Merhaba,
Bir önceki yazımda yaz dönemi için affınızı istemiş ve çok özel bir gündem olmadıkça ağustos sonuna kadar yazmayacağımı belirtmiştim.
Bu yazımdan hemen sonra havacılık hizmetleri için grev yasağı getiren kanun çalışması TBMM gündemine geldi ve akabinde sendikanın eylemi gerçekleşti. Sonrasında ise çok özel bir gündem mi diyordun al sana çok özel gündem dercesine çarşı karıştı…
Hukukçu , sektör çalışanı ve hasbelkader havacılık merkezli web sitesi yazarı olarak yaşananlar hakkında fikirlerimi yazmak zorunda hissettim. Fikirlerim her zaman doğrudur diyemem çünkü insanız hatalı düşünüyor olabiliriz. Yapılması gereken ister işveren olsun, ister işçi ,isterse sendika fark etmez herkes için adalet ve hakkaniyetten şaşmamaktır.
Bu yazıyı yazma kararımdan sonra yazmaktan vazgeçtim, çünkü : Yazımın içeriğinde THY tarafından iş akitleri iptal edilen 305 arkadaşımıza hukuki tavsiyelerim vardı ve bu durum arkadaşların köprüleri atmasına neden olabilir böylece işlerine dönemeyebilirlerdi fakat 7 haziran tarihinde yapılan açıklama ile bu yol kapandığı için tekrar yazma kararı verdim.
Konunun detayları uzun uzadıya yazıldı, anlatıldı aynı şeyleri tekrar yazmak yerine katma değeri olan şeyler yazmak isterim. ( ILO sözleşmeleri , anayasamızın uluslar arası sözleşmeleri kanun hükmünde görmesi,anayasa mahkemesine bireysel başvuru vb çok konu var başka bir yazı konusu )
Bununla birlikte; grev yasaklayıcı kanuna karşı olduğumu bu kanunu haklı ve demokratik bulmadığımı belirtmeliyim aynı şekilde çalışanların sendika tarafından haklı iken haksız duruma düşürüldüğünü ve sendikanın süreci iyi yönetemediğini düşünüyorum
Böyle bir kanunun ancak milli güvenlik ile ilgili bir mazereti olabilir ( Suriye vb ) diye temkinli düşünüyordum fakat ilgili milletvekilinin hafta içi basında yer alan demecine göre böyle bir durum yok.
Son 10 yılda aynı işveren temsilcileri ve aynı sendika yöneticileri ile TİS masa da bitti demek ki masada anlaşma yapmak mümkün , hatta greve evet kararı çıktığı halde grev yapılmadı. Bu şartlar altına grev yasaklayan kanunu izah etmek çok zor.
12 eylül dönemi kanunlarından olan 2822 sayılı TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ, GREV VE LOKAVT KANUNU Avrupa örneklerinde olduğu gibi kademeli çözüm sunmuyor .İşçinin kanun dışı eylemleri için 80 öncesi yaşananların refleksi ile hapis dahil çok ağır cezalar içeriyor.Halen meclis gündeminde olan yeni kanun ile iş kolu barajının % 1 ‘e düşürülmesi gibi radikal konular ile beraber daha çözüm odaklı maddeler de var.
Bu bölümü çok uzatmadan , süreçte en önemli gördüğüm konu olan işinden olan 305 arkadaşımız ile ilgili yazmak istiyorum,bu arkadaşlarımız hem tazminatsız atıldılar hem şirketin uğradığı zararı tazmin ve yasa dışı eylem tehdidi ile karşı karşıyalar.
Bu arkadaşlardan bazıları ziyaretime geldi bazılar ile de farklı vesileler ile görüşme imkanı oldu,
Durumları birbirinden farklı gruplar söz konusu ;
Bu grupları daha da artırmak ve özelleştirmek mümkün fakat fikir vermesi açısından yeterli diye düşünüyorum.
İşverenin iş akti fesih bildirimi ya aceleye gelmiş ya da bilerek iş akti feshedilen personeller tazminat alabilsin diye özellikle yazılmış. Fesih yazısında ispatı kolay ve hukuken işverenin elini güçlendirecek cümleler yerine ispatı son derece zor olan suçlamalar var (…diğer çalışanlara baskı yaptığınız… ) eyleme katılanların tamamı atılmadığına göre atılanlar neye göre seçildi ? bu durumlar işten atılanların davaları kazanmasını kolaylaştırır.
