Bu ülkede ne gazetecinin ne de gazeteciliğin bir anlam taşımadığını hepimiz bilmekle beraber telaffuz etmede korkaklık gösteriyoruz. Bana göre gazeteciliğin tanımı adice yalakalıktır. Niye bunları yazıyorum birazda anlayacaksınız. Eğilip, bükülmeyenlere selam olsun.
Değerli okurlar, defalarca yazdım bir kez daha yazayım. Ben bu sektör adına meslek hayatını dizayn etmiş bir emektarım. Dolayısıyla hayatı boyunca yanlışları yazmış, onunla savaşmış, havacılık kültürünün oluşması için tüm ilkleri gerçekleştirmiş biri olarak, zamana göre, konjonktüre göre değişim gösteren, güce göre yön belirleyen biri olmadığımı beni gerçek anlamda takip edenler bilir.
Her kim olursa olsun yanlış yaparsa karşısında beni bulacaktır. Bu bazen yazı olarak bazen farklı şekillerde uyarı göndererek olur. Birçoğunu göremeyebilirsiniz. Zira her doğru her zaman her yerde söylenmediğini bilecek kadar duyarlıyız.
Niye bunları yazdım?
Ya arkadaş lütfen çıkarlara göre davranmayın. Yanlışa yanlış, kötüye kötü, iyiye iyi demeyi bilelim. Bunu söyleyenleri kötü insan, hain insan, düşman insan ilan etmeyelim. Çocuğunuz hırsızlık yapsa “aferin evladım” der misiniz? İşte bunun gibi bir durum benim yapmak istediğim ve sizin yapmanız gereken.
Şimdi şöyle bir durum var. Malum İstanbul Havalimanı yeni açıldı ve sistemin düzene oturması için süreç lazım. Bunu hepimiz biliyoruz. İyi o halde hepimiz oturup seyredelim.
“Millet salyangozlu, kurtlu salata yemiş umurumuzda olmasın. Fareler tepemizde cirit atsın” görmeyelim mi yazmayalım mı? Yazarsak hain mi oluyoruz? Bu mu olması gereken?
Mesela geçen hafta ben İstanbul Havalimanı’ndan bir yolcumu almaya gittiğimde gördüm havalimanı girişi CIP giden yol “Daha yeni olmasına rağmen asfalt çökmüş, bu nasıl iştir” diye yazmayayım?
“İç hat yolcu gelişinden dışarıya çıkışa kadar tuvaletler yetersiz” diye yazmayalım mı?
“En uç yolcu köprüsünden dışarı çıkana kadar toplamda aynı anda sekiz kişinin kullanabileceği tuvalet var yetersiz” Bunu yazmayalım mı?
“Devasa bir havalimanına onlarca uçak geliyor binlerce insan gelip-geçiyor ihtiyaçları, şikâyetleri” var diye yazmayalım mı?
“Yolcu arındırılmış salona girdikten sonra uçağa bineceği kapıya kadar mesafe çok uzak. Yaşlı ve engelli yolcular için uçağa binmek işkenceye dönüşüyor” diye yazmayalım mı?
“Apronda kaza oluyor” diye yazmayalım mı?
“Uçak indikten sonra yolcu köprüsüne ulaşana dek en az 25 dakika taksi yapıyor” yazmayalım mı?
Daha yeni yapılmasına rağmen, “Park sorunu var” diye anons eden pilotun sesine kulak verip “hani park sorunu olmayacaktı” diye yazmayalım mı?
“Dükkan kiraları pahalı, insanlar kira ödemek için fahiş fiyatlarla ürün satıyor, bu durumda iflaslar yaşanır” diye yazmayalım mı?
“Kabin memurları ring aracına 2.6 TL para ödemek zorunda mı kardeşim” diye yazmayalım mı?
“Arnavutköy ile İstanbul Havalimanı arasında hala gidiş/geliş fi tarihi yoldan ulaşım sağlanıyor. Bu nasıl öngörüdür, bir bağlantı yolu bile yapılamadı” diye yazmayalım mı?
İyi yazmayalım, ne haliniz varsa görün demeyeceğim. Siz hain ilan edin, sonradan reisçiler, kolpa reisçiler, nemacı reisler, yalak, alçak reisçiler istediğiniz kadar yalayın, istediğiniz kadar riyakarlık yapın reis sizi biliyor ve bizi de biliyor. Ama sizin trollüğünüze asla itibar etmiyor. Bizim gerçeklerimiz ona yetiyor.
Ve şuna emin olun ki kısa bir süre sonra o da anlayacak ki yalakalarla yürüdüğü yolda çok yanlış yaptırıldı.
Gelelim THY konusuna;
İki hafta önce “THY’de genel kurul stratejileri” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.
Evet, nefesler tutuldu, yaylar gerildi ve oklar fırlatılmaya hazır.
Şurada 31 Mayıs’a ne kaldı ki?
Çok değişim olacak çok! Kimsenin hayalinde, aklında olmayan değişiklikler. Kolpa reisçiler, reisçilik oynayanlar, kendine makam ürettirenler, fazladan koltuk ekleyenler, isim kullananlar, şefler, müdürler, başkanlar sıkı durun önce deprem geliyor ardından artçılara hazır olun.
İster inanın ister inanmayın. Vardır bir bildiğimiz!
Kalın sağlıcakla.
Ha bu arada unutmayın en büyük ihanet yalakalıktır, riyakarlıktır. Not olarak kaydedin bir tarafa sonra zaman zaman hatırlayın.
Yorumlar Tüm Yorumlar (91)