Anlaşılan çok istesek bile şu İlker Aycı beyi, kaldırıp bir kenara koyup, onu orada unutamayacağız. Halen bana gelen özel notların % 50’ si bu beyle ilgili.. Yorumlarda halen mümtaz bir yeri var Sn. Aycı’ nın. Sanki tüm Hindistan Airporthaber okurmuş gibi. Mektup gönderip duruyoruz Air İndia çalışanlarına.
Bu arada bir dostum, Prince M. Thomas’ın Hindistan basınında yer alan bir yazısını gönderdi. Daha iyi anlamamız ve paylaşmamız için Türkçe tercümesini de göndermeyi ihmal etmemiş. Bay Prince M. Thomas’ı kim bilgilendirmiş ise bayağı zaman ayırmış bu işe. Ancak çok eksiği var.
Evet, yazının için de en flaş bölüm yine bizim 211’ ler ile ilgili. Bu uygulamanın kamuoyuna nasıl duyurulduğu da özellikle vurgulanarak ve de yapılan bu çirkinliğe dikkat çekilerek ifade edilmiş haberde. Mahkemeler ile birlikte, tüm haklarını geri kazanmış olan çalışanlara pass biletlerin ve de emeklilik haklarını kazanmış olanlara THY Emekli Personel Tanıtma Kartlarının verilmemesi konusunun maddiyattan çok daha önemli olduğunu düşünenlerin sayısı az değil. Bunu açıklıkla vurguladığına göre Baş Thomas’ da benim gibi düşünüyor demektir. Sn. Aycının en büyük hatalarından biridir bu husus. İyi niyetle kesinlikle bağdaşmayan uygulamalarından yalnız ve yalnız biridir. Bay Thomas, uzun haberinde Hava Sen konusuna da değinmiş. Aycı beyin pilotlarla ilişkileri de Air İndia kokpit çalışanlarını ziyadesinden fazla tedirgin edecek şekilde vurgulamış haberde. Ve de ilk göreve başladığı zaman apron işçisi kıyafeti ile Başbakanı karşıladığından da bahsediyor. Aycı gösterişi meraklıydı notu ile. Bu konuda eksik mi bilgilendirilmiş yoksa yazar konunun uzamaması için yazar mı onları kırpmış bilemiyorum.
Her ne ise şimdiki son haber ise İlker Aycı için Hindistan İç işleri Bakanlığınca özgeçmiş incelemesi yapılacağına ilişkin. Malum Özgeçmişteki hususlar İlker beyin THY öncesini de kapsıyor. Nereye kadar uzanır, bilmem (?)
Hintliler kibar davranıp rutin bir işlem olarak duyurdular bu konuyu. Ancak Hindistan’ da üst düzey bir göreve getirilecek olan yabancı uyruklu kişilere yönelik söz konusu detaylı özgeçmiş araştırmasının görevlendirilmenin ilanı öncesi yapılması ve atamanın bu araştırmayı takiben kamuoyuna duyurulması diplomatik nezakete daha uygun olurdu gibime geliyor. İlker Bey ve yakın dostlarının bu hususu nasıl düşünememiş olduklarını anlayabilmem mümkün değil.
Evet, bu bahaneler 2016’ da 211’lere uydurulamadı ama İlker Bey ile Bay Çay’a uyacaktır.(?). Yazıyı uzatmamak için uygunluk gerekçelerini yazmıyorum. Uymuyor diyen olursa, metin içinde geçen her kelimenin bu iki şahıs için neden uygun olduğunu teker teker anlatabilirim.
Her ne bulurlarsa bulsunlar İNDİSTAN İç İşleri Bakanlığı yetkilileri bu bahaneyi ilgili zata bildirirken zorluk çekmezler”. Ama İlker Bey bunu kendi ülkesinin halkına ve beraber çalıştığı ( ? ) insanlara nasıl anlatır orasını bilemem? Üstelik sonucun menfi olmasından mutluluk duyacak ve İlker Beyin aleyhinde neşriyat yapmaya hazır “ Allahın sopası yok, Adaleti var. Eden bulur ” demeyi bekleyen bir THY topluluğu varken. Tabii daha önce görev yaptığı işyerlerindeki çalışanların Bay Aycı’ ya hissiyatlarını bilmiyorum. Acaba onlar ne düşünüyordur (?) Yanılmıyorsam İlker Bey THY’ de işe başladığı zaman internette bir önceki görevinden ayrılış nedenini okumuştum.
