Meşhur Amerikan Üniversitelerinden birinde, dünyaca ünlü bir Hukuk Profesörü olan John Tomkins öğrencilerinin katıldığı yıl sonu imtihanlarını değerlendiriyordu....??
21 yaşındaki Robin adlı öğrenci hariç tüm diğerleri geçer not alıp başarıyla mezun olmuşlardı.
Robin, maalesef bir yıl daha okumak zorundaydı.
Akademik yılın bitmesine bir hafta daha vardı ve Robin ertesi sabah okula her zamankinden ve herkesten çok daha erken gelmişti, Profesör John Tomkins’in ofisinin kapısını tıklattı ve içeri girdi.
“Hocam” dedi... “Ailemin maddi durumu çok kötü ve beni bunca yıl okutabilmek için yaptıkları fedakarlıkları anlatmam mümkün değil ve mezun olmadığımı duyarlarsa çok üzüleceklerdir. Sizden rica ediyorum, hatta yalvarıyorum, ne olur şu notumu yükseltip beni geçiremez misiniz?”.
“Kesinlikle mümkün değil” dedi profesör. “Böylesine bir şey yapmam hem etik kurallara aykırı ve de ayrıca yasalara da karşı. Dünya çapında isim yapmış bir hukuk profesöründen böyle bir talepte bulunman bile beni şaşırtıyor doğrusu”.
“Peki hocam” diye devam etti Robin...
“Size, tamamen gerçek ve tamamen hukuka dayalı bir soru sorsam ve siz bunun cevabını bilemezseniz, benim notumu “A” olarak değiştirir misiniz?”.
Profesör bir iki saniye düşünür ve basit bir üniversite öğrencisinden gelebilecek herhangi bir hukuk sorusuna kesinlikle yanıt verebileceğine kanaat getirir ve “tamam, anlaştık... hadi bakalım sor sorunu” der.
Robin toparlar kendisini ve başlar;
“Gerçek bir vaka düşünün ki: mantığa ters ama yasaya uygundur, aynı zamanda yasaya ters ama mantığa uygundur ve yine hem mantığa hem de yasaya terstir”.
Profesör kafasını kaşır, düşünür... düşünür... düşünür, terlemeye başlar ve Robin’den bir gün izin ister.
Gizlice tanıdığı diğer profesör meslektaşlarına danışır... ama nafile... takılmıştır, bulamaz bir açıklama ve mecburen Robin’e “A” notunu verip onu hukuk fakültesinden mezun eder.
Ertesi gün Profesör sınıfta tüm öğrencileri mezun olabildikleri için tebrik konuşmasını yapar ve kendilerine veda etmeden önce bir soru soracağını söyler ve devam eder;
“Gerçek bir vaka düşünün ki: mantığa ters ama yasaya uygundur...
Aynı zamanda yasaya ters ama mantığa uygundur...
Ve yine hem mantığa hem de yasaya terstir”.
Profesörün şaşkın bakışları arasında, tüm öğrenciler ellerini kaldırmışlardır...
Öğrencilerden birisine soruyu yanıtlaması için işaret eder.
Öğrenci ayağa kalkar ve başlar;
“Hocam, siz 75 yaşındasınız ve 30 yaşında çok güzel bir bayanla evlisiniz.
Bu mantığa ters ama yasaya uygundur.
Eşiniz sizi 21 yaşında bir erkekle aldatıyor.
Bu yasaya ters ama mantığa uygundur.
Siz bu 21 yaşındaki erkeğe mezun olabilmesi için “A” notu verdiniz.
Bu hem mantığa hem de yasaya terstir”......!
-/-
Filipinliler arasında popüler olan kavram, ilk olarak aktivist yazar Ninotchka Rosca tarafından kullanılıyor. “Ben sahip değilsem, sen de olamazsın.”, “Ben başaramıyorsam, sen de başaramazsın.” anlayışını ifade eder. Bazı insanlar, bencilce davranarak hırslarını ön plana alarak başarmanın yolunun başkalarını geride tutmak olduğunu düşünürler. Kendileri ulaşamıyorsa, sizin de hayalleriniz, hedefleriniz uzak olmalıdır. İstekleri budur. Rekabetçi duygularla, hasetlik ve kıskançlıkla çabalarınızı sabote etmeye çalışırlar.
