu günlerde söz konusu uçaklar yeniden pistlere dönüyor. FAA yayınladığı bildirimde bir sene sekiz ay süren inceleme sonunda koyulmuş olan yasaklamanın kaldırıldığına ilişkin talimatın Başkanlıkça imzalandığını bildirdi. Ve de bu bilgi gazete haberleri arasında yerini aldı. Hatırlardadır, THY uzun görüşmeler sonunda bu uçakların parka çekilmesinden kaynaklanan zararın tazmini konusunda Boeing ile uzlaşıldığını belirtmişti. Ve de THY bu konuda Kamu Aydınlatma Platformuna gönderdiği açıklamada tazminat miktarını belirtmedi. Daha sonra bu konuda başka bir bildirimleri varsa da ben bulamadım. İlker Aycı beye yakın olan gazeteciler bu uçakların parka çekilmelerinden kaynaklanan zararın bir bölümünün karşılanması için Boeing’ den 250 Milyon Dolar Tazminat alındığı ifade edilmiş ise de THY’nin 100. Milyon Dolar tazminat aldığını ifade etmek daha doğru geliyor. İlker Bey bir ara bu rakamı konuşmuştu. Ben ona inanırım. Evet, Türk Hava Yolları faaliyet raporunda filodaki 360 uçağın 100 adedinin B737-800 tipi olduğu belirtiliyor. Hatırlarsanız söz konusu uçakların uçuştan men edilmelerini takiben Türk Hava Yollarına teslim edilmek üzere hazır bekletilen 25 adet Max üretici firma tarafından üretim merkezinde park edilmişti. Onlar tabii ki halen teslim alınmamış olunması nedeni ile bu rakama dâhil değildir, Pandemi’ nin yarattığı gerginliği nedeniyle o gün bu gün bu konu hiç gündeme gelmedi. Umarım Max’ler ile ilgili tazminat görüşmeleri esnasında Sn. Aycı bu konuyu gündeme getirip üretim merkezinde park pozisyonunda bekletilen uçaklar için hatırı sayılır bir indirim almıştır.
Evet, bu konuda 25 Kasım 2019’ da bir yazı yazmıştım. Yazımın başlığı (. 737 MAX, TRUMP, SUNEXPRESS, RYANAIR, THY NE YAPMALI VE.... ). Yazının linki (https://www.airporthaber.com/kose-yazilari/737-max-trump.html). Yazının ara başlıkları ise yandaki gibi: Sn. Aycı Boeıng İle Pazarlığı Bizzat Yürütüyormuş. ./ Sunexpress’in Siparişi. / 07 Kasım 2019 THY Boeıng Toplantısı / Ryanair Uygulaması. / Geçmişten Bir Yaşanmış / THY Max Tipi Uçaklara İlişkin Mevcut Kötü İzlenimi Nasıl Siler? / Max’lar Uçuşa Döndükten Sonra THY ‘de Yaşanacaklar./ Sivil Havacılık Ufku Ve İleriyi Görmeyi Gerektirir: Pilot Sorunu.
Yazımı tekrar okudum. Bu aşamada artık metnin en önemli ve hayati kısmının ara başlığı ” THY Max’ lere İlişkin Var Olan Kötü İzlenimi Nasıl Siler? “ Kamuoyunun, kamu çıkarlarını ilgilendiren bir konuyla alakalı toplumun bir kesiminin ya da tamamının o konu hakkındaki fikir ve tercihlerini, kararlarını belirtmesiyle oluştuğu malum. Bizim konumuzda esas unsur insanları, toplumu hedeflediğimiz ve arzuladığımız fikir ve tercih noktasına getirmeye yönelik çalışmaların organizasyonu. Har ne kadar kaybedilen güvenin yeniden kazanılmasının mümkün olmadığı ifade edilmekte ise de, şayet çıkış noktası doğru ise hedeflenen varış noktasına ulaşılabileceğini ümit etmek gerekir. Çıkış noktası doğru ise.
