Bir arkadaşımız aklıma getirdi. Daha önce de işlediğim bu konuyu, tekrarlamak istedim. Kime ne faydası olur derseniz? Hiç. İnsanlar bunu / bunları zaten biliyor / tanıyorlar. Ama ses çıkartmıyor/ çıkartamıyorlar. Bu ara bu tür yaratıklar fazlası ile çoğaldı Örnek vermeden, isimlendirmeden bu konuda bir şeyler söylemek mümkünmüş. Zamanında bunu yapmışım. Okurlar örneklemeyi isterlerse, kendileri yapabilirler. Bu ortamda zor olmasa gerek.
Sıvı, maddenin iki ana halinden biri. Belli bir şekilleri yok. İçine konuldukları kabın şeklini alır, akışkandır. Ve bir şekilden başka bir şekle hemen girebilirler. Sıvı molekülleri, sıvı hacmi içinde serbest hareket ederler, fakat parçacıkların ortak çekim kabiliyeti, hacmin izin verdiği ölçüdedir. Sıvının hacmi, onun sıcaklık ve basıncına bağlıdır.
Sıvılar iletkendir. Fakat iletkenlikleri içlerine konulan maddelere göre değişir.
Katı maddeleri oluşturan moleküller ise düzenli ve aralarında bir boşluk olmayacak şekilde yerleşmiştir. Belirli bir şekilleri vardır. Akışkan değillerdir. Bazıları esnektir, sıkıştırılabilir. Ayrıca küçük taneli katılarda bulundukları kabın şeklini alır. Ama bulundukları kabı bir sıvı yardımı olmasa asla dolduramazlar.
Sıvı olmadıkları halde sıvı gibi akan maddelerde vardır. İlim ve bilim bir şeyi atlıyor. Düşünebilen varlık diye isimlendirebileceğimiz insanın maddenin katı ve sıvı halinin özelliklerini taşıdığını, taşımak bir tarafa o özellikleri karakter denilen mefhumun en uygunsuz hali ile bünyelerinde barındırdıklarını.
Yeryüzünde içinde girdiği kabın şeklini en süratle alan "düşünebilen varlık İnsandır. Bir şekilden başka bir şekle en süratle dönüşebilen, düşünme güdüsüne sahip tek canlı varlık yine insandır. Esasen iletken olup iletkenlikleri içine konulan maddelere göre ve de özellikle maddeyi koyan şahsa göre değişen ve de özellikle içine o maddeyi koyan etkin şahsa uygun hareket etmeyi ve iletkenliğini ayarlamayı meziyet addeden düşünebilen varlık” yine insandır.
Etrafımızda bu türden insanlar çok vardır. Görsel basında da her gün görüyoruz.
Belirli bir şekilleri olup, sıkıştırılabilir ve esnek olmalarına karşı akışkan olmayan ve de küçük tanelerinin arasına sıvı ilave edilmeden, bulundukları kabın şeklini alsa bile asla o kabı dolduramayan katı maddenin özelliklerine sahip olan düşünebilen varlık yine "insandır"
Bazı ince katı maddelerde, konuldukları kabın şeklini alırlar. Tuz, şeker vb. Bir kaptan diğer bir kaba aynen sıvı maddeler gibi aktarılabilirler. Bu maddelerin belirtilen sıvı özelliğine sahip gibi görünmelerinin nedeni çok çok küçük taneciklerden oluşmalarıdır. Buna rağmen tabiatta kendini en fazla küçültebilen düşünen varlık yine insandır. Ancak ister katı ister sıvı madde halinde, her ne halde olursa olsun içine konuldukları kabın şeklini alma kabiliyetindedirler. Küçük kaba sığmak için gerektiği kadar küçülürler. İnce ve uzun bir kaba sığmak için yerle bir, gerekirse çizgi olurlar.
Sonuç olarak cansız bir maddenin iki halinin de özelliklerini, üzerinde toplayan ve de şekli ne olursa olsun her kalıba girebilen "düşünebilen varlık " insandır.
Bu saydığımız özelliklerle " düşünebilen " kelimesi ne kadar uyumsuz değil mi?
Buradaki özelliklerin hepsi doğru. Bir tek yanlış var. O da düşünebilen deyiminin kullanımı.
Her ne kadar Hamster’ in hatta bazı kedilerin değişik kalıplara girebildiğine ilişkin resim ve video kayıtlarını bizzat gördümse de onların biz insanlara göre çok masum oldukları, hamster’ in bir şişeye yalnız içine konulan mamayı almak için girdiği ve de kedilerin ise değişik kalıplara salt uyumak için girdikleri malum.
Ya bizler, insanlar değişik kalıplara acaba neden giriyoruz ki? Galiba etrafta bunlar çoğunlukta. Hele bu ara nasıl da dikkat çekiyorlar.
THY: GEREKSİZ SUSKUNLUK YALNIŞ YORUMLARA YOL AÇAR.
Bir sitede yayımlanan bir habere istinaden yayımlanan THY B 737-Max’larını 12 Nisan 2021 tarihinde uçuracak bilgisi akıl karıştırdı. Nedeni açıklamanın SHGM veya THY tarafından resmi olarak yapılmamış olması.
