Geçtiğimiz hafta Türk Hava Yolları manşetlerimizdeydi. Eminim çok kızmışlardır. Esasen THY’ den fazla kızanlarda var, onlara ne oluyorsa. İki tane konu var. Birincisi Şirkette yapılan 2 Müdür ataması, diğeri ise Türk Hava Yollarının uçaklarda yolculara sunduğu medikal malzemelerin temini. Bu konulara bir de ben bakayım dedim. Yan taraftaki pencereden.
THY’ de iki AKP’li şahsın yakınları Müdürlüğe atanmış. Ne var ki? Sanki ilk kez böyle bir şey olmuş gibi. Neden yazıp çiziyoruz ki. Eğer ifade edilen rakamlar doğru ise 698 müdür varmış. 700 olmuş. 600 Müdür çalışıyorsa bu atamalardan sonra 602 Müdür çalışacak. Hem YK Başkanı son dönemde köşesinin sürekli misafiri olduğu Nagehan Alçı’ ya bu konuda ne dedi? “Müdür olmaya kıdemi, çalışma süresi kâfi iki kişiden bahsediyoruz Nagehan Hanım. CV’ leri, çalışma süreleri yetersiz olsa tartışılır ve tartışılmalıdır ama ortada böyle bir durum yokken aile bağları üzerinden insanları adam asmaca ile değerlendirmek doğru değil. Bunlar üzerinden THY’yi yıpratanlara cevabımız şirketimizin vazgeçmediğimiz kadrolarıyla elde ettiği başarıları. Biz ailesine, ismine değil, ehliyetine, liyakatine, performansına ve emeğine bakıyoruz. Seçimlerimiz yanlış olsa bu sonuçlar gelmezdi.”
Adam asmaca ile değerlendirmek sözünden ben bir şey anlamadım, mutlak anlayan vardır. Sn. Aycı. Müdür olmak için yalnız kıdem ve çalışma süresini yeterli görmüş olmalılar. Bu da kendi ölçüleri. Sonuçta o yönetiyor şirketi. Türk Hava Yollarında yapılan şef atamaları dâhil bütün tayinler şirkete mail ile teşkilata duyurulurken bu iki atamada bu da yapılmamış. Herhalde gizli saklı bir işlem değil ama yapmamışlar işte. Bu da kendi takdirleridir. Sonuçta ilan etmeğe mecbur değiller.
Benim penceremden konu başka türlü görünüyor. Sn. İlker Aycı sanki THY’ nin kriz sözcüsü gibi davranıyor. Belki THY yönetiminden başka konuşan kimse yok, ondan bana öyle geliyordur. Buna da bir şey demeğe hakkımız yok. THY YK veya İcra Kurulu öyle tensip etmiştir belki. Belki de varlığından bilgimiz olmayan Kriz Komitesi önermiş, diğerleri oylamış ve kabul etmiştir. Ben hiç bir kimsenin bu ortamda, böyle bir atama yapacak kadar akıldan yoksun olabileceğini düşünmüyorum. Ben bu konuda Sn. Aycı’ya iki veya üç kelimelik bir sual yöneltmek isterim. Şirketteki Yönetici fazlalığı her fırsatta herkes tarafından dile getirilirken, millet bu miktarı azaltın diye gırtlağını yırtarken ve de tasarruf kelimesi sıklıkla kullanılırken ve insanlar işten çıkartılma korkusu yaşarken bu iki kişinin atamaları şirket tam olarak faaliyete geçtikten sonra yapılamaz mıydı? Yapılabilirdi. Spekülasyona neden olacağı biline biline neden beklenmeden bu işlem yangından mal kaçırırcasına alelacele yapıldı? Neden dersiniz?
BENİM PENCEREMDEN BAKINCA MANZARA BAŞKA TÜRLÜ GÖRÜNÜYOR. KRİZ DE UYGULANACAK OLAN TASARRUF TEDBİRLERİ PARALELİNDE ŞİRKETTEKİ MÜDÜR SAYISINI MECBUREN DÜŞÜRDÜKTEN SONRA BU İKİ YENİ ATAMAYI YAPMAK DAHA ZOR OLABİLİRDİ. TABİİ Kİ DAHA FAZLA DİKKAT ÇEKERDİ. ÇOK LAF ÜRETİLEBİLİR Dİ? NEDENİ BU MU DERSİNİZ? BUYSA BİLE BUNU SÖYLEYEMEZLER. DAHA ÖNCE SÖYLEDİKLERİNİN TÜMÜNE TERS DÜŞER.
