Evet; aşağıdaki paragrafta yer alan sözü söyleyen insan MS 135’ de ölmüş. Bu da gösteriyor ki karakter olarak bize benzeyen insanlar o zamanlarda da varmış. O günden bu güne kaç sene geçmiş hesaplayamadım. Peki bu söz bu kadar sene sonra nasıl oluyor da unutulmamış ve halen ders verici bir argüman olarak kullanılıyor. Biz insanların, o gün bu gün yaptığımız kötülükler sonucu yaşananların görülmesi bu sözü bu güne dek yaşatmış.
Onu titreyen bacaklarımızın üzerinde durmaya çalışırken yaşayacağız. Hele hele kuvvetli ve kudretli dönemimizde başkalarına kötülüğümüz dokunmuş, insanları haksız yere yıpratmış, ekmekleri ile oynamış ve de aileleri perişan etmişsek Epiktetos’un aşağıdaki sözünü ne denli doğru olduğunu ve de bunları yaşamanın bizim açımızdan kaçınılmaz olduğunu anlayacağız.
“Kader eninde sonunda şöyle veya böyle günahlarımızın bedelini önümüze koyacaktır. Ve de korktuğumuz başımıza gelecek ve de güçlüyken hiç aklımıza gelemeyen hiç düşünmediğimiz bir husus kafamıza dank edecek. “ Zaman içinde herkes günahlarının bedelini ödeyecek ve ektiğimizi biçeceğiz.”. Bunu bilen insanlar olarak kimseye kızmaya, gücenmeye hatta kimseden nefret etmeye hakkımız olmayacak. Ve de artık yaşamda karşılaştığımız / karşılaşacağımız aksiliklere şaşırmayacak ve önümüze çıkan tüm maddi-manevi engellerin kendi günahlarımızdan başka bir şey olmadığını zor olsa da anlayacağız. Tabii ki iş işten geçmiş olacak.” Evet; bunlar maalesef bizim bu noktadan sonraki yaşam gerçeklerimiz ve de bu günahları işleyen birileri olarak hak ettiklerimizdir.
Okumuşsunuzdur mutlak. Sümer’de sosyal adaleti koruyan Tanrıça Nanşe, senede bir kere olmak üzere insanları iyi ve kötü hareketlerinden dolayı yargılar, iyileri affeder ve kötüleri cezalandırırmış. O zamanki inanış böyleymiş. . Bu inanış, İslamiyet’te Berat Kandili olarak devam etmektedir (Şaban Ayının on beşi- 19-20 Nisan 2019 ). Eğer insanlar yaşarken her sene yargılanacaklarını ve taltif edileceklerini ve bu dünyada cezalandırılacaklarına emin olsalar yaşam farklı olurdu. Geleceğimizi karartan geçmişimizin gölgesidir sözü çok doğru değil mi?
Tecrübe Konuşuyor. Bir Dönem Tedavüldeki En İyi Danışman Bendim
Bu ara danışmanlık denen müesseseye inanılmaz takıldım. Nedeni her gün bir yenisini okuduğumuz dinlediğimiz “konuşma gaf’ları” Tabii ki her insan önce kendi danışmanı olmalıdır. Ama ilgi sahası normal insanların erişemeyeceği kadar, sorumluluğu bir o kadar fazla olan makamların ve üst seviyedeki tüm yöneticilerin her şeyi bilmeleri tabii ki mümkün değil. Hangi iş yeri olursa olsun, tepedekilerin kaliteli bir danışmanlık hizmeti alması kanaatimce şart. Evet; bu arada siyasilerin yaptığı gaflar nedense hiç unutulmuyor. Zaten Google amca isim isim bunları önünüze koyuyor. Görevi terk etseler, hatta terki hayat etmiş olsalar bile. Arama motorlarına girin bakın, eski devlet adamlarının, eski bürokratların, çok daha az, ender rastlanmakla birlikte iş adamlarının konuşmalarında kırdıkları potları okuyun. Devlet büyüklerimizin kaçar danışmanı var. Bilemiyorum. Konuşmalarında yaptıkları her gaf için kadrodan bir danışman eksiltseler mevcudu süratle eritmiş ve hatta kısa sürede sıfırlamış olacakları garanti. Bu konuşmaları hazırlayan veya patronunun yapacağı konuşmaları önce gözden geçirmeyen bu usta danışmanların tümüne en derin saygılarımı sunuyorum.
