Osmanlı Maarif Nazırlarından Emrullah Efendi, Haşim Paşa ve Zühtü Paşa ya atfedilmesine rağmen kime ait olduğu net olarak bilinmeyen bir söz var ya “ Şu Mektepler Olmasa Maarifi Ne Güzel İdare Ederdim” Bu aralar belirtilen sözü Sivil Havacılık sektörü için dâhil değişik formata sokup ifade etmek mümkün. Her türlü yanlış anlamayı engellemek için bunu bu satırlarda yapmayacağım. Aşağıdaki görselde yer alan yaklaşımı ben şekillendirmiş değilim. Bizzat Milli Eğitim Bakanımızın sözüdür. “ Eğitimde asıl yük öğretmen maaşları” Sonuçta aynı kapıya çıkıyor. Öğretmenler olmasa mektepler de olmaz. Veya tersi.
Bu ara havayollarında gündem oluşturacak konu çok az. Bana bir takım yorumcular işlediğim konunun Sivil Havacılıkla ilgili olmadığını yazıyorlar. Cevaben kendilerine “ şu anda sektörle ilgili işlenmemiş konular varsa siz bana bildirin “ diye sesleniyorum. Cevap yok. Programlanmış tür trollerin dağarcıkları iyice boş.
Tepe yöneticiler de söyleyecek fazla bir şey bulamıyor. Buna rağmen THY’ nin tepesi Sn. Aycı’ nın Aralık ve Ocak aylarında 3 adet açıklama yaptı. Belki daha fazladır. Benin gördüğüm bu kadar. Ve de bu konuşmalarda hemen hemen aynı şeyleri tekrarladı. Gereksiz miydi? Hayır. Kim olsa aynı şeyi yapardı. Tepedekilerin kendini ve kurumu unutturmamaları şart. Hele bu aralarda.
1. 31 Aralık 2020 THY'den 2020 yılı değerlendirmesi. Türk Hava Yolları(THY), tüm dünyayı etkisi altına alan Korona virüsün etkisinde havacılık sektörünün 2020 yılı değerlendirmesini yaptı.
2. 29 Ocak 2021 'En zor yılımıza şahit olduk': THY Yönetim Kurulu Başkanı İlker Aycı, “Yerdeki yolcu uçaklarının bir kısmını (50 uçak) da 25 uçağa sahip kargo filomuza dâhil ettik. Böylece kargodaki potansiyeli fırsata çevirdiklerini anlattı.
3. 30 Ocak 2021 THY salgın sürecinde neler yaptı? Havacılık Haberleri 30 Ocak 2021: Bu açıklamada Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Mehmet İlker Aycı, CNN televizyonunki 42 dakikalık söyleşide THY'nin salgın sürecini nasıl yönettiğine dair açıklamalarda bulundu.
CNN söyleşisine en çok dikkatimi çeken husus Sn. Aycı tarafından ifade edilen her konu ile ilgili görev yapan THY çalışanlarına teşekkür etmesi ve de THY pilotlardan kahramanlarım diye bahsetmesi oldu. Takdir edilmek tabii ki güzel. 29 Ocak tarihli bülten herhalde 30 Ocak 2021 tarihli CNN görüşmesinin hazırlığıydı desem yanlış olmaz. Şunu da belirtmeliyim ki Sn. Aycı 42 dakika hiç teklemeden soruları çok güzel cevapladı. Tabii ki sorularda buna imkân verecek formatta şekillendirilmişti ( ? ) Sorular THY’ nin süzgecinden geçmiş miydi bilemiyorum. THY’ nin övünmekte haklı olduğu Kargo operasyonları bölümü tabii ki dikkati çekecek bir anlatımdı. Hepimiz ilgili üniteye defalarca teşekkür etmiştik. Ancak söyleşide THY’ nin hiç değinmediği B 737 MAX konusunda bir sual yöneltilmesi şarttı Sn. Aycı’ya. Bu konuda THY ne yapıyor? Sivil Havacılık ne yapıyor? Boeing üretim merkezinde parkta bulunan uçaklarımız ne zaman gelecek? Ve de Boeing’ den bir sene için alındığı ifade edilen tazminatın kalan bölümü ne zaman alınacak? Vb. Ayrıca THY’ nin personel maaşlarından yapılan kesinti dışında tasarruf konusunda neler yaptığı mutlak yer almalıydı söyleşide. Bu şarttı. Asgari söyleşiyi daha inanılır kılabilecek konulardı bunlar. Ülkenin bu günkü gündem bolluğunda bir Televizyonun THY YK Başkanına 42 dakika ayırmasına şaşırdınız mı derseniz. Cevabım CNN için hayır.
Yine de her olayı ayrı kompartımanda değerlendirmek gerekir. Evet, tenkit edilebilecek bunca eksikliğe rağmen söyleşi THY çalışanlarını motive etmesi açısından güzeldi. Takdir edildiğini duymak insanlar için çok güzel. Tabii ki programın izlenme oranı önemli. THY’ nin üç çalışana sordum. İzlememişler. Biri bilgimiz yoktu dedi. Bu yakışmadı.
Konuşmanda 10 Cümle Kur, Muhaliflerin O Metinden Sana 5 Adet Cevaplanması Zor Sual Çıkartsın?
Bayağı geçti üzerinden bir kitap okumuştum. İsmi “Konuştukça batıyoruz”. Galiba 2007 yılıydı. Kitabın tanıtımında
“ Yaşadığımız anlaşmazlıkları çözebilmemiz için, öncelikle bir strateji geliştirmemiz gerektiğini ve bu stratejiyi kendi durumunuza uygun olarak nasıl geliştirebileceğimizi anlatıyor. Konuşmalarda yaşanan sorunları mizahî bir dille ortaya koyarken, stratejik çözüm yolları da öneriyor”. Aslında kitap bundan çok fazlası.