Bazı sitelerde SHGM’ nün uçakların kullanımına onay verdiği belirtilirken, diğerinde THY ‘ nin bu hazırlık sürecinde SHGM ve Türk Hava Yolları Teknik ile birlikte çalışacağı belirtiliyor. Bu tabiidir. Ve de bu uçaklar ile ilgili yapılacak olan işlemler sıralanırken ( Türk Hava Yolları’nın 737 MAX ile uçuşlara başlayabilmesi için öncelikle yazılım yükseltmeleri, bakım kontrolleri, operasyon kılavuzu güncellemeleri ve mürettebat eğitimlerini tamamlaması gerekiyor.) THY’ nin bu uçaklarla Operasyona başlama tarihi 12 Nisan 2021 olarak veriliyor. Hatta ilk seferlerin yapılacağı uçuş noktaları da belirtiliyor.
Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünün bu uçaklar üzerinde yapılacak olan teknik çalışmalara ilaveten, uçucu ekiplerin eğitimleri tamamlanmadan Türk Hava Yollarına bu uçakları kullanım izni vereceğini zannetmiyorum. Kaldı ki bahis konusu uçakları kullanan başka havayolu da var. Bu aşamada SHGM ancak Boeing tarafından yapılan modifikasyonların yeterli görüldüğü hususunda bir görüş koyabilir ortaya. Bununda usulden olup olmadığını bilmiyorum. Bana göre SHGM, THY’ nin uygulamalarını takiben yapılanları görüp, denetleyip sonra Türk Hava Yollarına uçurabilirsiniz der. Tüm bu işlemlerin yapılması için 25 günün yeterli olup olmayacağını bilemem. Zira teknik konulara vakıf bir insan değilim, anlamam ama mantık bunu öngörüyor. Zira SHGM bir kurum.
SHGM’ nün resmi sitesinde bu konu ile ilgili olarak yer alan bilgi aşağıda.
Malum kazalardan sonra “ Birçok ülke Boeing 737 MAX uçuşlarını durdurmuş ve söz konusu uçaklara hava sahasını kapatmıştı. Ardından FAA, tasarımcı ve üretici firma olan Boeing şirketi ile konuyu araştırmak üzere çalışmalara başlamıştı. Ülkemizde de Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü tarafından süreç yakından takip edilerek, havayolu şirketleri ile eşgüdüm içinde gerekli çalışmalar yapıldı.
Bu çalışmalar kapsamında FAA tarafından 18 Kasım 2020 tarihinde, tasarım ve bakım prosedürlerine gelen değişiklikleri tanımlayan uçuşa elverişlilik direktifi, sürekli uçuşa elverişlilik bildirimi ve uçuş eğitim gereksinimlerine dair yeni bir doküman yayımlandı. EASA ise gerçekleştirdiği detaylı çalışmalar sonrasında FAA gerekliliklerini kapsayan ve ek gereklilikler içeren bir uçuşa elverişlilik direktifini 03 Şubat 2021 tarihinde yayımladı. Genel Müdürlüğümüz ilgili havacılık otoriteleri ile yakın iş birliği kapsamında çalışmakta olup söz konusu uçakların servise geri verilmesi ve Türk Hava Sahasının bu uçaklara açılması için inceleme ve değerlendirme sürecini titizlikle yürütmektedir. “ Görüleceği üzere bu açıklamada SHGM onayı söz konusu edilmemektedir. Eğer bu tarihten sonra SHGM bu onayı verip sitesine gerekli bilgiyi koymadı ise durum değişir.
Her ne ise mademki filosunda bu uçak tipi en çok Türk Hava Yollarında var, THY kişilerin yorumlarına mahal vermektense bu konuda resmi bir açıklama yapsa iyi olacak. Bu yazı 22 Martta yayımlanacak. Temenni ederim ki Türk Hava Yolları bu açıklamayı o tarihe kadar yapsın ve de ben bu konuyu köşemde yayımlamam.
KÇÖ: İNSAN İNCELDİĞİ YERDEN DEĞİL, İNCİNDİĞİ YERDEN KOPAR.
Evet, görsel basında mikrofon uzatılan esnaf 10 personelim vardı. Şimdi ise 5 çalışanım var. İşler zaten malum. KÇÖ kalkınca naçar 5 personeli ücretsiz izne çıkartmak mecburiyetindeyim. Kime mikrofon uzatıldı ise aynı şeyleri söyledi. Ve de sonun da bir soru ile bitirdiler konuşmalarını “Yapabileceğim başka bir şey var mı? Siz olsanız ne yaparsınız? ” Bu durumda işvereni haksız bulmak mümkün mü? Değil tabii ki. Çalışma kapasitesi % 50. Müşteri ise % 80 düşmüş. Ne yapsın ki?
