Bir yöneticinin takımı, tüm astlarını yönetebilmesi için her konuda onlardan daha iyi ve her açıdan onlardan daha kuvvetli (?) olması şart. Bu iyilik, astlara göre daha kuvvetli olma konusu kesinlikle sahip olunan unvanlarla ilgili değil. İnsanları yönetmek başka yönettiğini zannetmek ise çok daha başkadır. Ast daha iyiyse ve de siyaseten amirinden daha kuvvetliyse o birimi ast yönetir, üst düzey yönetici sadece imza atar. Bütün süreçlere, bütün kararları aslında ast verir. Abu tür akıllı astlarla çalışan üst ise etkinliğin kendisinde olduğunu düşünecektir.
Daha gençtim. THY’ de Özer Ekinci isimli bir müdürümüz vardı. Rahmetli. Bir gün öğleden sonra kendisinden izin istemiştim. Hayrola diye sordu. Önemli bir şey yok, gidip evin salonuna iki berjer koltuk ve bir fiskos sehpası alacağım dedim. Önce şaşırdı. Sonra gülmeğe başladı. Anlamadım. Yani sen şimdi gidip evinizin salonuna bir takımı alacaksın öyle mi diye devam etti gülerek konuşmasına. 40 yıllık evliyim ben böyle bir şey yapamadım. Bravo sana diyerek beni onore edici birkaç söz söyledi. Dalga geçtiği ortadaydı. Konuşurken sanki beni sorgulamayı da sürdürüyordu. Sen eşinin hangi renlerden hoşlandığını tabii ki biliyorsundur. Falan yerde gezinirken belki sana bir örnek bile göstermiştir, bunlar gibi olsa iyi olur diye. Hadi sen hemen git ve eşinin de beğeneceği bir takımı al diyerek bu tür önemli görevler için her zaman izin vereceğini söyledi. Netice gittim hakikaten eşimin bana örnek olarak gösterdiği koltuklara baktım. Çok güzellerdi. Aralarında duran sehpa ile de çok uyumlulardı. Ama almadım onları. Hayli dolaştım. Belki iki, üç saat. Bir türlü beğenemedim. Neticeten örnek olarak gösterilen takımı alıp eve götürdüm. Ertesi gün Özer beye almadım, çok dolaştım beğendiğim bir şey bulamadım dedim. Yine güldü. Tabii ki inanmadı.
İşte içinde bulunduğumuz bu dönemde akla gelen ve de geçerli olan her konuda (?) daha kuvvetli olmalarına rağmen üstlerinin yönetim zafiyetini kendisine hiçbir şekilde hissettirmeyen astlar böyle hareket eder. Ne istediklerini zayıf olan üstlerine adeta damardan zerk eder ve ona istediklerini yaptırırlar. Pardon yaptırmazlar. Üstteki zat her zaman kendi uygun gördüğünü yapar (?) O da tesadüfen astlarının düşündükleri ile aynıdır (?) Uyum içinde çalışmak böyle olur. Yeni bir şirket mi kuruldu? O Şirketin YK Başkanı güçlü astlardan birisi olacaktır haliyle. 60.000 şişi istihdam eden şirkette o işe uygun başka biri yoktur. Bu yönetici THY’ deki asıl görevine ilaveten 6 şirkette Yönetim Kurulu üyeliği yapıyor. Şimdi ise yeni bir görev. Yönetim Kurulu Başkanlığı. Etti 7. Anlaşılan bu yöneticinin de bir günü 24 saat değil. Hatırlar mısınız Aycı beyinde bir günü 24 saat değildi. Bu işlere nasıl yetişirler anlamak mümkün değil. Falan üst bir göreve atama mı yapılacak. O da ast grubun tercihlerine uygun olarak yapılır vb. Ve de daha sonra bu ast grubun üyeleri üstlerinin önünde saygı ile eğilerek seçim ve tercihleri için onu kutlarlar.
