“Çetin Bey: Siz hiç saf Tesis çalışanıyla oturup konuştunuz mu? Promosyonumuza çökerler, primimize saçma bi hesapla çökerler, mesaimize saçma bir hesapla çökerler, ofise gideriz hepsinin surat 5 karış. Sanki ceplerindeki parayı istedik. Geçen yatan 20B LİRADA BİLE PARA YATINCA MAİL ATTILAR. Karşımızda adam gibi muhatap yok. Bize korkusuzca yazılar yazın bizde sizi unutmayalım. Saf tesis konusunu ele alın. Promosyon için sizde bastırın. Bizim kaybedecek bir şeyimiz olmasa inananın buradan ismimizi de yazarız, aramızda, buluşuruz da. Çay kahve parasını da öderiz. THY’ liler gibi en az 15 B para alıp Taşerona beter olun diyenlerden değiliz”.
Geçenlerde yazılarımdan birine yukarıdaki yorum geldi. Saf Tesis çalışanı olduğunu söyleyen birinden. Kendisine konuşmak için iki kişi gerek, arayın buluşup konuşalım diye cevapladım ve telefon numaramı verdimse de alışkın olduğum üzere arayan soran olmadı tabii ki.
Bu sabah Airporthaber’ de yer alan diğer köşe yazılarını okurken Ali Kıdık beyinde aynı konuya başka bir şirket açısından değindiğini gördüm. Konu ile ilgili bir sorun olduğunu düşünmemek mümkün de
NASIL OLUYORSA (?) BU DEVİRDE DAHA DÜŞÜK MALİYETLE DAHA BÜYÜK VERİMLİLİKLE VE DAHA AZ RİSKLE İNSAN ÇALIŞTIRIYORLAR. TABİİ Kİ BUNU YAPABİLEN TEK SAF TESİS FİRMASI DEĞİL.
İnternetten Saf Tesisi araştırdım. Dişe dokunur yalnız şu bilgi var.” Değişen ekonomik şartlar, kuruluşların gittikçe artan ihtiyaçlarını “daha düşük maliyetle fakat daha yüksek verimle” çalışan organizasyonlar aracılığıyla çözmeye yöneltmiştir. Bu zorunlu ihtiyaçların karşılanması amacıyla SAF TESİS YÖNETİMİ kuruluşlara daha az maliyet ve riskle, aynı zamanda daha yüksek verim alabilecekleri geniş hizmetler sunmaktadır.”
Kar olmasa insanlar bu işi yapmazlar. Bu tabii. Ancak bu istihdamın haklarını gasp etmeden sağlanan bir kazanç ise helal olsun. Allah artırsın deriz.
5 satırlık tanıtımda 2 kez daha düşük maliyet ve yüksek verim sözleri geçiyor. Kuruluşlarda Taşeron işçilere neden rağbet edildiği bu durumda belli. İşverene insanlar düşük bir maaşla tahsis ediliyor, bunun içinden firmada haliyle bir para kazanıyor. Bu paranın artması, firmanın daha fazla kazanması neye bağlı artık siz düşünün. Tabii ki mantık daha fazla istihdam yapabilen alt yüklenici firmanın daha fazla kazanacağını söylüyor. Bu doğru. İkinci şık ise. Mevcut istihdamın haklarının istismarı ile daha fazla kazancın sağlanabileceğini düşündürüyor. Tabii ki Saf Tesis ’in ne yaptığını nasıl davrandığından haberim yok?
Yorumcunun ifadeleri % 100 doğrumu bilmiyorum. Tanımam. Saf Tesis hangi primlere çöküyor onu da bilmem. Düşük maliyetle daha büyük verimlilikle çalışan bu insanların mesailerini nasıl hesaplarlar, tabii ki bu konuda da bilgim yok. Ama bunların hiçbiri öğrenilmez değil. Devlet sırrı da değil.
Saf Tesis ’in değerli yöneticileri. Eğer çalışanınızın ifadeleri doğru ise, şu mesaileri usule uygun hesaplasanız, prim dedikleri her ne ise o haklarını da teslim etseniz biz de size “% 100 Saf ve Temiz Tesis” desek ve öyle ansak size uyar mı?
EVET İŞVEREN ALT İŞVERENİN ÇALIŞMALARINI DENETLEMELİDİR. MEVZUAT ÖYLE DİYOR. PEKİ DENETLENİYOR MU?
“Asıl işveren-alt işveren ilişkilerinin belirlenmesinde kanun koyucu konuyu, işçilerin hak ve menfaatlerini koruma yönünden ele almış ve özellikle işçilerin haklarını elde edememe tehlikesi karşısında asıl işvereni de sorumlu tutmak sureti ile işçileri korumuştur.
