Yazıma başlamadan önce, ülkemizde yapılan yerel seçimlerin emekçiler ve emekliler başta olmak üzere tüm halkımız açısından isabetli ve hayırlı tercihlerle neticelenmesi dileğimi ifade ediyorum.
Geçtiğimiz hafta Paris merkezli pazarlama şirketi Favikon birçok ülke için yaptığı en etkili Linkedln kullanıcıları veri analizine ilk kez Türkiye'yi de dahil ederek yeni listesini yayınladı ve Bay Bolat bu listede 8. sırada gösterildi.
Kendi hesabında bu sıralamayı övünerek açıklayan Bay Bolat, yaptığı paylaşımda oldukça yadırgadığım bir değerlendirmeye de yer verdi. Takipçilerinin yanı sıra ismen saydığı bazı internet siteleriyle birlikte büyük bir havacılık iletişim ekosistemi kurmuş olduğundan bahsetti.
Linkedln fenomeni Bay Bolat’a göre ismini saydığı bu siteler doğru haber veriyormuş! Bu ifadeden ne anlamalıyız? Diğerleri yalan haber mi yazıyorlar? Liste dışı olanlar Bay Bolat’ın zihin dünyasında nasıl sınıflandı? Bilmiyoruz. Ama sayılan yandaş siteler arasında tahmin edeceğiniz üzere Airporthaber yok.
Bay Bolat her ne kadar özel listesinde bize yer vermese de haber sitemizi dikkatle takip ettiğini biliyoruz ve biz de kendisini aynı dikkatle takip ediyoruz. Zaten bugünkü yazımı da Bay Bolat’ın linkedln hesabında yapmış olduğu bir paylaşımdan ilham alarak yazdım.
***
Geçenlerde, Melbourne hat açılışı ile ilgili uzun paylaşımı dikkatimi çekti. Baştan sona okudum. “Bu hat açılışında eşim bana eşlik etti. Her zaman olduğu gibi pas biletini kullandı. Avustralya vizesi dahil tüm masrafları da cebimizden ödedik. Gerçi 4 günlük organizasyonun harcamalarının çoğunu Eyaletin resmî kurumu Viktorya Seyahat” yaptı. Cümlelerine takıldım, doğal olarak.
“Tüm masrafları cebimizden ödedik” cümlesi sadece benim değil, yıllarca THY Genel Muhasebe Başkanı kadrosunda görev yaptıktan sonra 15 Temmuz 2016’dan sonra şirketten gönderilen bir kişinin daha dikkatini çekmiş ve yaptığı yorumda, “Kişisel harcamalar konusundaki hassasiyetiniz takdire şayan. Sizden önceki başkan istisna tutulursa önceki başkanlar da öyleydi” demiş.
İster istemez ve tabi müfettiş mantalitesiyle, bu yoruma cevap verme gereği duydum. Salt dürüstlüğün, vasati bir özellik olduğunu, herkesin dürüst olmasının gerektiğini, beklendiğini belirtip; bu nedenle, Bay Bolat’ın açıklama gereği duyduğu davranışının takdire şayan olmadığını, olamayacağını yazdım.
Aynı mantıkla, eşinin kişisel harcamalarını kendilerinin karşıladıklarını belirtme gereği duymuş olmasının da gereksiz bir vurgu olduğunu; olması gerekeni açıklama gereği duyuyorsa, bilinçaltında yatan tasavvurun merak edileceğini belirttim.
Son olarak, bu mültefit yorumcuya bir zamanlar kendi amiri olan kişilerin dürüstlüğüne, durup dururken şehadet etmemesini tavsiye ettim. Özellikle, kastettiği kişilerin. Bu tavsiyeyi aynı dönemde şirkette Başmüfettiş olarak görev yapmış biri olarak yazmış olduğumu da özellikle vurguladım.
