Bundan iki sene kadar önce “THY’ nin sahibi olduğu şirketlerinin birinin en tepesinde oturan bir zat beni aramıştı. Yanlış ifade ettim. Aramadı. Cep telefonumdan sekreterine arattı ve görevli hanımefendi bir dakika “Genel Müdürümüz konuşacak” dedikten sonra muhtereme bağladı. Koskoca (?) Genel Müdür lütfedip neden aramışlar? Yazılarımda kendilerine Bay (……) şeklinde hitap etmemden hoşlanmamışlar. Kalben (?) bağlı oldukları siyasi teşekkülün Başkanı da (Cumhurbaşkanımız) diğer bir siyasiye Bay Kemal diye hitap edermiş. Beyefendi o tür hitabın ne anlama geldiğini (?) çok iyi biliyormuş. Benim için bu çağrı şeklini kullanamazsınız türü bir şeyler söyledi. Ben bu hitabın gizli anlamını halen bilmiyorum. Ne komik değil mi? Ve bu insan bir Genel Müdür.
60 sene kadar önce Galatasaray lisesinde yarım sömestr için nezaket kuralları bir ders konusuydu yanlış hatırlamıyorsam. Piyasada bu konuda çok fazla kitap var. İnternette ise adım başı bu konuya rastlayabilirsiniz. Nezaket kurallarına sıklıkla ilaveler oluyor. Dikkat edin. Eski tarihli neşriyatlara bakıp içlerinde yok böyle bir şey demeyin.
Bir bakanlığın konu ile ilgili genelgesinin 2.4.4.maddesi Cep Telefonu Kullanma Kurallarında bunu en basit şekilde söylenmiş.” Görüşmek istediğiniz kişiyi cep telefonundan kendiniz arayınız.” Anlaşılabiliyor değil mi?
Ben Çelebi Holdingde toplamda yaklaşık 10 sene kadar görev yaptım. İki patronumuz vardı. Can ve Canan Çelebioğlu Kardeşler. Doğuştan hakiki patrondular. Bazıları gibi şirketin tepesine torpille oturtulmuş değillerdi. Her ikisi de yöneticileri cep telefonlarından (Şirket cep telefonlarını yöneticilere şirket veriyor ve görüşme bedellerini ödüyordu) bizzat arar ve de üstelik konuşmaya başlamadan önce “müsait misiniz” diye de sorarlardı. Farka bakın. Tabii bu bulunduğu yerle ilgili bir hazım meselesi.
Şimdi ise her gün televizyonda duyduğum Bay Kemal hitabı bana bu saygıdeğer Genel Müdürü hatırlatıyor. Bu zatın ne anlama geldiğini çok çok iyi bildiğini söylediği hitap şekli şimdi bir Cumhurbaşkanı adayının tanıtım ve propagandasında kendisi için kullandığı bir slogan oldu. Cumhurbaşkanımız bu hitabı o kadar kullandı ki kamuoyu da bunu hayli benimsedi. Ve yanılmıyorsam da şimdi kamuoyunca beğeniliyor.
Evet Bay (…) Siz Türk Hava Yollarının bir şirketinin Genel Müdürüsünüz. Ama benim için nezaket kaidelerinden haberdar olmayan bir insansınız. Kendini fazlası ile beğenen bir yapıda mısınız bilmiyorum. Muhtemelen öylesinizdir. Araştırmaya ve sormaya da gerek görmedim. Tabii ki teknik bir adam olabilirsiniz. Bir mühendis de olmanız mümkün. Ama herkes sanatkâr olamaz. Bazı şeyler eğitimle öğrenilemiyor. Nezakette bunlardan biri. Evet, NEZAKET BİR İNSANLIK SANATIDIR. Ve sizde bu yok.
İnsan yanlış yapmaya yatkın bir yaratık. Yazıda bir görsel var. Ve de THY ve bağlı kuruluşlarının altı Genel Müdürün resimleri mevcut bu karede. Okurlardan bir tek kişi, yalnız birisi bu yazıyı resimde yer alan yöneticiler içinden hatalı birine atfederse bana üzüntü olur. Bu nedenle ismini zikretmeden anlamanızı sağlayacağım.
Evet isimler her zaman insanların karakterini yansıtmıyor. İnternette bu beyefendinin isminin açıklamasında “seçkin, seçilmiş, yiğit ya da gürbüz anlamlarına gelir diyor. Arapça kökenli olan bu ismim Kur'an'da da geçmektedir” açıklaması var. Yazının muhatabı” internette isminin anlamı seçkin, seçilmiş, yiğit “olarak geçen kişidir.
