HAVACILIK PERSONELİNİN BAZI HUKUKİ HAKLARI, BAŞARI VE KABİN BASINCI ÜZERİNE
Merhaba,
Bu yazımda,havacılık sektörü çalışanlarının bazı hukuki hakları ve ilk yazım ile ilgili yorumlar hakkındaki düşüncelerimi sizlerle paylaşacağım.
Sektörümüz çalışanlarının diğer sektörlerden farklı olan bazı hakları var. Bunlardan biri de, çok kişinin bildiği fakat uygulamada sanki yokmuş gibi yapılan “ ağır ve tehlikeli işler yönetmeliği” nin havacılık sektörünün kadın çalışanlarına sağladığı her ay 5 günlük izin hakkı.
4857 sayılı iş kanununun 85. maddesinden gücünü alan mezkur yönetmeliğin ek-1 tablosu hangi mesleklerin ağır ve tehlikeli iş olduğunu göstermektedir,Bu tablonun 143 ve 144. sırasında (143. Hava alanlarındaki uçuşa hazırlık işleri ile yer hizmetleri ve bakım işleri. 144. Uçaklarda yapılan bütün işler ve uçaklarla yapılan ilaçlama ve yangın söndürme işleri )olarak yazılmakta, bu işler ağır ve tehlikeli iş grubuna girmektedir. 29 mart 1973 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan , Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü ile ağır ve tehlikeli işlerde çalışan kadınlara her ay istedikleri 5 gün çalışmama hakkı sağlanmıştır. Halen yürürlükte olan Ağır ve Tehlikeli İşler Yönetmeliğinde bu hak muhafaza edilmiştir.
Mevzuatta yer alan emredici hükümler işçi ve işvereni bağlar aksine sözleşme yapamazlar. Haliyle izinle ilgili bu emredici hükümlerin uygulanmaması için hiçbir engel yoktur. Peki pratikte niçin uygulanmıyor ? İstihdam imkanlarının kısıtlı olduğu ülkemizde iş bulan insanlar ve sendikalar sanıyorum bu konuyu çok sorun etmiyor .
Bununla birlikte işten ayrılan, atılan, emekli olan kadın çalışanlar geçmişe dönük hak arayabilir mi ?
Bu sorunun cevabı için işçi-işveren arasındaki sözleşme veya toplu iş sözleşmesi hükümlerine bakmak gerekiyor.( 20 yıl çalışan bir personelin 1200 gün civarında alacağı söz konusu olabilir ) Bu sözleşmelerde yer alan, çalışanın rahatsız olduğu günlerde ücret ödemesi nasıl olacak sorusunun cevabı çok önemli. Hukuk, matematik değildir farklı yorumlar olabilir. Hatta denir ki hukukçu sayısı kadar farklı yorum mümkündür. Örnek olarak incelediğim, HAVA-İŞ toplu iş sözleşmelerinin ; saklı haklar , toplu iş sözleşmesinde düzenlenmeyen hususlar, hastalık izinleri vb maddeleri ile diğer mevzuat hep birlikte değerlendirildiğinde benim yorumum: çalışan lehine sonuçlanma ihtimalinin çok yüksek olduğu bir konudur.(iş kanunu kapsamına girmeyen ünvanlar vb detaylar var )
Teknik personellerden uçuş maksadıyla istihdam edilenlerin emeklilik iyileştirmesi ile devam edelim. Hemen belirtmeliyim ki bu hak –sivil sektörde-sadece Türk Hava Yolları'nda çalışanlar için söz konusu. Çünkü 08/06/1989 tarihinde 3160 sayılı kanun madde 15 ile 3570 sayılı kanunun 12.maddesine eklenen hüküm ile sadece kamu sektöründe çalışan uçucu personelin çalıştıkları her yıl için 3 ay itibari hizmet süresi hakkı sağlanmıştır. 08/06/1989 tarihinden itibaren THY’nin kamu vasfının bittiği Mayıs 2006 tarihine kadar bu hak talep edilebilir. ( Örnek: Bu süreçte 10 yıl çalışıp emekli olan personelin emekli maaşı na esas süresi 30 ay artabilir )
(Son anayasa değişikliği referandumu ile genişletilen haklar sayesinde Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yolu açıldığından THY çalışanları dışındaki uçuşa katılan personel Anayasa Mahkemesi'ne eşitlik ihlali nedeniyle dava açabilir fakat Anayasa Mahkemesi kararları için geriye yürümezlik ilkesi vardır.)
