Bir serçe, orman yangınını söndürme çalışması yapılırken gagasına su alıp, o bir damla suyu alevlerin üstüne bıraktıktan sonra dönüp defalarca aynı şeyi yaparmış. “Ne yapıyorsun, taşıdığın bir damla su bu yangının söndürülmesine ne faydası sağlar ki ” diye soran diğer kuşlara “Bunu biliyorum ama ben elimden geleni yapmış olayım da. “ cevabını vermiş. İşte o hesap. Evet; düşünerek, haklı ile haksızı ayırarak ve haklının yanında durarak damla damla su taşımaya yazmaya devam.
Sizce Türk Hava Yollarında son yıllarda kaç personel işten çıkartılmış ve bunların kaçı şirketi mahkemeye vermiştir? Peki, işten çıkartılan bu çalışanların kaç tanesi mahkemeyi kazanarak işe iade kararı almıştır? Türk Hava Yollarının bunların hiçbirini işe kabul etmediği bilinmektedir. Bu durumda THY bu çalışanlarına ne kadar ödeme yapmıştır? Sizce THY’ni mahkemeye verenlerin % 90 ’dan fazlası mahkemeyi kazandıysa, THY’ nın yaptığı bu işlemin başka bir amaca yönelik olduğu düşünmek yanlış mı olur? Davaların tümünün usulden reddedildiği dikkate alındığı takdirde, TOBB Başkanının İş mahkemeleri işçiden yanaydı ama bu işi düzelttik sözü bu sonucu hali ile gölgeleyemez. Buna ilaveten her iki yargılamada da davaları usul yönünden kaybetmeleri halinde sonucun kendileri açısından ne anlama geleceğini bile düşünemeyen THY tepeleri yerel mahkemelerde kaybettiği tüm davalar için Yargıtay’ a müracaat etmiş ve yüksek mahkeme de yerel mahkemenin kararını onaylamış. Herhalde kimsenin Yargıtayın haklıdan değil de işçiden yana olduğunu söyleyecek hali, yoktur. THY’ nin tepeleri Mahkeme kararlarının esasa geçilmeden usul yönünden alınmasının anlamını hukuk müşavirliğine sorup öğrenmelidirler. Evet, yapılanın yalnız işten çıkartılan çalışanlar açısından değil, kendileri açısından da “ aklın ve mantığın sınırlarını zorlayan bir uygulama “ olduğu açık.
Ben hukukçu değilim. Ancak hukuk düzeninin mantıkla ilişkili olduğuna inanırım. Hani Hukukçularımızın ülkede demokratikleşmenin ilk adımı ve çağdaşlığa açılan kapı olarak nitelendirir dedikleri Medeni Kanunumuz var ya. İşte bu kanunumuzun ilk 3 maddesini sizlerle paylaşmak istedim.
MADDE 1: Giriş Cümlesi KANUN, SÖZÜYLE VE ÖZÜYLE DEĞİNDİĞİ BÜTÜN KONULARDA UYGULANIR.
MADDE 2: Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. BİR HAKKIN AÇIKÇA KÖTÜYE KULLANILMASINI HUKUK DÜZENİ KORUMAZ.
MADDE 3: Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi - niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz.
KANUNUN UYGULAYICILARI HER ZAMAN DÜRÜST DAVRANIYORLAR MI? Aksi defalarca görülmüş olduğu üzere, kanunların düzenlenmesi esnasında uygulayıcıların her zaman dürüst ve kanuna uygun davranacakları varsayılmaktadır. Durum böyle mi diye soracak olursanız cevap tek kelime. Hayır.Örneklemeğe gerek var mı? Yaşadıklarınıza bakın.
PEKİ, BİR HAKKIN KÖTÜYE KULLANILDIĞINA KİM KARAR VERİR? Kim verecek ki? Bağımsız Mahkemeler ve bu mahkemelerin savcı ve hâkimleri ve de Yargıtay.
