Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanı Sn. İlker Aycı ne buyurmuştu? “Kötü çalışan olmaz, kötü yönetici olur”. Evet; aslında insanlar da işyerlerinden değil, bu kötü yöneticilerden kaçmak ister. İstemesine ister de ülkenin şartları uygunsa tabii.
Geçen hafta bir yazı yazdım, THY İnsanları Projeye Rağbet Etmez ve Emekliliğe Sıcak Bakmazsa Ne Olacak? Bu yazıma gelen 3-4 yorum çok dikkatimi çekti. Bu kadar insan emekliliğe davet ediliyor. Şayet çalışanlar projeye rağbet etmezlerse, acaba kaç kişi işten çıkartılacak. diye düşünürken, bir kişinin yazdığı yoruma mı takıldınız diye soracaksanız. Cevap evet. Bugünkü işsizlik ortamında THY gibi bir kurumdan kendi isteği ile ayrılmak isteyen birinden bahsediyoruz. Şirkete girmek için üç takla atıp, işinin sürekliliğini sağlamak için dokuz takla atan insanların bulunduğu bir topluluğun üyesinden bahsediyoruz. Yorumunda ne diyor bu çalışan ”Bi ben çıkamadım şirketten. Sık rapor, at işte adam çıkmak için uğraşıyor, ver tazminatını yolla.” Bu çalışanın şirketten kaçmak istediğine inanmıyorum. Aslında kaçmak istediği kötü yöneticiler ile O’nu bu duruma getirenlerdir. Peki; neden yalnız bir kişi bunu söylüyor? Demek ki geri kalanlar memnun diye düşünenler olacaktır. Muhtemelen bunu ifade eden(ler) takla atma uzmanları grubundan biridir mutlak.
Yazılar için yapılan yorumları çoğunluğun okumadığını biliyorum. Bu nedenle dört adet yorumu yukarıya aldım. Bunlardan üçü şirketten fazla gürültü çıkartmadan sessizce işten çıkartılan çalışanlardan bahsediyor. Sonuncusu ise özellikle 2003 öncesi girişli çalışanların şirketten gönderilmelerini bekleyen birinin yorumu. Evet; terfi edebilmek için onların gitmesini bekleyen / dileyen kişisel görüşüme göre bir cahilin seslenişi bu. Satırlarında küçükte olsa zekâ kırıntısı aradımsa da maalesef bulamadım. Sanki bu üç satırı yazıya yapılan bir yorum değil, kişinin bir itirafı gibi geldi bana. Bu çalışan acaba şu suali cevaplayabilir mi? Şayet ünitenizdeki eskiler kadar konunuza hâkim olsanız, işinizi bilseniz ve sizi mevcut üst göreve layık biri olarak görseler o eski çalışanlar ünitenizde görev yapmaya devam edebilirler miydi? Bilgi ve liyakat eşitliği durumunda tercihin sizden yana kullanılacağını hepimiz biliyoruz. Bunda sorun yok. Yadırgamayız. Sizce bu kadar çalışanı gözünü kırpmadan işinden uzaklaştıran zihniyet sizin ünitenizde görevini sürdüren ki birkaç eski çalışanı şirketten çıkartmak konusunda tereddüt ederler miydi? Bunun da cevabı hayırdır. Evet; bu konuda yorum yazan çalışan tarafından kabul edilmesi zor olan bir husus var. Hala işe girdiğiniz unvanda çalışmanızın kabahatini ne eskilerde, ne de yöneticilerinizde aramayın. Konu muhtemelen sizin yetersizliğinizle ilgilidir. Ve yorum yazayım derken “ onların yüzünden “ sözü ile bunu bir anlamda itiraf eden de üstelik sizsiniz. Yapmanız gereken tek şey eskilere yetişmek için çok daha fazla çalışmanızdır. Bana kalırsa bırakın bu eski yeni konusunu işinize bakın.
Bu anlayıştakilere nasihat etmenin bir faydası olmaz. Yine de unutmamalıdırlar ki, bir bireyin geleceği üzerindeki ilk ve esas sorumluluk bireyin kendisindedir. Bu arada temenni ederim ki üstleriniz de kimleri istihdam ettiklerini, kimleri bu şirkete kabul ettiklerini düşünecek vakit bulabilirler. Kimler hatalıysa Allah onları bildiği gibi yapsın. Affeder mi? Bilemem.
