Hatırlar mısınız bilmem? THY Gelir İdaresi Başkanlığı 2015 yılında Maliye’ye sunduğu geçici beyannamede zarar ettiğini bildirmişti. Daha sonra, aynı yıl için SPK’ ya bildirdiği reel bilançoda, o dönemde yakın coğrafyamızda yaşanan tüm istikrarsızlıklara, ülkemize yönelik terör tehdidine, ekonomik dalgalanmalara ve de kur farkı başta olmak üzere tüm olumsuz şartlara rağmen, THY dönem sonunda 1 milyar 69 milyon dolar kar ilan ederek yılın en karlı havayolları arasına girmişti. İki bildirim arasındaki farklılığın yatırımların bilançoya yansıtılış şeklinden kaynaklandığı biliniyor. Uçak alımlarının bilançoya yansıtılış şeklinin uluslararası uygulamalara uygun olmasına rağmen THY’nin bilanço açıklamasında buna ilişkin bir ( THY bu bilgiyi mutlak SPK’ na sunmuştur ) notun yer almaması o dönemde konuya yakın olmayanların hatalı yorumlarına sebebiyet vermişti.
2016 yılında Atatürk Havalimanındaki terör saldırıları ve Fetö Terör Örgütü’nün başarısız darbe girişimi sonrası azalan yolcu sayısı nedeni ile, tarifesinde değişiklik yapma cihetine giden Türk Hava Yolları yaklaşık 35 uçağı yere indirmek zorunda kalmış ve aprona park ettikleri uçakları 2017 yılı yaz dönemi başında tekrar devreye sokmuştu.
THY Genel Müdürü Bilal Ekşi, " Dünyada gidip bakmadığımız yer kalmadı. Sivil Havacılıkta topyekûn bir iyileştirme var. Bu nedenle şu anda uçak arayışı içindeyiz, eğer piyasada geniş gövdeli uçak bulabilirsek “ wet lease' sistemi ile filomuza katmayı planlıyoruz diyor. Ekşi, kriz döneminde kısa mesafeli bazı hat ikramlarında uyguladıkları kısıtlamaları sona erdireceklerini de belirterek uçan şeflerin tekrar yolculara hizmet sunacağını ifade ediyor. Bu arada 2016 yılında ülkemizdeki Turizm gelirlerindeki düşmenin sona erdiğine ilişkin bilgiler de var. Turizm gelirlerimizin 2017 yılının Nisan ayından sonra yıllık bazda % 8,7 oranında artış gönderdiğini ciddi neşriyatlarda okuyoruz. ( Bu konuyu takip eden hafta yazıya dökeceğiz ) Geçen yılın ikinci çeyreğinde 5 milyar dolar olan Turizm gelirlerimizin bu yılın aynı çeyreğinde 5,4 milyar dolara yükselmesi bunun göstergesi. Yabancı ziyaretçi sayıları da bunu destekliyor. Tabii ki bunlar güzel, birbirine bağlı ve birbirini destekleyen haberler. İnşallah bu gelir ve yolcu artışları devam eder ve Türk Hava Yolları da düşüncelerini uygulama imkânı bulur. Hepimiz seviniriz.
Bir konuya dikkat çekmekte fayda var ki, o da Türk Hava Yollarının toplam satışının % 70’nin yurt dışından yapılması. Bu sayede Türk Hava Yollarının Türkiye’nin en büyük ihracatçısı konumuna girdiği biliniyor. Ortadoğu kaynıyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ülkenin menfaatleri doğrultusunda alacağı tedbirleri saklamıyor. Allah göstermesin ama bir savaş çıkması durumunda zor duruma düşmemiz için aport da bekleyen dış ülkelerin, sevgili dost ve müttefiklerimizin atacakları ilk adımın kendi insanlarına “ Türkiye’ye gitmeyin ” ikazı olacağı ortada. Filo takviye edilirken ve buna bağlı olarak yeni istihdam yapılırken bu hususun dikkate alınmasının faydalı olacağı açık. Sütten ağzı yanan yoğurdu üfleyerek yermiş misali. Evet; yoğurdu üflemekte fayda var.