ÇALIŞANLAR İŞTEN NASIL ATILDI: Türk Hava Yolları, 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında yürütülen Fetöculere yönelik operasyonlar çerçevesinde 211 personelinin işine son verdi. Cumhurbaşkanlığının verdiği talimat tüm kamu kuruluşlarında mevcut Fetöcülerin belirlenerek sistemden uzaklaştırılması yönündeydi. THY Basın Müşavirliği'nce bu konuyla ilgili yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: " Türk Hava Yolları çalışanı 211 kişinin iş akitlerinin sonlandırılmasına karar verilmiştir. 22.07.2016 tarihi itibariyle gerçekleştirilen mezkûr iş akitlerinin feshedilmesi gerekçeleri arasında; işletmesel gereklilik, verimsizlik, performans yetersizliği ve de ülkemizin ve şirketimizin güvenliği ve çıkarlarına ters düşecek her türlü tutum ve davranışlar ile FETÖ yapılanmasına müzahir olma hususları yer almaktadır ” Ankara’nın tepeleri o günlerde ziyadesi ile meşguldü ve de İlker Aycı listeye öncelikle kurtulmak istedikleri 2004 öncesi şirkete girmiş olan 114 kişiyi aldı. Bir takım insanları da yukarıda yer alan diğer nedenleri öne sürerek bu listeye dahil etti. .Bu 211 kişilik listede kaç tane FETÖ sempatizanı olduğunu hakikaten merak ediyorum. Öyle ya. Ankara fazlası ile meşguldü. Yaşanan bu olağanüstü dönemde hiç kimse bunu İrdeleyecek durumda değildi. Mutlak ki bu süratli çalışma Ankara’nın tepelerine Türk Hava Yollarında 211 kişi tespit edildi ve iş akitleri süratle feshedildi şeklinde duyuruldu. 15 Temmuzda Kalkışma hareketi oluşmuş ve bastırılmış, 17 Temmuzda bu konuda yapılması istenilenler Kamuya duyurulmuş, bundan tam 7 gün sonra yani 24.Temmuz saat 16.25’ de THY’ da işten çıkartılması kararı ver,len çalışanlara tebligatlar yapılmıştır. İnsanların işten nasıl çıkartılacağı kanunla belirlenmiş olmasına rağmen olağanüstü durum değerlendirmesi ile hareket edilmiştir. Fetö sempatizanı olarak belirlenenlere bu uygulamanın yapılması normal karşıtlasak bile, THY tarafından açıklanan diğer nedenlerle iş akdi feshedilenler için ilgili kanun hükümlerinin uygulanması gerekmez miydi? Kısacası ele geçen bu fırsat Yönetim Kurulu Başkanınca bu şekilde değerlendirildi ve bu liste oluşturdu. Ve de yapılan işlem 211 kişiye bu güne kadar görülmediği bir şekilde GSM mesaj ile duyuruldu.
ÇALIŞANLARIN BÜYÜK BİR KISMI HUKUKİ YOLA BAŞVURDU. Kimlerin kaç kişinin hukuk yolu ile hakkını aramadığını net olarak bilmiyorum ama ana suçlama ile ilgili kendinden şüphe duyanlar dışında herkesin hukuka müracaat etmiş olması gerek.Hakkını hukuk yolu ile aramayanları öne sürülen kötü mefhum ile ilişkilerinin olabileceğini düşünmek mümkün. Tabii ki bunun dışında içlerinden “ lanet olsun böyle yöneticilere “ diyerek hukuka müracaat etmemiş olanlarında bulunması olası.
BİLDİĞİM MAHKEME SONUÇLARI: Dava açanların ilk derece Mahkemesince ( Bakırköy 13.cü İş Mahkemesi ) suçsuzluğu kabul edilerek dosyalar THY’ nın müracaatı üzerine Yargıtay’a gönderildi. Ve işten çıkartılan çalışanların suçsuzluğu Yargıtay tarafından da onandı.
YARGITAY KARARI SONRASI AŞAMA: THY’ nın eski çalışanlarının avukatları Yargıtay kararını THY yönetimine ibraz ederek işe iade mekanizmasının çalıştırılması talebinde bulunmuş ve THY bu talepleri, mahkemenin kararında belirtilen 6 ila 8 + 4 maaş tutarındaki tazminat bedellerini çalışanların banka hesabına yatırarak cevaplamış ve şirket yönetimi kendi açısından konuyu kapatmıştır.
