Havaalanı işletmecileri, havayolu şirketleri ve elbette yolcuları ilgilendiren bu konunun ülkemizdeki yasal kapsamını, bu husustaki uluslararası sivil havacılık düzenlemeleri (özellikle Avrupa Birliğinin 11/2/2004 tarihli ve (EC) 261/2004 sayılı Tüzüğü) ve başta sivil Havacılık Kanunu ve diğer yasalarımız esas alınarak, SHGM tarafından 2012 yılında yürürlüğe konulan yönetmelik (Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik- SHY YOLCU) ve ilgili genelgeler oluşturuyor.
İsteyen okuyucu SHGM sayfasından, “mevzuat “sekmesine girerek bunları okuyabilir. Kuşkusuz havaalanı işletmecileri ve havayolu şirketlerinin kendi web sitelerinde yayınladıkları yolcuları önceden bilgilendirme amaçlı, kamuya açık prosedür ve talimatlar da bu konuda okunması gereken mevzuata dahildir.
Ben siz okurlarım için konuyu özetliyorum. Mezkûr yönetmelik, uçuşların iptali ve uçuşların tehiri durumlarını iki ayrı maddede (bölümde) tanımlıyor. Ama öncesinde tanımları verelim.
İptal, önceden planlanmış olan ve en azından bir yerin rezerve edildiği bir uçuşun gerçekleştirilmemesini ifade eder. Tehir ise, seferin açıklanan tarifesinde belirtilen saatinden sonra gerçekleştirilmesi durumudur. İleride bu konuyu detaylandıracağız ama tanımları açıklarken önemli bir detay (tanım) daha var ki; buna da “uzun süreli tehir” diyoruz. Yukarıda belirtilen AB tüzüğüne göre üç saati aşan tehirler uzun süreli tehir olarak değerlendirilmektedir.
Olağanüstü haller: Hava taşıma işletmesinin çalışmasını etkileyen özellikle siyasi istikrarsızlık, ilgili uçuşun gerçekleştirilmesine uygun olmayan meteorolojik şartlar, doğal afetler, güvenlik riskleri, beklenmedik uçuş emniyeti noksanlıkları ve grev gibi durumlardır.
Şimdi uygulama koşullarını sırayla açıklayalım. Öncelikle hava yolu şirketinin iptal durumunda bu durumu yolcuya bildirme yükümlülüğü bulunmaktadır.
Bir uçuşun iptal edilmesi durumunda Yönetmelik, öncelikle havayolu şirketine bu durumu, uçuşundan en geç 7 gün öncesinde yolcuya bildirme ve alternatif uçuş imkânı sunma sorumluluğu yüklüyor. Bunu yapmayan havayolu şirketi yolcuya tazminat ödemek zorundadır. Uçuşu icra eden hava taşıma işletmesi, tüm tedbirleri almasına rağmen olağanüstü hallerin iptale neden olduğunu ve bu nedenle sorumluluğunu yerine getiremediğini kanıtlayabildiği takdirde tazminat ödemekten kurtulur.
İkinci olarak, havayolu şirketi, iptal veya tehirden mağdur olan yolcularına yönetmelikte belirlenen kriterlere göre hizmet sunmak zorundadır.
Yönetmelik, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesinin yolculara, ilgili madde hükümlerine uygun olarak yardım teklif etmesi gerektiğini de belirliyor. Nedir bu yardım derseniz? Yolculara mevcut durumları ve kişisel tercihleri doğrultusunda seçenekler sunulması gerekiyor.
Bunlar sırasıyla, yolcunun seyahatine devam etmek istememesi halinde: (a) bilet ücretinin 7 gün içinde iadesi; (b) yolcu tercihine bağlı olarak mümkün olan en erken tarihte yolcuya yeni bir rezervasyon yapılması; (c) yolcunun son varış noktasına transfer maliyetinin de karşılanarak mümkün olan en yakın yere transferini sağlayacak güzergâh değişikliğinin yapılması seçenekleridir. Tehir durumu da Yönetmelikte tarifelendirilmiştir. Bu gibi durumlarda, uçuş mesafesi ve yaşanan gecikme süresine göre, yolcuya verilmesi gereken hizmet detaylarını havayolu şirketlerinin web sayfalarında da bulabilirsiniz
Üçüncü olarak, hava yolu şirketi, yine yönetmelikte belirlenen kriterler çerçevesinde yolcuya tazminat ödemek zorundadır.
