Sivil Havacılık iş konusu olarak medyatik. Çoğumuz farkındayızdır. Örneğin Türk Hava Yolları veya sistemin önde gelen başka bir havayoluna atanan bir tepe yönetici bu görevden önce çalıştığı kurumda ve kurumun ilişkili olduğu muhit tarafından tanınırken, Sivil Havacılıktaki görevine başladıktan kısa bir süre sonra kamuoyunca tanınmaya ve medyatik olmaya başlıyor. THY eski Genel Müdürü Yılmaz Oral paşa askerlerce tanınıyordu, Pegasus Genel Müdürü Mehmet Nane beyi Sabancı gurubu ve ilişkili kurumlar tanırdı. Geldiği yer belli, tabii gideceği yer de. İyi ki gelmiş. Nane bey şu anda oldukça popüler. Yılmaz Paşa ayrıldığı zaman kamuoyu onu artık iyi tanıyordu. İlker Aycı da keza. Türkiye Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı Başkanlığı bünyesinde, ilişkili kurumlar ve mensubu olduğu siyasi parti çevresinde tanınan bir şahsiyetti. Ya şimdi? Herkes kendisini tanıyor. Örneklemeyi daha önceki yöneticilere kadar uzatırsak görünüm yine aynı. Kimse için bu tablo değişmiyor. Evet, Sivil Havacılık Şirketleri Tepe Yöneticisini Popüler Kılıyor. Bazılarını Hak ettiklerinden fazla.
Evet, Sivil Havacılığın önde gelen kurumları hayli popüler. Ve de tepe noktada çalışan yöneticisini de aynı şekilde popüler yaparak bir anlamda kuruma verdiği hizmetin karşılığını ödüyor. Hatta belki de bu görevden sonra yapacakları işin zeminini bile hazırlıyor. Son zamanlarda bu çerçevenin dışında kalan bir kişi gördüm. Oda ya zevahire dokundu ya da çukur aynaya baka baka kendisini olduğundan da büyük gördü ve kiminle yarışacağını şaşırdı herhalde. Başka bir ifade ile fazla büyümeyi hazmedemedi.
Görevde kaldığı süre zarfında hiçbir hareketi ile popüler olma gayreti sergilememiş olan THY eski Genel Müdürü Yusuf Bolayırlı bu konudaki en iyi örnektir. 2003 yılındaki Hükumet değişikliğinden sonra görevden ayrılan Bolayırlı aradan 18 sene geçmesine rağmen halen THY çalışanlarından büyük saygı görmekte ve her platformda sevgi ile karşılanmakta ve anılmaktadır. Düşünün Yusuf Bey beni işten uzaklaştıran ( kovan ) iki yöneticiden biridir. Buna rağmen kendisine karşı aynı saygı ve sevgiyi beslemekteyim. Yusuf beyin neden mi resmi yok yukarıdaki karede? Aslında önce koydum. Sonra İçime sindiremedim bir türlü. Kaldırdım. İsmi yeterli.
Bilirsiniz bazı insanlar için popüler ve medyatik olmak yaşam hedefidir. Buna ulaşmak için çok ciddi çaba sarf ederler. Bazılarına ise Allah yardım eder. Tabii ki bunun sürekliliği şahsın o görevdeki tutumuna göre de değişir. Hele Türkiye için geçerli olan itici dış ( politik destek vb.) etkenlere sahipseniz, süslü haberler ve söyleşilerle basınımızda onları hedefe doğru arkalarından itecektir. Değil popüler yapmak pırıl pırıl parlatacaktır da.
Peki, bu popüler yöneticiler kurumlarından ayrıldıktan sonra nasıl anılacaklar? İcraatları ile tabii ki. Basın, siyasiler, patronları ellerini onların üzerinden çektikten sonra şirket kamuoyunun kendileri ile ilgili görüşleri paralelinde samimi olmayan, yapmacık bir ilgi göreceklerdir. Saygı görürler mi? Bunu sizler düşünün.
Rakipler İçin Potansiyel Tehlike Olan Yönetici THY’ Den Ayrılınca Nasıl Kontrol Altında Tutulur?
