Gönül istiyor ki benim gibi kötü uygulamaları zemmedenler iyi yapılanları da övsün. İçimden gelen bu. Ve de içimden gelen bu sesi dinleyip Türk Hava Yollarında “Kaptan Pilot Seçim Kurulu” organizasyonu ile ilgili müspet görüşlerimi öncelikle belirtmek isterim.
Evet, her kuruluşta çalışanların bir üst göreve yükselmesi için gerekli olan şartlar yönetmeliklerde belirtilmiştir. Tabii ki pilotların kaptanlığa geçişleri için de aynı husus geçerli. Ancak şurası mutlak ki görevin özellikleri dikkate alındığı takdirde kitapta ve yönetmeliklerde belirtilen hususlar dışında değerlendirilmesi gereken, görevi direk etkileyecek başka önemli hususlarında varlığı açıktır. Ve de bu değerlendirmenin, tarafsız, mesleği çok iyi bilen deneyimli kişiler tarafından hiçbir yan etkinin tesirinde kalınmaksızın yapılması tabii ki en doğru sistem olacaktır. Ve de öyledir. Dolayısı ile “Kaptan Pilot Seçim Kurulunun” bu görevi yapmak üzere çalışmalara başlaması kararı yerinde bir tercihtir.
Türk Hava Yolları bir yayınında şirkette 5643 pilotun görev yaptığını söylüyor. Hepimiz bu pilotlarımızın en üst seviyede mesleki bilgiye sahip olduklarına inanıyoruz. Konunun esasına girmeden önce başarılı pilotların yönetmeliklerde belirtilen teknik yetenekleri bir tarafa, önce onların ortak özelliklerine bir bakalım. Liderlik, yaratıcı ve matematiksel düşünme, durumsal farkındalık, özgüven, sorumluluk almak, açık iletişim becerisini saymak gerek. Bunlara ilaveten alçakgönüllülük ( bu maddenin ortak özellik olarak kabulünden Çetin Özbey olarak zaman zaman kuşkuya düşmekteyim ) baskı altında sakin hareket edebilmek, üstün iletişim kurma ve ekibin bir parçası olarak hareket edebilme yeteneklerinin de ilk planda değerlendirilmesi şart.
BU DENLİ DONANIMLI VE EĞİTİMLİ OLAN PİLOT PERSONELİN KAPTAN PİLOT SEÇİM KURULUNA KARŞI ÇIKMASI NEDENDİR?
Evet, Kaptan Pilot Seçim Kurulu haberini okuyunca buna gelen yorumlara da bakma ihtiyacı hissettim. Tabii ki yorumlar tüm zümrenin görüşünü aksettirmiyor. Ancak aramızda görüşünü belirtmekten şu veya bu nedenle çekinen hatırı sayılır miktarda insan var
İYİ DE BU KURULUN ÜYELERİNİ KİMLER SEÇECEK? TALPA OLABİLİR Mİ ( ? )Peki, Pilotlar kadar geniş perspektifi olan insanlar, bu doğruya nasıl hayır der ki? Derler ve onlar da haklıdır. Her ne kadar pilotlar kadar bilgiye sahip olmasam da uygulamanın doğru olduğunu söyleyen ben bile aynı şeyi. İfade ediyorum. Hayır diyorum. Yakın geçmişte yaşananlara bakarsanız bu normal değil mi? Çalışanlar o kadar bölündü ki? Bu uygulamaya bile kuşku ile yaklaşan çalışanlara da sonsuz hak vermemek elde değil. Çalışanların yönetime olan güveni o kadar yıprandı ki, yönetimin iyi niyetine inanmakta zorluk çekiyorlar ( uz ). Bir adım öte Sn. Aycı ve Bilal Beye, zihinlerde tükenmiş, bitmiş olan bu yöneticilere güvenilmiyor, inanılmıyor. Maalesef sendikaya da tabii. Geçtiğimiz hafta Sendikanın işverene hitaben yayınladığı seslenişe de çalışanların yaklaşımı aynıydı. Güvenmeyenler, inanmayanların elinde kendilerinin haklılığını ortaya koyan birçok Argüman var. Evet, söz konusu. Kurul torpili ortadan kaldıracak. İyi de söz konusu kurulun üyelerini kim seçecek? Çalışanların aklına takılan bir konu da bu. Bununla demokratik uygulama ve tarafsız bir seçim sözünü yan yana koymak zor iş.