THY: AİR TRANSPORT MANAGEMENT YÜKSEK LİSANS PROGRAMI: Bu arada Türk Hava Yolları kanaatimce son senelerin en fazla ihtiyaç duyulan büyük ve güzel adımını attı. Türk Hava Yolları Havacılık Akademisi’nin koordine edeceği Air Transport Management Yüksek Lisans Programı için başvuru sürecinin başladığını öğrenmekten çok büyük mutluluk duyduk. Bu program uygulaması ile Türk Sivil Havacılığının ve Türk Hava Yollarının nitelikli yönetici sıkıntısı çekmeyeceği mutlak. Yeter ki eğitime iştirak edecek olan aday yöneticilerin kabulü doğru yapılsın.
İlkemizde eğitim sorunlarının tepe yaptığı bu günlerde Türk Hava Yollarının öz eğitimi konusunda attığı bu önemli adımı takdire şayan bir çalışma olarak değerlendirmek istiyorum. Ve de içimden hep Türk Hava Yollarını alkışlamak geliyorsa da nedense zorlanıyorum.
Türk Hava Yolları konu ile ilgili açıklamasında IBN HALDUN Üniversitesi ile birlikte uygulayacağı ve. Türk Hava Yolları Havacılık Akademisi ise çalışmaya iştirak edecek kuruluşlar arasındaki koordinasyonu sağlayacağını bildirdi. Sponsorluğunu AİRBUS’ un üstlendiği yüksek lisans programında; MASSACHUSETTS INSTİTUTE OF TECHNOLOGY (MIT), CRANFİELD ÜNİVERSİTESİ, BRİTİSH COLUMBİA ÜNİVERSİTESİ gibi dünyanın önde gelen eğitim kurumlarının tecrübeli eğitmenleri ders verecek.
1. 1864 yılında kurulmuş olan COLUMBİA ÜNİVERSİTESİ sisteminde Hava Uzay Mühendisliği fakülteleri var.(http://undergrad.admissions.columbia.edu/learn/academiclife/engineering/ htpp://msec.enginee ring Colombia Edu/aerospace
2. 1896 senesinde eğitim hayatına atılmış olan MASSACHUSETTS INSTİTUTE OF TECHNOLOGY (MIT) Üniversitesinde de (http://aeroastro.mit.edu/) Hava ve Uzay Mühendisliği fakülteleri mevcut.
3. Keza 1947 yılında Akademik yaşama girmiş olan CRANFİELD ÜNİVERSİTESİ bünyesinde de Uzay ve Hava mühendisliği fakültesi bulunuyor.((https://www.cranfield.ac.uk/themes/aerospace).
4. Bu fakülteler arasında yalnız 1908 yılında kurulmuş olan BRITİSH COLOMBİA ÜNİVERSİTESİNDE Havacılık ve uzay (https://engineering.ubc.ca/academics/undergraduate/engineering-programs) konusu) ile ilgili bir fakülte olmamasına karşın Türk Hava Yollarının Air Transport Management Yüksek Lisans Programını desteleyecek tüm tamamlayıcı konularda eğitim verebilecek bölümler mevcut.
IBN HALDUN ÜNİVERSİTESİ ise ( http://ibnhaldun.edu.tr/) TURGEV VAKFI tarafından 2015 yılında kurulmuş, 20 Mayıs 2017 tarihinde açılmış ve 2017-2018 ders yılında ilk öğrencilerini kabul edecek olup bünyesinde Hukuk, İletişim, İslami İlimler, Eğitim bilimleri, İnsan ve toplum bilimleri fakülteleri mevcut. Yapıdaki diğer bölümler ise İnsan Ve Toplum Bilimleri Fakültesi Altında tümü İngilizce tedrisat yapacak şekilde ( Psikoloji, Sosyoloji, Felsefe, İktisat, İşletme, Tarih, Siyaset Bilimi ve Sosyal İlişkiler ) şeklinde teşkilatlanmış durumda. Daha tedrisata başlamamış bir Fakültenin hangi akademik tecrübe ile bu programa katkı sunabileceği izaha muhtaç görünüyor.
Bu birlikteliğin yeni kurulan bir Vakıf Üniversitesinin sistemde tutunabilmesi için maddi destek sağlama amacını taşıdığı akla ilk gelen husus. .Ancak Adı geçen Üniversitenin bu ders yılında fakülteye kaydolacak tüm öğrencileri % 100 burslu olarak kabul edeceğinin internette ilan edilmesi düşündürücü. Bu birlikteliği bir sponsorluk faaliyeti gibi mi düşünmek gerekir ( ? ) Bilemiyorum. Bu çalışmada, kimin kime destek olacağını anlayabilmek güç.