Her ne ise bunları düşünemeyen biri kriz döneminde sözcülük yapıp ve şirketi yönlendirilebilir mi? Mümkün. İşte böyle mümkün. Her ne ise, yukarıda yer alan kırmızı ile belirginleştirilmiş paragrafı aklınızda tutun. Evet; üç kelimelik sorum aşağıda.
İkinci Konu; Türk Hava Yollarının medikal malzeme ihtiyaçlarını karşılayan firmanın sahibinin soyadı THY YK Başkanının soyadı ile aynıymış. Aslında bu önemli değil. Ne demiş İlker Bey, nasıl cevaplamış. Memlekete telefon edip böyle bir akrabasının olup olmadığını sormuş. Yok demişler. Ben de resimlerine baktım vallahi benzemiyorlar. Daha fazla kurcalamaya, araştırmaya da gerek yok. Zaten Ali Kıdık haberi yazmış ama akrabası dememiş ki. Akrabalıkları varsa nasıl olsa bir şekilde ortaya çıkar. İlker beyin koltuğunun hafifçe sallanması bile bunun için yeterli olur. Hakikatte akrabalık ilişkileri yoksa bile iki Aycı’nın amca çocuğu olduklarını bilen (?) birçok kişi ortaya çıkacaktır. Hatta çıktı bile, İnternette buna da rastladım. Bunu yeminle söylediklerini duymak bile benim için sürpriz olmaz. Yeter ki Sn. Aycı’nın kuvvetten düştüğünü hissetsinler. Her ne ise bu işi şu an için Aycı kelimesine bağlamanın gereği yok bence. Evet; akraba değiller ama iki Aycı’yı birbirine yaklaştıran başka müşterekler var. Yüz be yüz tanışmak şart değil. Firma 20 Mart 2020’ de kurulmuş. Bu arada THY ihale açmış ve de THY
İşini üretici olmadığı söylenen aracı bir firmaya vermiş. Ama sizler yine de Medikal Aycı’yı tanımak istiyorsanız Google amca emrinizde. Serkan Aycı yazın bakın ve görün. Türk Hava Yolları işini kime vermiş?
Türk Hava Yollarının ihale yapma şekli değişti mi? Bilmem. Yapılan işin parasal tutarını da bilmiyorum. Diyelim ki işin toplam meblağı Alım kararının İcra Komitesine veya Yönetim Kuruluna onaylatılmasını gerektiren boyutta değil. Ve de daha aşağıdan birilerinin imzası işi halledebiliyor. Evet; kriz durumunda konunun aciliyeti nedeniyle ihale yapılmamış olmasını da makul karşılayabilirim, ancak bu tür alımlar da Pazar araştırması yapılmasına engel değil. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın katılımıyla düzenlenen toplantıda, koronavirüsle mücadele kapsamında maskelerin temin edilmesi, depolanması ile ilgili kurum ve kuruluşlara dağıtımının Devlet Malzeme Ofisi tarafından yapılması kararlaştırılmıştı. Tabii şimdi THY özel kuruluş bu karar bizi bağlamaz diyecekler. Birçok üniversite medikal malzeme yapıyor ve satıyor.
Ben YK Başkanı olsam o adamı bulur her kimse işten atarım. Benimle aynı soyadını taşıyan birine gerekli araştırmayı (?) yapmadan iş verip, ortamın bunu tartışmasına ve konunun haber olmasına yol açan her kim ise uzaklaştırırım onu şirketten. Bu tür adamlarla kriz yönetilmez. Bu türler ancak kriz yaratır. Garibim belki de Başkanla aynı soyadını taşıyan kimseye iş vermenin prim yapacağını düşünmüştür. Bir çeşit yalakalık işte. Bu şaka. Türk Hava Yolları yöneticilerinin Sn. Aycı’nın haberi olmadan bu veya başka bir konuda yetki kullanmalarının mümkün olmadığını şirketin mensubu olan herkes biliyor. Hele hele iki Aycı arasında bir takım asgari müşterekler mevcut ise.
Şimdi Türk Hava Yolları konuyu yeniden cevaplayacak mı dersiniz. Zannetmiyorum. Verse bile herhalde yine alışık olduğu gazetelere ve gazetecilere verecektir cevabı. Bu cevap neleri kapsamalı? Önce bu konunun ihaleye çıkartılması için gazetelere verilen ilanları ibraz etmeleri gerek. Herhalde ilanı Zonguldak’taki yerel bir gazeteye vermemişlerdir. Daha sonra bu ilanları görüp Türk Hava Yollarına teklif veren firmaların isimlerini sıralarlarsa yerinde olur. Ve de Aycı Medikal Ürünler Sanayii ve Ticaret Ltd Şti.’nin Türk Hava Yollarına ne fiyat önerdiği ve de işin bağlandığı birim fiyatı belirtmeleri hali ile konuyu kapatacaktır.