Her ne ise, bu gün Hindistan’da Aycı’ nın Air İndia’ da görevlendirilmesine milliyetçi kanadın muhalefet ettiğini ve de Başbakandan uygulamayı veto etmesini istediklerini okudum. Aslında özgeçmiş soruşturması sonunda şurasın bu var, şurasında şu var diye görevlendirmeyi geri çekeceklerse Başbakanın hiç o konuları karıştırmadan atamayı veto etmesi daha hayırlı. Bakmayın kızarız, sevmeyiz yaptıklarını unutmayız hatta”, niyeti kaderi olsun” diye beddua bile ederiz ama yine de bir Türkün özellikle yurt dışında kötü bir duruma düşmesini arzu etmeyiz.
ÖNCE BAŞLIĞI AÇIĞA KAVUŞTURALIM. IK neden IKK’ya dönüştü? IK’ da Sergilenen yönetim tarzlarından olabilir mi? Peki, IKK Ne demek?” Evet; IKK kısaltmasının açılımı ( İnsan Kayırma & Kaydırma Ünitesi) şeklinde oluyor. Beğendiniz mi? Aynı görüşte misiniz? Doğruluğunu onaylar mısınız? Bilemem.
YAZIYA BAŞLAMADAN ÖNCE BİR NEZAKET KAİDESİNİ YERİNE GETİRELİM.: Mutlak ki; bazı şirketlerin söz konusu üniteleri, insani ve vicdani prensiplere ve yönetim kıstaslarına uygun planlamaları ile çalışanların genelinin saygı ile kabul ettiği bir hizmet üretiyorlardır. Önce İnsanları seven, insanın bir değer olduğu noktasından hareketle, çalıştıkları şirkete, patronuna olduğu kadar çalışanlarına da yakın ve tüm faaliyetlerini konu ile ilgili mevzuat ve prensiplere uygun, insancıl bir tarzda yürüten İnsan Kaynakları ünitelerini yazıda yer alan anlatımın tümünden tenzih ediyorum.
Oldum olası İnsan kaynakları ünitelerinin sorumluları ile problemliyimdir. Patronlar, bu iş için genelde tanıdıkları, güvendikleri (?) insanları görevlendirirler. Hatırlar mısınız bilmem eskiden bu ünitenin adı Personel Müdürlüğü / Başkanlığı / Genel Müdür Yardımcılığıydı. Sonra birisi çıktı ortaya daha fiyakalı bir yakıştırma yaptı.İnsan Kaynaklarına dönüştürdü ünitenin adını. Bu unvan değişikliği adeta çağ atlatmıştı üniteye. Hafiften şımartmıştı. Anında kendilerini daha modern görmeğe başladılar. Çoğunlukla konuşmalarında Türkçeyi bir kenara bırakıp İngilizce terimler kullanmaya başladılar. Oysaki, İlk başta ümitlenmiştim. Ağalar çalışanlarında insan olduğunu nihayet hatırladılar diye. Yine yanılmışım. Olanı biteni gördükten ve işleyişi tam anladıktan sonra o üniteye IKK adını yakıştırdım. Evet, İnsan Kayırma ve Kaydırma Ünitesi bölümün reel fonksiyonunu daha net bir şekilde ortaya koyuyor. Yanılıyorsam, söyleyin.
Bu değişiklik yapıldığı zaman, İş göreni makinenin bir parçası olarak gören klasik yönetim anlayışının bir sonucu olan Personel Yönetimi, iş görenin sadece işe alma, terfi, atama, ücret ve izin gibi işlemleriyle ilgili bir alandı. İnsan Kaynakları Yönetimi, Personel Yönetiminin geleneksel işlevleri yanı sıra, insana daha değer veren ve onu geliştiren, psikolojik ve toplumsal gereksinimlerini karşılamayı hedefleyen bir yaklaşım olacağı düşünülmüştü. Bazı kurumlarda öyle de oldu. Bazılarında ise, hayır öyle olmadı.
