Kişilere ve duruma göre ayrı tavır sergileme anlamına gelen çifte standart kavramının halk dilinde çok veciz bir karşılığı var: adamına göre muamele. Evet ve maalesef adamına göre muamele ülkemizde artık vasati bir durum ve herkes kendi mahallesinde bunu normalleştirmiş, hatta içselleştirmiş durumda.
Geçen hafta bazı dini yapılanmalar ve bayan voleybol milli takımımız ekseninde ifşa olan THY çifte standardını irdelemiş ve bu konudaki somut iddiaları paylaşmıştık. Bu hafta aynı konuya daha geniş bir yelpazede ve geçmiş uygulamalardan da bir anekdot anlatarak devam etmek istiyorum.
Ama öncesinde ülkemizde, benim gibi kritik düşünenlere, soru soranlara, eleştirenlere karşı takınılan olumsuz, hatta hakaretamiz bir tavır var ve ben bu vahamete sosyal medyada gördüğüm bir örnekle dikkat çekmek istiyorum.
Geçenlerde X de gezinirken, sosyal medya filozoflarından! birinin THY’nin son 20 yıllık gelişimini uçak-yolcu-uçulan hat vb. kriterleri esas alarak görseller eşliğinde anlattığı, daha doğrusu övdüğü bir bilgisele denk geldim. Birkaç abartı ve yanlış bilgi hariç, başarılı sayılabilecek bir çalışma olduğunu düşünmüştüm. “Tamamen Türk milletinin göz bebeği, ortak malı olan THY’yi sürekli karalayanlar kimin malı? Cümlesini görene kadar.
Şirketi ve performansını yakından izleyen ve takdir eden eski bir çalışan olarak, bu ifadeyi çok yakışıksız bulduğum için, “THY yöneticilerinin yaptıkları yanlışları, istismarları eleştirilip sorgulayan bir vatandaş olarak, “Eleştiren ve soru soran insanlardan rahatsız olanlar kimin malı?” Diye sormak lazım, kendisine diye düşündüm.
Muhtemelen ve haklı olarak, bir sosyal medya filozofunu mu ciddiye aldın! diye bana sitem edeceksiniz. Haklısınız böylelerini ciddiye almayalım. Ancak, sadece bu filozofun değil, ülkedeki milyonların aynı zihniyet ve kafa yapısına sahip olduğunu gösteren belirgin bir örnek olduğu için sizlere de anlattım bu paylaşımı.
Çünkü bunların inanç ve zihin dünyasında, kendi mahalleleri söz konusu olduğunda, eleştirmek karalamak olarak algılanıyor. Soru sormak da beşinci kol faaliyeti. Bu da nereden çıktı? Demeyin. Kamuya açık bir ortamda etkili ve yetkili birinden duyduk bunu. Son THY AO Genel Kurulunda oturumu yöneten THY YKB Ahmet Bolat, soru soran hissedarları kastederek, “başka şirketlerin 5. Kol faaliyetinin ajanlığı yapmıyorsak” ifadesiyle yaptı bu çirkin yakıştırmayı.
Artık kendilerine yöneltilen her eleştiriyi, her soruyu yıkıcı bir polemik, hatta “5.Kol faaliyeti” olarak görüyorlar. “Çok başarılıyız. Yine kar açıkladık. Takdir edin ve alkışlayın.” psikolojisiyle olacak, yapılan yanlışların usulsüzlüklerin batan paraların, adam kayırmaların, israfın, istismarın eleştirilip sorgulanmasının ne gereği var? Diye düşünüyorlar herhalde.
Ya da bunların mantığına göre hataları eleştirmek, açıklama talep edebilmek için zarar açıklamalarını bekleyeceğiz. Elbette şirketin zarar açıklamasını temenni etmeyiz ama geldikleri noktada, böyle bir hamaset ve husumet psikolojisi içine girmiş olduklarını söylersek, abartmış olmayız.
Hatta bir adım öteye götürdüler bu olumsuz tavrı. Gördüğümüz, tespit ettiğimiz yanlış ve eksiklikleri ortaya koyup; eleştirmemizi, mertçe, dürüstçe Genel Kurul’da karşılarına geçip sormamızı içlerine sindiremiyorlar artık. Tamamı haklı ve mesnetli değerlendirmelerimizi, yukarıdaki filozof gibi “THY’yi karalama” niyet ve eylemi olarak görüp; maksatlı olarak kamuoyuna “THY Tüzel kişiliğine yapılmış bir saldırı” olarak lanse ediyorlar.
İzninizle, bu maksatlı saptırmaya da bir cevap vereyim ve bu bahsi kapatayım:
Sayın Ahmet Bolat, hepimizin gururu, milletimizin ortak değeri THY’ ye zarar vermeye çalışmak, siz de çok iyi biliyorsunuz ki; benim aklımın ucundan bile geçmez. Benim bütün gayretim, THY’nin daha iyi yönetilmesi içindir. Bir kere bunu aklınızın bir köşesine yazın.
Genel Kurul’da sorduğum sorulardan rahatsız olmuş olmanızı anlıyorum. Ancak, amacım size rahatsızlık vermek değil, yaptığınız hataları görüp; idrak etmenizi, düzeltmenizi sağlamaktır.