Yöneticilerin zekâ yapısı karmaşık olayların teşhisi ve çözümlenme becerisini ifade eder. Kavramsak beceri, karar verme, problemleri görme, onları düzeltmek için fikir üretme ve en iyisini seçme yeteneğini içerir. Yöneticilerini
Yönetmeyi hedeflemiş olan astlar üstlerindeki zatın kavramsal becerilerini dağınık kılacak, birbirine katacak tutum ve davranışlar içinde hareket ederler. Karmaşık fikirleri kavramasına, zor problemlere cevaplar bulmasına, kasıtlı düşünce ve soyut akıl yürütme yoluyla farklı zorluklar için farklı çözümler düşünebilmesine bir şekilde engel olur, bunun önüne geçerler. Bu tarzda varlığını sürdüren bir üst yöneticinin otoritesi paralize olmuştur zaten. Var gibi yok tabiri bunlara çok uyuyor.
YÖNETİM KURULU BAŞKANI VE İCRA KURULU BAŞKANI AYRI KİMSELER Mİ OLMALI?
Kurumsal Yönetim ve Kredi Derecelendirme Anonim Şirketi (SAHA) bir yayınında şöyle diyor. Yönetim kurulu başkanı ile icra başkanının (CEO) farklı kişiler olması yönetim kurulunun varoluş amacı ile icra başkanının sorumlulukları arasında net bir betimleme getirirken bu iki merci arasında daha etkin bir dinamik oluşturuyor.
Bugünün doğru seçilmiş yönetim kurulu başkanları ile icra başkanları arasındaki bu simbiyotik (ortakyaşar) ilişki şirketlerinin güçlenmesinde baş rol oynuyor. Bir yandan kurumsal gücün tek bir elde toplanmasının yarattığı tehlikeler, öte yandan gittikçe daha karmaşık hale gelen bugünün iş hayatında sorumlulukların paylaşılma gereksinimi göz önüne alındığında bu iki mercinin rollerinin ayrıştırılması bariz faydalar sağlıyor.
Bir kere, şirketin günlük yönetim sorumluluklarından arındırılmış bir yönetim kurulu şirketin sağlığı açısından en önemli merci. Yönetim kurulu üyelerinin atanması gibi anahtar konularda kurulu kendi gündemiyle yönlendirebilecek ya da etkileyebilecek bir icra başkanı, aynı zamanda yönetim kurulu başkanı da olmamalı. Sadece farklı kişi olmayıp hatta atanma aşamasında bağımsızlık niteliği taşıyan bir yönetim kurulu başkanı yönetim kurulunu daha adil bir şekilde yönetecek ve hissedarlarının menfaatlerini daha etkin bir şekilde gözetecektir. .
Gelelim yazımızın takdiminde kullandığımız söze. “Kandırılmak isteyen her seferinde kanıyor / kandırılıyor. Sevmek isteyen seviyor. Güvenmek isteyen defalarca her konuda aldatılmış olmasına rağmen halen güveniyor. Başkasını suçlamanın anlamı var mı? Tepede kendinden, kendi halinden ziyadesi ile memnun biri oturuyor. Yönetmiyor, yönetiliyor. Evet, arkadan yürüyen yönetici olamaz derler. Ama o yönetici önde yürüdüğünü zannediyorsa sistem böyle yürümeğe mahkûm” .
Sorumlu Kim?
Gerek İş yaşamında ve gerekse devlet yönetiminde yetki ve sorumluluklar görev tariflerinde belirtilir. Her ne kadar özellikle memur düzeyindeki çalışanların yetkileri görev tariflerinde tam olarak belirtilmese de sorumluklarının üst düzeyde olduğu malum. Aslında cephede vuku bulan her olumsuzluğun sorumlusu onlardır. Uygulama böyle.
Çok uzun seneler önce, gençliğimde bir şey yaşamış / görmüştüm. Ve de benzeri olaylar sık sık yaşanıyordu.