Şu anda maske satmayan firma yoka yakın. Birim fiyatlar herkes tarafından biliniyor. Tabii THY’nin maskelerinde yüzün burun kısmını sıkıştırmak üzere tel yerine kıymetli bir metal kullanılmadıysa. Tabii ki Türk Hava Yolları bu soruları da cevaplamayacaktır. İki Aycı arasındaki asgari müşterek kim bilir ne kadar önemli ki, insanlar bu duruma düşmeyi bile göze alıyorlar.
Kriz Sözcüsünün Görevi Güzel Şeyler Söylemek Değil, Doğruyu Usulünce Söylemek.
Hani bazı insanlar vardır. Yeni bir göreve atandıkları zaman çalıştıkları kurum çalışanlarına hemen bir şeyler söylemeleri şartmış gibi yazılı olarak seslenme ihtiyacı duyarlar. Metin genelde güzeldir. Kendilerinden bir önceki yönetimin eksikliklerini gidereceklerini ifade eder. Veya çalışanlar ifadelerini böyle anlar. Zira giden
yönetimden hakikaten zarar görmüş bir kısım çalışanlar bunu böyle anlamak ister. Üç beş satır aşağıda ise biz önceki yönetimin devamıyız dese de bu çoğunluğa anlaşılabilir gelmez. Zira eski yöneticilerinden bu seslenişte yer alan müşfik ve yönetim prensipleri ile bağdaşan bu tür sözleri hiç duymamışlardır ve herkes insanın yapısı gereği iyi ve güzele inanma eğilimindedirler. Her ne ise seneler geçer o seslenişte ifade edilen güzel şeylerin hiçbiri şirket
Yaşamında hissedilmez ve de görülmez. Meğer doğru söylermiş çalışanlara seslenirken, hakikaten hazret eski yönetimin / yöneticilerin devamıymış. Onlarda böyle idi.
Kriz komitesi adına yapılacak olan bilgi paylaşımında sözcülük yapacak şahıslarda ne tür özellikler bulunmalıdır? Bilgi paylaşımı yapılacak kişi ve kuruluşların ( Çalışanlar, aileleri, tedarikçiler, bayiler, satış noktaları, müşteriler, yerel yönetimler, kamu bürokrasisi, medya, akademik çevreler, sivil toplum örgütleri) lisanına yabancı olmayan gerek fiziği ile ve gerekse güvenilirliği açısından toplum gözünde yıpranmamış kişilerin temsil etmesi (Detay yukardaki görselde) gerekmektedir.
Büyük şirketlerde ortak akıl platformu ( Kriz Komitesi ) kurulması elzemdir. Her işi ben yaparım / yapmalıyım diye düşünen yüksek egolu yöneticilerin hem kriz komitesinin fonksiyonlarını üstlenmesi hem de sözcülük görevini yapması ve ortak akıldan dolayısı ile çalışanlarla iletişim ağından koparak uzaklaşmasının kriz sonrası şirketi başarısızlığa sürükleyeceği kuşkusuz. Malum olduğu üzere insan yapısı gereği sonuç başarılı ise zat-ı muhteremden, başarısızlık ise kriz ağır şartlarından oluşacaktır.
Evet, Kriz dönemlerinde her kuruluşta özel bir ekip oluşturulur. Kriz yönetimine duyarlı her işletme böyle bir ekibe ihtiyaç doğmadan, kriz yönetim ekibini belirlemiş olmalıdır. Bu ekibi oluştururken riski göze alabilecek, bilgili, sebatkâr elemanların seçilmesine özen gösterilmelidir.
Değişik tecrübelere, bilgilere ve eğitime sahip kişilerden oluşan bir ekip, daha farklı görüş açılarına sahip olabilecek ve sorunları algılaması kolaylaşacaktır.
Kriz Yönetim Ekibini temsilen bu kritik süreçte sözcülük yapmakla, normal zamanda etraftaki topluluğa hitap etmek arasında çok büyük fark var. Kriz döneminde söylenilenleri bir süre sonra geri almak veya yanıldım demek mümkün değil. İşte kriz döneminde bir televizyon da yapılan konuşma. Tabi ki konusu kriz.