Buyurun size konu ile ilintili bir fabl. Bir Tavşan önüne bir daktilo almış, tak tuk tak tuk bir şeyler yazıyor. Oradan geçen bir Tilki: Tavşana ne yazdığını sorar. . Doktora tezimi yazıyorum cevabına bir anlam veremez. Ama yine de Tavşanın çalışmasını beğenen tilki bu kez tezin konusunu öğrenmek ister. Aldığı cevaba şaşırır.. Tezim tavşanların tilkileri nasıl yedikleri hakkında. Danışmanımla birlikte bu gün bitireceğiz tezimi. Tilki güler, Olur mu öyle şey diye mırıldanır. Tavşan bir tilkiyi nasıl yer ki? Tavşan tilkiyi tezinin doğruluğunu ispat etmek için yuvasına davet eder. Beraberce girerler mağaraya. Ve biraz sonra tavşan yuvasından yalnız çıkar ve tekrar daktilosunun başına oturup yazmaya başlar. O sırada oradan geçen bir kurtta meraklanır ve tavşana ne yazdığını sorar. Tavşan tilki ile yaptığı konuşmayı kurtla da yapar. Kurt bunu yayınlamayı düşünmüyorsun herhalde diye sorar. Ve o da merak ettiği bu tez çalışmasını görmek için tavşanla birlikte mağaraya girer. Kısa bir süre sonra tavşan yine mağaran yalnız çıkar ve daktilosunun başına geçer. Tavşanın mağarasını merak ettiniz tabii ki. İçine girince bir köşede tilkinin, diğer köşede ise kurt’un kemiklerinin durduğunu göreceksiniz. Karşı köşede ise tavşanın doktora danışmanı aslan kürdanla dişlerini temizliyor. Evet; iyi bir danışman işini yapıp karnını doyururken tilki gibi zeki, kurt gibi yırtıcı yaradılışları tavşan gibi zayıf bir canlıya oyuncak edebilir. Başka bir deyişle danışman insanı vezir de eder, rezil de.
Kendimi methetmeyi sevmem ama ben, Çetin Özbey bu güne kadar iş yaşamında görülmüş ve görülecek olan en iyi danışmanım. En iyisi ve dolayısı ile de tabii ki en başarılısı. İki firmada kurumların tepelerine danışmanlık hizmeti verdim kısa sürelerle. Belki inanmayacaksınız ama sıfır hata ile çalıştım. Her insan hata yapar ama bu görevimde hiç bir yanlışlığım olmadı. Hizmet verdiğim üst yöneticiyi hiç zor durumda bırakmadım ve de önerilerimle veya kendilerine sunduğum bilgiler ile onları dik yokuşlarda hiç tıknefes etmedim. Kimseyi onlara güldürmedim.
Tabii ki şimdi bunu okuyanlar bu işi nasıl becerdiğimi merak ediyorlardır. Evet; bu beceriyi gösterdim zira danışmanlığını yaptığım kimseler bana görevim süresince hiç bir şey danışmadılar. Dolayısı ile hata yapmama da izin vermediler. Ne dersiniz kendilerini mi düşündüler, acaba?
Doğru Yönetim
Yazımla ilgili yaptığım duyuruda İsmail Orhan Sönmez’in Hiperling yayınları tarafından çıkartılan DOĞRU YÖNETİM isimli kitabını okumanızı önermiştim. Eğer bulunduğunuz görevde yükselmeyi, yönetici olmayı hedefliyorsanız bu kitabı okuyunuz. Ben zaten yöneticiyim demeyin. Sizde okuyun. Eminim ki çok çok faydalanacaksınız. Hem kendiniz hem de çalışanlarınız.
İsterseniz bu kitabın içinden aldığım, Yönetici ( Kitapta Lider olarak geçiyor) türlerine bir göz atın. Hepsi hepsi 8 tür belirlemiş sn. yazar. Bu yönetici türlerinin altında ise “ Kötü Liderlik Davranışlarının Kurumu Hangi Boyutlarda Etkilediğini “anlatan 6 madde var.Hele bir bakın. Saygıdeğer yöneticileriniz bu sekin türün birine veya bir kaçına uyuyor mu? Ve de bunların mevcudiyeti kurumunuzu yine ağıda belirtilen şekillerde etkiliyor mu?
