Merhaba,
İstanbul’a yapılacak olan 3.havalimanı konusu epeydir gündem dışı olarak devam ediyordu, geçen hafta basında yer alan 4.idare mahkemesi kararı ile konu tekrar sıcak gündem haline geldi. Çok kısa tarih hatırlatmaları ile devam edelim;
3 mayıs 2013 ihale , 20 mayıs 2013 ön sözleşme , 19 kasım 2013 uygulama sözleşmesinin imzalanması. Buraya kadar süreç normal gözüküyor, uygulama sözleşmesinin imzalanmasından ( 19 kasım 2013) sonra, 1 ay içinde ( 19 aralık 2013) yüklenici firma yer teslim talebinde bulunmalı ve bu talepten itibaren 1 ay içinde ( 19 ocak 2014) yer teslimi yapılmalıydı. 20 ocak 2014 itibariyle yer teslimi olmadığına göre süreç aksamış gözüküyor. Bu süreçleri nereden biliyoruz ? DHMİ 3.havalimanı ihale şartnamesinden…(“…Yeni havalimanında, uygulama sözleşmesinin tebliğinden itibaren 30 gün içinde Cengiz-Kolin-Limak-Mapa-Kalyon OGG yeni bir AŞ kuracak; bunu takip eden 30 gün içinde DHMİ ile şirket uygulama sözleşmesi imzalayacak. Sözleşme imzasının ardından şirket bir ay içinde yer teslimini isteyecek ve takip eden bir ay içinde yer teslimi yapılacak. Projede kullanılacak krediler, sözleşme imzasından itibaren 180 gün içinde DHMİ'ye ibraz edilecek; ancak şirketin bu sürenin 360 güne uzatılmasını talep etme hakkı bulunuyor.”-07.05.2013 / www.aksam.com.tr)
**
Yukarda anlattığım süreçte aksamaya hangi tarafın sebep olduğunu bilmiyoruz ; eğer müteahhitler firma uygulama sözleşmesi imzası sonrasında 1 ay içinde yer teslim talebinde bulunmadıysa kusur müteahhitler tarafında demektir eğer müteahhitler yer teslim talebinde bulunulmuş ise bu durumda teslimini gerçekleştirmeyen idare ( DHMI) kusurlu olur. Kusurlu taraf için öngörülen yaptırımların neler olduğunu bilmiyoruz bu çapta bir iş için mutlaka yaptırım konulmuş olmalı. 21 ocak 2014 tarihinde İstanbul 4. İdare Mahkemesi verdiği karar ile ÇED Olumlu kararının yürütmesini durdurdu. Gerekçe olarak ; 3. havalimanı projesinin tarımsal alanları yok edeceği, doğal hayatı olumsuz etkileyeceği, iklim değişikliğini hızlandıracağı, gürültü ve elektromanyetik kirlilik yaratacağı, orman alanlarını yok edeceği ve içme suyu havzalarına zarar vereceği ve ÇED Raporu’nun görüşlere açılması gereken 10 günlük süre dolmadan havalimanı projesinin ihaleye çıkılması. ( İlk olarak 7/2/1993 tarihinde yürürlüğe giren Çevresel Etki Değerlendirmesi(ÇED) Yönetmeliği günümüze kadar, 23/6/1997, 6/6/2002, 16/12/2003 ve 17/07 2008 tarihlerinde revize edilmiştir. ÇED Yönetmeliğindeki bazı maddeler ile ÇED Yönetmeliğine giren faaliyetlerin yer aldığı EK-I ve EK-II listelerindeki değişiklikleri içeren son revizyon30/06/2011 tarih ve 27960 sayılı Resmi Gazetede yayınlanmıştır)