Bazı çakma yöneticiler, burada her şey benim kontrolüm altında. Haberim olmadan buradan kuş bile uçamaz diye övünürler. Hatta ve hatta benim her ünitede bir adamım var, her şeyi anında haber alırım diye bunu gururla ifade eden bir üst yönetici bile tanıdım. Bunu yaşadım.
Her şeyi, herkesi kontrol altında tutma ihtiyacı duymak korkunun ve güven duygusundan yoksun olmanın bir göstergesi. Bu davranışın hiçbir kimseye aradığı güvenliği vermediği de bir gerçek. Atılan her adımda daha çok kontrol etme isteği çıkar ortaya. Bir başka deyişle, o kişi odağını yanlış hedefe yönlendirir ve kaynaklarını ve zamanını boşa harcar. Sonuç: süreç genelde korkulan o hususla ilgili düşünceler neyse onun insanın başına gelmesiyle ve yaşanmasıyla sonuçlanır.
Yazının başlığını okuyunca iktidar partisi mensubu bir iki kişiyi düşünüp konunun siyaset ile ilgili olduğunu düşünebilirsiniz. Değil. Anlatımım yalnız kendi yaşamımdan bir kesit. Ha benzer uygulamaları normal veya siyasi yaşamda da görüyoruz derseniz ona bir şey diyemem. Mümkündür. Yorumunuza bağlı.
Türk Hava Yollarının 3. kuruluşlara Yer Hizmeti satma izni almasını takiben şirketten uzaklaştırıldım. ( Bu kovuldum demenin daha kibar ifadesi oluyor). Yer Hizmetleri ruhsatı konusunu iş edinmiş ve çok uğraşmıştım. Sonuçta THY 3 havayollarına hizmet satışına başladığı zaman dışarıdaydım. Ve de operasyonu A kapısının dışından arkadaşlarımız verdiği bir telsiz ile takip etmiştim. .Ancak kısa bir süre sonra benim işten çıkartılmamı takiben THY DHMI’ ne müracaat ederek almış olduğu ruhsatı iptal ettirdi. .Şimdi TGS aynı işi yapıyor.
Artık yeni bir sayfa açılıyordu yaşamımda. Çalışma hayatımın hiçbir kesiminde memur kelimesi ile kendimi yan yana koyamamış ve ona uygun hareket edememiştim. İşin kötüsü başkaları, özellikle sivil havacılık sisteminde olup bana kuruluşlarında iş verebilecek düzeyde olan patron ve tepe yöneticileri de benim için böyle düşünüyorlardı. Potansiyel bir tehlikeydim. Tabii ki tüm yöneticiler gibi beraber çalıştığım arkadaşlarım arasında beni de sevmeyen insanlar vardı. İnsan astları ile de anlaşamayabilir. Bu gün aklımda kalan anlaşamadığım bir tek astım var. Zihnime kazınmış. Onunla bile bu gün görüşüyorum. Ne biçim bir memuriyetse üstlerimle de onlar görevden ayrılmadan önce hiç anlaşamadım desem yeri var. Ve de o sistemin tepesindekiler bana iş verecek. Zor iş.
Kısa bir süre sonra THY’ den uzaklaştırılmamda katkısı olan patronlardan biri beni görüşmeğe davet etti. Arada bir de olsa görüştüğüm, sektörle ilgili sohbet ettiğim biriydi. Gittim. Bizimle çalış dediler. Sordum, nasıl olacak bu iş. THY’ deki son görevimde yaptığım işlerin tümü şirketinizin aleyhindeydi. Bunu insanlara nasıl anlatırım. Patronun cevabı futbol ile ilgiliydi. Transfer olup başka takımın formasını giyen futbolcuydu verilen örnek. Siz profesyonelsiniz Çetin Bey demişti patron.
Her ne ise göreve başladım. Baktım ki çalışan sistemin içerisinde bana pek ihtiyaçları da yoktu. İlk günlerimdi. Bir hanım arkadaşım, Çetin bey THY Yönetimine ve Özelleştirme İdaresine sizinle ilgili yazılan şikâyet mektupları ve THY’ deki görevden alınmanıza ilişkin talep bu daktiloda yazılmıştı dedi. Güler misin ağlar mısın? Daha sonra o daktiloda epeyce yazı yazdım. Odama koydular o daktiloyu. IBM Selectrik markaydı yanılmıyorsam.
