06 Mart 2019, Çarşamba
Servet BAŞOL
Servet BAŞOL [email protected]

Kadın..!



Evren bizimle işaretler ve semboller aracılığıyla konuşuyor.!

Tekrarlanan bir sayı, bir şans karşılaşması ya da gittiğiniz her yerde aynı grafiti görmeniz gibi. Mesajı duymanın ilk adımı, bunun doğru olduğuna inanmaktır…
Dinlerin ilk çıktığı yer olan Hindistan’da, Yılan veya Naga (çok büyük bir yılan şeklinde bir tanrı için Sanskritçe ve Pali kelimesi) “kundalini gücü”, bir insanın içinde ilmek (düğüm) ve uyuyan kozmik enerji anlamına gelir. Antik zamanlardan beri, Naga yeraltı ya da “patal” hükümdarı olan yılana tapanların kültünü temsil ediyordu. Yılanın sembolik öneminin büyük olduğuna inanılıyordu. Hem eril “Naga” hem de dişi “Nagin” olarak geniş çapta kullanılır. Özel naga tapınaklarında yılanlar diğer tanrılarla aynı şekilde düzenli tutulur, beslenir ve ibadet edilir.

Eski Mısır tıbbı uygulayıcıları, yılanlarını sihirli sağlık törenlerinde korunma sembolü olarak kullanırlardı.

Antik Yunan dininde ve mitolojisinde Asclepius, tıp ve şifa tanrısıydı. Kızları Hygieia (temizlik tanrıçası), Laso (hastalıktan kurtulma tanrıçası), Aceso (iyileşme sürecinin tanrıçası), Aglea (ihtişam ve süs tanrıçası) ve Panacea (evrensel çözüm tanrıçası) idiler.

Yılanların tıp ile mistik bir bağlantısı vardı ve yeniden doğuş ile bir ilişkileri var. Tarih boyunca Hermes ve tıp arasındaki bağlantı her zaman tartışmalı olmuştur.
Antioksidan zengini elmanın, sevgi sembolü olduğu sıklıkla unutulur. Akla ilk gelen birçok aşk sembolü ile beynimizin tozlu girintilerinde kayboluyor. Bununla birlikte, elmanın sevgi, cinsel istek ve bolluk açısından zengin bir sembolizm geçmişi vardır. Antik çağlardan popüler kültür elmalarla büyür.

Çin geleneğinde elma çiçeği hayranlık anlamına gelir. Kelt mitolojisi, bir yıl boyunca onu besleyen, elma alan fakat aynı zamanda ona masallar için dayanılmaz bir istek veren Conle hakkında bir hikaye içeriyor. Erken Yunan tarihinde, elma evlilik törenlerinin yanı sıra kurbanlıkta da öne çıktı. Yedinci yüzyılda mutlu bir çift bir elmayı evliliğinin bir sembolü olarak paylaşabilir ve verimli bir ilişki için umut verebilirdi.

Adem ve Havva'nın hikayesi, elmaya biraz kötü bir örnekti. Teknik olarak Tevrat, yasak meyvenin bir elma olduğunu bile söylemez - “elma” kelimesinin Latince tam karşılığı olan “malum”, meyve veya kötülük anlamına da gelmekte. Oysa çeviride günaha ve günahla ilişkilendirilen elma’ya haksızlık edilmektedir.
İskandinav mitolojisinde, tanrılar ve tanrıçalar düzenli olarak Idun'un bahçesinden hastalıkları, sakatlıkları ve yaşlanmayı önlemek için muhteşem altın elmalar yiyor ve sayısız yaştan itibaren güçlü, güzel ve genç kalıyorlardı.

Newton, bahçesindeki elmaların her zaman nasıl doğrudan yere düştüğünü gördükten sonra, birkaç yıl boyunca matematik üzerinde çalışarak yerçekimi kuvvetinin mesafenin ters karesi olarak azaldığını gösterdi.

Ama Newton'un ön bahçesindeki elma ağacından düşen bir elmadan ilham aldığına dair açık bir kanıt yok. Elimizde sadece “elma”nın “bilgeliği” temsil ettiğine olan inanç var.!

Diğer geleneklerde bilgeliği, neşeyi, doğurganlığı ve gençliği de ifade eder elma.

Bu gün çoğunuzun elinden düşürmediği “elma”, aslında içerisindeki bilgiyi temsil ediyor.

Bedensel güç sahibi erkeğin yanında zayıflığını bilen kadın, Yunan Mitolojisi'nde tıbbın ve sağlığın tanrısı ile Kızları Hygieia, Laso, Aceso, Aglea ve Panacea’nın temsil ettiği “yılan”dan bilgeliği, neşeyi, doğurganlığı, gençliği, gücü ve güzelliği temsil eden “elma”yı elbet alıp yiyecek ve asırlar boyu erkeklerle eşitlik için mücadele edecekti.

Erkekler ise kadını hep güç kullanarak ikinci plana atmaya uğraşmış olsa da, bilinen gerçek değişmeyecektir; Her güçlü erkeğin arkasında, ondan daha güçlü bir kadın vardır.!

1400 yıl önce, feminizm (kadının siyasal ve toplumsal haklar bakımından erkekle eşit olması gerektiğini öne süren ve bunu gerçekleştirmeye çalışan akım) daha kavramsal olarak yoktu.

Kadınlar kapılar arkasına kilitlenip, örtüler ardında saklanırlar mıydı sizce?

Aslında, Peygamber'in ilk eşinin, bizim bugün CEO dediğimiz konumda olduğu biliniyor.