Bu uzun girizgahı yapmamın elbette iyi bir gerekçesi var. Gerekçesi yazının başlığında gizli. Niyetim, yorumcunun kefil olduğu kişilerin dürüst olup olmadıklarını bu yazıda tartışmak değil, elbette. Ama somut olan bir gerçek var. Bu kişiler en ufak bir hesap vermeden ceketlerini alıp ayrıldılar THY’den.
Amacım durup dururken suizanda bulunmak da değil, tabii ki. Ama, ben yandaş kontenjanından THY de çalışmış bu arkadaş kadar emin değilim, birlikte çalıştığı tepe yöneticilerinin dürüstlüğü konusunda. Çünkü demin belirttiğim gibi, hesap vermeden, arkalarında bir sürü soru işareti bırakarak gittiler.
Umarım bir gün hesap verme şansına da sahip olurlar ama çok zaman geçti. Bu gidişle, hesap günü hiç gelmeyecekmiş gibi duruyor. Gelse bile zaman aşımı diye bir mevhum var. Belge saklama, dava açma, ceza uygulama yönünden işleyen zaman aşımı süreleri var.
Ancak, şundan eminim. Şirket zararları bir yana, mağdur ettikleri insanların vicdanlarında çoktan mahkûm oldular. Çok fazla ahh! aldılar. Diğer yandan, ilahi adaletin tecellisinde ise zaman aşımı yok. İnanıp inanmadıklarını bilemeyiz. Ben inanıyorum.
Bugüne kadar hiçbiri hesap vermedi. Çünkü THY denetlenmiyor. Denetleme yetkileri olsa bile hiçbir kurum THY’yi denetlemiyor. TBMM’nin yapmış olduğu son KİT komisyonu toplantısının yapıldığı 2006 yılından beri bu böyle.
Sermayesindeki kamu hisselerinin Varlık Fonuna devredildiği tarihten beri Sayıştay denetiminden de istisna tutuldu THY. Zaten önceki tarihlerde de ben Sayıştay’ın THY’yi denetlediğini hiç görmedim, duymadım.
Bağımsız denetleme şirketi tarafından yapılan bilanço denetimlerinin kastettiğimiz manada bir fonksiyonunun olmadığını, belirtmeme bilmem gerek var mı? Bu satırları okuyan ve neden denetlenmesin? THY de de Teftiş Kurulu var diye düşünenlere ise geçen haftaki yazımı okumalarını tavsiye ederim.
Bay Bolat’ın dürüstlüğüne şahadet eden yandaşın, “Sizden önceki başkan istisna tutulursa, önceki başkanlar da öyleydi” açıklaması da çok ilginç ve ayrı bir yazı konusu, aslında. Çünkü, bu arkadaş, Bay Bolat’a ilave olarak, mevcut iktidarın daha önce atamış olduğu İlker Aycı hariç, önceki bütün başkanlarını vaftiz etmişti, aklı sıra. İlker Aycı’yı niye hariç tuttuğunu açıklamama gerek yok herhalde.
Gelelim Bay Bolat’ın söz konusu paylaşımda, eşinin bu yolculukta pas bilet kullanmış olması, kişisel harcamalarını kendilerinin yapmış olması konusundaki açıklamalarına. Bir de gezinin organizatörü ve sponsoru Victoria Travel konusu var tabi. İkisini birlikte irdeleyelim.
Dört günlük organizasyonda harcamalarının çoğunu, eyaletin resmî kurumu Viktorya Seyahat yapmış. Bay Bolat’ın açıklamasından öğreniyoruz bu sponsorun ismini.
Hat açılışlarında bu tür organizasyonlar hep yapılır. Bunlara, havacılık tabiriyle “fame tour” deniyor. Hattın ilk seferine, bürokrasi, siyaset ve basın camiası başta olmak üzere dönemine göre “tercihe şayan” kişiler davet edilir.