THY MAX’LARA İLİŞKİN VAR OLAN KÖTÜ İZLENİMİ NASIL SİLER? 30 Eylül 2019’da kaleme aldığım yazıda “Türk Hava Yolları Avrupa Birliği Havayollarının MAX tipi uçakları operasyona alma kararlarını beklemeli ve aynı gün, bu güne kadar yaptığı en büyük basın toplantısını bu konu için organize etmelidir. Ve bu günkü durumu halkın anlayabileceği bir lisanla ( mümkün olduğunca teknik terim kullanmadan) anlatarak kamuoyunu ikna etmeye çalışmalıdır.
Her ne kadar günümüzde herkes iletişim uzmanı ise de ve de bu güne kadar olan tutum ve davranışlarından da gördüğümüz ve anladığımız üzere Türk Hava Yollarının yöneticilerini bundan soyutlamak mümkün değilse de bu konuda uzman görüşüne başvurarak bu konuda kamuoyunun nasıl etkilenebileceği hususunda mutlak görüş alınmalıdır. Görüş alınmakla da kalmamalı, bu çalışmayı seçilecek olan bir iletişimci ile birlikte yürütmelidir.
Bu kadar yalanın dolanın döndüğü ve de insanların güvensizlik duyguların yoğunlaştığı bir yüzyılda bunu yapmanın gerekli olduğu kabulü zorunlu olan bir gerçek.” demiştim fazla uzatmadan. Öncelikle belirtmekte fayda vardır ki, Kitle iletişim araçlarının, haber ve bilgi değerine sahip olan içerikleri ile kamuoyu oluşumu sürecinde önemli bir rolünün olduğu kabulü zorunlu olan bir gerçektir. Bu çalışma bir Halkla ilişkiler (PR) program ile desteklenmelidir. Malum Halkla İlişkiler Belirlenmiş hedef kitleleri etkilemek için hazırlanmış planlı, inandırıcı, bir iletişim çabasıdır.
EVET, UZMAN DESTEĞİ ŞART: THY bu konuda işbirliği yapacağı uzman iletişimciyi doğru seçmesi ve de bu belirlemede mesleki başarı dışında başka kıstasları dikkate almaması ilk şarttır. Hatırlatmak isterim ki reklam ajanı olmak ayrı iletişimci olmak ayrı bir konudur. Temenni ederim ki Türk Hava Yollarının çalıştığı ve de kurumu iyi tanıyan anlaşmalı reklam ajansının bünyesinde de iletişim konusunda uzman olan şahıslar bulunsun.
Bu arada pandemi nedeni ile zaten azalmış olan yolcu / yolcular THY’nin bu konuda sunacağı bilgileri inandırıcı ve doyurucu bulmadıkları takdirde Boeing 737 MAX tipi uçaklara hali ile rağbet etmeyeceklerdir. Bu nedenle Türk kamuoyunu bu uçakların şu andaki kusursuzluğuna ikna etmeye çalışmaktan başka çözüm bulunmamaktadır. Ve de bu uğraştan başarılı olarak çıkmaya mecburdurlar. Tabii öncelikle iç müşterilerin, THY pilot, mühendis, teknisyenlerinin ve diğer çalışanlarının öncelikle ikna olmaları kaydı ile. Öncelikle onların kafasındaki olumsuzlukların giderilmesi gerekir. Eğer THY’nin içinde bulunduğu durumun bir kriz olduğu gerçeği göz önüne alınırsa kriz yönetiminin bir ekip çalışması olduğu dikkate alınmalı ve konu ile ilgili çalışmaya personelden başlanmalıdır. Personelin bu konuda 3’ncü şahıslara anlatabileceği hususları en basit şekli ile kaleme alıp, onlarla paylaşmak ve de bu konuda yapacakları konuşmaların çerçevesini çizerek konunun bu şekilde anlatılmasının gerektiğini tüm çalışanlara defalarca anlatmak gerek. Çalışanları önemsememezlik etmeyin. Şunu unutmayın ki, yazılı basında ve sanal medyada Türk Hava Yolları ile ilgili olarak yer alan olumsuz haberlerin tümünün ilk çıkış noktası alt, orta veya üst seviyedeki yöneticilerinizden ve çalışanlarınızdan biridir. Evet, bu tür durumlarda her çalışanın kurumun bir İletişim görevlisi gibi davranması şart. Kalan çok kısa sürede bu mutlak sağlanmalıdır..