Yönetmelikteki İlgili maddeye göre sefer iptali durumunda, yolculara iç hat uçuşlar için 100 EUR (Türk lirası cinsinden karşılığı) tutarında tazminat verilir. Dış hat uçuşlarında ise yolculara;
Tutarında tazminat verilir. Yolculara yukarıda belirlenen kriterler doğrultusunda alternatif bir uçuş ile son varış yerlerine güzergâh değişikliği teklif edilmesi halinde, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesi, tazminatı %50 oranında düşürebilir. Yolcuların diğer kanun ve düzenlemelerden doğan tazminat talep etme hakları saklıdır ve yönetmelik kapsamında ödenen tazminat söz konusu tazminattan mahsup edilebilir.
Son olarak, uygulamada görülen bazı durumlara ilişkin tespit ve değerlendirmelerimiz:
Düzenlemenin kapsamını ana hatlarıyla bu şekilde açıkladıktan sonra, açıkça vurgulamak gerekirse, uygulamada çok sık karşılaşılan uzlaşmazlık konularının otel hizmeti sunma ve tazminat ödeme noktalarında yaşandığını takdir edersiniz ya da tecrübelerinizden bilirsiniz.
Hangi durumda yolcunun otel hakkının doğduğu Yönetmelikte tartışmasız bir şekilde belirlenmiş olup; yolcunun kendi durumuna ve sunulan seçeneklere göre bu hakkını talep edip etmemesi, elbette kendi ihtiyarındadır.
Tazminat hakkı ise havayolu şirketlerince türlü bahanelerle en çok ihlal edilen haktır. Yönetmeliğin ve şirket prosedürlerinin, kafa karıştıran düzenlemeleri içinde hangi durumlarda tazminat hakkının doğduğunu belirlemek aslında sanıldığı kadar zor değildir.
Yönetmelik ve yönetmeliğin dayandığı yasal alt yapı zorunlu halleri tazminat kapsamı dışında bıraktığına göre, yukarıda olağanüstü haller tanımında sayılan haller dışında uzun süreli tehir ve iptal durumunda, yolcunun tazminat talep etme hakkı doğacaktır. Yönetmelikte sayılan olağanüstü hallerde ise doğmayacaktır. Tabi ki; yolcunun belirlenen sürelerde ve koşullarda bilgilendirilmesi ve alternatif hizmet seçeneklerin sunulmuş olması şartıyla.
Ancak, bazı haller var ki; önceden belirlenemeyip hemen uçuş öncesinde ortaya çıktıkları için havayolu şirketleri bunları da maksatlı olarak, olağanüstü yani beklenmeyen hal tanımı içinde değerlendirerek, tazminat ödemeyi reddetmektedirler. Bunların başlıcaları teknik arızalar vd. operasyonel aksaklık ve eksikliklerdir.
“Teknik arıza” durumu, uçuşu icra eden hava taşıma işletmesinin çalışmasını etkileyen ve bu nedenle tazminat sorumluluğunu ortadan kaldıran “olağanüstü hâl” kapsamında değerlendirilemez. Çünkü, teknik arızanın bizatihi kendisi, Hava Taşıma Şirketinin kendi hatasından kaynaklanan bir durum olduğu için, havayolu şirketinin “uçağın elde olmayan nedenlerle arızalanmış olması” gerekçesine dayandıracağı savunma, tazminat ödeme dahil, yönetmelikte sayılan görev ve sorumluluklarını ortadan kaldırmaz.
Keza, arızanın kısa sürede giderilmesi için, gerekenin yapıldığı argümanından yola çıkılarak, Türk Sivil Havacılık Kanununun “Taşıyıcının Sorumluluktan Kurtulması “başlıklı 123. Maddesindeki “kurtuluş beyinnesi”ne dayandırılan savunmaların da bu bağlamda geçerli olmadığını belirtmek gerekiyor.
Geçtiğimiz hafta, havayolu şirketlerinin kullandıkları bilgisayar programlarında yaşanan Windows tabanlı kriz nedeniyle uzun süreli tehir ve sefer iptalleri yaşandı. Ben bu krizin olağanüstü hâl kapsamında değerlendirilemeyeceğini ve hem yaşanan aksaklığın nedeni hem de gerekenin yapıldığı argümanlarına göre havayolu şirketlerinin kurtuluş beyinnesine sığınarak ileri sürecekleri sorumsuzluk savunmalarının da geçerli olamayacağını değerlendiriyorum.
Yorumlar