Depresyon, sürekli bir üzüntü ve ilgi kaybına neden olan bir duygu durum bozukluğu olup aynı zamanda majör depresif bozukluk veya klinik depresyon olarak da adlandırılır. Bu durumdan mustarip bireylerin hissettikleri, düşünceleri ve davranışları etkilenir ve bunlardan dolayı çeşitli duygusal veya fiziksel sorunlar ortaya çıkabilir. Normal günlük aktiviteler yaparken sorun yaşanabilir ve bazen hayat yaşamaya değmez gibi gelebilir.
Depresyon sadece bir keyifsizlik veya anlık bir zayıflık olmayıp aynı zamanda bir anda çözülebilecek kadar basit bir sorun da değildir. Tedavi edilmelidir. Depresyon genellikle 20'li veya 30'lu yaşlarda başlarsa da, her yaşta ortaya çıkabileceğini de belirtmek gerekir Erkeklere oranla çok daha fazla sayıda kadına depresyon teşhisi konulmaktadır. Evet, depresyonla ilgili kitabi bilginin çok kısa özeti bu. Acıbadem hastanesi böyle anlatıyor.
Ben Havalimanından ayrılalı çok oldu. Havalimanından ayrıldıktan sonra hayatımda değişiklik olup olmadığını soracak olursanız, daha sakinim, eskisi kadar sinirlenmiyorum diyebilirdim. Bir gün bana Atatürk Havalimanında kaç kişinin sakinleştirici kullandığını bilip bilmediğimi sormuşlardı. Cevaplayamamıştım tabii ki. Ülkede sakinleştirici
depresif ilaçlar ) kullananların yaklaşık % 80 oranında olduğunu duymuştum. Bu günde benzeri oranlar konuşuluyor.
Çalışma şartlarını içinde yaşayanlara uzun uzun anlatmama gerek yok. Geçen ay Havalimanında çalışan bir kardeşimizle sohbet etme imkânım oldu. Anlatımları bana THY’ da çalıştığım süreçte içine düştüğüm ruh halimi hatırlattı. Majör depresyon demişlerdi. Şirketten kaynaklanan sorunlar bir tarafa görev yapılan yerin kendine has zorluklarının birleşimi çalışanı hayli hırpaladığı meydanda.
Evet, nedenini bilmem ama insanlar, çalışanlar bu konuda tıbbi veya psikolojik yardım almayı bir türlü kendilerine yediremiyorlar. İyiyim kelimesi sadece ağızların bir refleksi olmuş. Depresyonda olmaktan daha yorucu olan tek şey sanki yokmuş gibi davranmak. Bir şeyim yok, iyiyim demeyi tercih ediyoruz.
ÜCRET İNDİRİMİ BİR KÂBUS, NASIL İYİ OLSUNLAR, NASIL DEPRESİF OLMASINLAR Kİ? Havayolları personelinin çalışmaları sırasında ne denli yıprandıklarını ve onları zorlayan konuları bu yazıda detaylandırılarak anlatılmasının gereksiz olduğunu düşünüyorum. Herkesin, tüm çalışanların çok iyi bildiği ancak bir kısım görevlilerin ( ? ) bazı meslek grupları için ( örneğin Kokpit ve kabin personeli için ) kabullenmediği bu husus nedense uluslararası havayollarında hiçbir zaman gündem olmuyor. Bizim personelimiz enteresan. Evet, havayollarının özellikle havalimanlarında görev yapan personelinin ne denli yıprandıkları kabulü zorunlu olan bir gerçek.
Bu günün yıpratıcı yaşam şartları onları iyiden iyiye yıpratıyor. Pandemi nin başında bir yazı yazmıştım. Başlığı “Korona ve THY Aşkına Üstlenilen Şeyler Sürekli Uygulamaya Dönüşebilir mi? Dönüştü mü, dönüşmedi mi bilmem ama THY aşkına yapılan ve çalışanlar tarafından kabul edilen ( ? ) maaş indirimleri, onların kâbusu oldu. Her ne kadar belirtilen operasyonun kaç uçakla yapıldığı, doluluk oranı vb. bilgiler verilmeksizin her hafta yazılı basında ve sanal medyada “THY en iyiler arasında 3.ncü, THY uçuş sayısında Avrupa’da 2.ci “ benzeri haberler yer alıyorsa da maaşların hangi tarihte 2019 seviyesine dönüştürüleceğine ilişkin net bir bilgi yok. Ve de tüm personeli en çok yoran, strese sokan ve depresyona doğru adım adım yaklaştıran olgu bu geçim sıkıntısı. Evet, defaten ifade ettiğimiz gibi bu gün dış etkenler eskisinden çok çok farklı. Zayıf düşmüş bünyede, bu ağır yaşam şartları ile Havalimanının kendine özel çalışma şartları birleşince çalışanların çok daha fazla yıprandığı kabulü zorunlu olan bir gerçek. Hele hele bunlara birde hizmet sektöründe çalışmanın omuzlara yüklediği ağırlık eklenince insanların beyni susuzluktan çatlamış çorak araziye dönüşüyor. Evet, nasılsınız sualinin otomatiğe bağlanmış cevabı“ İyiyiz” Bu kelime bir refleks olarak çıkıyor ağızlardan O ağız bile söylediğine inanmıyor.