**
İdare mahkemesi kararı sonrasında yapılan açıklamada 5 bakandan oluşan bir komisyonun otoyol-köprü-havalimanı gibi büyük yatırımlarda kamu yararı gerekçesi ile ÇED raporu sürecini by-pass edecek bir yetkiye sahip olacakları belirtildi. 3. Havalimanı için bakacak olursak mahkemenin vermiş olduğu yürütmenin durdurulması kararı 5 bakandan oluşan komisyon tarafından alınacak karar ile hükümsüz hale gelecek. Buradan anladığımız hükümet ile idare/yargı arasında farklı değerlendirme olursa yürütmenin iradesi esas alınacak şekilde tüm süreç değiştirilebilecek. Bu düzenleme kanun ile yapılıyor yani bu kurulun kararı diğer tüm mevzuatın üstünde yer alacak. Havalimanı için öngörülen mevzuatı by-pass yöntemi yarın başka konularda da uygulanabilir örneğin – anlaşılması için biraz da abartı – 3 bakandan oluşan bir çalışma hayatı komisyonu kurulur ve bu komisyon, havacılık sektöründe çalışanların kıdem tazminatı alması kamu yararına uygun değil diyerek tüm hukuki süreci bertaraf eden bir karar alabilir. Bu karara dayanarak işten çıkarılanlara tazminat verilmez. Bu komisyonun kurulması ve kararları kanun ile düzenlendiği için Anayasa Mahkemesi dışında hiçbir şikayet mercii yok. Anayasa mahkemesi bu kanunu iptal etse bile Anayasa mahkemesi kararları geriye yürümediği için bu arada alınan tüm kararlar geçerli olur ve kaybedilen hakları talep etmek için hiçbir hukuki yol kalmaz.
**
Havacılığı niye seviyorum diye baktığımda pek çok neden içinde bir tanesi de, havacılık kurallarının uluslararası olması ve kimsenin kolay kolay kendine göre değişiklik yapmaması / yapamaması. Bu şekilde tüm taraflar çok daha iyi öngörülerde bulunabilir ve kalkınma süreci daha sağlıklı devam eder. Sektörümüz buna güzel bir örnek , ağır ağır da olsa yüz yıl içinde Wright kardeşlerin ahşap uçağından, B 777 ve A 380 gibi uçaklara geldik. Ekonomisi bizden çok daha kötü olan ülkelerin niçin bizden daha iyi kredi notlarına sahip olduğunun cevabı kısmen burada var. Yani ülkenin ekonomisi görece kötü olsa bile güvenilir ve koruyucu hukuki atmosfer olması ekonomiyi uzun dönem de çok daha olumlu etkiliyor. ( 8 şubat 2014 itibariyle” BB durağan” olan notumuz S&P tarafından “BB negatif” olarak değiştirildi ) **
Geçen hafta basında yer alan habere göre İstanbul kanalı kuzeyde durusu gölü -3.havalimanı arasından başlayıp Sazlıdere barajı ve Küçükçekmece gölü üzerinden Marmara denizine bağlanıyor. Yani yine gitti bizim göl…
Hatırlarsanız 3.havalimanı yerine Küçükçekmece gölünün kısmen doldurularak elde edilen alanın Firuzköy tarafında bulunan boş arazi ile birleştirilmesi ile elde edilecek alan üzerinde AHL’nin 4 katı büyüklüğünde havalimanı yapılabileceğini yazmıştım. Bu şekilde AHL ile havaray bağlantılı ; iki terminal şeklinde, çevreci, istimlak parası ödenmeden , kuzeyde yer alacak havalimanının teknik – çevre -ekonomik dezavantajları olmadan AHL yatırımı da israf edilmeden çözüm olabilirdi. Rant vb konular da gündem olmazdı. Bu vesile - son günlerde basında yer alan iddialara göre 3.havalimanı müteahhitleri millete veya diğer müteahhitlere küfrediyor- Eğer kasıt millet ise söylediklerinin fazlasıyla cevap vermek mümkün fakat bırakın fazlasını aynen iade etmek bile bizim terbiyemize uymaz bu nedenle (hukuki haklar saklı) Allah’a havale ediyorum.
Saygılarımla.
Erdal GÜLMEZ
Yorumlar