Kanun metninde geçen ‘‘birlikte sorumluluk’ ’tan kasıt, öğretide genel kabul gördüğü üzere, müteselsil sorumluluktur. Kanunun bu hükmünden çıkan sonuca göre; işçi haklarından asıl sorumluluk işçi ile hizmet sözleşmesini yapmış olan alt işverene yükletilmiş ve bunun yanında asıl işverenin de birlikte sorumluluğu kabul edilmiştir. Müteselsil sorumlulukta alacaklı, borçlulardan dilediğine alacağının tamamı için başvurabilmektedir. Yani alt işverenin işçisi ücret alacağından dolayı ya da iş kazası vb. sebeplerden dolayı kendi işvereni olan alt işverene ve asıl işverene birlikte ya da ikisinden birine alacağının tamamı için başvurabilir. İşverenler, müteselsil sorumluluğun aksi yönde bir anlaşmada bulunamazlar. Böyle bir anlaşma yapılsa dahi sadece tarafları bağlar; işçilerin talepleri üzerinde bir etki yaratmaz. Kanunun bu düzenlemesi emredici niteliktedir. Sorumluluğun ne nispette paylaşılacağı alt işverenle asıl işveren arasındaki iç ilişkiye göre hesaplanacaktır. Ancak bu husus, iki işveren arasındaki sorundur, işçiyi bağlamaz. Alt işverenin yanında çalışırken herhangi bir zarara uğrayan kimse, alt veya asıl işverenden dilediğine başvurarak zararının giderilmesini talep edebilir. Ayrıca asıl işverenin alt işverene karşı rücu hakkının olup olmadığı ve varsa bunun ölçüsü hâkim tarafından takdir edilecektir. Asıl işverenin söz konusu sorumluluğu, işin alt işverene verildiği tarihten itibaren başlar” diyor.
Bu arada, Özçelik İş Sendikasının TAŞERON İŞÇİLERİMİZİN MERAK ETTİĞİ SORU VE CEVAPLAR” isimli bir dosya yer alıyor internette. Mutlak görmüş ve okumuşsunuzdur. Yine de linkini sizinle paylaşayım dedim. https://ozcelikis.org/taseron-iscilerimizin-merak-ettigi-soru-ve-cevaplar/- Belki görmemiş olanlar vardır.
Gözünüz aydın diyelim Taşeron kardeşlerimiz. İnşallah sonuçlanır. Cumhurbaşkanımızdan sonra, İlgili bakanımız da taşeronların kadro alması konusunun halledilmek üzere olduğunu Kasım ayı başında, on gün önce duyurmuştu. Kamudaki taşeron işçilere ilişkin soru üzerine Bakan Bilgin, taşeron işçilerin kamuda kadrolu işçi haline gelmesi konusunda geçen yıllarda hükûmetin önemli reforma imza attığını ve yaklaşık 1 milyon taşeron işçisine kadro verildiğini anımsatarak O dönem de kamu iktisadi teşebbüslerinde (KİT) çalışan 90 bin işçinin, çeşitli sebeplerle kadro imkanından faydalanamadığını belirten Bilgin, "Onların kadroya alınması konusunda çalışmamız devam ediyor. Tahmin ediyorum onu kasım ayı içerisinde sonuçlandırırız." demişti.
Evet, benim cesur (?) kardeşim, kendilerinin hangi statüde olduklarını (4A-4B-4C-4D) yazacağına “korkusuzca yazı yazın, promosyon için bastırın, çaylar benden “demeyi tercih etmiş. Yorumla aldığım sipariş Promosyon ve Taşeron İşçiler konulu iki yazı yazmamdı. Birini geçen hafta yazdım. Diğerini de bu hafta. Çaylar senden Saf Tesisli arkadaşım.
BAY BOLAT: ÇALIŞANLARA YAŞATTIKLARINIZDAN SONRA OLASI BİR KRİZ DURUMUNDA SİZDE ONLARA GÜVENİP RAHAT UYUYABİLİR MİSİNİZ?
Yıllar önce bir çiftçi, “fırtınalı tepede” bir çiftlik satın almıştı. Ama ne yakındaki köylerden ne de uzaktakilerden kimse onun çiftliğinde çalışmak istemiyordu. Nedeni ise, çiftliğin bulunduğu tepenin tüm yöre halkınca tanınmasıydı.