Bu süreçte THY’nin en önemli işlerinden biri bu olmalıdır. Kamuoyunu % 100 doğru konuşarak ikna etmek ve de bunun için çalışmak. Bu arada kamuoyuna hitap etme işini alışık olunduğu üzere inanılırlığı hayli zedelenmiş olan tepede oturanlarca yapılmamasında fayda olduğu açıktır. Kamuoyuna hitap etme işinin özellikle orta yaşlı ve de daha önce bu tip uçakla uçmuş olan pilot ve teknisyenlerce yapılmasında ve de zaman zaman diğer çalışanların bu ekibe katılarak destek vermelerinde fayda vardır. Bu belirlemenin ve de kişilerin seçiminin doğru yapılması tek adım atıp dört adımlık mesafe kat etmekle aynıdır. Tüm yapılacaklara ilaveten yüzde yüz doğru hedef kitleye ulaşabilmek için birlikte çalışılan reklam ajansınca konu ile ilgili olarak vereceğiniz bilgiler ışığında hazırlanacak olan 2 yapraklı bir bültenin sefere verilen tüm uçaklarda koltuk arkalarına konularak yolcuların tetkikine sunulması hedefi 12’ den vurma anlamını taşıyacaktır.
Evet; Başta Türk Hava Yollarımız olmak üzere filolarında Boeing 737 800 tip uçak bulunan tüm havayollarına emniyetli uçuşlar diliyorum. Bunun için her gece dua edeceğim.
THY: ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLSE KARDIR. ZARAR OLUŞMADAN DÖNMEK İSE USTALIKTIR. Her hafta bu konuya takılıp sürekli gönderdiği mesajlarla Qualiflyer işbirliğini yazmamı isteyen eski bir THY mensubuna da cevap olsun diye kısaca seslenmek istedim. Üzerinden 20 yıl geçmiş olan bir konuyu yazmanın kime ne faydasının olabileceğini düşünemiyorum. Ancak antenleri hayli gelişmiş olan bir ağabeyimizin fikri yardımı ile en azından niyeti anlamış olduğumu zannediyorum.
Tabii ki, her dönemde ve her konuda olduğu üzere o günlerde de Türk Hava Yolları içinde bu işbirliğini destekleyenler olduğu gibi karşı olanlarda vardı. THY cenahında bu oluşumu destekleyenler kuvvetliydi. Karşı olanların seslerini ne kadar çıkarttıklarını hatırlamıyorum.
Swissair bu işbirliğinin en kuvvetli üyesi olması nedeni ile nalıncı keseri gibi her şeyi kendi lehlerine olacak şekilde düzenlemeyi ilke edinmişti. Ve bu tutumunu bir süre sonra çalışmanın her safhasında diğer üye havayollarından hiç çekinmeden sergilemeğe başlamıştı. Şöyle veya böyle bir süre sonra Türk Hava Yolları üst Yönetimi bu işbirliğinin THY aleyhinde gelişme kabiliyetini fark etti ve Qualiflyer’ dan ayrıldı. Evet, bu işbirliği Sabena’yı batırdı. Ama Türk Hava Yolları açısından kâbus sonlanmıştı.
