İNSAN FAKTÖRÜ / FİZYOLOJİ
Merhaba,
Bir önceki yazımda normlar alt konusu ile başlamış olduğumuz insan faktörü kavramını işlemeye bu yazı da fizyoloji ile devam edeceğiz,bununla birlikte ve müsaadenizle geçen yazımda alıntı yaptığım Hürriyet yazarı Sayın İsmet BERKAN’ın yazısının 2. Bölümünü de yer vermek istiyorum, böylece meslektaşların kendi mensuplarını nasıl etkileyebildiklerini ve normların baskısına rağmen doğru bildiğimizi yapmanın neler kazandırabileceğini teyit edelim.
“ …..Çok basitçe anlatacak olursak, kendi vücudumuzdan tutun da etrafımızda gördüklerimize kadar bu evrendeki her şey atomlardan oluşuyor.
Nasıl oluyor da o atomlar yanyana geliyor, maddeyi yaratıyor, işte bunu arayan bilime kimya deniyor.
İlk olarak 1912 yılında bir Alman fizikçi olan Laue’nin gözlediği moleküller, yani birkaç atomun bir araya gelerek oluşturduğu maddeler üzerine koca bir model geliştirdi zaman içinde fizikçi ve kimyacılar.
Burada meselenin özü kristallerdi. Moleküller aralarında boşluk kalmayacak biçimde bir araya geliyordu. Yerlerdeki kare şeklindeki yer döşemelerini veya bir satranç tahtasını ele alın. Her bir kare, dörtlü bir simetriyi temsil eder.
Veya eşkenar üçgenleri düşünün. Üçlü simetridir bu da. Ve üçgenlerin bir araya gelmesiyle oluşan şekiller sonsuza kadar tekrar edebilir.
Ama asla beşgen olmazdı bu. Daha doğrusu 1982 yılının Nisan ayının bir sabah vaktine kadar öyle düşünülürdü. Altıgen olurdu ama beşgen asla. Çünkü beşgenler yan yana geldiklerinde aralarında boşluklar olurdu ve oluşan biçim kendini tekrar edemezdi.
Fakat 1982’de bir yıllığına ABD’de çalışmakta olan İsrailli kimyacı Dan Shechtman o nisan sabahı elektron mikroskobunda alüminyum oksit ve magneyyumoksitlere bakarken gözlerine inanamadı, çünkü gördüğü şekil beşli simetriydi, beşli ve onlu simetri daha doğrusu.
Bu buluşunu paylaştığı meslektaşları onunla iki yıl alay ettiler, aralarına almadılar. Çünkü taa 1912’de oluşmuş model beşli simetriyi yasaklıyordu.
Nihayet buluşunu kanıtladı Shechtman, makalesini yayınlayabildi. Ve 30 yıl kadar zaman geçtikten sonra da Nobel’ini aldı, kimyada kuralları altüst etmiş, bilinen modele karşı çıkmış, bir tabuyu yıkmıştı…….”
Şimdi fizyoloji ile devam edebiliriz…
İnsan Fizyolojisi nüanslar olmakla beraber temel de aynı özellikleri göstermektedir,
Hastalıklar ve sair nedenler ile kulağımız az duyuyor olabilir ,miyop olabiliriz veya fiziki engelimiz bulunabilir bununla birlikte Hepimizin kan dolaşımı,görmesi,duyması , denge sistemi vd aynı özellikleri gösteririr.
İnsan vücudu denen müthiş makinenin çalışma özellikleri halen tam çözülmüş değildir.
Bu özellikleri ne kadar iyi bilirsek ve uçak bakımına, pilotaja ve havacılığın diğer alanlarına etkisini ne kadar iyi anlarsak o ölçüde kazaları azaltabiliriz.
İlk örnek olarak görme kabiliyetimizi ele alalım, nasıl görürüz ? cisimlere çarpan foton parçacıklarının yansıması ile gözümüzün rodlar bölümünde siyah beyaz ve konlar bölümünde renkli görüntülerin oluşumu başlar.
Işık az ise sadece siyah beyaz ışık yeterli ise renkleri de görürürüz,peki hiç ışık yoksa ?
Hiç ışık yoksa hiçbirşey göremeyiz…. evet göremeyiz.
İşte.. insan faktörü, adımız , ünvanımız , cinsiyetimiz hiçbirşey fark etmez ; az ışık: siyah beyaz flu görüntü ,iyi ışık: renkli net görüntü , ışık yok: görüntü yok.
Bu konu havacılığı nasıl etkiler ?
Mesela , Uçak bakımı yapılan hangarda aydınlatma iyi değilse görmesi zayıflayan teknisyen için hata potansiyeli demektir.
Bir başka örnek , yetişkin bir insanda ortalama 6 litre kan bulunur,kalp tarafından vücutta dolaşımı saglanan kanımızı bilinçli olarak kontrol edemeyiz…
İsterseniz kalbinize “işaret parmağıma kan gönderme “ deyin bakalım sizi dinleyecek mi ?
Hayır kalbimiz bizi dinlemez , parmagımıza kan göndermeye devam eder.
İnsan hayatı insanın kendi aklına emanet edilemeyecek kadar kıymetli olduğundan bizi yaratan, hayati özellikleri bizim irademize bırakmamıştır.
Soguk bir ortamda yarım saat kadar beklediğinizde parmak uçlarınızın hassasiyetinin azaldığını hissedersiniz , ne olmuştur da parmak uçlarınızın hassasiyeti azalmıştır?
Bizi dinlemeyip parmak uçlarına kan gönderen kalp ,soguk hava şartlarında hayatımızı korumak için parmak uçlarından başlayarak kanı çeker ve iç organlarda toplar böylece vücut sıcaklığını muhafaza ederek hayatımızı korur.
Bu konudan havacılık için çıkarılacak ders var mı ? vardır hemde çok….
Çalışma ortamı yeterli şekilde ısıtılmayan çalışanın el melekesi zayıflar , hatalı iş için potansiyel oluşur.
“n” sayıda örnek yazmak mümkün …
Yazıyı uzatmamak için bu kadarıyla yetinip insan faktörlerine dikkat diyorum…
Kendimiz, ekip arkadaşımız , personelimiz vb için ; uykusuzluk,alkol , kronik yorgunluk gibi insan faktörlerine dikkat edip , hata ve dolayısıyla kaza ihtimalini artırabilecek durumlardan kaçınmamız son derece önemlidir.
İnsan faktörleri konusunda, çalışana,işverene,imalatçıya… ve sivil havacılık otoritelerine düşen görevler var her paydaşın kendi alanında dikkati uçuş emniyet zincirini sağlamlaştıracaktır.
Kazasız günler temennilerimle…
Saygılarımla.
Erdal GÜLMEZ
Yorumlar