Evet; Şirketten insanlar sessizce uzaklaştırılıyormuş. Geçen haftaki yazımda belirttiğim üzere ben THY Yönetiminin planlamalarına uygun olarak emekliliklerini isteyecek olan çalışanların Şirketteki istihdam fazlalığını eriteceğini / eritebileceğini düşünmüştüm. Daha doğrusu düşünmeye çalışmıştım. Galiba bu aptalca ve iyi niyetli bir düşünceydi. Önümüzdeki günlerin bize neler göstereceğini inşallah hep birlikte görme imkânımız olur.
Evet; gelelim Sn. Aycı ’nın yazının girişinde bahsettiğimiz sözüne. “ Kötü çalışan olmaz, kötü yönetici olur". Yaptığı bir konuşmada araya sıkıştırdığı bu sözü ilk okuduğum zaman ifade edilme nedenini anlayamamıştım. Sn. Aycı’ nın inanışına göre kötü çalışan olmayacağına göre iş akdini feshettiğiniz insanların şirketten neden uzaklaştırıldıkları hususu izaha muhtaç oluyor. Yanılıyor muyum? Sn Aycı, şayet çalışanlar şirketten kaçmıyorsa, bırakıp gidemiyorlarsa bunun büyük ölçüde ülkedeki işsizlik ile de ilgili olabileceğini de değerlendirmek gerekmez mi?
Malum olduğu üzere Personel Devir Hızı, belli bir dönem içerisinde ( genellikle 1 yıl ) işletmeye giren ya da işletmeden ayrılan Personel sayısının ortalama çalışan sayısı içindeki payını gösteren bir orandır. Ve de eskiden bu oran yöneticilerin başarısını simgeleyen bir veri olarak kabul edilirdi. Bir işletmede personel devir hızı oranı sıfır’a ne kadar yakınsa kurum açısından o kadar iyidir. Bunun kuruma da itibar kazandırıcı olacağı kabulü zorunlu olan bir gerçek. Bu nedenle personel devir hızı yüksek olan kuruluşların yöneticileri istatistiklerinde bu bilgiye yer vermeyi sehven unuturlardı ( ? )
Eminim ki Türk Hava Yollarında da personel devir hızı düşüktür. Zira çalışan sayısı fazladır. Kendi arzusu ile şirketten ayrılan da yok veya yok denecek kadar azdır. Sonuç: Türk Hava Yollarının yöneticileri iyidir. Çalışanlar bunu ne kadar kabul eder veya etmez onu bilemem. Malum istatistikleri insanları kandırmak için kullanmak pek zor değildir. Ve de derler ki “ üç türlü yalan vardır, yalan, kuyruklu yalan ve de istatistik. Evet; sizler için aynı konuda son bir söz daha. “ Bilim için istatistik, bir sarhoş için sokak lambası gibidir. Aydınlatmada değil, düşmek için dayanıp destek almada kullanılır” Her ne ise, İsterseniz personel devir hızı istatistiğinden çıkan sonucu bir kez daha tekrarlayalım.. “ Türk Hava Yollarının yöneticileri iyidir ” Tabii işine vakıf, görevini dürüstlük ve tarafsızlıkla yapan yöneticileri tenzih ederek, ben buna inanmıyorum diyorum. Ya sizler, siz sn. okurlar buna inanıyor musunuz?
Bu linkte https://www.youtube.com/watch?v=pmdIKo02gCg Türk Hava Yollarının eski Genel Müdürü Sn. Kotil’in THY’ de istihdam edilecek personelde aranacak yetilerle ilgili bir anlatımını bulacaksınız. Evet; bu vasıflara sahip bir çalışan kötü olamaz. Tabii personel seçimi yaparken kurum bu özellikleri dikkate almış ise. Temel Kotil döneminde kaç bir kişi işten çıkartıldı ve de yerlerine bu özelliklere sahip çalışanlar alındı? Net olarak bilmiyorum.
Ben inanıyorum ki, yaptığımız tercihler yaşadığımız / yaşayacağımız hayatı belirler. İyi bir insan olmak / olmamak bizim elimizde. Ben yaşamım boyunca kimseye beddua etmedim. Dönüp dolaşıp başına gelir derdi babaannem. “Niyetiniz kaderiniz olsun” Bu benim İyi niyetli insanlar için ettiğim bir dua, kötü niyetliler için ise edebileceğim en ağır bir bedduadır. Bu insanlar iyi mi yoksa kötü mü siz karar verin. Sizler için düşüncelerini de herhalde benden iyi bilirsiniz. Bu durumda “ Başkaları için niyetiniz ne ise, o sizin kaderiniz olsun” sözünü ister dua, ister beddua olarak kullanın.
