Aşağıdaki not, Japonya’daki depremi takip eden Tsunami faciası sonrasında sanal medyada yayınlanmıştı.
“Dünyanın dört bir yanı terör eylemleri, ayaklanmalar, saldırılar, kan ve gözyaşıyla karmakarışık bir hal almışken, Japonya’dan gelen bir haber, insanlığa dair umutların tamamen yok olmayacağının delili oluyor.
Saygılı ve yardımsever Japon halkı, deprem felaketinin ve ardından gelen tsunaminin açtığı yaraları kapamak için beş aydır serinkanlılıkla, yaşamı normale döndürmek için çabalayıp duruyor. Deprem gününden bu yana Japonlar, 48 milyon dolardan fazla nakit parayı ve içlerinde toplam olarak 30 milyon dolar para bulunan binlerce kasayı yetkililere teslim etti. Böylece, deprem ve ardından gelen Tsunamide kaybedilen 78 milyon dolar felaket mağdurlarına iade edilebilecek. Bu miktar, Japon halkının yıkıntılar arasında bulduğu ve kendisinin olmadığı için sahiplenerek harcamadığı ve bir kenarda beklettiği ve devlet kurumlarına teslim ettiği paranın miktarı.
Duyanları "bunca acı ve sefilliğin ardından ben olsam bulduğum parayı teslim eder miydim?" diye bir sorgulamaya sevk eden bu örnek tutum, ülkedeki herkesin aynı anda, aynı şekilde davrandığını düşünülünce daha da hayranlık verici oluyor." Bu konu Japon gazetelerinde kısa bir haber olarak yer aldı. Felaket mağdurlarına kaybettikleri paralar iade edilecek vb. abartısız bir haberle duyurulmuştu halka. Hiç kimse paraları bulup resmi makamlara teslim edenlere övgü yazmamış ve de hiçbir kimse onlara ikramiye vermemiş. Japon halkına göre onlar ahlak sahibi bir insanın yapması gerektiği şekilde hareket etmişlerdir.
Ülkemizde 1999 yılında vuku bulan depremde görülen yağmalama olaylarına internet sayfalarında ulaşmak mümkün. Utanç duymamız gereken bu yaşanmışları unutabilmek mümkün değil. Belki de unutmamalıyız. Mektebi Sultanili arkadaşımız Necmi Dayday bir Japon vatandaşının yazdığı mektubunu kamuoyuna takdiminde kaydettiği aşağıdaki sözleri de dikkat çekici ” Mektupta anlatılan, Japonların vakur duruşu bana, birkaç yıl önceki "İstanbul Seli" sırasında yapılan ve bizler için büyük bir zül olduğunu hissettiğim yağma olaylarını hatırlattı. Bir kere daha kahroldum. Dünyanın en vakur, sabırlı ve güvenilir insanlarının büyük çoğunlukta olduğu Türkiye’mizi, yıllar içinde yavaş yavaş düştüğü bu kabul edilemez durumdan en kısa zamanda kurtarmak, başta eğitimcilerimiz, bilim adamlarımız olmak üzere tüm aydınlarımızın en öncelikli görevi olduğuna inanıyorum.” Japonların Ahlak sahibi insanların normal davranışı olarak yorumladıkları davranış türlerinin bizim insanlarımıza da nasip olması için dua etmemiz gerekiyor herhalde. Âdem Varol beyin bir arkadaşının ifade ettiği gibi: “Adalet olmayınca ahlak da olmuyor.” Bizi bilim kurtaracak. Ama nasıl? Cahilin Karun gibi zengin olduğu yerde bilim adamı yetişir mi? Tabii ki doğru yolu bulmak ve ahlaka uygun hareket etmenin doğru adımlarını atabilmek için bilim kadar yol gösterici olacak önemli diğer unsur ise eğitim.