B ve C grubundaki arkadaşların sendika aleyhine dava açıp kazanmalarını sağlayacak argüman ise kendilerinin hiç veya yeterince bilgilendirilmedikleri ve yanlış yönlendirildik iddialarını ispat etmelerine bağlı; işçi olarak kendileri ile ilgili tüm mevzuatı takip ve kendilerini bilgilendirme ve yönlendirme sorumluluğunun aidat ödedikleri profesyonel olarak yönetilen sendikalarına ait olduğunu savunarak kazanabilirler.
Sendika ve üyeleri arasında olduğu gibi , profesyonel mesleklerde ve vekalet ilişkisi olan işlerde vekilin objektif hizmet sorumluluğu vardır. Hukuken ; Kasıt,Kusur,İhmal,Meslekte Acemilik vb olarak adlandırılan ve zarar gören varsa bunu zarara sebep olan tazmin eder temel ilkesi geçerlidir.Bununla birlikte sendikaya karşı dava açmak bizde çok fazla örneği olmayan bir uygulama.2821 sayılı sendikalar kanunu md 63 medeni kanuna ve medeni kanunda kendi içinde borçlar kanununa atıfta bulunmaktadır.
Son Söz ;
İşveren : Antidemokratik Grev yasağı kanunu ile iş barışını bozan ilk adımı siz attı.Bu kanunun gündeme gelmesi ile olaylar zincirini siz başlatmış oldu.
Nerede hata yaptık da bizim işe aldığımız insanlar bile bize karşı oldu ? sorusuna cevap bulmak durumunda. (305 kişinin % 80’i son dönemlerde işbaşı yapan personel. kaynak : Basın)
Sendika : Sendika grev kanunu aleyhine çalışma yapmak zorundaydı aksi kendini inkar olurdu fakat bu çalışma başka türlü yöntemler ile yapılabilir miydi ? Uçuşlara engel olmak, çalışanları karşı karşıya getirmek ve 305 arkadaş feda edilmek zorunda mıydı ?
Kamuoyuna önceden duyurup belli tarihlerde uçakta yemeklerin soğuk servis edilmesinden tutun çalışanların siyah kurdele takmasına hatta dış hatlar girişte benim gibi halay amatörleri yerine “Anadolu Ateşi “ ile halay gösterisi yapmaya kadar bir dizi etkinlik pekala kamuoyuna ulaşmayı sağlardı ve 305 kişi işinden olmaz şirketimiz ( THY hepimizin malı ) zarar görmezdi.
Konu sadece 305 kişi ile sınırlı değil bu olay yüzünden bir nesli sendikal faaliyetlerden soğuttular, Kendilerine emanet edilmiş 305 kişinin hesabını vermeleri mümkün değil, bir ay önce ; grev yasağı için kamuoyu desteği vardı ,tasarı kanunlaşmamıştı, 305 personel çalışıyordu, çalışanların sendikaya güveni bugünden daha yüksekti, uçuşlar aksamamış ülke –şirket imajı zarar görmemişti vb. bugün elde ne var ? eylem ne kazandırdı ? çok yüksek olan kamuoyu desteği bile zarar gördü. Küfretmeden,takım tutar gibi taraf tutmadan bir dakika düşünün lütfen. (fikri yetersizlik küfür ve bağırma-çağırma olarak kendini gösterir)
Sayın sendika başkanı,lidere yakışanı yapmalı ; “ Hata benim ,305 kişiyi işe alırsanız ben istifa edeceğim demeli “ ( zafer ordunun,mağlubiyet komutanındır)
Mevcut sendika yöneticilerinden yıpranmamış , tabandan gelen “ uygun “ bir ismin başkanlığında havacılık sektöründe sendikal çalışmaların devamı sağlanabilir diye düşünüyorum.Sendika yönetiminde radikal bir değişiklik olmadıkça dikiş tutması zor.
Bunlar sektöre çok yakın olsa da sonuçta konuya dışarıdan bakan benim şahsi düşüncelerim olup takdir sendika üyelerinindir.
Bir sonraki yazı da ( havacılık sektöründe asgari işçilik) buluşmak üzere.
Saygılarımla.
Erdal GÜLMEZ
Yorumlar