Eğer bu üniversite beş on senelik bir geçmiş ve tecrübeyle başka bir deyişle akademik rüştünü ispat ettikten sonra bu projede sahne alsaydı, mutlak bunlar akla gelmezdi. İnanıyorum ki, bu konuyu benim gibi düşünen çoktur. Bu konuda ülkemizde havacılık konusunda eğitim veren üniversite ve fakültelerin ne düşüneceği açık. Takdir edersiniz ki akıldan geçenlerin ifade edilmemesi, düşünülmemesinin göstergesi değil.
Esasen; bu hususu kamuya açık bir şirket statüsünde bulunan Türk Hava Yollarının düşünmesi ve önemli görmesi veya talep edilmesi halinde konuya açıklık getirmesi gerekir..
Bize düşen; bu eğitimin başarılı olmasını dilemekten öte değil. Zira kesinlikle ihtiyaç duyulan, uygulanması gereken bir eğitim programı. Düşünülmesi bile güzel. İsterseniz bu kadar kusur kadı kızında da bulunur deyip, programa iştirak edecek aday yöneticilerin moralini bozmadan sonucu bekleyelim. O zaman hep birlikte alkışlarız.
APH’ deki Yazılarımın Okunma Sayıları.
Bir arkadaşımız gönderdiği bir mail ile son altı ay içerisinde yazdığım yazıların kaç kişi tarafından okunduğunu takip edip etmediğimi sordu. Ve de vermek istemeyebilirsiniz, anlayışla karşılarım diye de bir not eklemiş mailine. Araştırmama, hesaplamama gerek yok. APH sistemi zaten bu bilgileri anlık olarak bize veriyor.
Bu rakamları saklamanın bir mantığı yok bana göre. İsteyenle (Art niyetli olunmaması kaydı ile ) paylaşılabilir. Ben o kompleksleri aşalı çok oldu. Aslında okunma rakamlarının yazının iyiliğini veya kötülüğünü gösterdiğini de düşünmüyorum. Eğer bu rakamlar yazılanın kötülüğünü gösterecek olsa okunma rakamının fazla olması ve o paralelde de yazı altında fazla miktarda menfi yorum bulunması gerekir diye düşünüyorum. Bilmem yanlış mı?
Arkadaşıma listeyi hazırlarken yazıların başlıklarına baktım. Sektörün büyük şirketleri ( leri ), sektör çalışanlarının maaş durumları , sendikal konular, yöneticilerin tutumlarıyla vb.. konu başlıkları altındaki yazıların tıklanma adetleri fazla. Yaşamın genel konuları ile ilgili başlık taşıyan yazıların okunma sayıları düşük.
Benjamin Franklin’in “ Boş Çuval Dik Durmaz “ sözü insanlara yol gösterici olamamış gördüğüm kadarı ile Bu sözü okuyanlar dik durabilmek için çuvalı doldurma uğraşına girdi mi? En azından bizim ülke için hayır diyebilirim. Evet; okumak insanı bilgili kılar.
Ankara Üniversitesi. İletişim Fakültesi efsane hocalarından dilbilimci, deneme yazarı Rahmetli Emin Özdemir, B.Franklin’in bu sözüne bir kelime ilave ederek öğrencilerine öğüt haline getirdi. “ BOŞ ÇUVAL DİK DURMAZ, OKUYUN ” sözü ile ve dil insanı insan kılan temel unsurdur. Kişilik kumaşınız dilinizin B tezgâhında dokunmuştur. Dil duyarlılığı ve aynı zamanda dil bilinci gelişmeyenlerin düşünce evreni ile sınırlı kalır. Çünkü dil düşüncenin evidir sözleri ile hatırlanacaktır. Rahmetler olsun.
Okumak insanı bilgili kılar. Ve bilgi güçtür. Bilgiye sahip olan insan ise güçlüdür. “ Aslında sahip olduğumuz bilgi bizi uykudan uyandırmalı, şaşırtmalı. Hiç şaşırmayan her şeyi bildiğini zanneden bir insan için hayat bitmiş demektir.