Senelerdir apronda çalışan ve fayda ömrü bir tarafa fiziki ömrünü de tamamlamış olan bir teçhizatın uçak altında arıza yapmasının sorumlusu aracı kullanan şoför olabilir miydi? Evet olabilirmiş. Ben bunu gördüm. Her ne ise, teçhizat uçak altında kalır. O anda varsa müsait olan başka bir tanesi uçak altına getirilir. Sonuçta uçak bilmem ne kadar gecikmeyle hareket eder. Bu konuda bir kişinin savunması istenilmişti. Hiç unutmam. O da teçhizatı kullanan çalışanın savunması istenmişti. Teçhizat planlaması yapanın, ne kadar bakım yaparsak yapalım zaman ne yapacağı belli olmaz. Ömrü sonlanmıştır. Bizi yolda bırakacaktır diye durumu raporlamayan bakım yetkilisinin bu konuda hiçbir sorumluluğu yok mudur? Ya bakım yetkilisinin üstlerinin? Teçhizatımız tükendi. Yenisinin alınması gerekir diyerek bunu bütçelemeyenlerin? Veya bu konudaki bütçeden tasarruf etmeyi marifet sayan planlamacıların? vb. Kullanıcı operatör personele yöneltilen sual: Teçhizatın işe çıkartılırken gerekli kontrollerinin yapılmaması nedeniyle falan uçuşun şu kadar gecikmesine sebebiyet vermek. Maalesef çark yalnız işyerlerimizde değil, ülkede böyle dönüyor. Devlet yönetiminde bile değişik vesilelerle benzeri örnekleri gördük. Kabahat samur kürk olsa giyen olmazmış. Söyleyen iyi söylemiş. Ne kadar doğru değil mi?
Sorumluluk, kişinin kendine ve başkalarına karşı yerine getirilmesi gereken yükümlülüklerini zamanında yerine getirmesi zorunluluğudur. Evet; sorumluluk insanı insan yapan önemli öğelerin ilk sıralarında yer alıyor. Sorumlu olan kişi kendi üzerine düşen görevleri ve işlevleri zamanında ve istenilen şekilde istenilen biçimde yerine getirmek zorunda olduğu açık.
Bu duygu ya küçük yaşta doğal olarak kişinin etrafındaki çevrenin etkisi ile insanın içinde yer eder veya daha sonra dışarıdan verilen eğitimle yaratılır. Sorumsuz insan sürekli başkaları tarafından güdülen insandır. Sorumlu insan ise, yapılması gereken bir işi zamanında yapabilmek için önceliği ele alıp kendiliğinden harekete geçebilen insandır. Bu sorumluluk, varoluşçu felsefe anlayışının en önemli öğesi.
Her türlü yetkiyi talep eden veya talep olmaksızın tepe yönetimce yetkilendirilen bir yöneticinin işin sonunda sorumluluk üstlenmemeyi nasıl becerdiğini anlayabilmek olanaksız. Bu konuda yöneticilerimizin büyük bir kısmının hayli usta olduğumuzu ifade etmek gerekir. Daha doğrusu güdülmesi gereken insanları sorumlu makamlara atama gibi önemli bir hata yapıyor ve de sonuçta şikâyet ediyoruz.
"Sorumluluk insanların en fazla korktukları şeylerden birisidir, ama bizi hem erkek ve hem de kadın olarak kişiyi en fazla geliştiren de bu duyguya sahip olmaktır. (Frank Crane) İnsanlar sorumluluk taşımaktan / üstlenmekten neden çekinirler? Evet, sorumluluk olgusunun sonunda gerektiğinde hesap vermek vardır ki, özellikle iş yaşamında insanların çirkin bir görünüm arz etme pahasına bu mefhumdan kaçış nedeni de budur.
İyi düşünürsek, Tanrı'nın sürekli olarak kendisin! gözlediğini bilerek hayatı boşa harcama korkusu kadar insanı canlı tutan hiçbir şey olmadığı gibi, sorumluluklarının neler olduğunu hatırlaması kadar insanın dürüstlüğünü yücelten başka bir şey de yoktur. (Pzt. Konuşmaları)
Yorumlar