Sana ve ülkene kastı olanları yenmek mi istiyorsun?
Matematik bileceksin, fizik kimya bileceksin. Yazılım bileceksin.!
Çocuklarına beş yaşından itibaren kodlamayı öğreteceksin.
Fen liselerini çoğaltacak, felsefe mantık derslerini arttıracaksın.
Meslek liselerini çağa uyduracak, el sanatlarını geliştireceksin.
İmam Hatip Okullarında ise hurafe, tarikat yerine Kur'an öğreteceksin.
İş bilmez adamları kayırıp rektör falan atamayacaksın.
Yap İşlet Devret modeliyle ülke kaynaklarını birilerine peşkeş çekmeyeceksin.
Sadece yandaş diye beceriksizlere, liyakatsizlere iş vermeyeceksin.
Adaletli ve hakkaniyet temelli iş üretip değerlerimizi, akil beyinlerimizi göçe zorlamayacaksın.
Bilim ve sanat vazgeçilmezin olacak.
Kimsenin inancına karışmayacak, düşüncesine de saygı duyacaksın.
Hepsinden önemlisi, nitelik ve planlama yoksa bilim ülkeye de insana da yarar sağlamaz.
Tüm bunları yaptığında insan olmanın erdemi ile huzur ve barış içinde yaşayacaksın.
İşte o zaman Kur'an da ki 20 ayette yinelenen emri yerine getirmiş olarak cennet vaat edilen insanlar arasında aday olduğunu göreceksin.
Çok kolay gibi görülebilir ama geçmişe bakıp neyin kolay neyin zor olduğunu görebiliriz.
“Önce insan” diyen Fatih Sultan Mehmet’i ve onun Konstantiniyye’yi alışından sonraki ikinci fermanını bilecek, okuyacak ve ne yapmak istediğini anlamaya çalışacaksın. (Neden Harf Devrimi)
Sonra neden Mustafa Kemal’in toplam 2148 yabancı okulu kapattığını ve neden bunu yaptığını öğrenecek, o dönemin halkının okuma yazma oranları, eğitimleri ya da eğitimsizlikleri ile sosyal durum, konum ve tercihlerini araştırıp anlamaya çalışacaksın.
İsmet İnönü ve Celal Bayar arasında yaşanan devletçi-liberal çatışmasının 1940’lı yılların ilk yarısında CHP bürokrasisi ile burjuva-toprak ağaları ve işbirlikçileri arasında bir çıkar çatışmasına dönüştüğünü görecek ve Adnan Menderes’in bu çıkar çatışmasında din olgusunu kendi yararına kullanarak galip geldiğini ve başa geçince gücünü “Ben odunu aday göstersem milletvekili seçtiririm” deyişini hatırlayacaksın.
Tüm bu politik güç savaşlarının eğitime nasıl yansıdığını araştıracaksın. “Okuma oranları arttıkça oy oranımız düşüyor” itirafını hatırlayacaksın. “Bu ülkeyi cahil kesim düze çıkaracaktır” diyenlerin eğitimde en üst seviyelere getirilip çevrede değil, dünya eğitim sıralamasında nerede olduğumuzu göreceksin.
Eğitimde niteliği, Köy Enstitüleri’ni kapatarak kaybetmeye başladığımız gerçeğini de unutmayacaksın. Nitelikli öğrenciyi nitelikli öğretmen yetiştirir. Bir senede 1000 (bin) profesör dünyanın hiçbir ülkesinde yetişmemiştir bizim dışımızda. Tabii buna yetiştirmek denebilirse. Sınav sorularını çalarak, niteliksiz, eğitimsiz, yabancı dil bilmeyenlerin atanması ile ortaya çıkan üniversite ve yüksek eğitim kurumlarındaki eğitim düzeyi, artık ne kadar nitelikli ya da sıradan birer kurumlara dönüşmüş olduğunu göreceksin. Bu düzeysizliğe İmam Hatip ve İlahiyat Fakültelerinin de dahil olduğunu unutmayacaksın.
Düzeltilmesi, yeniden yapılanması, eğitim seferberliğinin başlaması için Ülkeler, önce bir plan yapmalılar. Neyi nasıl düzeltileceği, yeniden yapılanacağı, eğitim seferberliğinin başlaması için önce kimlerin özellikli eğitime tabi tutulup, dil öğretilip, araştırma yapabilecek durumlara geleceğinin hesaplanması, bu kişilerin nerelerde ve nasıl eğitileceği gibi hassas konularda hangi branşlarda kimlerin hangi ülkelere gönderileceği ve dönüşlerinde hangi okula atanacakları ve bu okulların hangi özellikli orta eğitimden hangi yetenek sınavı ile öğrenci alacaklarının planlanması sonucu düzgün ve doğru yapılanmış kuralların virgülüne kadar uygulanarak eğitimlerin gerçekleştirilmesi ve bunun kaç yılda meyve vereceğinin hesaplanması gerekecektir.
Hamdolsun Türk zekidir, pratiktir ama zekasını kullanabileceği ortamlar yaratılmalıdır. Zeka zorda, yoklukta ya da çaresizlikte ortaya çıkmaz. Fırsat verildiğinde, özendirildiğinde, desteklendiğinde de ortaya çıkar. Hamdolsun ki dünyamızdaki tüm çocukların %5’i üstün vasıfla doğarlar ama bizler onları 12 yıl eğitip bu oranı %2,5’a düşürmekte çok kararlı ve başarılıyızdır.!
Bizler çocuk yetiştirmekten bahsederiz, başkaları insan yetiştirmekten bahseder.
Çocuklarımızı sınırlayarak şunu yapma, böyle oturma, fazla konuşma diye boğup itaatkar ve kişiliksiz yetiştirirken başkaları onları sadece insani değerler konusunda uyarırlar ve onların çocukları birer birey bizim çocuklarımız ise birer koyun olarak yetişirler. Çünkü “Bakara Makara” diyenlerin iktidar olduğu bir dönemde elbet Bakara 104’ü okumuş, anlamış ve gereğini yerine getirmiş olmalarını o paragözlerden bekleyemezsin. Zaten Yasin 21’i hiçbiri asla okumaz ve senin okumanı da istemezler.
Bir nesil bilginin cezalandırıldığı ve cehaletin saadet olduğunu öğrenerek yetişiyor.
Bir sonraki nesil, cahil olduklarını bile bilmeyecek, çünkü bilginin ne olduğunu bilmeyecekler.
Ursula K. Le Guin / Yazar
Eylül’de görüşmek üzere…
Yorumlar