Aycı bey göreve başladığı ilk günlerde personele bir duyuru ise seslenmişti.. Herkesi bilmem ama ben çok ümitlenmiş hatta bunu bir yazımda da belirterek, salt Aycı beye salt siyasi görüşünden ötürü karşı çıkanlara “ bekleyip görelim seslenişinde söylediklerini yapmaz ise o zaman karşı hep birlikte karşı çıkarız” dediğimi hatırlıyorum. Yaşamda hiçbir zaman bir başkasına tüm benliğinle güvenmemek gerekmiş. Karşımızdaki insanın bizlere tüm benliğini göstermemiş olduğunu da düşünmek şart diyor özlü bir söz. İhtiyatsız davranmışım. Söylendiği üzere güven aynen bir ayna gibi. Bir kez çatlamaya görsün. Hep çizik gösterecektir. Evet, sonrası boş. Kabul etmek gerek ki her zaman güvensizlik göstermek, her zaman güvenmek kadar büyük bir yanlışlık. Özdeyişlerde de bu belirtiliyor. Ancak bu durumda ve bu denli yaşanmıştan sonra hiç kimse çalışanlara bu yöneticilere yeniden güvenin diyemez.
Evet, üzücüdür. Doğru bir iş yapacaksınız ama bunu insanlar kabullenmeyecek ve altında başka şeyler arayacaklar. Ama söz konusu iki yöneticinin de bu durumdan üzüntü duyacaklarını / duyacaklarını zannetmiyorum. Bu duygunun hissedilebilmesi için THY insanlarını sevmek bir tarafa öncelikle onlara saygı duymak gerekir. Ve de sevgi ve saygı lafla gösterilmez. Tepedeki iki yöneticinin bu duygudan yoksun olduklarını çeşitli uygulamalar yeterince ortaya koymuş değil mi? Bu tabii ki benim şahsi düşüncem. Katılmayabilirsiniz.
“ Kaptan Pilot Seçim Kurulu ( Çalışması normal şartlarda ) doğru bir uygulamadır. Bu kurulun üyelerinin seçiminde iki tepe yöneticinin tabii söz hakları uygulamanın şüphe ile karşılanmasının nedenidir. Ve bu kurulda yapılacak olan değerlendirmelerin tarafsız bir şekilde yürütülemeyeceği intibaını uyandırmaktadır. Bu güne kadar THY yönetiminin üzerine düşen en büyük gölgelerden biri gerek işe alımlarda ve gerekse tayin ve terfilerde ve işten çıkartmalarda kişilerin değerlendirme kıstaslarının belirlenme şekli olduğu hususunda çoğunluk hemfikirdir.
Yazmasına ben yazdım ama THY’ de demokratik uygulama ve tarafsız seçim sözü bu beylerle bağdaşmıyor. Amaç bu olsa, bu çalışmanın alt yapısını dolduracak ve insanları bu konudaki samimiyetlerine inandıracak o kadar çok fırsat vardı ki. Güvensizlik başladığı andan itibaren samimiyet ve iyi niyet olay yerini terk eder derler ya işte o hesap.
Akıllı Zeki Ve Hazır Cevap Olmak ( * )
Akıl yalanla gerçeği, doğru ile yanlışı ayırabilme, bir konuda düşünce yürütebilme ve görüş bildirme yeteneği olarak tarif edilebilir. İnsan olgunlaştıkça aklı gelişir. Zekâ ise bir olayı önce anlama, ilişkileri kavrama, yargılama ve açıklayarak çözme yeteneği olup kişilerin zekâ seviyelerinin ölçülmesi mümkün.