Seleflerinizin ve sizin yanlışlarınızı, sebebiyet verdiğiniz kayıpları, yıllardır yapılan adam kayırmaları, torpili, israfı her türlü istismarı eleştirip sorguluyorsak, bu THY’nin ve tabi milletimizin, ülkemizin menfaatini düşündüğümüz içindir.
Bir eski çalışan ve emekli bir vatandaş olarak yıllarca sadakatle hizmet ettiğim THY’nin, gördüğüm, tespit ettiğim sorunlarının çözümüne eleştirerek ve soru sorarak da olsa, ufak bir olumlu katkıda bulunabilirsem, ne mutlu bana.”
Eskilerden bir anekdot.
Hep bu dönemi eleştiriyorsun. Önceki dönemde yapılan yanlışları da anlatsana diye serzenişte bulunan okuyucuların için, eskilerden bir çifte standart anekdotu anlatayım size.
Yaşamımızda dijitalleşmenin bu kadar yaygınlaşmamış olduğu erken tarihlerde, kağıt bilet ve kağıt kupon (MCO:Miscallenous Charge Order) kulanılıyordu. MCO bir tür ödeme kuponuydu. Şirket çeşitli vesilelerle yolcuya ödeme yapmak yerine, bu kuponlardan verir; yolcu da bunu bir yıl içinde bilet, fazla bagaj vb. ödemelerinde para yerine kullanırdı.
Genel Müdürlük Satış ofisinde yapılmış olan bir usulsüzlük nedeniyle, önce soruşturma akabinde de teftiş gerçekleştirmiştik. Bu teftişte, hizmet aksaklığına maruz kalan yolculara verilen MCO ları ve gerekçelerini de incelemiştim. Genellikle 50-100 USD değerinde kuponlardı bunlar. Bir örnek, standart dışı olduğu için dikkatimi çekmişti.
Merhum bir gazetecinin eşi ve kızı yurtdışı seyahatlerinden 1 ay sonra (süre 1 haftadır) valizlerinin çizilmiş olduğu iddiasıyla müracaat etmişler ve tahmin edin bakalım bu mağduriyetleri nasıl tazmin edilmişti?
İkisine de ücretsiz Miami gidiş dönüş bilet verilmiş ve üstelik U/G edilmişti. Bu kurala aykırı çifte standardı görmezden gelemezdim. Rapora bir madde olarak yazdım. Daha ağır mağduriyet yaşayan vatandaş Memed’ e 50-100 USD değerinde MCO verirken, bu basit mağduriyeti ve hatta talep süresi kaçırılmış tazminat talebini bu şekilde abartarak karşılamış olmalarını eleştirdim.
Sorumlu ünitenin en büyük amiri, raporu kaptığı gibi soluğu rahmetli Teftiş Kurulu Başkanımızın odasında almıştı. Beni de makama davet ettiler. Başkanım, o amire hitaben, “Ben bu konuda Müfettişime soru sormam. Buyur kendin sor dedi.” Beyefendi yolcuların kimliğinden yola çıkarak bunun istisnai bir takdir hakkı kullanımı olduğunu ve konunun rapora girmesinin kendisini sıkıntıya sokacağını söyledi.
Ben de cevaben, “Rapora bu belirgin çifte standart örneğini yazarak, zaten takdir hakkının yanlış kullanımına ilişkin bir eleştiri ve öneri yaptım. Yani müfettiş olarak görevimi yaptım. Lütfen siz de görevinizi yapın.” dedim ve çıktım. Siz alın bu örneği geçen hafta anlattığımız İsmailağa konusuna uyarlayın. Tüm yönleriyle. Sonra da THY’yi karalayıp karalamadığıma karar verin.
Airporthaber.com sitemiz geçtiğimiz hafta erişime kapatıldı. Bir haftayı aşkın bir süredir, airporthaber’in “.com” ve “.net” uzantılı siteleri erişime kapalı. Bu hukuk dışı işlem, ben bu yazıyı siteye gönderdiğimde hala düzeltilmemişti. Erişim yasağı nedeniyle, Airporthaber sitesinin yurt içi takipçileri, gerçek ve doğru habere, bazılarına rahatsızlık veren kritik yorumlara ulaşamadılar. Ulaşamıyorlar.
Yapılan hukuk dışı işlemin düzeltilmesini beklerken, alerjik rahatsızlık çekenlerden özür dilemiyoruz. Çünkü bu insanların bastırmaya çalıştıkları suçluluk duygularından, vicdan azabından ve kendileriyle yüzleşmekten kaçmak için bütün bu baskı ve yasaklamaları organize ettiklerini biliyoruz. Bu yüzden bizi, kötü ve sorunlu olarak lanse etmelerine de gülüp geçiyoruz.
Bu arada, Genel Kurulda sorulan sorular ve cevapları THY Yatırımcı İlişkileri Sayfasında yayınlandı. Diğer iştirakçilerin cevapları okuduklarında nasıl bir değerlendirme yapacaklarını bilemiyorum ama ben yazılı olarak divana sunduğum bazı soruların sansürlenmiş olduğunu gördüm. Cevaplar da benim için hiç sürpriz olmadı. İlk incelemede, 1 adedi şifahi olmak üzere toplam 12 sorunun 8 adedine cevap verilmemiş olduğunu; kalan 4 soruya ise maksatlı olarak yetersiz cevap verilmiş olduğunu gördüm. Bu konuyu detaylı olarak yazacağım.
Yorumlar Tüm Yorumlar (20)