Evet bu ara çalışanların en fazla ilgilendikleri konu Bankalardan elde edilen promosyon geliri. Herkes bunu okuyor ve bunu düşünüyor. Haberlerde gazetelerde hep bu konu var. Bankaların gazeteler ve görsel medyada yer alan promosyon bedellerinin güncellenmesine ilişkin haber ve reklamları ve küçümsenmeyecek miktardaki artımlar özel sektör çalışanlarının da bu konuya yoğunlaşmasına sebebiyet verdiği Kuşkusuz. Değinmesek olmaz gibi.
ÖZEL SEKTÖR ÇALIŞANLARI NASIL PROMOSYON ALIR? Bunun için takip eden linklere göz atıp fikir sahibi olmanızda fayda var. Birbirinin benzeri daha fazla bilgi kaynağına ulaşmanız mümkün.
Son olarak sosyal medyada örgütlenen bir çağrı merkezi çalışanları promosyon almayı başardığını mutlak duymuşsunuzdur. Bir yayın kuruluşu da kaynak göstererek Kardemir ve Arkas şirketlerinde çalışanlara miktarda belirterek promosyon uygulamasına başlandığını belirtiyor. Vikipedi’de yayına girilen muhtelif notlarda “önümüzdeki maaşla birlikte 9 bin TL promosyon bedeli de hesabımıza yatacak” diyenlere rastladım. Özel sektör çalışanlarına da promosyon ödenmesi konusunda açıklama yapan İTO Başkanı mevcut enflasyonist ortamda ödenmeli. Gönlümüz ödenmesinden yana” çağrısı yaptı Abdullah Teber isimli sanayicimiz ise yanında çalışan 300 personelin promosyon bedelini alması için hareke geçtiğini televizyon haberlerinde bizzat ifade etti. Başka bir deyişle Bankaların emekli ve memurlara dağıttığı 40 bin TL'yi bulduğu ifade edilen promosyon ödemelerinin özel sektör çalışanlarına da yapılması için, 1 milyon üyeli Türkiye'nin en büyük ticaret örgütünden çağrı geldi. Kanaatimce bunlar iyi gelişmelerdir. Herhalde bu örnekler çoğumuza aynı şeyi anlatıyordur.
THY YK Başkanının promosyon ile ilgili soruyu nükte yaparcasına “artık emekli olunca alırsınız” diye cevaplamış olması sizi üzmesin. Başkan Bey kar payları için sosyal adalete uygun dağıtım yapacağım dedi ve yapmadı. Az gelirliye çok, çok gelirliye az vereceğiz dedi onu da yapmadı. Ne de olsa Sn. Bolat söylediğinin tersini yapıyor. Dolayısı ile yetki onda olsa bile dert etmeyin. Kaldı ki bu konuya evet veya hayır demek onun işi değil, onun elinde de değil. Bunu düşünün. Hatta boş verin. İstediğini söylesin. Zira bu konu tek THY çalışanları ile ilgili değil Ülkemizdeki tüm özel sektör çalışanlarının konusu. Evet Başkan Bey mutlak bu sözü kendi şirketinin personeline / veya personeli için söylemiştir. Ama bu konudaki sözlerin nasıl yaygınlaştığını bilmez mi? Haberin, söylenenin bir sosyal medya organına düşmesi yeterli. Birçok konu gibi bunu da düşünememişler demek ki.
BU KONU GÜNDEME GELDİ BİR KERE: Senelerce önceydi, X şirket çalışanları maaşları banka kartı ile çekiyordu. Buda o şirketin maaşları her çalışanının hesabına yatırdığını gösteriyordu. Herhalde 2007 veya 2008 senesiydi. Ve de Devlet memurları çıkan bir Başbakanlık genelgesi ile promosyondan istifade edeceklerdi. Tabii ki daha o senelerde neden özel sektörde çalışanlar bundan istifade etmiyor suali geldi akıllara. Ama o dönemde bunu sormak hayli zordu? 14 – 15 sene sonra bu sorgulanıyor? İnsanlar bunu talep ediyor artık. Haklılar. Bu kamu çalışanları için bir haksa özel sektör çalışanları için de haktır. Ve de sonunda bu haklarının teslim edileceğine inanıyorum. Biraz daha bekleyip gelişmeleri izlemek gerek. Sabırla. Bağırıp çağırmadan. Bunu kim mi düzeltecek? Uygulamayı salt kamu çalışanları için düşünenler düzeltecek tabii ki. Neticeten büyük bir topluluk bu beklemede. Göz ardı edilecek bir miktar değil. Bu nedenle karar süreci uzayabilir. Bu insanların hakkı. Kanaatimce de verilecektir.