Yaşama sürekli bir öğrenci gibi bakmalıyız. Bilgi bizi daha insan kılmalı ve bizlere canlılık katmalıdır. Edindiğimiz bilgileri içselleştirip yaşantımıza yansıtmadığımız sürece bilgi bizim için bir yüktür. Bilgiyi deneyimlerimize katmalıyız. Gerçek bir bilgiye sahip olmak bilgi ile kişilik arasında içten bir bağ oluşturmakla mümkün olabilir.” Diyor konunun uzmanları.
“TÜİK verilerine bakıldığında; 2014 yılı içerisinde ülkemizde toplam 50 bin 752 materyal yayınlanmış ve de toplam 561 milyon adet basım yapılmış. Bu yayınlardan 46 bin 613’ünü basılı kitap oluştururken, 5 bin 728’i ise e-kitap olarak yayınlandı. Konu dağılımı açısından bakıldığında 12 bin 380’i eğitim, 11 bin 652’si kültür, 9 bin 542’si kurgusal edebiyat, 7 bin 171’i akademik, 6 bin 889’u da çocuk-gençlik yayını oluşturdu. 3 bin 118’i de inanç içerikli yayın olarak görülüyor. Tabii ki bu rakamlar gelişmiş ülkelerdekilerle karşılaştırıldığında bu konuda hayli geride kaldığımızı söylemek gerekir.
Bilmem genel konular ile ilgili yazıların neden okunmadığını izah edebildim mi? Evet, ben Airporthaber sayesinde her hafta etrafımızdaki boş çuvallardan bir kaçını görüyor ve de üzülüyorum. Çuvalın boş olduğu ise yorumlardan anlaşılıyor.
Her Oyunun Bir Sonu var.
Evet, hayat bir oyun. Tıpkı satrançn gibi. Yaşam oyununun ana motifi kılık değiştirmiş insanlar. Şah görünümünde, vezir kılığında ve piyon alışkanlığında sınıf sınıf insanlar. Tıpkı satranç taşları gibi değişik görünümde insanlar, Yaşamları değişik, sosyal durumları farklı olan insanlar. Farklı yerlerde yaşıyorlar, Dostları farklı, yakınlıkları farklı. Bir bakıyorsunuz ki, biri diğerini beğenmiyor, Kimi ise diğerine burun büküyor. Başka bir türü ise bu oyunu tek başına oynadığını zannediyor. Diğerlerinin varlığından habersizmiş gibi yaşıyor. Yaşam sahasında başıboş dolaşıyor. Bu oyunun, düşündüren, iki üç hamle sonrasını görebilme zorunluluğu olan bir oyun olduğunu da düşünmüyor. Bir hakemi de var bu oyunun. Tarafsız gibi davranıyor tüm oyun süresince. Sahada da değil üstelik. Uzaktan, tepeden, tepelerden seyrediyor oyunu ve oyuncuları. Yalnız not alıyor. Nasıl olsa oyunun bitiminde herkes her şeyi anlayacak diyor belli ki. Evet, bir an geliyor, Derinden gelen, tiz bir düdük sesi oyunu bitiriyor. Meğer hakem saat tutmuş. Birileri geliyor ortalığı toparlıyor. Oyun sonrası masadan toplanan satranç takımları gibi.
Ustanın dediği gibi “Şah da, vezir de, piyon da aynı kutuya konuluyor ve de kutu kapatılıyor. Oyun bitince satranç taşları arasında hiç bir fark kalmıyor.” Yaşamın hırslı oyuncuları da bunu anlıyorlar mutlak. Anlamasına anlıyorlar ama ne yazık ki farkına vardıklarını bile kimseye söyleyemiyorlar. Oyun sırasındaki davranışları nedeniyle zihinlerden silinip unutuluyorlar.. Peki; yaşam oyunu süresince sergiledikleri tutum nedeniyle yücelen, kalplere kazınan ve daha sonra oyun bitince ruhen o kutulara sığmayan oyuncular yok mu? Ya yüz yıl sonra saygı ile anılanlar ve hatta görüş ve fikirlerinin peşinden gidilenler? Tabii ki var.
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK.
Yorumlar Tüm Yorumlar (15)