Ücretsiz upgrade yazımızın önceki bölümü çok okundu, çok yorumlandı. Bütün okuyucularıma teşekkür ediyorum. Yorumlardan birinde yer alan “Upgrade uygulamalarının keyfi olarak amacı dışında kullanılıp kullanılmadığı kontrol ediliyor mu? Bu kontrol yetkisi kimde? Müfettişler bu konuda inceleme yapıyor mu? Sorusu önemli bir soruydu. Bu nedenle yazıma, bu soruya cevap teşkil eden bir tecrübemi anlatarak başlıyorum. Böylece, ücretsiz upgrade uygulamasının, istisnai olmaktan çıkarılıp; nasıl genelleştirildiğini ve istismar edildiğini daha iyi anlatabileceğimi düşünüyorum.
Bir yurt içi teftiş görevimde, özellikle bu konuya odaklanmış ve detaylı bir inceleme yapmıştım. Yetkili makam onayı gerektiren, bazı U/G işlemlerinin, incelemeye esas alınan dönemine münhasır bazı yolculardan oluşan bir listesini hazırlatıp; bu yolcular için yapılmış olan U/G işlemlerinin onaylarının ve gerekçelerinin açıklanmasını ilgili üniteden talep etmiştim. Cevap beklerken bir sabah, Başkanlığa davet edildim. Başkan heyecanlı ve de stresli bir ifadeyle, gönderilen listede çok ciddi bir sorun olduğunu belirterek, “o listede falanla filan da varmış” dedi! ve isimlerini söyledi. “Kim onlar? Tanımıyorum” cevabını verince; “Yapmayın Bilal Bey nasıl tanımazsınız?” diye sitem etti. Sonradan anladığıma göre, VIP Protokolü listesinde olmayan ama, biri evlat, diğeri damat kontenjanından VIP muamelesi yapılan çok ünlü iki kişiymiş bunlar. Ben, “Her halükarda otomatik U/G hakları yok, bu nedenle diğerleriyle birlikte bu ikisinin işlemlerinin de yetkili makam tarafından, yazılı olarak onaylanmış olması gerekiyor “dedim. Başkan, “Bilal Bey, acemi müfettiş gibi konuşmayın! O listeyi geri çekmeniz lazım” dedi ve kendisine göre endişelerini açıklayan acaip yorumlar yaptı. Listenin basına sızması halinde büyük ekonomik kriz yaşanacağını bile söyledi! Ben “Bu konuyu bir siz, bir ben, bir de listeyi gönderdiğimiz kişi biliyor. Ben kimseye bir şey söylemem.” Diyerek, makamından ayrıldım. Sonra ne mi oldu? Listedeki tüm U/G işlemlerinin yetkililerin bilgisi ve onayı dahilinde yapılmış olduğu cevabını verdiler. Belgelendirilmemiş bir cevap olduğu için, gereğini rapora yazdık. Ama devam eden süreçte, bu uygulama o kadar çok istismar edildi ki; adeta kontrolden çıktı. Işığı gören geliyordu.
Şimdi yurtdışından benzer iki ibretlik olayla konumuza devam edelim. Hatırlayacağınız üzere ABD de benzer bir indirimli bilet ve ücretsiz upgrade istismarı nedeniyle, New York Belediye Başkanına dava açılmıştı. New York’ta yaşanan bu olay zihinlerde tazeyken, bir “upgrade” krizi haberi de Avustralya’dan geldi. Havayolu 101 isimli sitenin haberine göre: Kısa bir süre önce yayımlanan “The Chairman’s Lounge” adlı kitapta:
Avustralya Başbakanı Anthony Albanese’nin, ülkenin millî havayolu Qantas’la yaptığı seyahatlerde sürekli olarak “upgrade” edildiği iddia ediliyormuş. Habere göre bazı kişisel seyahatlerde de yapılan bu uygulamanın, Anthony Albanese’nin henüz Ulaştırma Bakanı olduğu yıllarda başladığı belirtiliyor. Yine kitaba göre, Başbakan bu işlem için, şahsen tanıdığı ve geçen sene görevinden ayrılmak zorunda kalan Qantas CEO’su Alan Joyce‘u bizzat arayarak ricada bulunuyormuş. Muhaliflere göre bir başbakan, havayolunun CEO’suyla doğrudan temasa geçip böyle bir şey talep ederek çizgiyi aşmış. Bu yüzden soruşturma talep etmişler.