SİZE BİR MAKİNEYMİŞSİNİZ GİBİ Mİ DAVRANILIYOR. ÖNEMSENMİYORMUSUNUZ? YA DA ÜSTLERİNE GÜVENEMİYORMUSUNUZ? Görev yaptığınız şirketin sizi düğmeye basınca çalışan bir makine ve de kurum için gider kapısı olarak gördüğünü düşünüyorsanız işiniz zor demektir. Başka bir deyişle şirket çalışanlarını önemsemiyorsa, size güvenilmediğini hissediyorsanız, buna karşın sizde üstlerinize güvenmiyor / güvenemiyorsanız vaziyet kötü demektir. Görev yaptığınız şirkette yöneticilerle ve diğer insanlarla iletişim
sorunu yaşıyorsanız, üstleriniz takım tutar gibi patronların gözünün içine bakarak en olmayacak şeylerin doğruluğunu ve esasen şirketin çalışanlar ile birlikte bir aile olduğunu kimsenin bu masala inanmayacağını bile bile savunuyorsa, depresyon denilen illet sizden fazla uzakta değildir.
EVET, SEKTÖRÜN EN BÜYÜK STRES KAYNAKLARINDAN BİRİ: İŞYERİNİN SİZE NE KADAR BAĞLI KALACAĞINI BİLMEMENİZ: Yarınınızdan kuşku duyuyor ve de sürekli olarak veya sıklıkla iş akdinizin işveren veya en saygın vekili tarafından ne zaman ve ne şekilde sonlandırılacağını düşünüyorsanız bu işin iyice kötüleştiğinin emaresidir. Hele hele şirketinizde tasarruf denince akla ilk önce istihdamı azaltmak ve maaşları artırmamak / gerektiğinden az artırmak geliyorsa. İşte bunu düşünmek çalışanları iyice yıpratıyor. Yıpranmaktan da öte lime lime ediyor. Ve de çalışanları tüm diğer hususlardan fazla yorarken fiziki yorgunluğun çok üstünde bir ağırlık yüklüyor çalışanlara. Evet, bu ara aşağıdaki Hint özdeyişini vesilelerle çok fazla kullanmaya başladım. Ne kadar doğru değil mi? Yaşanmışlar bunu teyit etmiyor mu?
HER ŞEY BİR TARAFA İŞ YERİNDEKİ GERGİNLİĞİ EVE TAŞIMAMAMAK GEREK. Evet, bunun çok zor ancak gerekli olduğunu herkes biliyor ama nasıl yapılabileceğini bilen yok gibi. Her gün artan bu derin çiziklerin verdiği gerginliği nöbet çıkışında eve taşımamak gerek. Kesinlikle buna mecbursunuz. Ev huzursuzluğunun bunların hiç birine benzemeyeceği ile ilgili olarak bir şeyler söylemenin ve bunu örneklemenin yersiz olacağını düşünüyorum. Evde zaten havalimanında orta ve alt düzeyde görev yapanların kısıtlı gelirlerinden kaynaklanan / yaşanan belirli sıkıntılar mevcut. Vücut sisteminin tüm bunların üzerine iş gerginliğini ilave edilmesinin sonuçlarına dayanabilmesi, insanı ve onu ayakta tutan mekanizmayı bayağı zorlar. Bu zorlanmanın doğal sonucu depresyondur. Belki de majör depresyon sizi yaşamdan bıktırmak için bekliyordur.
BU İLACI BİR KÖŞEYE KOYUN. SİZİ GEREN, İTEN, HUZURSUZLUĞUNUZU KÖRÜKLEYEN BİR YÖNETİCİ GÖRÜNCE HEMEN VERİRSİNİZ.
Aşağıdaki görselde sakinleştirici ilaçların resimlerini göreceksiniz. Usul olduğu üzere ilaçların biri hariç isimlerini kapattım. İsmi açık olan ilacı kimlere vermeleri gerektiğini havayollarının çalışanları bilir. Şayet o ilacı kullananlar bundan bir nebze fayda görürlerse bunun müspet etkisini tüm çalışanlar hissedeceklerdir. Bu çalışanların kullandıklarına benzemeyen bir ilaç. Çok etkilidir. İNSANOL draje. ( Hiç değilse günde 2 kere yazıyor kutuda). Evet, çalışanların yaşadıkları bir takım gerginliklerde yöneticilerin katkısını inkâr etmek mümkün değil. Bir söz var, yöneticiler yalnız işi değil, çalışanların beklentilerini de yönetir. Bu tür kaç yönetici tanıdınız bilmiyorum? Sizin etrafınızda bu özelliğe sahip olanlar varsa, ilacı yanlışlıkla onlara vermeyin.
TÜM BUNLARA KUMANDA MERKEZİNİN TEPKİSİ: DEPRESYON. Her geçen gün sıklıkla rastladığımız bir rahatsızlık olan depresyon (ruhsal çöküntü); genellikle çevremizde meydana gelen olayların insan bünyesinde birikmesine ve yaptığı tahribata kumanda merkezinin bir tepkisi olarak ortaya çıkıyor. Günümüzde psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir rahatsızlık. Depresyon adı verilen bu tepkinin gerekli önlemin alınmaması halinde bunalıma dönüşmesi zor değil. Bunların tümü ortaya birden bire ortaya çıkmıyor. Birikimler bünyenin kaldıramayacağı düzeye tırmanınca bu ruhsal çöküntü, depresyon bir patlama gibi ortaya çıkarak bünyeyi tahrip ediyor. Belki de seneler sonra. Eğer gerekli tedbiri almazsanız bunun biraz ilerisinde ise “Bunalım “ denilen illet sizi bekliyor. Allah çalışanları ve ailelerini tüm bunlardan korusun.
Yorumlar Tüm Yorumlar (47)