Uygulamada sadece pilot ve kabin memurları için bu hak kullandırılmaktadır. Oysa mezkur kanun uçucu personel/ uçuş ekibi demektedir, hatta bu kanunun esas vaz edilme sebebi emniyet personeli olup emniyet uçuş personeli içinde kabin memuru yoktur. Bu durumda kanunda pilot ve uçuş ekibi ayrı ayrı zikrediliğine göre uçuş ekibi tanımı içine teknisyenin dahil olduğu açıktır ayrıca teknik personel olarak uçuşa katılanların “uçucu personel” olarak kabul edileceği Danıştay kararı ile sabittir.
Şimdi pek çok okur bu kadar haklar var da yıllardır niçin söyleyen,harekete geçen yok diyebilir! ( hatta demiştir bile…)
O zaman müsaadenizle yukarda yazdığım Danıştay kararının hikayesini kısaca yazayım, sıra dışı davalar nasıl oluyor / olamıyor görün. Bu kararın alınmasında başta Sefa İNAN Bey olmak üzere 2003, 2004 yılları UTED yönetim kurulunun çok emeği vardır. Hukuki dayanak olarak “ teknik personelin uçuşa katılma yönetmeliği ve sair mevzuat “ kullanılmıştı.UTED önderliğinde hat bakım ve uçak revizyon atölyeleri teknisyenleri için sağlanan bu hak daha sonra hukukçu olarak benim yorumum / dilekçem , Nabi DELİCE Bey’in gayretleri ve TALTA yönetiminin desteği ile diğer atölye teknisyenlerine ve mühendislere de sağlandı. Bunun hukuki dayanağı ise diğer davadan farklı olarak “ tecrübe ve test uçuş yönetmeliği “ idi.
Çok sayıda teknik personelin -uçuş personeli sayıldıkları için- ödedikleri gelir vergilerini maliyeden geri aldıkları bu süreçte sendika (HAVA–İŞ),
Bu davaların kazanılmasının mümkün olmadığını söyleyerek çoğu insanın zaman aşımı nedeniyle zararına yol açmıştı. İlerleyen zaman da çok sayıda dava kazanılınca sendika bu davaları açmaya karar vermiş ve 3000 ‘den fazla üyesi için ücreti karşılığında dava açmıştı. Pek çok avukatın da sonradan dahil olduğu bu süreçte , kısıtlı ünvanlar için olması gereken davalar hemen her ünvan için açılıp dilekçeler “ copy paste “ olmaya başlayınca iş sulandı ve vergi davaları sizlere ömür…. Yazının hacmini düşünerek ,özetlersek; uçuşa katılan teknik personellerin idari başvuru ve devamında dava yoluyla emeklilik maaşlarını artırma şansları var.
Gelelim ilk yazım ile ilgili sizlerden gelenlere...
Başarı dileklerinize, tebriklerinize, yapıcı eleştirilerinize çok teşekkür ediyorum. Hissiyatımı özetleyen çok güzel bir söz var ;
“Bu bana layık değildir, bu bende.. lütuf ile ihsan nedendir ? “
Eğer bir başarı varsa bunu sadece kendimizden bilmemiz doğru değildir. Olympic Havayolu müdürü olsa idim aynı başarı olur muydu? Bence olmazdı. Başarı, sizin dışınızda pek çok faktör ile ilgilidir. Mesala; son 10 yılda ülkemizin GSMH 4 kat artmış, ihracatı 32 milyar dolardan 129 milyar dolara çıkmış ise bizim işimizi 2 kat büyütmemiz başarı sayılır mı?
Dört kat büyüyen vücuttaki parmak, iki kat büyüdüm diyerek övünebilir mi ?
Başarı, çoğu zaman sizin dışınızdaki faktörlere bağlı olabiliyor sonuç odaklı çalışırım diyenlere bir daha düşünmelerini tavsiye ederim. Çok gayretli, akıllı bir insan tüm eforuna rağmen X nedenle işi bitiremeyebilir. Tembel biri kendi dışında ki nedenlerle güzel biten bir işin başında olabilir.