Bu arada küçük bir anekdot. Çalıştığım şirketlerin birinde İnsan Kaynakları Ünitesinin üst kat girişinde koskocaman “Personel giremez” yazısı görmüştüm. Evet, çalışanlar girmemeliydi ofise. Orada yapılan işlerin tümü gizliydi ya. Haklısınız, inanılır gibi değil. Bir arkadaşımdan rica edip resmini çekmesini istemiştim. Keşke saklasaymışım. Ama o kapının resmini çeken dost halen hayatta.
Evet, Personel Yönetimi ile İnsan Kaynakları yönetimi arasındaki farkı takip eden linkte detaylı olarak görmeniz mümkün. Aslında bu makaleyi bütünü ile okursanız konu ile ilgili her türlü bilgiyi bulacaksınız. Oturup burada belirtilen insan Kaynakları ünitesinin işlevi ile şirketinizdeki IKK’ nın işlevini mukayese etmeye kalmayın.
İNSAN KAYNAKLARINI, “İNSAN KAYIRMA VE KAYDIRMA” ÜNİTESİ HALİNE GETİRENLER UTANMALI.
Devlet kuruluşlarının veya devletin hissedar olduğu şirketlerin İnsan Kaynakları ünitelerinin organizasyon şemaları diğerleri ile aynı veya benzeri. Görev tarifleri de benzer. Ama güncel fonksiyonları aynı değil. Bu tür kuruluşlardaki IK tepe noktası nın unvanı ne olursa olsun ister Müdür ister Genel Müdür Yardımcısı her ne ise hakiki işi “temsilcilik” görevi yapmak. Kimi, neyi temsil eder onu da siz bulun artık. Şirketi, kurumu temsil eder demeyin sakın. İnsan Kaynaklarının tepesinde oturan adam kuvvetlidir. Zira şirket dışından yapılan tüm işe alım talepleri ona gelir. Çok kimsenin ona şükran borcu vardır. Oğlunu, yeğenini vb. çok yakın akrabalarından birini işe almış veya terfiini veya istenilen noktaya tayinini sağlamıştır. Hele hele yaptığı temsilcilik görevi onu fazlası ile güçlü ve kuvvetli kılar. Neticeten erişilmez ve dokunulmaz olur. Hele hele şirket içinde yapılan tayin ve terfi işlemlerinde ilgili çalışanı diğerlerinden ayrıştırarak kendisine bağlar ve onların desteğini kazanır. Ancak bu destek IK’ nın tepesinin görevinde sürekliliği sağlayacak, destek olacak cinsten değildir. Aslında buna da ihtiyacı yoktur. Sonuç olarak bu insan güçlüdür, kuvvetlidir. Genel Müdürler gelir, Genel Müdürler gider o dokunulmazdır. Yanındaki çalışanları da aynı şekilde formatlayabilecek bir gücün sahibidir. Ne zaman biri çıkar ve daldaki bu meyve artık olmuştur. Daldan düşüp yerlerde iyice çürüyüp yenilebilir vasfını kaybetmeden biz onu kopartalım diyeceğini beklemek uzun zaman alır.
Bir akvaryumunda vahşi Barracuda diğer balıklara saldırmaya çalışırsa da, araya konulmuş olan cam bölme buna engel olur. Burnunu bu bölmeye defalarca çarptıktan sonra Barracuda artık denemeden vazgeçer. Sonra aradaki cam bölme kaldırılır. Ancak Barracuda’ nın akvaryumda bölmenin önceden durduğu yere kadar yüzüp durduğu görülür. Birçok insanda böyledir. Bir yere kadar ilerlerler ancak kendilerine dayatılan sınırlayıcı bir tutum nedeni ile dururlar ve de yapılan hiçbir şeye tepki göstermezler. Nedeni ise Barracuda’ nın burnunu defalarca cam bölmeye çarpmasından, başka bir deyişle bu denemelerde canının çok yanmasından farklı değildir. İş yerlerinde Barracuda’ nın akvaryuma koyulması ile birlikte, aynı anda bu kısıtlayıcı bölmeyi balıkların yaşam alanına yerleştirende, alıştı artık sesi çıkmaz diyerek kaldıranda yukarıdaki genel görevlerden de anlaşılacağı üzere “İNSAN KAYIRMA & KAYDIRMA “ünitesidir. Ve de onun başında oturan insandır. Ve de kısıtlamalarına uymayanları nasıl cezalandıracakları bellidir. Kaşının üzerinde gözün var bile iş akdinin feshi için bir neden.