Resmi Gazete' de yayımlanan kararla, 4857 sayılı İş Kanunu'nda işçilerin iş akitlerinin feshedilmesinin önüne geçilmesine yönelik düzenlemeyi içeren geçici 10'uncu maddesinin ilgili fıkraları fıkralarında değişiklik yapılarak uygulama 17 Mart 2021 tarihinden itibaren 2 ay daha uzatıldı. Kısa Çalışma ödeneği ise 17 Martta ( veya Mart 2021 ayının bitiminde ) sonlanıyor. Ülkemiz çalışma hayatının Cumhurbaşkanımızdan beklentisi Kısa Çalışma Ödeneği uygulamasının, iş akitlerinin feshinin yasaklanmasını öngören madde paralelinde uzatılması. Dün ( 14 Mart ) itibarı ile bu konuda alınmış bir karar yok. Ancak tüm bunlara neden olan Pandemi halen etkisini artırarak sürdürüyor. Ve de kanaatimce KÇÖ uygulaması çalışanlara yapılmış olan ve şu anda da kesin ihtiyaç duyulan kıymetli bir destek uygulamasıdır. Umarım ve dilerim ki 17 Mart tarihinden önce bu karar verilerek duyurulsun diye temenni ediyordum ki, dün akşam ( 15 Mart) Bakanlar Kurulunda alınan karar maalesef menfi.
Devlet babanın da maddi zorluk yaşadığı açık. Bu durum varit olmasa muhtemelen çok şey bu görünümde olmazdı. Pandemi, Avrupa ve Amerika’yı, tüm dünya ülkelerini ve de tabii ki bizleri bu denli zorlarken uygulanan normalleşme kararının da alınma mecburiyetinin aynı nedenle hissedildiği ve uygulamasının kökenin de Ekonomik yetersizliklerin bulunduğu biliniyor. Başka bir deyişle KÇÖ uygulamasının uzatılmaması bunu iyiden iyiye netleştirdi.
Tabii ki, uygulama şayet uzatılsaydı, devletin bu konudan kaynaklanacak olan gideri nasıl karşılayacağını bilemem. Dünkü karar hazinenin uygun bir durumda olmadığını gösteriyor. Bütçenin veya İşsizlik sigortası fonunun durumu da herhalde farklı değil. Bunlar tamam ancak uygulamanın sürdürülmesinin şart olduğundan da herkes gibi benim de şüphem yok.
Neden bu durumdayız? Her olay ayrı kompartımanlarda değerlendirilmeli. Konumuz bu değil. Sonucu konuşuyoruz şimdi.
Özellikle; çalışanların küçük esnafın, emeklilerin aslında tüm ülkenin lime lime olduğu çok zor bir dönem yaşıyoruz. KÇÖ uygulaması bu insanları tek başına rahatlatacak mıydı? Tabii ki hayır. Rahatlatmayacak. Ama özellikle çalışanlara bir anlamda can suyu olacağı açıktı. Evet; her iki uygulama birbirine eş zamanlı olarak uygulanmalı ve sonlandırılmalıydı.
Evet, her şey bitip sular çekildiğinde, şu an için en çok merak edilen konulardan biri olan dünyanın ve ülkelerin nasıl görüneceği ve de Pandemi’ den en az ve en çok hasarı gören ülkelerin ortaya çıkmasıdır. Kimin, kimlerin bu değerlendirmeyi yapacaklarını bilemiyorum ama bu değerlendirmenin kıstasları hakkında herkes gibi bende yeterli bilgiye sahibim. Bu süreçte sağlık ön planda olmak üzere ülkeler en çok çevrebilim, üretim ve tedarik zinciri ve de doğal olarak ekonomik konularında yoğunlaştılar. Başta kamu sağlığı politikasının planlaması ve uygulanmasında başarılı olan ülkeler ekonomik konularda uyguladıkları teşvik programları ve çalışanlarına, halkına, büyük ve küçük ticari kuruluşlarına sağladıkları desteğin ışığında bu dönemin parlayan ülkeleri arasına girecekler. Şu an için tedarik zincirinin zayıflaması ve hatta bozulmuş olmasından ötürü ülkelerin üretim konusunda kendine yetebilir bir yol izlemeyi tercih ettikleri ve de yerli üretimde yoğunlaştıkları görüldü. Bizim bu konuda başarılı bir uygulama görüntüsü veremediğimiz gerçek. Bu konudaki en önde gelen unsur olan sağlık çalışmalarındaki başarının bu ülkelere büyük saygınlık sağlayacağı ve de bu bölge ve ülkeler ortaya çıktıktan sonra da tüm küresel üretim görüşünün ve tedarik zinciri yapısının bu çerçevede şekilleneceği tabii. ( Bunlar benim görüşüm değil. Dünyanın önde gelen 12 düşünürünün anlatımlarından derlenen bir paragraf. Konuya yaptığım ilaveler Bold karakterle belirginleştirilmiştir.)
İnşallah KÇÖ’ nün uzatılmaması ülkemiz çalışma dünyası temsilcilerinin ifade ettiği gibi yeni bir işsizlik patlamasına neden olmaz ve de temenni ediyorum ki, KÇÖ uygulamasının süresinin uzatılmasını Cumhurbaşkanımız, hükumetimiz, bir kez daha değerlendirirler. Zor durum. Allah devlete de çalışanlarımıza da kolaylık versin.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)