THY de partizanlık konusunda çok şey yazıldı, konuşuldu. Amacım size THY de işe alımlarda ve terfilerdeki siyasi torpilleri bir kez daha tekrarlamak değil. Bu yazının konusu, THY yönetimlerinin yıllardır sürdürdükleri “artık bu kadarı da olmaz!” dedirten istihdam politikalarını, iktidar partisinin aynı zamanda İstanbul il yöneticisi de olan 2 THY personeli özelinde ortaya koymak.
İşe alımlarda, sadece iktidar partisinin/hükümetin üyeleri ve bürokratlarıyla aynı soyadı taşıyanları, Kartal’ daki başta olmak üzere imam hatip okulları mezunlarını, iktidarın yan bahçesi dernek, cemaat, tarikat mensuplarını tercih etmek ilk günden beri bir istihdam politikası olarak dayatıldı ve maalesef ilk günlerde bunu kıyasıya eleştiren kamuoyu da artık bu durumu kanıksadı.
Bahaneleri hazırdı zaten. Türkiye’de torpil her zaman vardı. Kendileri neden yapmasındı? Ama kendileri öncekilerden çok farklıydı. Ne olursa olsun; yeter ki bizden olsun, anlayışıyla, torpilsiz hiç kimseyi işe almadıklarını, bazı somut olaylarda, işe alım kriterlerini kişiye özel kolaylaştırdıklarını, hatta eğitimi yetersiz, diploması, öz geçmişi, kariyeri, kalitesi, kapasitesi şüpheli kişileri bile işe aldıklarını; makam, mevki verdiklerini bir kez daha belirtip; bu hususu geçelim.
Eminim böyle çok örnek vardır ama, ben bu yazıda size çok somut iki partizanlık örneğinden, daha doğrusu THY de çalışırken, Parti İl Örgütünde Başkan Yardımcısı olan iki figürden bahsedeceğim.
İlkinden, yani son genel seçimlerde malum Partiden aday olup seçilemediği için Aile ve Sosyal Politikalar Bakan Yardımcısı yapılan Sevim Sayım Madak’dan başlayalım.
İnternetteki biyografisine bakarsanız, THY'de Reklam, Halkla İlişkiler ve Basın İlişkileri uzmanı olarak uzun yıllar görev yaptığı 2006 yılında, THY'nin Barcelona ofisine Pazarlama Şefi olarak atandığı ve 2010 yılında THY'deki görevlerinden ayrılarak ticaret hayatına atıldığı yazıyor.
Aynı biyografide, 2009 yılında malum Parti İstanbul Ana Kademe Tanıtım ve Medya komisyon üyesi olarak siyasi yaşamına başlayan Madak’ın, Parti İstanbul İl Kadın Kolları Tanıtım ve Medya Başkanlığı görevini yürüttüğü ve sonraki parti görevleri uzun uzun yazıyor. Sonuç olarak, THY de çalışırken, parti il örgütünde makam sahibi olduğu gerçeği, kendi biyografisinde bile açık açık belirtilmiş.
Diğer yandan konuyu araştırdığımızda, biyografisinde yer alan THY’den ayrılış tarihinin doğru olmadığını, 2010 yılından sonra da THY de çalıştığını söyleyenler oldu. Parti İl Başkan Yardımcılığı görevini yaparken, Eğitim Başkanlığı Uzman kadrosunda THY’den maaş aldığı ve THY’nin kiralık hizmet araçlarından birini kullandığı iddiaları da tarafımıza ulaştı. Ama bunlar sadece iddia. Bakan Yardımcısının kendisi veya THY üst yönetimi bu iddiaları yanıtlarsa, burada memnuniyetle yazarız.
İkinci ismi de yine Partinin İl Başkanlığı web sitesinde bulduk. Fadime Zehra Şener halen il örgütünde, Başkan Yardımcısı ve Bilgi ve İletişim Teknolojileri Başkanı kadrosunda bulunuyor.
Ak-pak kariyerinin uzun uzun anlatıldığı sayfada, 2012 yılından bu yana THY Genel Müdürlüğü, Gelir Yönetimi Başkanlığı’nda çalışmakta olduğu yazıyor.
Diğer yandan yine biyografisinden, 1980 doğumlu Fatma Zehra Şener’in, 1998 yılında İstanbul Üniversitesi Bilgisayar Bilimleri Mühendisliği’nden mezun olduğunu anlıyoruz. Çünkü, 1999-2007 yılları arasında İGDAŞ’ta mühendis, uzman ve proje yöneticisi olarak çalıştığı yazıyor. Bu mezuniyet tarihi doğruysa, hanımefendi 18 yaşında bu üniversiteden mezun olmuş demektir. Ayrıca, ben İstanbul/Cerrahpaşa Üniversitesindeki bu bölüm hain darbeden sonra kuruldu diye biliyorum ama, yanılıyor olabilirim. Neyse, müfettişliğin lüzumu yok. Sizi detaylarla sıkmayayım.
Yukarıdaki tespit ve iddiaları dikkate alarak, THY yönetimine buradan soruyorum:
Diğer parti mensupları ve yöneticileri de şirketinizde eşzamanlı olarak çalışabiliyorlar mı?