INSAN KAYNAKLARI BİR PLANLAMA ÜNİTESİDİR.
Evet, çok iyi planlarlar. Performans sistemini bile işten adam çıkartmalarda kullanılan, alt yapı hazırlayıcı bir uygulamaya çevirdiler. Bir örnek daha: 211 çalışanın işten atılmak üzere listesini düzenlerler. Bunu bir tarafa koyun bu iftihar vesilesi işlemi çalışanlardan önce basına duyurmak için hazırlayacakları duyurunun muhteviyatını belirler ve de işten atılan insanların ufkunu iyiden iyiye karartırlar. Bu benim uzun çalışma yaşamımda duyduğum en çirkin ve en hatalı duyuruydu. Halen beddua ederim yazanında, onaylayanın da niyeti kaderi olur inşallah. Yönetimin bu uygulamasını takiben bir çalışan yorum gönderir. Özetle işe 2003 yılında girdim. Yaklaşık 13 sene oldu. Artık eski personel olduk. 2003’ den önce işe girenler önümüzü tıkıyor vb. İleride bir çalışan da başka bir yorum yazsa ve “ bu 2003’ den sonra işe girenlerden de aynı şekilde bahsetse bu düşmanlık ateşini kim, nasıl söndürecek? Evet, o yorum İmam ve Cemaat sözünün doğruluğunu belgeleyen bir sesleniş.
Bu konuda yazılmış dünya kadar kitap var. Hepsinde de İnsan Kaynakları ünitesinin fonksiyonları ve görev tarifleri mevcut. Hiçbirinde bu ünitenin şirketin tayin terfi vb. işlemlerinin içinde seçici olması gibi bir fonksiyonu kaydedilmemiş. Bunlara hiç mi karışmaz? Karışır tabii ki. Yalnız ve yalnız (X) göreve terfi ettirilmesi düşünülen çalışanla ilgili olarak üstlerince yapılan müspet veya menfi değerlendirme şirket kural ve yönetmeliklerine uygun değilse müdahil olur, ikaz görevini yerine getirir. Hepsi bu.
Peki, bizim saygıdeğer İnsan Kaynakları yöneticileri neden değişik bir formatta çalışmayı istediler. Bir üst paragrafta anlatıldığı üzere daha fonksiyonel ve daha kuvvetli olabilmek için. Karar mercilerinin tümünde yer almak kişileri kuvvetli yapar belli ki. Bu kesin. Tayin ve terfilerde, cezalandırılmalarda ve ödüllendirmelerde yetkili ve etkili olan her kimse, bir şirkette onun kudretinden şüphe duyulması mümkün mü? Nasıl anılacak bu insan. Şirketin en etkili ve yetkili yöneticisi olarak tabii ki. Tabii ki kurum olmaya yakışmayan bu durumun yaratılmasına müsaade eden zayıf, baskıya direnemeyen makamını kaybetmekten korkan tepe yöneticiler den öte değil. Uzun senelerdir vaziyetin durumu işte böyle.
Şirketlerde, çalışanların iş yaşamının süreçlerini planlayan bir bölüm var ve bu ünite işverenin olduğu kadar çalışanların ihtiyaçlarını da gözetmeli. Bazı yöneticilerin üstlerinden kabul görme ihtiyacı duymamaları halinde o ünite bu gözetimi yerine getirir mi? Keyfe keder. Bu nedenle kuruluşta IKK yöneticisi unvanı taşımak her dönem de çok kolay olmuştur.
Rahmetli annem Yöneticilik keman çalmaya benzer, İnsanın doğuştan içinde olması gerek. Ders alarak öğrenilmez derdi. Evet doğruymuş. Anladım ve zamanla gördüm ki, benim tanıdığım tepedeki IK mensuplarının hiç biri keman çalmayı da beceremiyor.
Yorumlar Tüm Yorumlar (75)