Şu anda Sivil Havacılıkla yakından ilgilenen ve yazarını uzman olarak gördüğüm bir sitede bu anlatım şu şekilde yer alıyor. “1 Kasım 1998′de sadakat programını Qualiflyer ile birleştiren THY, bağlı bulunduğu T.C. Özelleştirme İdaresi’nin dirayetli tavrı sayesinde, elini verdiği bu işbirliğinden Swissair ’e kolunu kaptırmaktan kurtulmuş ve Ekim 2000’de Qualiflyer’ dan tamamen ayrılmıştı”. Bu arada o tarihlerde THY’ nin Özelleştirme İdaresine bağlı olduğunu hatırlatmak isterim. Dolayısı ile müdahalelerini hariçten gazel okumak veya siyasi bir müdahale olarak değerlendirmemek gerekir. İstanbul’ da yapılan geniş katılımlı bir toplantıda bu aralarda sık sık sahnelerde olan eski bir Sivil Havacılık mensubunun THY’nin Qualiflyer’ dan ayrılması için nasıl cansiperane çalışma ve görüşmeler sergilediğini, kimlere karşı çıktığını dinlemiştim. O dönemlerde ben fark etmemiştim ama herkesin bu çorbada tuzu varmış meğer.
Özetle bu işbirliği THY üst yönetimi tarafından sonlandırılmış olup bu konuda emeği geçenlere teşekkür etmek gerektiğine inanıyorum. Aradan 20 sene geçti şu an için bu konuda başka yazılması gereken bir şey hatırlayamamamı mazur görmek gerek. Copyx paste yapıp gönderilen aynı mesajlarda yer alan diğer iki konuyu da anlatmam konusunda bu cevabımı gördükten sonra ısrarcı olunmayacağını düşünüyorum.
Her ne kadar bu konulara girmemi ısrarla isterken ismini gizleyen bu eski şirket mensubu ile yazışmalarımızın artık sonlanacağını umuyorum.
Bu zatın benim o dönemdeki en zayıf ağızlı insan olduğumu düşündüğü mutlak ki bu sualleri durmadan bana yöneltiyor. Bu konuyu benden çok iyi bilen ve de konunun içinde olan insanlar var. Bu ticari bir faaliyet idi. Ben ise o dönemde Yer İşletmede görevliydim. Evet, ben de bu işbirliğine karşıydım. Gerek Genel Müdür ve gerekse Yönetim Kurulu Başkanı buna karşı olanları işten uzaklaştırıp seslerini kesmediler. Dinlediler ve tahammül gösterdiler. Herhalde karşıt görüşlerde de faydalanacak bir iki şey bulmuşlardır. Hiç sormadım. Söylemediler.
Evet, bu gün çalışanlardan birinin mevcut yönetimin bir projesine karşı çıkabileceğini zannetmiyorum. Kendisini anında kapı dışında bulacakları mutlak.
Son olarak, ben Türk Hava Yollarından bu nedenle uzaklaştırılmış değilim. THY Qualiflyer işbirliğini 2000 yılında sonlandırdı. Ben ise bundan yaklaşık iki sene sonra 2002 yılında şirketten mezun edildim. Umarım anlatabilmişimdir. Beni iyi tanımadığınız belli. Kimin ne ile deneneceğini kestirebilmek hususunda başarılı değilsiniz.
Özetle, THY Qualiflyer işbirliğine mutlak şirketin bir menfaati olacağı düşüncesi ile girmişti. Denendi, olmadığı görüldü ve vazgeçildi. Zararın neresinden dönülse kardır ya. Zarar olmadan dönülmesi ise takdire şayan olup ustalık ister. O dönemin tepe yöneticileri ustaydı. Evet; ustalar başarıdan vazgeçmezler. Zaman zaman başarıya ulaşmak için denedikleri yöntemi değiştirirler. Ve bizler, çalışma yaşamının her şeye, tüm yan etkilere ve bazı çirkinliklerine rağmen güzel olduğunu çalışanlara hissettiren yöneticiler gördük. Onlarla çalıştık. Şanslıymışız. İyi ki vardılar.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)