Bu iki hanımefendi partinin yoğun faaliyetleriyle meşgulken, THY’deki mesailerine düzenli olarak geldiler mi?
Bu istihdam uygulaması ile malum siyasi partinin yöneticilerine maaş, araba vb. verilmesinin, sebep ve gerekçeleri nelerdir?
THY de bu şekilde istihdam edilen kaç personel bulunmaktadır?
***
Meselenin bir de öteki yüzü var tabi. Konuyla ilgilenenler mutlaka hatırlayacaktır. Haberi Airporthaber den okumuştum. Türk Hava Yolları'nda kaptan pilot olarak görev yapan Evren Kaptanın, önceki seçim sürecinde muhalefet lideri ve Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu'na ait “tweet”leri beğendiği ve benzer “tweet”leri retweet ettiği gerekçesiyle THY'deki işinden kovulduğu yazıyordu.
Bu olayın hemen akabinde geçtiğimiz yıl haziran ayında gerçekleştirilen 2022 yılı THY AO Genel Kurulu’nda bu husus Bay Bolat’a sorulduğunda haberi doğrulayarak, THY de asla böyle şeylere müsaade etmeyeceklerini, bu konuda asla parti ayrımı yapmadıklarını belirtip; o kaptan pilotun sosyal medya paylaşımları iktidar partisini destekler mahiyette olsaydı, yine aynı işlemi yapacaklarını söylemişti.
Bu açıklamaya kaç kişi inandı bilmiyorum. Ama Bay Bolat isterse, halen THY de çalışan birçok personelin sosyal medya paylaşımlarında, malum partiyi destekler mahiyette partizan paylaşımlar yaptıklarını, hatta bazılarının artık trollük seviyesine çıktıklarını rahatlıkla tespit edebilir.
Aslında, kaptan pilotun muhalif sosyal medya paylaşımı nedeniyle işten atılması münferit bir hadise değil. THY de bir ekip bu konuda düzenli raporlama yapıyor. Ama nedense dikkatlerini sadece muhalif paylaşımlar çekiyor. Mesela, önceki hafta Eğitim Başkanlığı’nda çalışan bir uzmanın da bu nedenle işten atıldığı duyumu geldi bize.
Muhalif paylaşımları sektirmeyen ama iktidar yanlısı paylaşımları nedense göremeyen bu ekip, belli ki; işini düzgün yapmıyor. Bu konuda acz içindelerse, biz kendilerine seve seve yardımcı oluruz. Yeter ki; parti ayrımı yapmaksızın her personele eşit işlem yapılacağına inanalım.
Sonuç olarak, bırakın yandaş partidaş kadrolaşmasını, malum parti il teşkilatındaki yöneticileri bile eş zamanlı olarak şirkette çalıştıran bir aymazlık hâkim THY ye. Bu zihniyet muhalif görüşte olduğundan şüphelendiği personel söz konusu olduğu zaman tazminatsız işten atmakta, hiçbir beis görmüyor, hicap duymuyor.
***
Bir de THY de KİK (Kişi ile Kaim) kadrodan maaş alıp fiilen başka kurumlarda çalışanlar var. Bu uygulama münferiden de olsa eskiden de vardı. Özellikle Ankara Satış Müdürlüğü kadrosunda görünüp, TBMM de Milletvekili sekreteri olan veya o tarihlerde THY’nin bağlı olduğu ÖİB (Özelleştirme İdaresi Başkanlığı) de görev yapan bir iki personelden ibaretti bunlar.
Buna neden gerek görülüyor diye sorarsanız, sebebi çok basit. THY de maaşlar daha yüksek olduğu için. Ama eskiden THY de KİT, yani kamu şirketi olduğu için bu uygulama çok yadırganmıyordu. Sonuç itibarıyla bu torpilli kişiler maaşlarını her iki durumda da devletten alıyorlardı.
Ancak, THY özelleştikten sonra da bu uygulama devam etti ve üstelik sayısı daha da arttı. Geçen bir örnek söylediler. THY de iken Temel Kotil’in Özel Kalem müdürüymüş. Damat bakanın döneminde Enerji Bakanlığı’na transfer olmuş. Olabilir. Demek ki; arkadaştaki cevheri keşfetmişler diyebilirsiniz.
Ama söylediklerine göre yanlış olan şey adının Mehmet Karataş olduğunu öğrendiğimiz bu personelin, iki sene öncesine kadar THY’den ücret almaya devam ediyor olmasıymış.
Bu durumda ister istemez, THY yönetiminden bu konuda da açıklama bekliyoruz. Mehmet Karataş ile ilgili iddialar doğru mudur? Doğruysa, gerekçesi nedir. Başka yerde çalışıp, THY’den ücret alan kaç tane Karataş bulunmaktadır?
Sonuç olarak, THY de partizanlık hiç bitmiyor.
Ancak, yukarıdaki soruların cevaplarını bilmeye de hissedarların ve kamuoyunun hakkı var.
Yorumlar Tüm Yorumlar (35)