BANKA PROMOSYONU İLGİLİ GÖRÜŞLER: Bir okur İslâm hukukçusu, profesör, akademisyen, araştırmacı ve bir fakültede İslam Hukuku Anabilim dalı başkanlığı görevinde bulunmuş olan yazar’ a şunu sormuş: Hocam banka promosyonunu kullanmıyoruz. Bu parayı örneğin anneme cep telefonu hediye etmek için kullanabilir miyiz? Ya da babam köydeki evinin bahçesine parke taş döşeme işi yaptıracak, buna benzer doğrudan kendime ve eşime değil de anne-baba, kayınvalide-kayınpedere verme durumu olursa caiz olur mu? Yazarımız cevaplamış. Faizci bankalar maaşları kullanıp faiz kazanıyor ve bunun az bir miktarını da maaşını onlardan alanlara veriyor. Faizci bankaya maaş yatıran, bankanın o para ile faizcilik yapmasını sağlıyor; bu bir günah, o faizden kazanılan parayı alıp yerse bu da ikinci bir günah oluyor. Bir kişi maaşını -çalıştığı kurum o bankaları tercih ettiği için -mesela katılım bankalarından alma imkânına sahip değilse- faizci bankadan maaşını ilk imkânda çekecek. Aldığı promosyonu da -kendisi yoksul değilse- yoksullara verecek. Burada yoksuldan maksadımız, temel ihtiyaçlarını temin edemeyen veya eksik temin eden kişidir. Kişi, kendisine ve ailesine promosyondan harcama yapamaz, ana-baba gibi gerektiğinde bakmakla yükümlü olduğu kişilere de promosyonu veremez.
İki başka din adamının verdiği görüşler ise değişik. Birisi “Banka promosyonları, direkt faiz değildir. Faiz şartları ona uymuyor ama soframıza gelebilecek bir helallikte olduğunu da zannetmiyorum.” diyor. Bir diğeri ise “Kesinlikle alın, bankaya bırakmayın, geçiminizi sağlamakta zorlanıyorsanız siz kullanın, eğer ihtiyacınız yoksa ihtiyaç sahibi fakirlere dağıtın.” Buyuruyor. Gel de bu promosyon gelirini gönül rahatlığı ile harca? Bu devirde bu sual, bu cevap
Geçenlerde bir gazetede okudum. Milli Piyango haramdır diyen bir din adamımızın oğlu Milli Piyango idaresine Genel Müdür olmuş. Rahmetli hocamız Milli piyango bileti almanın haram olduğunu söylemiş. Haberi okudum Satmak haram dememiş ki. Yukarıda isimleri açıklanmayan din adamlarımızın Promosyon bedeli alıp almadıklarını bilmiyorum. Diyanet-Sen bu bilgiyi bana vermez ki. Hoş verseler ne olacak ya.
DİYANET-SEN SENDİKASI DAVA AÇMIŞ: En çok neye güldüm biliyor musunuz? Bu konu için gezinirken rastladığım bir habere. 81 ilin tümünde 19 kez yetkili tek sendika seçilen Diyanet-Sen Sendikasının Diyanet ve Vakıf Hizmet kolunda 89.272 Üyesi mevcut. Ve hedefi 100 bin üyeye ulaşmak olan bu sendika üyelerine yaptığı duyuruda “Bu kapsamda üyelerimizin hak ve menfaati açısından Diyanet İşleri Başkanlığınca Ziraat ve Kuveyt Türk Katılım Bankaları ile yapılan protokollerin tamamının iptali için hızlı bir şekilde dava açmış bulunmaktayız. Diyor. Kutluyorum kendilerini. Dava konusu herhalde promosyon için yapılan anlaşmada belirtilen tutarın azlığı olmalı kim bilir? Üstelik din adamları 21 yüzyılda promosyon geliri için yukarıdaki sözleri söylüyorken
BAKKAL USULÜ İLE PROMOSYON GELİRİ HESAPLAMASI: İşi Bakkal hesabına dökersek 7000 TL emekli aylığı alan biri Bankadan 3 sene için 8,500.00 TL promosyon alabiliyor. Senede 2.833.00 TL eder. Bu düzende çalıştığı şirketten ayda 30.000,40.000, 50.000 TL gelir sağlayan birilerinin ise promosyon bedeli olarak ne kadar ödeme alabileceğini de basit bir tek bilinmeyenli denklem kurarak siz hesaplayın. Tabii küçük lehte farklılıklar olabilir. Bu devirde kimse bu bedeli bağışlayacak durumda değil. Geçmiş senelerden beri şirketlerin bankalardan tahsil edip, personele dağıtmadığı gelirlerin tahsilatı ile ilgili olarak iddialı olunmamalı. O nasıl halledilir bilemem. Kişisel kanaatim özel sektör çalışanları ile ilgili bu uygulamanın konuya ilişkin mevzuat çıkınca başlayacağı yönünde. Bakkal usulü çoğu zaman doğruya yakın çıkar.