4857 KANUN MADDE 21- “ Belirtilen kanunun İlgili maddesi; işverence geçerli sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli olmadığı mahkemece veya özel hakem tarafından tespit edilerek feshin geçersizliğine karar verildiğinde, işveren, işçiyi bir ay içinde işe başlatmak zorundadır. İşçiyi başvurusu üzerine işveren bir ay içinde işe başlatmaz ise, işçiye en az dört aylık ve en çok sekiz aylık ücreti tutarında tazminat ödemekle yükümlü olur.”demektedir. Bu kanun partizanca tutumların
sergilenmediği, insanların sizden, bizden diye ayrıştırılmadığı, insanların ahlaki değerlere kıymet verdiği, devletin maddi ve manevi değerlerinin tüm ülke vatandaşları tarafından korunduğu Japonya’da ve İsviçre’de uygulanabilir. Bizdeki örnek de meydanda. Yöneticilerde. Bu da demek oluyor ki TÜRKİYE CUMHURİYETİNDEKİ HUKUK DÜZENİ MEDENİ KANUNDA BELİRTİLENİN AKSİNE, BİR HAKKIN AÇIKÇA KÖTÜYE KULLANILMASINI BİR ŞEKİLDE KORUYABİLİYOR.
EVET; İŞ KANUNUNUN 21 MADDESİ MEDENİ KANUNUN 1, 2, 3, 24 CÜ MADDELERİNİ KADÜK KILIYOR. Evet Hukukçularımızın ülkede demokratikleşmenin ilk adımı ve çağdaşlığa açılan kapı olarak nitelendirdikleri Medeni Kanunumuzun en insancıl ve en önemli maddelerini kadük kılıyor. Bu da demek oluyor ki, şayet uygulamacı etkin ve güçlü olan taraftansa, kişilerin hakları önemli değil. .Kişisel kanaatim İş Kanununun 21 Maddesinin İşçi ve işverenin haklarını eşit olarak korumuyor.
Türk Hava Yollarında devlet hissesi var olduğu sürece hiçbir kimse, başka bir kimseye Türk Hava Yollarından veya nasıl yönetildiğinden sana ne diyemez. Türk Hava Yolları hisselerinin % 49,12’si Türkiye varlık fonunda, % 0,01’i ( C grubu Nama yazılı) Başbakanlık Özelleştirme İdaresi Başkanlığında, % 50.88’i ise Halka açık durumdadır. THY ana Sözleşmesinin 7. 10. ve 14. maddelerinde C Grubu hisse senetlerine tanınan imtiyazlar belirtilmiştir. İşte Genel Kurul toplantılarını amaca hizmet etmez hale sokan nedenlerden biri de bu C grubu hissedir.
1.Mahkemelerin, Yargıtayın yapılan işlemi haksız bularak işe iade kararı verdiği bir çalışana 8-10 maaş ödenerek iş başı yaptırılmamasından başlayalım. Siz bana Fetöcü deyin işten atın, gazeteler Türk Hava Yolları bünyesindeki Fetöcüleri ayıkladı diye haber yapsın, sonuçta Fetöcü olmadığım ortaya çıksın ama kamuoyu bundan hiçbir şekilde haberdar olmasın ve verilen 8-10 maaş tazminatı alıp arkamı dönüp gideyim. Öyle mi? Çalışana mahkemenin öngördüğü hakkını ödedik sözünüz beni temize çıkartıyor mu? Ya da benim atılmama karar verenleri?
2. Siz bir özel sektör kuruluşunda, bir Genel Müdürün ve bir YK Başkanının 211 kişiyi böyle bir mantıkla işten attığını duydunuz mu? Grup halinde işten atılan bu çalışanlarının tümünün hukuki mücadeleyi kazandığını ve de kendilerine milyonlar ödendiğini gazeteler yazdı mı hiç. Yazmaz zira özel sektörde böyle bir şey olmaz. Özel Sektör patronu bunun hesabını yöneticisinden sorar. Sistemden dışlar. Ancak Türk Hava Yollarının anlı şanlı yöneticilerine bu hesabı soracak kimse yok. Var da sormazlar. Para bu iki yöneticinin değil. % 49’u devletin ve de imtiyazlı C grubu hisse devletin elinde. Gerisi önemli değil. Diğer hisselerin sahipleri nasıl olsa bir araya gelemezler ve hepsi evet diye parmak kaldırsa bile 0,001 hisse sahibi imtiyazlı C grubunun dediği olur. Dizayn bu şekilde yapılmış. Kime kaç para ödendiğini kim soracak ki?