O daktilo standart yazışmalar dışında benim için neler söylemişti. Ortak hareket ettikleri hükumete yakın ve THY nin yaptığı işten maddi zarara uğrayacağı açık olan bir iş adamının imzası ile Özelleştirme İdaresi Başkanlığına 24. 12.2001 tarihinde gönderilen yazı (Ç ) şirket tarafından kaleme alınmış, ( H ) kuruluşun patronu tarafından imzalanıp gönderilmiştir. Nedeni ise ( H ) kuruluşun patronunun siyaseten daha güçlü olmasından öte değil. Uzun olan yazıda şöyle deniyor. “ Bizim inancımız bu yanlış tasarruf THY’ de görevli, bu faaliyetten sorumlu bir yöneticinin kamunun kaynaklarını kullanarak kendisine yeni bir çiftlik yaratmak istemesi ve bu yöneticinin yanlış manipülatif bilgi aktarımlarının yönetim kademesini yanıltmasından kaynaklanmaktadır. THY’ de görevli bir iki kişinin kişisel hırslarının tatmin edilmesi amacı ile gerçekleştirilen ve özelleştirmeğe ağır bir darbe indirecek bu tasarrufa engel olmanız tarihi bir sorumluluktur. Ve bu sorumluluğun gereğini yerine getireceğinize içtenlikle inanmaktayız “Evet, tarihi sorumluluğun gereği yerine getirilmiş ve Çetin Özbey THY’ den uzaklaştırılmıştı.Cümleleri kaleme aln ise THY’den arkadaşım olan ( Ç ) şirketin Genel Müdürüydü. Müsaade etmemişlerdi kendime özel çiftliğimi yaratmama. (?) Müsaade etmemişlerdi kişisel hırslarımı tatmin etmeme. Evet, anlattığım bu süreçte çalıştığım şirket bu sözlere ortaktı. Ama orada çalışmaya başladım. Tuhaf işte.
Konumuz kendisi ile ilgili yukarıda yer alan düşüncelere ve THY lehine kendilerinin ise aleyhlerinde yaptıklarına rağmen bu adamı neden ekiplerine kattılar dersiniz? Başlıktaki söz hatalı değil. Ancak karar siz okurların.
Bu şirkette bir süre önce de çalışmıştım. O dönemde erkek olan patronumdan çok şey öğrendiğimi hiç saklamam. Türk Hava Yollarına döndükten sonra öğrendiklerimin bir kısmını uygulama imkânı buldum. Bu anlatımda yer alan çalışmamda ise Bn. Patronumdan daha fazla destek gördüm. Aslında kendilerine olmasa da her fırsatta konuştuğum kimselere söz konusu patronlara her ne kadar yönetim tarzlarını benimsemesem ve bunu sıklıkla söylesem de şahsen müteşekkir olduğumu sıklıkla ifade ederim. Kendilerini şu anda arayamıyorsam bunun da kabahati benimdir.
Her ne ise toplamda kısa sayılmayacak bir süre çalıştım o şirkette. Yine standart memuriyet yapamadım. Baş üstüne, tabii efendim demeyi yine beceremedim. Patronlar beni yine benimsemedi. Anlayacağınız değişen bir şey olmadı. Verilen işi kendi düşünceme uygun, kendime yakıştırdığım şekilde yaptım. Orman Yangınına gagası ile bir damla su taşıyan serçe misali. Ne kadar etkili oldunuz derseniz işte o kadar. Değişik bir yönetim anlayışı ile yaşayan yöneticilere, o güne kadar görmediğim zihniyette değişik çalışanlara muhatap olduğum çok farklı bir dönemdi yaşadığım. Yine de bana ödenen maaşın karşılığını damla damla ödediğime eminim.
EVET, İŞİNİZE DÖRT ELİNİZLE SARILMANIZ ŞART. BİR ŞEYLER OLABİLİR. İŞTEN ÇIKARTILABİLİRSİNİZ. AMA İŞİNİZE OLAN DÜŞKÜNLÜĞÜNÜZ, İŞİNİZİ SONUNA KADAR KOVALAMANIZ, SİZE İLERİDEE MUTLAK BİR KAPI AÇACAKTIR. AMA ÖYLE, AMA BÖYLE.
Yorumlar Tüm Yorumlar (30)