Yengeç Sepeti Sendromu, her alanda yaşanabilir. Örneğin, kurumsal hayattaki tam zamanlı işinizden ayrılıp yolunuza girişimci olarak devam etmek istiyorsunuz. İş çıkışlarında kendinizi geliştirecek kurslara katılmayı planlıyorsunuz. Kilo vermeyi düşünüyorsunuz. Daha farklı, daha iyi şartlara yöneldiğinizde, değişim yapmaya henüz hazır olmayan, korkan kişilerin eleştirilerine maruz kalabilirsiniz. Kendi başarısızlık korkularıyla, sizin başarılarınıza, gelişim olanaklarınıza ket vurmaya çalışanlar; yeni bir şey denemek istediğinizde baltalamaya, caydırmaya niyetlenenler olabilir. “Ne gerek var?”, ”Boşver.”,”Zaten beceremezsin, hiç uğraşma.”, “Bu saatten sonra meslek değiştirilir mi?” sözlerini duyabilirsiniz. Ofis tavsiyesi kisvesi altında size kendinizden şüphelendirecek önerilerde bulunabilirler, iş stresini artırabilirler.
Yengeç zihniyetine sahip kişiler, gruplarında diğerlerini aşarak başarılı üyelerin önemini azaltmayı hedeflerler. Onlar başarısızken başkalarının başarısını izlemek yerine, çökmelerini beklerler. Mutlu anlarda bile eleştirecek noktalar bulabilirler, ama eleştiri duymak istemezler. Empati ve merhametten yoksundurlar. Başkasına yardımcı olmak, kendimize yardımcı olmaktır aslında. “Love your neighbour as thyself.” sözü aklınızda bulunsun. Paylaştıkça çoğalır insan.
Kurbana dönüşmemek için: Zamanınızın çoğunu birlikte geçirdiğiniz insanlara dikkat edin.
-/-
Bu fotoğraf ile ilk defa tanışan öğrencilerim, ‘Havacılıkta Stratejik Yönetim’ dersi için hazırlayıp kendilerine dağıttığım sununun 26. sayfasında bu karşılaştırmaya önceden bir anlam veremediler. Hele Final ve Bütünleme sorularının hepsinin, hazırlamış olduğum “Eşekli Kütüphane” sunusu üzerine kurulu olması elbet yaşamlarında ilk karşılaştıkları okul ve üniversite dışı, ezber bozan bir tavırdı. Köy Enstitüleri ve ilkelerini de işin içine katarsanız şaşırmayanınız kalmaz. Neden mi? Köy Enstitülerinin temel ilkeleri şunlardı;
- Çevreye uygunluk ilkesi.
- Öğrencinin doğasına uygunluk ilkesi.
- Kendi kendini yönetim ilkesi.
- İş içinde kendi kendine çalışma ilkesi.
- Öğrenciye yetki ve sorumluluk verme ilkesi.
Bütün yeniliklere daima ve açık olan, en ileri düzeyde bilgi verecek bir ders (müfredat) programı düzenlenmesi, öğretimde deneye ve uygulamaya dayanan ve yaşamda geçerli bilgileri veren bir öğretim sistemi uygulanması hep bu ilkelerle yaşama geçirilmişti.
Hedef bu olunca, her şeyin yerine oturması kaçınılmazdı. Yaşamla kurulan bir bağlantı ile öğrenmek, öğrenirken yaşamak ve uygulamaya çalışmak!
Bilmem hiç izlediniz mi Mustafa Güzelgöz ve Köy Enstitüleri sunularını?
‘SHU444-Havacılıkta Stratejik Yönetim’ dersini anlatırken, dört adımlık ‘Stratejik Planlamanın Gelişimi’nden bahsederiz. Eşekli Kütüphane yansısını temel alarak sorduğum Final sınav soruları da şunlardan oluşmaktaydı:
Ve elbette son soru en can alıcı konuydu:
Burada anlatılmak istenen anlatılmış, verilen mesajlar alınmış ve ülkeye geçmişi ile bulunduğu günü sorgulayabilen, bundan daha da önemlisi, bu sorgulamadan ders çıkarabilen bir neslin yetişmesine yardımcı olunmaya çalışılmıştı. Onlar üzerlerine düşeni yapıp mezun oldular ama biz görevimizi tam ve eksiksiz yapabildik mi bilemem. Bunu zaman gösterecek.
Ex falso sequitur quodlibet
Yanlıştan yola çıkıp her istediğimiz sonuca varırız.
Mutantur omnia nos et mutamur in illis.
Herşey değişir ve biz de onlarla değişiriz.
Si non mutantur nostra parte, nos videre possimus mutatum.
Bakış açımızı değiştirmezsek, değiştiğimizi göremeyiz.
Yorumlar