İsmail Orhan Sönmez Bey CV’ sinden gördüğüm üzere sektörümüzle ilgili biri değil. Eğer olsaydı? Eğer sektörümüz mensubu olsalardı eminim ki bu yönetici türlerine bir takım ilaveler daha yaparlardı.
SAMİMİYETSİZ LİDERLER: Çalışma arkadaşlarının arkasından iş çevirirler. Her çalışanına farklı konuşur, adamına göre muamele eder. Çalışanlarının arkasında durmaz, bilgiyi çarpıtır, saklar, problemlerde kendi paçasını kurtarmak için çalışanlarını suçlar, güven vermezler.
DESPOTİK LİDERLER: Otoriterdirler, çalışanlara kişisel olarak hakaret ederler, yaklaşılmazdırlar, düşünmeden acımasızca hareket ederler.
SÖMÜRÜCÜ LİDERLER: Çalışanların üzerinde baskı kurarlar. Çalışanları tehdit eder ve korkuturlar. Çalışanlarına sürekli ücret ve mevki vaatleri verirler.
SINIRLAYICI LİDERLER: Zorlayıcı hedefler verir, çok katı kurallar koyarlar. Çalışanlarının ufak hatalarını tolere etmezler, onlara hareket alanı tanımaz ve onları yetkilendirmezler.
BAŞARISIZ LİDERLER: Günlük işlerin arasında boğulurlar yanlış personele yanlış yetkiler verirler.
AKTİF KAÇINIMCI LİDERLER: Sorunları çözeceğine çalışanlarla birlikte oturup şikâyet ederler, çalışanlardan onay ve destek ararlar.
PASİF KAÇINIMCI LİDERLER: Sebatkâr değildir, güvenilmezdir, bu gün başladığı işten yarın vazgeçer, sorumluluk taşımaz, hep başkalarına atar, süreksizdir, özgün ve ikna edici değildir. Sonuç odaklı değildir, işi geveler.
BOŞVERMECİ LİDERLER: Yetersiz iletişim kurarlar, hedef koyamazlar, yönlendirmezler, hesap da sormazlar, ilgilenmezler ve motive de etmezler.
PEKİ, KÖTÜ LİDERLİK DAVRANIŞLARI BİR KURUMU HANGİ BOYUTLARDA ETKİLER.
ÇALIŞAN / DUYGUSAL: çalışanlar önce kendi ekiplerine inancını kaybeder, sonra şirkete olan güvenleri sarsılır, demotivasyon ve işe gelmede isteksizlik başlar.
ÇALIŞAN TAVIR VE DAVRANIŞLAR. İşe bağlılık azalır, devamsızlıklar artar, rapor almalar sıklaşır,işten ayrılmalar artar, Çalışanların öz saygıları, mutlulukları azalır- özel yaşam dengeleri bozulur ve iş stresi artar.
ÇALIŞAN PERFORMANS: Performans düşer, inisiyatif alma isteği azalır, proaktif olmaktan vazgeçilir.
ÇALIŞAN BİLGİ BECERİ; Gelişim ve öğrenme isteği ortadan kalkar, kişiler gelişimlerine odaklanmak için gerekli motivasyonu kaybeder.
ÇALIŞMA KOŞULLARI:: Kurum; mutsuz ve negatif insanların olduğu bir şirket görünümüne bürünür, İletişimsizlik, çatışma, dedikodu ve yıkıcı rekabet artar.
KURUMSAL SONUÇLAR: Verimlilik ve kurumsal performans düşer. Marka zarar görür, personel devir hızı maliyetleri yükselir devamsızlık maliyetleri tavan yapar.
Çalıştığınız kurum yöneticilerinde eğer bu bulgulara rastlıyorsanız Allah size kolaylık versin. Yönetimle, yönetmekle ilgili çok şeyi bu kitapta bulmanız mümkün.
Yorumlar Tüm Yorumlar (22)