3. Acaba bir gün, bir hissedar, Türk Hava Yollarının tepelerini devletin ve ortakların zararına sebebiyet veren uygulamalarından ötürü mahkemeye verebilir mi? Galiba, şahısları veremez, ancak Türk Hava Yollarını mahkemeye verebilir. Bu mahkemenin kazanılmasını takiben doğruluğu onaylanmış olan zararın müsebbibi olan şahıslara rücu edilmesi konusu için başka bir hukuk mücadelesine girilebilir mi? Bana pek olmaz gibi gelmiyor. Açılacak olan olası bir davayı muhtemelen kaybedecek olan THY, Yönetim Kurulu eski Başkanı ve eski Genel Müdüründen bu meblağı hukuk yolu ile talep etmenin bir yolunu bulacaktır.
İŞÇİ KONFEDERASYONLARI, TÜM SENDİKALAR, SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI, ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANLIĞI. Vb. TOBB Başkanı iş Mahkemelerinin işçiden yana olmasının önüne geçtik İl şağlığı ve güvenliği mevzuatını kaldırdık diye övünüyor. Zannederim ki kötü niyetli olan işverenlerin yukarıda anlatılan tür uygulamalarının önüne geçilebilmesi için bir şeyler yapılması gerek. Örneğin 4857 sayılı kanunun 21 nci maddesinin değiştirilmesi veya mahkemenin müspet kararına rağmen işe iadesi uygulanmayan şahsa hiçbir yöneticinin sorumluluğunu kolay kolay üstlenemeyeceği miktarda bir tazminat ödenmesi düşünülebilir.
Bu olmaz ise haklılığı yerel mahkeme ve Yargıtay tarafından onanmış olan çalışanın işe iadesi konusundaki karar önceliğinin haksız ve işlemi yapan kurum ve kuruluştan alınarak direk iş akdi hile ile feshedilen çalışana verilmesinin düşünülmesi en azından daha insancıl bir uygulama olacaktır. Başka bir ifade ile bu durumdaki çalışanın tekrar iş başı yapma veya tazminatını alıp şirketten bütünü ile kopma yönündeki kararı mağdur olmak sıfatı ile bizzat vermesi ve işverenin bu tercihi kabule mecbur kılınması konu ile ilgili hakkaniyetli bir çözüm olabileceğini düşünmek gerekir. İşsizliğin yoğun olduğu bu ortamda tazminatını alıp ayrılmayı tercih edecek kimse çıkar mı diye soracak olursanız? Cevabım evet olur. Zira çalışanları, görev yaptıkları şirketlerden nefret ettiren yöneticiler o kadar fazla ki. Ve de bu işten çıkartılıp mahkeme sürecinde her türlü sıkıntı ile baş başa bırakılan bazı çalışanlar mutlak “onların yüzlerini şeytan görsün” diyeceklerdir.
BU UYGULAMA İŞVERENLERİN SÖZLEŞME FESHİ KONUSUNDA DAHA DÜRÜST OLMALARINI SAĞLAYACAKTIR. Bu veya benzeri bir uygulama kanunlaştığı takdirde haksız olarak işten uzaklaştırdıkları çalışanların geri döneceğini üstelik mahkeme süresine kadar olan hak edişlerini de ödeyeceklerini düşünecek olan işveren bu tür kararları daha titiz bir inceleme sonucunda vermeğe mecbur olacak ve işlemleri mutlak mevzuata uygun yapacaklardır. Bu durumda Mahkemeler kendilerine intikal eden konuyu usul açısından inceleyerek belki de işveren aleyhine karar verme durumunda kalmayacak ve konuyu esastan inceleme imkânı bulacaklardır.