Sene 1903 Henry Ford - Ford Company* ve 116 sene sonra ( 2019 ) THY
Bir banka Müdürü önüne gelen bir kredi talebi dokümanını inceliyordu. 1903 senesinde Amerika’daki bankalar için proje finansmanı yeni bir uygulamaydı. O zamanlarda da finans kuruluşlarının yöneticileri kredinin neden talep edildiği hususunu titizlikle araştırırlar, değerlendirirler ve de uygun gördüklerini merkezlerine raporlarlardı. Banka Müdürü elindeki talebi ve ekindeki raporu dikkatle okudu ve üzerine “ Reddedildi” damgasını bastı. Merkeze göndermeye bile gerek görmemişti. Krediyi talep eden şahsın ismi Henry Ford idi. Kredi talebinin gerekçesi ise kurmayı düşündüğü otomobil fabrikasına yapılması gereken yatırımdı. Talebinin reddedildiğini duyan H. Ford çılgına döndü ve Banka Müdürüne giderek “ Böyle büyük bir projenin geri çevrilmesinin nedenini “ sordu. Aldığı cevap ise hayli moral bozucuydu. Banka Müdürü “Otomobilin ancak geçici bir moda olabileceğini belirterek bankasının bu tarz geçici işlere para yatırmasının mümkün olmadığını “ söylüyordu. H. Ford Müdürün odasından çıkarken “ Bir gün yollarda atların çektiği arabalar kalmayacak. Onların yerini otomobiller alacak” diyordu. Takip eden dönemler H. Ford için daha zordu. İşleri kısmen de olsa yoluna koyana kadar 5 kez iflas geçirdi. Ve her defasında yılmadı ve işe yeniden başladı. Ve de o dönemlerde karşılaştığı büyük engellere rağmen olaylara bakış perspektifinin genişliği ve hedefine ulaşma konusunda ki azmi ile dünya otomotiv sektörünün kurucusu ve bir numaralı ismi olmayı başardı. Bakın H. Ford bu başarıya nasıl ulaşmış.
1.Her şeyden önce çalışanlarıma, insanlığın evrensel ilkesi olan sevgimi verdim. Onlara samimi davranıp sadakat gösterdim.
2.Çalışanlarıma güvenimi her zaman sürdürdüm.
3.Onların güvenini kazanmaya ve bu güveni zedelememeye özellikle dikkat ettim.
4.Onlara hak ettikleri ücreti alınlarındaki ter kurumadan fazlası ile ödedim.
5.Çalışanlarımı ailemin bir ferdi olarak görüp, her türlü sıkıntıları ile içtenlikle ilgilenmeye çalıştım
6.Onlarla aynı sofrada yemek yedim.
7.İnsanlara iyilik yatırımında bulunarak, faydalı olmaya gayret ettim. Hiç bir çalışanımı diğerinden ayırmadım.
8.Yaradılış amacımın gereğini yerine getirmeğe çalıştım.
9.Hiç bir insanı hor görmeyip hep aziz bildim. İnsanlara merhametli ve eşit davrandım.
10.Çalışmaktan hiç yılmadım. İnsanlara doğru bir adım attım. Onlar bana iki adım yaklaştılar.
Evet; buraya kadar anlattıklarım H. Ford’un yaşanmışı. Bütün bunların karşılığı mı? İşte; FORD OTOMOTİV SANAYİ
Ve gelelim 116 sene sonrasına, yani günümüze. Her fırsatta sektör kuruluşlarının İnsan Kaynağına yönelik uygulamalarını duyuyor ve okuyoruz. Aslında bundan 116 sene öncesinin çalışanları ile bu günün emektarlarının işyerlerinden ve yöneticilerinden beklentileri arasında bir fark yok. Bu beklentilerin ne kadar karşılandığını anlatmaya kalksam bu güne kadar THY ile ilgili yazdıklarımın tümünü tekrar satırlara dökmem gerekir. Buna gerek var mı? Sizler çalışanların beklentilerini, yöneticilerinizin tutum ve davranışlarını ve bunların şirket yaşamına ne kadar yansıdığını benden kat be kat fazla biliyorsunuz.
Evet; bundan 116 sene önce kurulan bir şirketin yöneticilerinin tutum ve davranışları ile bundan 86 sene önce kurulmuş olan Türk Hava Yollarımızın yöneticilerinin 2019 yılındaki hal ve gidişini sizler karşılaştırın. .
Nedendir bilmem. THY’nin kuruluşundan bu yana 86 sene geçti. Bugün ise Yöneticilik konusunda 86 adım bile atamamış gibi duruyoruz değil mi? Olana bitene bakınca bunu doğru kabul etmekten başka çare yok gibi.
*Henry Ford ile ilgili bölüm alıntıdır.
Yorumlar Tüm Yorumlar (30)