Aslında sadece ama sadece kendi işimi yapmak, başka kişilerin ne yaptığı ile ilgilenmemek gibi bir düşünceye sahibim. Ancak köpeksiz köy bulup köteksiz gezenlere hadlerini bildirmenin de zamanı geldiğini düşünüp affınıza sığınarak bu hafta olması gerekeni yine olduğu gibi yazdım.
Bir zat var. Bu kendini bilmez zat hayatını insan satarak birilerinin sırtına basarak kazanmaya çalıştı bugüne kadar. Birazdan yazacaklarımı iyi okumanızı tavsiye ediyorum.
Yıl 1997
Ben havacılık adına ilk havacılık programını yapmaya başlıyorum. Bu zat havalimanında Zaman Gazetesi muhabirliği yapıyor. Daha doğrusu muhabir gibi dolanıyor ortalıkta. Havalimanında görev yapan gazeteci arkadaşların yapmış olduğu haberleri alarak kendi gazetesine fakslıyor. Böylelikle kendi haber yapmış gibi gazetesinden maaş alıyor.
Havalimanına geliş hikâyesi ise tam bir komedi. Havalimanının yolunu bile bilmiyor. Zamanında Topkapı’da bulunan otogardan otobüse biniyor. Tesadüfe bakın ki, benim çok saygı ve sevgi duyduğum ajans muhabiri Sırrı Bıyık’ın bulunduğu otobüse biniyor ve onun yanına oturuyor. Sırrı Bıyık’a soruyor “Havalimanı nerede” diye.
Yukarıda da belirttiğim gibi ben havacılık programı yaparken bu zat içinde bulunan haset duygularla ta o zaman bizim yaptığımız işi kıskanıyor. Zira kendisi fikir üretemediği için başkalarının fikirleri üzerinden gecekondu yapmaya çalışıyor.
O zamanlar Devlet Hava Meydanları İşletmesi inanılmaz bir hamle içinde. Her yerde havalimanı temelleri atılıyor. Havacılık programı yaptığımız için her açılışa gidiyoruz. Bu zat kendisini davet ettirerek o açılışlara katılıyor. Uçakla seyahat ettiğimiz için arka sıralarımızda oturarak bize “DHMİ TV” diye laf atıyor.
Gel zaman git zaman bu zat yanımızda çalışan kameraman ve yardımcısına kanca takıyor. Zira kendisi tek başına bir iş yapamayacağını biliyor. Kameramanım rahmetli Ünal Has ile yardımcısı Refik Pak’a ortaklık teklif ederek akıllarını çeliyor.
Arkadaşlarım bu ortaklık teklifine aldanıp kendisiyle çalışmaya başlıyorlar. İlk kazığını onlara atıyor. Onların tecrübelerinden faydalanıp ilk fırsatta tekme vuruyor her ikisine de. Hem de tüm haklarını gasp ederek. Sevgili Ünal Has, daha sonra trafik kazasında hayatını kaybetti. Ünal kardeşim vefat ettiğinde bu ŞİMŞEK zekâlı vefasız insan aranıp haber verildiğinde “Ünal Has’ı tanımıyorum” deme insafsızlığını gösteriyor. Sana “Yazıklar olsun” demek lazım.
Durun daha bitmedi.
TGRT Televizyonuna oldukça yüklü miktarda para taktıktan sonra programını başka bir kanala taşıyor bu uyanık, gazeteci kimlikli vefasız.
Atatürk Havalimanı Yap-İşlet-Devret yöntemi ile ihale edildikten sonra işletmeye açılıyor. TAV tarafından işletmeye açılan Atatürk Havalimanı’nda yeni bir dönem başlıyor. TAV’ın yöneticileri Hamdi Akın ile Sani Şener bizi davet ediyor havalimanındaki odalarına. “Davete icabet etmek gerekir hayırdır inşallah” deyip gidiyoruz. Sani Şener ile Hamdi Akın’ın bulunduğu odaya giriyoruz. Biraz sohbet ettikten sonra “Ali bugüne kadar inşaatı yakından takip ettin. Tüm gelişmeleri anında programına yansıttın ve bugüne kadar bizden sponsorluk istemedin. Biz senin programına sponsor olacağız” deyip ekliyorlar “Güntay bizi tehdit ediyor. Bana sponsor olmazsanız sizin hakkınızda kötü yazılar yazacağım” diyorlar. Ağzım açık kalıyor. Sani Şener ve Hamdi Akın yaşıyorlar. İnanmayan sorabilir.
Durun daha bitmedi.
Hani dedim ya bu zat “kendi fikir üretemez” diye. Bu çok eleştirdiği BoraJet’in Sahibi Faruk Bayındır’ı nasıl sattı biliyor musunuz?
Söyleyelim öğrenin.
Faruk Bayındır, dergi çıkarırken yanına aldığı ŞİMŞEK! Zekalı gazeteciyim diye geçinen arkadaştan hayatının en büyük kazığını yedi. ŞİMŞEK gazeteci hemen derginin üzerine oturuverdi. Sonra da Faruk Bayındır’ı saf dışı bıraktı.
Bravo doğrusu…
Daha yazılacak çok şey var. Sırası gelince onları da yazacağım.
Bu arada iki hafta önce yazdığım “Sektöre çomak sokan hain” yazımdan sonra ne oldu biliyor musunuz? Yine bakanlık arandı.
Arayan ŞİMŞEK gazeteci.
Benim için diyor ki; “Bu adam benim üzerime çok gelmeye başladı. Neden söylediklerimi söylediniz”
Korkun mu var söylediklerinden. Çıkıp aslanlar gibi arkasında dursana sözünün.
Öyle alafranga tuvalete ayağınla çıkıp, tuvaletini yapmaya çalışırken düşüp poponu kırmaya benzemez bu işler.
Bu zat’ın neler yaptığına dair elimde çok bilgi var. Hepsini yazmak için satırlar yetmez. Ama sırası gelince yazacağım.
Ancak şunu bilin. Kendini havacılık uzmanı diye tanıtan bu zat, uçak yakıtına benzin, jet motorlarında da karbüratör olduğunu iddia ediyor.
Sanırım havacılar bu uzman kişilikten daha çok şey öğrenecekler.
Görüşmek dileğiyle…
Yorumlar Tüm Yorumlar (18)