Bizim görevimiz en iyi sonuç için üst seviyede gayrettir. Sonuç kısmet olur veya olmaz o bizim işimiz değildir. Çalışma hayatında gayret ve özveri ile çalıştım. Yöneticlik yaptığım 6 yılda öğle yemeği yediğim gün sayısı 6’dan çok değildir. ( Bkz: Dijital kart şirket yemekhane kayıtları,kartını unutan arkadaşların benim kartımı kullanması dahil yok denecek kadar az ) Yine bu süre içinde kendi aracımla erken saatte işe gidip geç saatte döndüğüm için 6 yılda personel servisi kullanımım da 6’dan azdır. (üstelik müdürler için araç ve yakıt desteği yoktu )
Bu durumda olan sadece ben değildim. Yakından tanıdığım çok sayıda yönetici en az benim kadar gayretli idi. “Zafer ordunun mağlubiyet komutanındır” deyip bu bölümü bitirelim.
Geçen yazımda Airbus genel müdür yardımcısının nezaketini yazmıştım. Merak etmeyin yabancı hayranı değilim memleketimle gurur duyarım (bkz. Gülmezler, Sivas’ta İlbeyli Türkmenleri / Sivas Belediyesi Kültür Yayınları )
Bu vesile ile birkaç nezaket örneğini de kendi ülkemizden verelim.
Osmanlı döneminde kasap ruhsatının 6 aylık süre için verildiğini ve gerekçe olarak da hayvan kesen insanın ruh halinin bozulacağını bu nedenle 6 aydan uzun süre müsaade edilmediğini biliyor muydunuz ?
Ya da yaralı kuşların bakımı için kurulan vakıflar olduğunu …
Askıda kahvenin orijinal uygulaması sadaka taşları geleneğidir. ( zenginlerin akşam loş ışıkta para bıraktığı ihtiyaç sahiplerin loş ışıkta ihtiyaçları kadarını aldıkları ) son örneği Doğancılar’da bulunmaktadır.
Afrika‘daki aç insanlara yapılan yardımlarda dünya birincisi olduk.
Bu liste benim yukardaki listeden çok daha uzun olur meraklılarını dost sohbetine bekleriz…
Biraz da teknik… Bazı yolcuların hatta bazen havacılık sektörü çalışanlarının ; “ Uçaktaki yüksek basınç nedeniyle….” diye başlayan cümleler kurduğunu duyarsınız gerçekten böyle mi ? Uçak kabinindeki basınç deniz seviyesindeki basınçtan yüksek mi? Hayır, değildir hatta bırakın yüksek olmayı aksine daha düşüktür. Deniz seviyesinde 1.03 kg/cm2 olan atmosfer basıncı ortalama uçuş yüksekliği olan 11 km yukarda ( 35 bin feet) 0.243 kg/cm2 civarındadır. Bu yükseklikte sıcaklık – 50 ortalama ve oksijen oranı da basınca bağlı olarak 1/4 ‘e kadar seyrelmiştir.
Yeryüzü, insanların hayatta kalmasına uygun şartlar ile yaratılmıştır. Sonsuz sayıda şart aynı anda ve birbirine uyumlu olarak var olmak zorundadır. Uçak için nasıl tek imalatçı şart ise evren için de yaratıcı var ve tek olmak zorunda.
Biz sadece atmosfer basıncı/sıcaklık / oksijen açısından bakarsak en fazla 4 bin metre yüksekliklerde yaşam mümkündür. Daha yüksek irtifalarda desteksiz yaşayamayacağımız için uçak kabini motor kompresörlerinden( yeni nesil uçaklarda motordan değil air generator sisteminden hava alınmaktadır) alınan basınçlı hava ile basınçlandırılır ve iklimlendirilir. Kabin basıncı deniz seviyesinden daha düşük tutulur ortalama 2500 metre yükseklikte ki basınca eş bir basınç vardır(8000 feet / 0.768 kg/cm2 ) Peki kabin niçin daha konforlu olan deniz seviyesi basıncı kadar basınçlandırılmaz ? Eğer deniz seviyesi basıncı kadar yani 14.7 psi (1.03 kg/cm2) basınçlandırırsanız uçak içi basıncı ile dış basınç arasındaki fark çok yüksek olur ( 14.7-3.4 psi= 11.3 psi ) Mevcut uçaklar bu kadar farklı basıncı taşıyacak kadar sağlam tasarlanmamıştır. Boeing 737’de maksimum basınç farkı 8.40 psi , Airbus 320 ’de maksimum basınç farkı 8.39 olabilir( Boeing mi ? Airbus mı ? dayanım değerleri bile ne kadar benziyor ) Sonuç itibariyle “uçaktaki yüksek basınç “ diye başlayan cümleleri bir daha düşünün diyorum.
Bir sonraki yazı da (Uçuş Emniyeti) buluşmak üzere...
Saygılarımla.
Av.Erdal GÜLMEZ
Yorumlar Tüm Yorumlar (24)