Krizde ekranlarda tek başına boy gösterdiğini gördüğümüz Sözcümtrak Tepe Yönetici küçülmeğe gidip personel çıkartacak mısınız sualini nasıl cevaplıyor? “ Önemsediğimiz konuların başında 2020 ve 2021 yıllarında şirketin ne kadar kar ettiği gelmiyor. Hedefimiz gücümüz yettiğince istihdamı korumaktır. Çalışanları korumak çok önemli diyor ve sözlerine devamla Sendika ve personel ile birlikte çalışıyoruz, yetişmiş insan kaynağımız var. Onlar için dayanacağız. Bizim için en önemli konu öncelikle yolcumuzun, sonra çalışanın en sonrada şirketimizin sağlığı“ diyor.
Her ne kadar en önemli konu sıralaması realist ve mantıklı değilse de çalışanlar açısından güzel sözler. Her ne kadar hiç kimse şirketin sağlığının bozulması halinde çalışanların nasıl sağlıklı kalacağını anlamadı ise de yine de güzel sözler. Peki; çalışanlar bu sözlere neden inanmadı.
Bir çalışan diyor ki: Bugünkü kriz yönetiminde söz konusu şahsın belki de en büyük hatası çalışanlar ile iletişim kanalını açık tutmaması, endişe ve umutlarını çalışanları ile paylaşmamasıdır.” Evet; maalesef kurum sözcüsü görünümündeki tepe yönetici çalışanların küçümsenmeyecek bir bölümünün güvenini yitirmiştir. Bu güne kadar söylediklerini yerine getirmemesi de bu güvensizliğin tuzu biberi olmuş. Paragrafın başındaki güzel sözler gün geçtikçe kabuk değiştiriyor. Ve de Türk Hava Yollarının aynı ağzından kanaatimce daha doğru olan şu sözler çıkıyor. “2020 ve 2021 yılını karlılık falan değil, istihdamı koruma yılları olarak görüyorum. Bizim görevimiz, vazifemiz, gücümüz yettiğince kimseyi işten çıkarmamak üzere direnmek. Altını çiziyorum şirketimizin gücü yettiğince. Söze devamla TSK’ ya verilecek pilotlarla ilgili görüşler vb. Sanki bir yerde okumuştum ama son baktıklarımda rastlamadım bir de Sağlık Bakanlığına verilecek olan kabin memurlarından bahsetmişlerdi. Bunu bakanlıkla görüşerek mi söylemişlerdi dersiniz. Hiç zannetmem. Tüm bunların sıralamasına bakınca göze batan tek husus: plansız konuşmalar yapan bir Kriz sözcüsü çıkıyor ortaya KRİZ SÖZCÜSÜNÜN VEYA SÖZCÜLÜĞE SOYUNMUŞ OLAN TEPE YÖNETİCİNİN GÖREVİ ETRAFA GÜZEL ŞEYLER SÖYLEMEK DEĞİL, ZOR OLMASINA RAĞMEN DOĞRU OLANI USULÜNCE SÖYLEMEKTİR.
“ Evet, krizler tepe yöneticiler açısından bir imtihandır. Şirketlerin üst düzey yöneticilerinin kendilerini gerçek anlamda gösterdikleri dönemlerdir krizler. Ve şayet bu imtihanda başarısız olurlarsa gerisini tahmin edebilirler. Kendisini üstün bir liderlik için koşullandırmış yöneticilerin ele aldığı ve yönettiği krizlerden ise korkmamak gerekir. Çünkü onların arkasında çalışanlarıyla, tedarikçileri ve yatırımcıları ile koca bir şirket vardır.” Bu kişilerin ve kurumların bu koca şirketin yöneticilerinin arkasında durmaları ise kendisineduyulan güvenle mümkün olabilecektir. Kriz dönemine yitirilmiş bir güvenle giren yöneticilerin işleri ise hayli zordur. Allah kolaylıklar versin.
Bütün bunların sonunda Kazım Kadıbeşegil’ den esinlenilen, kıssadan hisse çıkartılacak bir sözü ile tamamlayalım yazımızı. Kriz zaten mevcuttur. Etrafımızda bir yerlerde değişik bir kimlikle dolaşmaktadır. Yöneticilerin üç temel faktörü dikkate alarak yapacakları uygulamalar krizi, şartların öngördüğü minimum zararla atlatabilmelerini sağlar. BU FAKTÖRLER; DÜRÜST, ŞEFFAF VE ETİK OLMAKTIR.
Bizim yöneticimiz / yöneticilerimiz çalışmalarında bu faktörleri ne kadar dikkate alıyorlar bilemiyorum. Yine de hepimiz tüm yöneticilerin bu kriz döneminde başarılı olmalarını ve şirketlerinin bu süreci mümkün olan en az hasarla atlatmalarını dilemeliyiz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (33)