O gün bu gün çeşitli vesilelerle bu kitap hep aklıma gelir. Hele bu günlerde sürekli aklımda. Neden ise “ Konuştukça Batan “ insanları görüyoruz hep. Her gün yazılı ve sözlü basında sürekli karşımızdalar. Sürekli konuşuyorlar. Bu gün söylediğinin yarın tersini. Ne kendileri battıklarının farkında, ne de peşindekiler.
Malum iyi konuşmacıların bahsettiği konulardan dinleyenler ona dönük, cevaplanması güç sualler çıkartamazlar. Zira konuşma metnini hazırlayanlar / Özellikle siyaset içerikli konuşmalarda bu hususun hayati önemi açık. Tepe noktalarda bulunan tüm siyasi zevatın konuşmalarını hazırlayan biri / birileri mutlak var. Bizimkilerin yaptığı hatalar, işte bu zevatın sanki işinin ehli olmadıklarının bir göstergesi. Anlamakta zorluk çekiyorum ama karşıt fikirde olanlar konuşma metninin içinde bulunan bilgi Vb. hatalar bir tarafa, konuşmadan cımbızladıkları birkaç kritik suali konuşmacıya ertesi gün yöneltmekte hiç zorluk çekmiyorlar. Ve de ana konuşmada söylenilenlerin tümü çöp oluyor. Tabii ki dinlemeyi ve söylenenleri değerlendirmeyi bilenler için. İnternette bu konuda dünya kadar bilgi var. Etkili bir konuşma nasıl hazırlanır? Bu dosyaların hepsinde birbirinin benzeri bilgiler mevcut. Ama hiç birinde bu önemli husus belirtilmiyor.
2013 yılında vefat eden Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Nobel Barış ödülü sahibi, ayrımcılık karşıtı aktivisti ve ilk siyahi cumhurbaşkanı olan Nelson Mandela ilgili bir yazıda bu konunun konuşmalarında dikkat ettiği en önemli husus olarak bunu belirtildiğini okumuştum. Irk ayırımcılığı ve özgürlük konusunda o kadar muhalifi vardı ki, buna dikkat etmesi şarttı herhalde. Hepimizin bildiği üzere bu devlet adamı Güney Afrika'ya özgürlük getiren isim olarak tanınır. Irk ayırımcılığının sembol ismi Nelson Mandela için Güney Afrika halkı; "Mandela olmasaydı, Güney Afrika'da demokrasi diye bir şey olmazdı." demekte haklıdır.
Bakın M. Yahya Efe ne diyor okurlara seslenişinde? Politikacılara sesleniyor. “ Bugün meclis içerisinde, konuşma üslubunu bilmeyen ve argo ağızlarla konuşan bakan ve milletvekilleri var. Bunların sinir sistemleri biraz bozulunca, ağızlarını bozarak ver yansın ediyorlar, karşı tarafa. Bunları halkımız televizyon ekranlarından izliyor. Konuşma üslubu; insanın kişiliğini, seviyesini ve seciyesini sergiler Mme De Stael’in dediği gibi: “Konuşmak bir ihtiyaç ama susmakta bir sanattır” Konuşma, insanların aklını kullanma sanatıdır. Yeri geldiği zaman, konuşmanın ve susmanın zamanını bilmek insanlar için en büyük meziyettir. Zamanınsa susmak daha fazla ustalık ister.
.Kitabın tanıtımı şöyle. 83 Hafta boyunca Amerika'da Bestseller olan kitap 4 saniyelik reklâm sonucu bir günde 40.000 satan kitap. Konuştukça Batıyoruz; yaşadığımız anlaşmazlıkları çözebilmemiz için, öncelikle bir strateji geliştirmemiz gerektiğini ve bu stratejiyi kendi durumunuza uygun olarak nasıl geliştirebileceğimizi gösteriyor, Konuşmalarda yaşanan sorunları mizahî bir dille ortaya koyarken, stratejik çözüm yolları da öneriyor. Yaşadığımız anlaşmazlıkların üstesinden gelebilmek için, Stratejik İletişim Yönetimi'nin dört adımını kendi durumumuza uygulamalıyız; böylece problemler ortadan kalkacaktır. Konuştukça Batıyoruz; Stratejik İletişim Yöntemi' nin dört adımını nasıl uygulayacağımızı yaşanmış olaylar üzerinden açıklıyor. Bize de sadece, bu adımları uygulayıp problemlerimizi halletmek kalıyor.
Hıncal Uluç’un bu kitapla ilintili olarak Sabah gazetesindeki köşesinde yer verdiği görüşleri; "O zamanlarda da malum bir kriz dönemi yaşanıyordu. Başta ki ise bu günkü hükümeti oluşturan parti değildi. İnsan elinde olmadan hepsinin aynı olduğunu düşünmeden edemiyor. Bakıyorum da; değişen tek şey krizin nedeni. Yaşananlar aynı. Konuşmalar aynı. İşte Hıncal beyin neredeyse 20 yıla yakın bir geçmişteki görüşleri. Bu güne ne kadar uyumlu değil mi?
Siyasetimizin ve ekonomimizin liderleri, Konuştukça Batıyoruz’ u mutlaka okumalı. Bu kitabı sadece yöneticiler değil, herkes okumalı. Tepedekilerin ne yapacağını bilemem. Onlar her şeyi bizden iyi bilirler. Benim derdim, aşağıdakilerle. Evet, kendinize bir iyilik yapın ve bu kitabı okuyun. Uygularsanız yaşamınızda bir şeylerin değiştiğini göreceksiniz. Bayağı hatırı sayılır şeyler.
Yorumlar Tüm Yorumlar (16)