Arzu edilen işten çıkartılan personele daha fazla ödeme yapılmasını sağlamak değil, İşverenlerin ve vekillerinin çalışanlar hakkında keyfince işlem yapmalarına engel olmak. İşte bu durumda Fetöcüleri belirleyip işten çıkartın talimatını alan Tepe Yönetici tespit edebildiği çok az miktardaki Fetö düşkünü personelin yanına2004 öncesi girişli olanları vr çeşitli uydurma suçlamalarla eklemeler yaparak listeyi kalabalıklaştırma cihetine gidemeyecektir.
Unutmamak gerekir ki bu THY ‘ nin bu seçkin tepe yöneticileri “ Üstün Performans” ile takdir ettikleri bir pilotu, bir süre sonra Hava Sen’e üye olmasından ötürü “ Performans Yetersizliği ” nedeni ile işten uzaklaştıracak kadar üstün yönetim kabiliyetine sahipler. Ve de akıllarınca bu çalışanın sendikal nedenle iş akdinin feshedildiğini bu şekilde gizlemişlerdir. Dün TUSİAD Başkanı yaptığı konuşma da “ Eğri cetvelden doğru çizgi çıkmaz” demişlerdi. Bizim THY’ nin tepeleri aynen eğri cetvel misali. İsteseniz bile onları kullanıp doğru çizgi çizebilmek mümkün değil.
BU GÜNE KADAR NASIL ÖDEME YAPTILAR. Bu güne kadar, Türk Hava Yollarından kaç kabin memurunu dışladılar bilmiyorum. Ama her birine 70.000 ila 80.000 TL arasında ödeme yapmış olmaları gerekir. Eğer bu çalışanın sendikal faaliyetleri nedeni ile atıldığı mahkeme tarafından da kabul edildiği takdirde ( 12+ 4 maaş uygulaması ile ) THY 140 ila 150.000 TL arasında bir ödeme yapacaktır. Eğer şirketten uzaklaştırılan bir kokpit çalışanı olursa işe iadesinin kabul edilmemesi karşılığında THY’nin ödeyeceği tazminat 150 ila 200.000 TL arasında olacak ve de hukukun çalışanın sendikal bir faaliyetten ötürü işten atıldığını onaylaması halinde ( yine 12+ 4 maaş üzerinden yapılacak olan hesaplama ile ) ödenecek olan tazminat 300.000 TL seviyelerine çıkacaktır. Bu rakamların işten çıkartılan çalışan sayısı ile çarpılması halinde THY’ nin geçmiş senelerden bu güne kadar inanılması zor olan büyüklükte bir tazminat ödemesi yaptığını göreceksiniz. Yer personeli için bu hesabı yaklaşık olarak bile yapamıyorum. Zira 211 kişinin içinde bulunan yer personelinin isim, unvan ve işe giriş tarihlerini bilemiyorum. İstedim vermediler. Ne düşündüler bilemiyorum. Şaşırdım.
Tabii ki THY 2004 yılından beri işten çıkarttığı çalışanların kaç kişi olduğunu ve bunlara ödedikleri miktarı açıklamaktan çekinecektir. Ama bu bir gün mutlak ortaya çıkacaktır.
BU İNSANLAR BENİMSEDİKLERİNİ SÖYLEDİKLERİ SİYASİ GÖRÜŞE DE KÖTÜLÜK YAPTILAR. Devletin ve hissedarlarının parasını bu denli umursamazlık ve keyfilikle harcayan tepe THY yöneticilerden bu zararın hesabı mutlak sorulmalıdır.. Kim bilir? Bir de bakarınız ki, bir gün, bir torbanın içinden sanki bile bile yaratılan bu zararın müsebbiplerine rücu edilmesini sağlayacak bir Kanun Hükmünde Kararname çıkıverir. Buna şimdi gülebilirler. Ancak; aklın, akılcı düşünebilmenin ve mantığın bir gün bu kötü yaradılışlı insanların yaptıkları çirkinliklerin önüne geçeceği ve dur diyeceği mutlak. Bunun için de iktidarın değişmesi şart değil. Elbet Ankara’nın en tepeleri yönetici diye atadıkları bu insanların kendilerine bu tür saçma uygulamalar ile nasıl oy kaybettirdiklerini görecek ve anlayacaklardır.
Yorumlar Tüm Yorumlar (91)