O, kervanları diğer tüm tüccarların kervanlarının toplamından fazla olan başarılı bir tüccardı. Esasen başarılı bir ithalat-ihracat şirketini yönetiyordu.

Muhammed'i kendisiyle çalışmak için işe aldığında, onun dürüstlüğünden çok etkilendi ve sonunda ona evlenme teklifi etti.

Bugün, kaç kadın bir erkeğe evlenme teklifi yapacak kadar rahat olur, bilemiyorum.

Peki ya Muhammed'in ikinci eşi?

O da boş gezen biri değildi. Savaşa, devesi üstünde gitti ki bu, bugün bir kadının savaşa dört çeker askeri araç veya tankla katılması gibiydi.
Ya diğer kadınlar?

Erken döneme ait kayıtlar gösteriyor ki; kadınlar, İslami devrimde Peygamber'in etrafında yer almayı talep etmişler. Bir kadın, erkeklerden oluşan ordusunu savaşta idare edip bir isyanı bastırarak ünlü bir general olmuştu.

Erkekler ve kadınlar birbirleriyle özgürce bağlantılıydılar; hediyeleşirlerdi.

Bir kadının kendi kocasını seçmesi ve evlenme teklif etmesi gelenekti.

İşler yolunda gitmediğinde ise boşanmayı başlatması da.

Hatta kadınlar, yüksek sesle Peygamber ile tartışırdı.

Bana öyle geliyor ki köktendinciler, şimdiki İslam toplumunu 680 yılındakine çevirmek istiyorlar.

Bu, İleriye yönelik dev bir adım olabilir.!

https://www.youtube.com/watch?v=_J5bDhMP9lQ&index=19&t=5s&list=FLBAfUKzt5hb6diwMaaVpZQA

-I. Hatşepsut, Mısır’ın ilk kadın firavunudur ve M.Ö 1479-1458 yıllarında yaşamıştır.

-Wu Zetian, Çin tarihinin tek kadın hükümdarıdır. Çin işkencesini de o icat etmiştir.

-Amazon Kadınları. Tarihin ilk kadın savaşçı ırkından bahsettiği Herodot (M.Ö. 484- c.425), bu kabile hakkında muhtemelen sahte, ama yine de büyüleyici olan ayrıntılı bilgiler kaydeder. Ona göre Amazon kadınlarının mızrak, yay ve okla ustalaşan at binicileri olarak sunar.

-Tomris Hatun, Türklerin ilk kadın hükümdarıdır, Saka Türklerinin kraliçesidir.

-Hürrem Sultan, Ukrayna’dan İstanbul’a getirilerek saraya alınan Anastasia’dır. Devlet işlerinde etkin rol oynayarak Osmanlı İmparatorluğu’nda “Kadınlar saltanatı” denilen devri başlattığı kabul edilir.

-I. Katerina, Rusya'nın ilk kadın yöneticisidir. Marta Rabe, Litvanya'da yaşayan Alman asıllı bir köylü kızıdır. Marta, eğitimsiz ama fevkalade zeki bir kadındır. Petro ile evlenme kararı alırlar ve Petro ona albenili bir Ortodoks ismi I. Katerina koyar ve çamaşırcı güzelini "Çariçe" yapar.

-Rahibe Teresa, Kalküta´da sadece kendi elleri ile 1000 kişiyi kurtaran biri olarak adını tarihe yazdırmayı başarmıştır.

-Emily Murphy, Kanada’nın ilk kadın yargıcı. Kadınların insan olarak sayılmadığı hükmünü içeren kanunun değiştirilmesini sağladı.

-Marie Curie veya doğum ismiyle Maria Salomea Skłodowska, Polonya asıllı kimyager ve fizikçi. Sonradan Fransız vatandaşlığına geçmiştir. Radyoaktivite üzerine yaptığı çalışmalarla iki farklı alanda Nobel Ödülü kazandı.

-Benazir Botto, Pakistan tarihinin ilk kadın başbakanıdır. Oxford’da hukuk eğitimi almış olan Butto, 2 kez Pakistan’da başbakanlık yapmıştır.

-İndira Gandhi, Hindistan tarihinin tek kadın başbakanıdır. İngiliz sömürgeciliğine karşı mücadelesi ile ünlüdür.

-Margaret Thatcher, ‘Demir Leydi’ lakaplı İngiltere’nin ilk kadın başbakanıdır.

-Tansu Penbe Çiller, Türk ekonomist, akademisyen, siyasetçi ve Türkiye Cumhuriyeti tarihindeki ilk ve tek kadın Başbakanıdır.

-Angela Dorothea Merkel, Almanya’nın en genç, ilk Doğu Almanyalı ve ilk kadın başbakanıdır.

Sanmayın ki bizim havacı kadınlarımızı unuttum. Türk Kadın havacılar ile ilgili yazımı iki sene önce yazmıştım. 1710-Minare İşçisi. Bu kısa yoldan okuyabilirsiniz.
İster dini, ister kültürel olsun, aynı gezegende, aynı topraklarda, birlikte yaşamaktayız.

Bazen ne birlikte, ne de onlarsız yaşamın zor olduğunu görürüz.

Ne güzel anlatmış Cemal Süreyya;
Bir kadını ortadan ikiye böl…
yarısı annedir,
yarısı çocuk,
yarısı sevgili
yarısı aşk
duyanlar bunu bilmez,
görenler anlamaz bunu!
yarısı rivayettir,
yarısı gece.
8 Mart Dünya kadınlar günü kutlu olsun.

www.servetbasol.com
 

Kadın..!

Yorumlar

Bu haber için henüz yorum gönderilmedi.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000