Bu konunun çaresinin bulunması kaçınılmaz artık. Temenni ediyorum ki, Sn. işverenlerimiz de bu saatten sonra konu ile ilgili aynı şekilde düşünüyorlardır veya düşünmeğe başlamışlardır. Tabii ki devlet babanın desteği de şart. İnanıyorum ki hakkınız sizlere teslim edilecektir.
THY: KONUŞMALARDA YER ALAN ANCAK UYGULAMALARDA YER BULAMAYAN KAVRAM: SOSYAL ADALET
Bu aralar kendime kısıtlama koymuştum. Bazı şahıslarla ilgili çok önemli bir şey olmaz ise artık yazmayacağımı söylemiştim. O hakkımı geçenlerde kullandım ise de çalışanların mutsuzluğunu gördüm. THY havasını kokladığım ilk günden bu yana bir derneğin yönetimin tasarrufunu yazılı olarak tenkit ettiğini ilk kez gördüm. Sendika personele yaptığı duyuruda paylaşımdaki derin adaletsizlikten bahsediyor. Bundan önemli bir şey düşünemiyorum. Bu nedenle yazmaya devam.
Son günlerde Başkanın konuşmasında sosyal adalet deyimi geçti ancak konu ile ilgili uygulamasında o kavram yer bulamadı. Kendisini alkışladım diye bazı arkadaşlar bana kızdı. Her olayı ayrı kompartımanlarda değerlendirmek gerek. Ben Bay Başkanın kâr payı konusunu ortaya atmasını, gerçekleştirilmesi hususundaki gayretlerini ve ödemeğe en az kazanan taşeronlardan başlamasını alkışladım. Bunu açıklıkla da yazdım. Geçen hafta yazdığım yazıyı AİRPORTHABER’ e gönderdiğim zaman Bay Başkan paylaşım şeklini açıklamamıştı. Yazılarımı okuyorsanız bu hususu göz önüne alın lütfen.
Bay Bolat istihdama karşı uzun seneler boyu süren kayıtsızlık sonucunda çalışanların kurumların üst yönetimlerine duyduğu güvensizliği kâr payının dağıtımında yapılacak adaletli bir uygulama ile asgariye indirme en azından onarma imkanına sahipken ve bunun içinde tüm çalışanlar tarafından önemsenen ve heyecanla karşılanan bu husustan yararlanması mümkünken neden bu adaletsizliğe yöneldiğini anlamak kolay değil. Kaldı ki Prof. Dr. Ahmet Bolat Bey bunu düşünemeyecek veya önemsemeyecek yapıda bir insan değil.
Kendileri mutlak bilirler ki, yaşamda her şeyin üzüntüsü unutuluyor. Ancak insanoğlu elinde olup kaçırdığı fırsatları ve buna alet olanları aklından hiç çıkartamıyor. Bu fırsatı nasıl kaçırdığını her hatırlayışta Bay Bolat’ın içinin de sızlayacağı mutlak. Ne gibi bir düşünce, nasıl bir engel kendisine galebe çaldı da Bay Başkan söylediklerini ve adaletli davranmayı unuttu? Grupları ayrıştırdı. Adil davranamadı. Her ne ise bunun hatası hiç kimsede değil, tepe uygulayıcıdadır. Sizdedir Bay Bolat. Tek başına.
Bay Bolat “sosyal adalet” deyiminin anlamını bilir. Belki bu uygulamada kendisini hatalı paylaşım konusunda ikaz etmeyen (?) yardımcıları arasında bilmeyenler vardır. Aşağıdaki anlatım belki onlar için faydalı olacaktır.
1.Evet, Sosyal adalet en yalın anlatımla, nimet ve külfetlerin toplumda adil bir şekilde dağıtılmasıdır. Bir başka deyişle, toplumda herkesin hakça bir paylaşım olduğu konusunda genel bir kanaatinin bulunmasıdır. Uygulayıcıya Soru: Kar Payı dağıtımlarında sosyal adalet tarifinde belirtilen hususlara uyuldu mu?