Japonya’da öğrencilerin okul hayatının büyük bir kısmı dolaylı ya da dolaysız olarak ahlaki davranışların ve karakter gelişiminin öğrenilmesi sürecidir. Okul müfredatları Japon toplumunun ve kültürünün temel değerlerinin öğretilmesine adanmış. Japonya'da ilk üç sınıfın amacı öğrencilerin bilgilerini ölçmek değil, onlara iyi bir karakter ve terbiye aşılayabilmek. 7-9 yaş arası öğrencilere ağırlıkla başka insanlara saygılı olmak, hayvanlara ve doğaya sevgi duymak, cömertlik, merhamet ve iradeli olmak gibi hünerler aşılanıyor. Japon eğitim sisteminde öğrenciler 10 yaşına gelinceye kadar sınav olmuyorlar. Sadece bizim ara sınav diyebileceğimiz seviyede küçük sınavlar olarak gördüklerini anladıklarından emin olunuyor. Sınavlar yerine ise eğitim hayatlarının ilk üç yılını öğrenciler karakterlerini geliştirmeye ve görgülü olmayı öğreniyorlar. Bunlar içinde en çok öne çıkanları ise hayvan ve insanlara nazik davranmak, cömertlik, duygudaşlık kurmak ve şefkatli davranmak. Bunların dışında ise kendini kontrol edebilmek, adalet ve cesaret gibi kavramlar da öğretilenler arasında Aynı zamanda Japon öğrencilerin akademik başarıları uluslar arası standartların çok üzerindedir. Japonya'da eğitim sistemi çalışkanlık, bireyin kendisini sorgulaması ve düzenli çalışma alışkanlıklarının edinilmesinin gerekliliği üzerine kurulmuş çok uzun senelerdir Japonya’ya özgü bu eğitim sisteminde hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Bizim son senelerde onlarca defa değiştirilen eğitim sistemimizi anlatıp bundan örneklemeler yapmamız halinde yukarıdaki paragrafta Necmi Dayday tarafından konu edilen davranış türünün nedenlerine ulaşmak mümkün. Allah bizi korusun. Sahip olmayanlarımıza insanlık duygusu ile birlikte üstün ahlaki vasıflar nasip etsin. Aslında hepimizin bunu dilemesi ve bunun için dua etmesi gerek.
Tarih sayfalarını karıştırırsak birçok ülkenin yaşadıkları ahlaki çöküş sonrası karanlıklara büründüğünü ve de her türlü kötülüğe duçar olduklarını görebilmek mümkün.
Evet, yanılmıyorsam 2015 yıllarındaydı. Bir Profesör Türkiye’nin hırsızlık, yolsuzluk, rüşvet, adam kayırma gibi ahlaki 54 maddenin yer aldığı listenin 40 maddesinde dünya birincisi olduğuna ilişkin söylevi birçok gazetede yer almıştı. O zaman bu bilginin kaynağını, listenin kimin hangi uluslararası kuruluş tarafından hazırlandığını epeyce araştırdımsa da bulamamıştım. Hatta haberi yayınlayan gazetelerden birini de aramış ve bilgi istedimse de kendilerindeki bilginin de bu kadar olduğunu ifade etmişlerdi.
Bu konuda bir çok ülke gibi ciddi bir sorunumuz var. Maalesef tüm dünya bu konuda bir bunalım içerisinde. Batı medeniyeti bu süreçte konu ile ilgili olarak bu güne kadar yaptığı hataların bir anlamda sıkıntısını ödüyor. Tüm dünyada milyona yakın genci bu nedenlerle kaybediyoruz. Hepsi, tüm ülkeler derin arayış içerisinde. Halktaki ahlaki çöküşü sonlandırmanın ve aile müessesini yeniden tesis etmeyi nasıl başaracaklarını düşünüyorlar.
Zira bilinmektedir ki; halkı ahlaken çökmüş bir devlet yaşayamaz ve iç ve dış düşmanına, savaşmadan teslim olmak zorunda kalır. Ahlaklı insan hakka ve hukuka saygılıdır. Kendisine saygılıdır. Ve basit dünyevi vaatlerle ele geçirilemez.
Tolstoy: Ahlâk kurallarını çiğnemeyin. Zira öcünü çabuk alır. Ahlâk bir defa bozulmaya yüz tuttu mu toplumda bir çatışma ve şiddet zuhur eder ve huzur, güven kalmaz.
Kim yaşamını nerede sürdürüyorsa, kim nerede çalışıyorsa etraflarında olan bitenleri düşününce yadırganan, nefret doğuran tün oluşumların kökeninde ahlaki noksanlıkların bulunduğunu göreceklerdir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (51)