Nankör hayat ve nankör dünya. Makamlara duyulan yalakalık, insanlara duyulan saygı ve sevgi ile yer değişse o kadar yaşanabilir bir dünya oluştururuz ki. Ama maalesef mumla arasanız bulamazsınız. TAV hikayemiz sona eriyor ama benim için “eşek öldü ortaklık bitti” asla olmayacak. Ben ilelebet unutmayacağım dostluklarımı.
Hiç ama hiç kimse kusura bakmasın ama dostluklarımı kimseye sorgulatmam ve bu uğurda kimse ile yarıştırmam kendimi. Geçen hafta TAV Havalimanları Holding’in Atatürk Havalimanı’nda süresi dolmadan bitirilen işletmesinin veda töreni vardı.
Ben törene iştirak edemedim ama eminim ki çok ama çok duygusal anlar yaşanmıştır. İş hayatına ilk adım attığı yer TAV olan onlarca çalışanın anıları, sevinçleri, hüzünleri, başarıları, başarısızlıkları kısacası hayatının önemli bir kısmını TAV’da geçirdi. 20 yaşında işe başlayan bir genç 40 yaşına gelene dek TAV’da çalıştı. Hem işini hem eşini TAV’da seçti. Şimdi gel sen ol da ayrıl TAV’dan.
Ama kader utansın işte. Olunca oluyor.
Kendimi övmeyi sevmemekle birlikte şu özelliğimi kimseye değişmem.
Makamlara değil insanlara, samimiyetlere önem veririm.
Bunun çokça örneklerini anlatabilirim size. Hadi sizi eskilere, geçmişe götüreyim.
Mesela sivil havacılık eski genel müdürleri Sermet Ünel, Topa Bilgetin Toker, Ali Arıduru gibi önemli kişileri kaç kişi arayıp hal hatır eder? Kaçınız hasbıhal eder. Benimle aynı işi yapan ya da yaptığını sanan kişileredir bu sözüm. Hiç ama hiç sanmam ki arasınlar.
Mahmut Tekin’i, Serdar Hüseyin Yıldırım’ı, Funda Ocak’ı kaç kişi hatırlayacak, hatırlar. Sevmemekle birlikte Orhan Birdal’ı görünce kaç kişi selam verir.
Mesela; Yusuf Bolayırlı’yı, Hamdi Topçu’yu, Candan Karlıtekin’i kaç kişi arar, sorar? Yarın Bilal Ekşi’yi, İlker Aycı’yı da arayıp sormayacaklar. Hele, hele golf arabası ile gezmeyi seven arkadaş yeni gelen kralı ile haşır neşir olurken sizi hiç aklından geçirmeyecek. “Kral öldü yaşasın yeni kral” diyecek.
Dedim ya nankör dünya, çıkar dünyası.
Niye bunları yazdım biliyor musunuz?
Yukarıda yazdığım isimlerin hiçbirini unutmadım ve zaman zaman bir araya gelir değerlendirme yaparım. Hiç olmazsa bayramlarda, önemli günlerde ararım.
Şimdi bugün aklıma gelenleri de paylaşmak isterim. Makam yalakalarının işi günün makamlarına biat etmektir.
Ben Sani Şener’i nasıl unutabilirim ki? Çoğu zaman bir patron gibi değil bir ağabey gibi yaklaşmış, bir dost gibi yaklaşmış bu eşsiz insanı nasıl unutabilirim ki? Her derde koşmuş, her bir arkadaşın gönlüne göre davranmış bu gönlü bol adamı nasıl unutabilirim? Söylenecek çok söz var, methiye düzülecek çokça özellikleri var Sani Şener’in ama o beni bilir bende onu. O yüzden “Abim asla unutulmayacaksın” demem yeterli ona.
Ben Kemal Ünlü’yü nasıl unutabilirim. Sayamadığım kadar uzun yıllara dayalı tanışıklığımız ağabey kardeşe dönüşmüşse, otoriter görünen yüzünde pamuk gibi yüreğine yerleşmişsem, bugüne kadar birbirimizi incitici bir kelam dahi edilmemişse nasıl unuturum ben?
Ben Ekrem Akgül gibi bir gülen yüzü nasıl unutabilirim. Misafirperverliğinin yanında ikramsız sizi uğurlamayan, samimi, sevgi dolu bir dostunu nasıl unutabilirsin ki? Kolay oluşmayan bu güveni nasıl yok sayarsın ki?
Ya Sadettin Cesur’u. “Dostum” deyişini nasıl unutabilirim ki? O biliyor ki hayat yolculuğunun en başında ben ona nasıl davrandıysam bugün halen aynen davranıyorum. Bir tabak yemek, iki çikolata için ona methiye düzmeyeceğimi bilir. O benim gerçek dostum.
Bu yazdığım şahsiyetler göz önünde olanlar. Ya diğerleri. Hepsi ayrı ayrı unutulmayacak isimler.
Şimdi hayatı siz test edin ey dostlar. Elbet birçoğunuzun tecrübesi benden fazla. Ama göremediğiniz şeyleri ben çokça gördüm. Yarın başkasının bayrağını sallayacak arkadaşlar şimdiden üç kuruşluk menfaat için takla atmaya başladılar. Bizim omurgamız o kadar sağlam ki, kimsenin karşısında eğilmeyeceğiz.
Bedeli ne olursa olsun.
Yarın kim bilir biz de başka denizlere yelken açabilir ve yollarımız kesişebilir. Yeter ki sizler gibi biriktirdiğimiz dostlarımız olsun.
Sizi asla unutmayacağım.
Yorumlar Tüm Yorumlar (13)