Bay Bolat, Lütfen tek eksiğimiz bu olsun demeyin. Eğitim Başkanlığınızı talimatlandırın lütfen. Bu konularda da bilgilendirsinler çalışanlarınızı. Özellikle de tepelerde oturanları.
Yazılarımda size de zaman zaman aynı şekilde hitap ediyorum. Allahtan sizden böyle bir şey duymadım. Bu tür konularda kompleksli biri olmadığınızı biliyorum. Kompleksli insanların tepelerde yöneticilik yapması malum zordur. Bu beyefendiye hatırlatın. Nezaket kurallarını burada öğrendi, öğrendi. Yoksa başka THY yok.
TEPEDEKİLERİN YÖNETİMLE İLGİLİ TÜM BİLDİKLERİNİ UNUTMALARI VE İNSAN OLMAYI YENİDEN ÖĞRENMELERİ GEREKİYOR. (*)
Hepimiz işimizin zorluğundan bahsederiz. Nedense herkesin işi zordur. Bugüne kadar benim işim kolay diyen bir çalışana rastlamadım. Bunun nedenini izah edenler var ama onu da anlamak zor.
Jean Jacques Rousseau’ya sorarsanız konuya değişik bir yaklaşımı var. Zor iş, zamanında yapmamız gereken fakat yapmadığımız kolay işlerin birikmesiyle meydana gelir. Bunda da bir doğruluk payı var. Ancak bu deyiş tüm karakterlere uygun değil galiba. Aslında işin zorluğu kişilere göre değişken. Bu konuda çok değişik pencereden bakan insanlar var.
Şimdi ben oturup kötü yöneticilerin vasıflarını sıralasam yine tepedeki falanı hedefe oturtmuş diyenler çıkacaktır. Bu nedenle konuyu Sn. Gülay ÜGE ‘nin “Kötü Yöneticinin Karakteristik Özellikleri: Kayırmacı, Otoriter, Adaletiz” başlıklı yazısından alıntı yaparak, esinlenerek metnin belirli bölümlerini şekillendirmek istedim.
Eskiden kötü yöneticiyi tariflerken negatif vasıflar sıralanır ve adı geçen yöneticinin karakteristiği bu listede belirginleşirdi. Şimdi ise kötü vasıfları sıralayınca etrafımızdaki birçok yöneticinin sıralanan bu menfi vasıflara sahip olduklarını maalesef görüyoruz. Bunun ne anlama geldiği açık. Etrafımızda hayli çoklar. Talihsizliğimiz işte bu notada.
“Bizim için geçerli olmayan bir hususu öncelikle belirtmek isterim. Şu bilinen bir gerçek ki, işten ayrılmalarda en yaygın sebep işyeri değil kötü yönetici oluyor. Hani bizim yöneticilerden bir kötü çalışan olmaz, Yukarıda ifade ettiğim gibi bu bizim söz konusu kuruluşumuz için geçerli değil. Bizim çalışanlar kendi istekleri ile ayrılma imkânı bulamıyorlar. Bunun için son 20 senede Türk Hava Yollarından atılanların sayısına bakmak yeterli.
Kötü bir yönetici hem iş hayatınızı hem özel hayatınızı zindana çevirebilir. Pek çoğumuz bir dönem kötü bir yönetici ile çalışmış ya da çalışana tanık olmuştur. Kötü yöneticilerin de bir takım ortak özellikleri var. humanresources.about.com’da çalışanlara kötü yöneticilerin karakteristik özellikleri sorulmuş, gelen cevaplara bakılırsa kötü yöneticilerin en belirgin özellikleri adam kayırmacılık, iletişimsizlik, bağırma, hakaretlerde bulunma, çalışanı takdir etmeme, bütün başarıyı üstüne alıp başarısızlıkları çalışana yükleme olarak sıralanmış.
Evet dönüp dolaşıp yaşamımızın büyük bir bölümünün geçtiği iş yerimize dönüyoruz. Evlerimizden fazla zaman geçirdiğimiz işyerlerimize. Bu noktada, işyerimizde insanca davranışlara hasretiz desem yanlış mı olur? Her platformda insanların birbirinin aleyhinde olduklarına hata bunun sergileniş şeklinin düşmanlık seviyesine çıktığına şahitlik ediyoruz zaman zaman. Etik dışı davranışları bireylerin, grupların veya örgütlerin, toplumun veya mesleğin iyi, güzel davranış ve uygulamalarını görünmez kılıyor.