Kimde hangisinden ne kadar var? İşte bunun içinden çıkılması mümkün değil. Ama bu insanların muhataplarına verdikleri cevaplarında yalnız hazır cevap olmaları ile de ifade edebilmek zor. Zira adı geçen tüm insanların akıl ve zekâ oluşumlarını da gösteren birçok örnek var yaşamlarında. Acaba şöyle ifade edilebilir mi? Akıl ve zekâ olguları gelişmiş olan insanların aynı zamanda hazırcevap oluyorlar. İşte örnekleri
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK: Cumhuriyet'in ilânından sonra İstanbul'da bir resmikabul düzenlenir Tüm dünya ülkelerinin elçileri ve ataşeleri de davet edilir. Davet güzel bir şekilde devam etmektedir fakat İngiliz Ataşesi olan Binbaşının bakışları Mustafa Kemal'in gözünden kaçmaz. Bütün davet boyunca kendisine dik dik bakmıştır ve bakmaya devam etmektedir. Ne olduğunu öğrenmek için yaverini gönderir, Dönüşte yaver Mustafa Kemal'e şöyle der “ Paşam kendisine neden size ters bir tavır takındığını sordum, o da bana “Mustafa Kemal'in Çanakkale'de babasını öldürdüğünü söyledi. Bunun üzerine Mustafa Kemal şöyle der: “Git Binbaşıya sor bakalım. Babasının Çanakkale’de ne işi varmış”
MEHMET AKİF ERSOY: Bir toplantı esnasında M. Akif Ersoy’u eskiden yaptığı baytarlık mesleğini vurgulayarak küçük düşürmeye çalışan gazeteci “ efendim herhalde eskiden baytardınız? Sualini yöneltir. Ersoy’un eski mesleğini inkâr edecek hali yoktur tabii ki. Ama cevabı yalnız evet şeklinde değildir. Gazetecinin amacını anlayan Ersoy’un cevabı “ Evet. Hayırdır, bir yeriniz mi ağrıyor yoksa “ şeklinde olur.
MÜSLİM GÜRSES: Hakan Taşıyan sahnelere ilk çıktığında "Arabeskin yeni peygamberi benim" diye bir açıklama yapar. Basın mensupları Müslüm Gürses'e de bu açıklama hakkında ne düşündüğünü sorarlar. Gürses’in cevabı “ Ben öyle bir peygamber gönderdiğimi hatırlamıyorum ”şeklindeydi
ORHAN BORAN: 30-40 sene kadar önce, Orhan Boran Stand-up Show yapmaktadır. Tam ortasında bir seyirci protokolden kalkar sağa sola çarpa çarpa gürültüyle kapıya yönelir. Rahmetli Orhan Boran mikrofondan sorar: Tuvaleti mi arıyordunuz beyefendi? Cevap, evet... Kapıdan çıkın, sağdaki ilk kapıda "gentlemen" yazıyor. Aldırmayın, girin
NAPOLYON BONAPART: Malum Napolyon’un bir sözü vardır” Para, Para, Para “İspanya Kıralı Napolyon’u küçük görmektedir. Toplulukta onu küçük düşürmek için “Siz para için savaşıyorsunuz biz ise şerefimiz için savaşıyoruz “ sözünü sarf eder. Napolyon’un krala verdiği cevap bu denli uzun zaman geçtikten sonra bile Fransa’da halen konuşulmaktadır. Cevap: Doğrudur, “ Herkes kendisinde olmayan şeyler için savaşır.
İSMAİL DÜMBÜLLÜ: Mizah tarihinin en güzel ayarlarından birini veren İsmail Dümbüllü sahnede iken seyircilerden birisi sahneye bir hıyar atar. Dümbüllü, eğilir hıyarı yerden alır ve seyircilere seslenir. "Biri kimliğini düşürmüş. Buyursun alsın.".
İSİMSİZ: 19. asrın sonlarında bir törende Osmanlı Elçisini aralarında görmekten memnun olmayan Fransız valisi; elçiye: “sen kendini kanuni zamanında mı zannediyorsun ki, gelip aramıza oturdun” deyince Osmanlı elçisi şöyle demiş: “Kanuni zamanında olmadığına şükret. Yoksa buraya değil, senin oturduğun yere otururdum.”
(*) Derleme.
Yorumlar Tüm Yorumlar (38)