Albanese’yi destekleyen yandaşları ise pek çok siyasetçinin ücretsiz upgrade ve özel yolcu salonu (Chairman’s Lounge) davetiyesi aldığını emsal göstermişler. Ayrıca, İşçi Partisi’nin ücretler ve işyeri ilişkileri konusunda Qantas’a karşı pek çok karar verdiğine dikkat çekerek, Albanese’nin upgrade’ler karşılığında şirkete yardım etmediğini söyleyerek onu savunmuşlar.
Ne kadar ilginç bir haber değil mi? İstismarını geçtik, bizde otomatik hak olan, onlarda suçmuş! Ülkenin Başbakanı Quantas CEO sunu bizzat arayarak bu bedava ayrıcalığı talep ettiği için soruşturulmalıymış! Haberi okuyan bazı okurlar, bu Avusturalyalı muhaliflerin abarttığını hatta saçmaladığını düşünebilirler tabi. Ben bu konuda, tıpkı muhalifler gibi düşünüyorum.
Hatta haberdeki başka bir detay daha ilginç geldi bana. Yandaşları, evet bu ayrıcalıklardan faydalandı ama “Albanese, tüm bu “upgrade” leri açıklamalarıyla gerekçelendirdi. Ayrıca kendisine tanınan bu seyahat ayrıcalıkları karşılığında Quantas şirketi lehine karar almadı. şirkete yardım etmedi.” Diye açıklama yapmışlar. Albanese’yi bu şekilde savunmuşlar.
Buna rağmen mevcut koalisyon hükümeti, Albanese’den Qantas’tan elde ettiği kişisel seyahat avantajlarını açıklaması için Joyce’u senato soruşturmasına çağırabileceğinin sinyalini vermiş.
Hukukun üstünlüğünün egemen olduğu ABD, Avustralya ve benzeri ülkelerde, yaşanan bu iki örnekle de bir kez daha gördüğümüz üzere, herhangi bir usulsüzlük/istismar söz konusu olduğunda, kişilerin konumu ve kimliğinden bağımsız olarak sergilenen tavır, yapılan işlem, ülkemiz açısından tam ibretlik. Suçlananın şöhreti, siyasi ve dini mensubiyeti, kaçınılmaz akibeti asla engellemiyor.
Nitekim New York daki olayda da hakkında iddianame düzenlenen kişinin dünyanın en büyük değilse bile en önemli metropolünün belediye başkanı olması, partisinin iktidarda olması, savcılar tarafından fail lehinde dikkate alınacak bir durum olarak değerlendirilmemiş ve usulsüzlüğü tespit edip, iddianameyi yazmışlardı.
Kendisine sağlanan seyahat avantajları karşılığında Quantas’a bir menfaat temin ettiği tespit edilirse, eski başbakan Albanese’yi de muhtemelen aynı akibet bekliyor.
Maalesef bu örnekleri ülkemizdeki uygulamalarla karşılaştıramıyoruz. Çünkü, bu kişilerin Türkiye’deki emsalleri özel seyehatlerinde zaten otomatik hak sahibi olarak, sürekli upgrade ediliyorlar, VIP/CIP salonlarında ağırlanıyorlar.
Kuşkusuz bu ücretsiz seyahat avantajında faydalanan kadar bu faydayı sağlayanın da hangi saikle hareket ettiği, karşılığında bir menfaat elde edip etmediği çok önemli. Nitekim örneklerini sunduğumuz olaylara ilişkin haberlerde bu yönde kovuşturma yapıldığı, yapılacağı söyleniyor. Her iki olayın sonuçlarını bekleyip göreceğiz.
Eskiden ülkemizde de en azından adalet mekanizması, iyi-kötü batıdan örneklerini sunduğumuz bu mantıkla çalışıyordu. Ama artık, neredeyse kanıksadığımız üzere, adamına ve mensubiyetine göre yaklaşımlar sergilendiği için, kıyaslama yapmak anlamsızlaştı.
Bırakın kıyaslama yapmayı, açık kaynaklarda, herkesin izleyip, okuyup öğrendiği somut usulsüzlükler, mevcut siyasi iktidarın sağlamış olduğu dokunulmazlık ortamında, rahatlıkla ve hiç bir ahlaki/vicdani kaygı taşınmaksızın, “mesnetsiz ve gerçek dışı” olarak yaftalanıp; yalan haber iftirasıyla yapılan suç duyurularına bile konu oluyor.
Çünkü, demin açıkladığım yozlaşmış zihniyetin sonucu olarak, ülkemizde uzun bir süredir, bu tarz usulsüzlükler hem usulsüzlüğü yapan ve hem de faydalanan yönünden görmezden geliniyor
Sonuç olarak ülkemizdeki hakim zihniyet, vicdani ve etik kaygılardan tamamen arınmış olarak, hem istediği gibi davranıyor ve hem de adalet dağıtıyor.
Yorumlar