Davetle geldikleri için kendilerinden bilet parası alınmaz. Yüzde yüz indirimli ikram pass bileti kullanırlar. Tıpkı Bay Bolat ve eşi gibi. Bu nedenle, “eşim pass biletini kullandı” ifadesi malumun ilanı olmuş. Ama her halükârda lüzumsuz bir açıklama olmuş.
Eskiden bu tür açılışlar öncesinde ve sonrasında, basında her türlü detayı okurduk. Bedava geziye kimlerin davet edildiğinden, hangi otellerde kalındığına dair detaylar öğrenirdik. Artık bu detaylar devlet sırrı gibi gizleniyor. Tura katılan yandaş gazeteciler de yazmıyor.
Bu turlara katılan tercihe şayan önemli kişiler, isimleri bilinsin, duyulsun istemiyorlar. Çünkü, zamanında bu turlara katılan yüksek yargıçlar başta olmak üzere bazı bürokratlar ve siyasiler kimlikleri ve mensubiyetleri üzerinden çok tartışıldılar.
THY’nin taraf olduğu davalara bakan hakimlerin bu gezilere özellikle davet edildikleri, bazılarının çocuklarının, THY de işe alındığı geçmişte hep tartışma konusu olmuş uygulamalardı. Şimdi bu detaylara girip yazıyı uzatmak istemiyorum. Ancak bu vesileyle ve müfettiş insiyakıyla, son dönemde THY’nin taraf olduğu önemli davalara bakan hakimlerden bazıları da bu geziye davet edilmiş midir? Diye sormadan da geçmeyeyim.
Bay Bolat açıklamasının sonraki bölümlerinde, dört günlük gezi programını ballandıra ballandıra anlatmış ve gezi sponsorunun eyaletin resmî kurumu “Victorya Seyahat” olduğunu yazmış, “harcamalarımızın çoğunu karşıladı” ifadesiyle.
Aslında bu cümledeki “çoğu” ifadesi de yanlış. Organizatör ve sponsor kurum /şirket (ki; bu sponsor genellikle THY’nin kendisi olur.) otel, ağırlama, gezi programları vb. bütün harcamaları üstlenir. Sadece, davetlilerin pasaport-vize masraflarına, bir de kişisel alış-veriş harcamalarına karışmaz. Bay Bolat’ın eşinin üstlendiğini söylediği gibi.
Sonuç olarak, Bay Bolat ve eşinin, kişisel harcamalarını herkes gibi kendilerinin karşılamış olması, yorumcunun yazdığı üzere, takdire şayan bir davranış değil. Ama bunun özellikle açıklanmasına, gerek duyulmuş olması çok ilginç geldi bana. Yorumcuya verdiğim cevapta da vurguladığım üzere, bir kişi olması gerekeni açıklama gereği duyuyorsa, bilinçaltında yatan tasavvuru merak ederim.
Victoria Travel’in bu organizasyonun masraflarını neden üstlenmiş olduğunu da merak ediyorum aslında. Bay Bolat uzun anlatımında, bu konuda en küçük bir detay vermemiş. Bir uçak dolusu insanın gezi programları dışındaki otel ve yeme içme masrafları da bu sponsorluğa dahil mi? Değilse, bu masrafları kim ödedi? THY mi? Bunlar da cevabını merak ettiğim detaylar. Umarım cevaplarını alırız.
Bay Bolat, paylaşımın sonunda, “Bir hat açılışı da böyle geçti. Çalışanlarımız da Pas ve CED biletleriyle Melbourne’e rahatça gidebilirler.” Demiş. Nedense, emekli THY personelini istisna tutmuş bu imkândan. O da biliyor mevcut emekli maaşıyla, bırakın Avustralya’yı memlekete bile gitmenin artık çok zor olduğunu.
Bu arada, emekli derken, ben ve benim gibi ötekileştirilmiş, emekli kimlik kartı ve pass bilet hakkı gasp edilmiş binlerce THY emektarını kastetmiyorum tabi. Onlara göre biz THY de 25-30 yıl çalışmadık ve emekli olmadık.
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)