Bir süre sonra, çelimsiz, orta yaşı geçkince bir adam çitlikte çalışmayı kabul eder. Adamın haline, çelimsiz fiziğine bakıp “çiftlik işlerinden anlar mısın?” diye sormadan edemez çiftlik sahibi. 'Sayılır, fırtına çıktığında uyuyabilirim’ şeklinde” cevaplanmış olması patronun kaygılarını artırsa da çaresiz onu işe kabul eder. Ama aldığı cevabın ilgisizliği de bir türlü aklından çıkmaz.
Haftalar geçtikçe yardımcının çiftlik işlerini düzenli olarak yürüttüğünü görmek tabii ki patronun içini rahatlatmıştır.
Ta ki, rüzgârlı tepenin tüm hırçın marifetini gösterdiği o fırtınalı geceye kadar: Gece yarısı, fırtınanın o müthiş uğultusu çiftlik sahibini yatağından fırlatır. O güne kadar yörede görülmemiş kuvvetteki bu fırtınanın tüm binayı çatırdatmasına rağmen yardımcının halen odasında yatıyor olması patronu adeta delirtir. O hırsla patron yardımcının odasına koşar. “Kalk, çabuk kalk, büyük fırtına çıktı. Her şeyi uçurmadan yapabileceklerimizi yapalım.” diye bağırır.
Yardımcı yatağından bile doğrulmadan uykulu bir sesle, patronunu cevaplar. “ Boş verin efendim, sizde gidip yatın. İşe girerken ben size fırtına çıktığında uyuyabilirim demiştim ya.” Çiftlik sahibi yardımcısının bu rahatlığına çıldırır. Ertesi sabah ilk işi tabii ki bu adamı işten kovmak olacaktı.
Dışarı çıkıp, diğer kulübeye koşar. Saman balyalarının birleştirilmiş ve üzerleri muşamba ile örtülerek, sıkıca bağlanmış olduğunu görür. Sonra ahıra yönelir zar zor. İneklerin tamamı ahıra sokulmuş, kapısı kilitlenmiş ve arkadan yapılan çift destek ile fırtınaya daha dayanıklı hale getirilmişti. Patron koşarcasına tekrar eve yönelir ve evin kepenklerinin tamamının sürgülenmiş olduğunu ve bu anlamda da güvenliğin sağlandığını görmek onu iyice şaşırtır.
Alet, edevat ve tüm malzemelerin sahanlığın en rüzgâr almayan köşesinde bulunan madeni tezgâhın altına istiflenerek yerleştirilmiş olmasını ve kuyu ağzının kuyuya, toz, moloz girmemesini sağlamasını teminen kapatılarak kalın tel ile bağlanmış olduğunu görmek çiftlik sahibini iyice rahatlatmıştır.
Çiftlikte fırtınaya karşı gerekli tüm tedbirlerin eksiksiz, hatta fazlası ile alınmış olduğunu görmenin huzuru içindeki çiftlik sahibi odasına döner ve fırtına tüm gücü ile uğuldamaya devam ederken yatağına uzanır. Gülümseyerek, gözlerini kapatır ve “ben fırtına çıktığında da uyuyabilirim” diye mırıldanır kendi kendine. Anlatım bu kadar. Bu arada 11 Şubat 2022 tarihinde personele seslenişinizin iki paragrafını size hatırlatmak istedim Bay Bolat.
“Gerek şirkette görev yaptığım 17 yıl boyunca gözlemlediğim yaklaşımlar gerekse yönetici arkadaşlarımla yürüttüğüm istişareler sonucu ortaya koyduğumuz değişikliklerde amacımız karar alma mekanizmamızı güçlendirmek, tecrübenin ve bilginin hakkını vermek ve bazı çalışma arkadaşlarımızı daha verimli olanakları görevlerde değerlendirmek oldu. Aldığımız ve bundan sonra alacak olduğumuz kararlarda temel yaklaşımımız istişare ile adalet anlayışı içerisinde, atamalarda performans, ehliyet ve liyakat olacaktır.
Ayrıca yeni dönemde, görev aldığı pozisyon ne olursa olsun. Türk. Hava Yollan için emek harcayan ailemizin üyesi tüm çalışma arkadaşlarımıza değerli olduklarını hissettirecek, Ortaklığımıza duyduğu aidiyeti artıracak çalışmalar gerçekleştireceğiz.
Sayın Bolat, Takip ettiğiniz yöntemlerle istişare ve özellikle adaletin önemini kavradı çalışanlarınız(?) Hepsi THY için ne denli önemli olduklarının da farkına vardılar (?) Ve de aidiyet duyguları fevkalade gelişti (?)
Evet Bay Bolat siz kime güvenip de uyuyabilirsiniz? Hele bir deneyin. İstişare ettiğiniz dost ve yakın mesai arkadaşlarınızı tanımış olursunuz.
Yorumlar Tüm Yorumlar (130)