Yöneticileri bu duruma düşüren doğru sayılan etik kuralları, ilkeleri terk etmesi ve bu kurallar ile ilkelere aykırı davranış göstermesidir. Bu kapsamda en önde ihmal, ayrımcılık, gibi davranışların sayılması mümkün. Yöneticilerin nitelikleri ve buna bağlı olarak sergiledikleri tavır ve davranışları, maiyetlerinde çalışan personelin davranışlarını ve verimliliklerini önemli derecede etkilemekte olduğu açık. Nedense aklıma hep İlker beyin “Kötü çalışan yoktur, Kötü yönetici vardır” sözü geliyor.
Küresel topluluk ayrımcılığı ortadan kaldırmaya yardımcı olmak için uzun bir yol kat etti. Bu biliniyor. Ancak halen özellikle bizde, ülkemizde, şirketlerimizde katedilecek o kadar yol var ki? Uygulamaları düşününce iyice şaşırıyorum.
Ve de gerek kamu kuruluşlarında ve gerekse özel sektörün bir bölümünde çalışanların en çok şikayetçi oldukları konu da ayrımcılık değil mi? İşe girişte, tayin ve terfide istihdamla ilgili her konuda bunu yaşamıyor muyuz? Uzmanlar, ülkemizde gerek kamu ve gerekse özel sektörün verimli ve etkin çalışamamasının temel sebebi, olarak kurumlarda yeterli sayıda nitelikli yönetici bulunmaması ve de mevcut nitelikli yöneticilerin de kurumlarda yeteri kadar görevlendirilemediğini ifade ediyorlar. Özel sektörde de durum farklı değil. Bizim Türk Hava Yollarımız da özel statüde Gülmeyin, statülerde birbirine karıştı ya.
Şimdi yazının bazı bölümlerinde kısaca değinilen kötü yöneticilerin vasıflarının bir arada tekrar üstünden geçelim.
“Ayrımcılık bu türün özel ihtisas konusu olup adalet duygusundan yoksun olup kişilik haklarına saygı göstermez. Yasal haklara karşı duyarsızdırlar. Bir grup içerisinde ayrı fikirleri yönetmekten aciz olup sözünü tutmazlar. Çalışanı motive etmeyi, performansını arttırmayı beceremez, yanlış ve tarafgir uygulamaları ile iyi bir personelin işten soğumasına, verimsizleşmesine sebep olur. Biat ettiği kuruluş, siyası teşekkül ve kişilere karşı kendisi ile aynı düşünceyi benimseyen çalışanları (tayin, görevde yükselme vb.) tercih eder. Biat kültürleri olağanüstü gelişmiştir. Bu çerçevenin dışında kalan çalışanlara mobbing uygular. Liyakat kelimesinden çok uzaktırlar. Çalışanları motive etmeyi, performanslarını arttırmayı beceremez ve iyi bir personelin işten soğumasına, verimsizleşmesine sebep olacak uygulamaları yapmaktan imtina etmezler. Parayı çalışanlara uygulanabilecek tek motivasyon aracı olarak görür. Astlarının görevlerini yapmaktan zevk duyar. Gerektiği zamanlarda kendisi gizlemeyi, saklamayı iyi bilirler ve de organize olamaz. Vb.”
Evet, sayın okurlar. Bu görüşlerin birçoğu benim değil. Ama aynı fikri paylaşıyorum. Şimdi siz etrafınıza bakın. Ne görüyorsunuz?
Evet yöneticilik keman çalmayı anımsatıyor bana. Gençliğinde keman çalan annem bu enstrümanı çalmanın salt ders alınarak öğrenilmesinin mümkün olmadığını söylerdi. Doğuştan içinde olmalı diye de devam ederdi sözüne Yöneticilikte işte böyle bir şey. Yöneticiler önce insan olmalı. İnsani vasıflara sahip olmalı. Geri kalanları eğitimle tamamlamak mümkün.
“İnsanlık özümüz geri plana itildiğinde, sevgi, insanlık, ilke ve değerler, adalet duygusu ve hakkaniyet, gerçek vicdan kaybolmakta, oynadığımız roller yaşantımıza hâkim olmaktadır. Kendine biçilen rolleri oynayan insan kendi var olma gerçeğinden uzaklaşmakta, gerçek kendiliğini yaşayamamakta, rolü ile özü arasında sıkışıp kalmaktadır.”
Üzgünüm, sizler, etrafınızdaki bu insanları içinde bulundukları bu sıkışık konumdan çıkartamazsınız. Mümkün değil. Neden mi? Onlar bu pozisyonda olmayı kendileri seçtiler. Kendileri istediler. Ne karşılığında? Bunu ben bilemem kendileri bilir. Ama kendilerinden çok şey verdikleri mutlak. Bu nedenle çoğunluğun gözünde 0 değer bandındalar.
(*) Esinlenme CNN TÜRK
Yorumlar Tüm Yorumlar (73)