2. Kurulan siyasi organizasyon düzleminde bir arada yaşayan her bir insan ile toplum arasında ortak iyiyi ve nizamı sağlamak, sosyal adalet başlığı altında değerlendirilir. İhtiyaç üzerine kurulan organizasyonlar ise hak taksiminin ve sosyal adalet kavramının, sosyal alanda gerçekleşmesini sağlar. Uygulayıcıya Soru: Uygulamalarınızla ilgili olarak Sendikanın fikrini aldınız mı? Yetkili olmayan HavaSen çalışanları bilgilendiriyor. Yetkili sendika Hava-İş’in üyelerimiz adalet istiyor açıklaması çok şey söylüyor.
3. Sosyal adaletin amacı toplumdaki her birey için ihtiyaçları karşılamak, topluma eşit katılımı sağlamaktır. Kaynakların dağıtımı için bir toplum vizyonunu gerektiren sosyal adalet, toplum içindeki tüm bireylerin fiziksel ve psikolojik olarak güvenli ve eşit bir yaşam sürdürmesidir. Uygulayıcıya Soru: Uygulamalarınız bu mefhumdan ne denli uzak olduğunuzu gösterdi.
4. Sosyal adaletin sağlanabilmesi için alt ve üst gelir gruplarından ziyade orta sınıfın oluşumu ve gelişimi önem arz eder. Bunun sağlanması noktasında sosyal devletin koordinasyonu büyük önem arz etmektedir. Bu da özgürlük ve eşitlik ilişkisinde dengeli ve seviyeli bir düzeyi gerektirmektedir. Uygulayıcıya Soru: Konuya ilişkin personele hitabınızda az alana çok, çok alana az ödeme yapılacağını söylemiştiniz. Orta sınıfa bu paylaşımda özen gösterildi mi? Cevap evet ise bunu örneklerden pek anlayamadık
5. Toplumsal barış için adalet şarttır. Adaletsizlikler insanların kurumlara olan güvenlerini sarsar ve karşı bir yabancılaşmaya neden olur. Toplumsal düzeninin işleyişinde en temel unsur, bağımsız ve tarafsız bir adalet sistemidir. Uygulayıcıya Soru: Yapılan bu paylaşım şirkette toplumsal barışı müspet etkiledi mi?
6. Bu anlamda sosyal adaletsizlik, gelişmenin külfetlerine katlanma ve nimetlerinden faydalanma konusunda sosyal sınıflar arasındaki dengesizliği ifade etmektedir. Uygulayıcıya Soru: Evet, bu paylaşım şirketteki iş grupları arasında mevcut olan dengesizliği körükledi mi?
7. Dürüstlük ise toplum içinde her ne vasıfta olursa olsun, her insandan kayıtsız şartsız beklenen bir harekettir ve kişinin doğruluğunu ve kalitesini unvanlar değil kalitesini belirler. Uygulayıcıya Soru: Bu durumda çalışanlar nezdinde kimin kalitesi zedelendi dersiniz?
8. Dürüstlük doğruluğu içerir ama ondan da öte bir şeydir. Doğruluk, gerçeği söylemek; yani sözlerimizi gerçeğe uydurmaktır, dürüstlük ise gerçeği sözlerimize uydurmak; yani sözümüze bağlı kalmak ve beklentileri gerçekleştirmektir. (Stephen R. Covey) Uygulayıcıya Soru: Lütfen video kaydı ile yaptığınız açıklama ile paylaşım bilgilerini yan yana koyun. Birini dinlerken diğerini okuyun. Cevaba gerek var mı?
9. Bu bağlamda doğru insanlar ve sözünün eri dürüst dost ve yöneticiler tüm insanlar ve tüm çalışanlar için çok kıymetlidir. Sosyal adaleti uygulayan insanlar dürüst insanlardır. Zira doğru ve dürüst bir insan olmak, toplum içinde saygınlık ve güvenle karşılanır? Uygulayıcıya Soru: Siz bu uygulamanızdan sonra çalışanlarınız açısından kıymetli ve saygıdeğer olduğunuzu düşünebiliyor musunuz? Sizin için bunlar önemli değilse ki olduğunu kimse zannetmiyor suale cevap vermeseniz de olur. Zaten tabii ki önemli deseniz de kimse size inanmayacak.
DÜRÜSTLÜK; HER YERDE, HER ZAMAN VE HER KONUDA, KENDİ ALEYHİMİZE DE SEVDİKLERİMİZİN ALEYHİNE DE OLSA, SADECE DOĞRULARIN VE DÜRÜSTLERİN YANINDA, YANLIŞLARIN VE YANLIŞ YAPANLARIN KARŞISINDA YER ALMAKTIR. (NİSA/135)
Yorumlar Tüm Yorumlar (49)