Baştan söyleyeyim. Umarım duyduklarım yalandır. Çok vahim çalışma yapılıyor THY'de. Geçmiş yıllarda örneğine çok rastlamıştık. Hatta bazı yazılarımda uyardığım için THY çalışanlarından negatif yorumlar almıştım. Ama sonunda benim söylediklerimin ve yazdıklarımın gerçekleşiyor olması yine beni üzüyor.
Türk Hava Yolları çalışanlarının bir günlük eylemini hepimiz hatırlıyoruz. Meşhur 29 Mayıs eyleminde 305 çalışan işsiz kalmıştı. Bu 305 kişi arasında bazıları kolpa raporlar alarak kendini garantiye alma hamlesi yapmış olmalarına rağmen işten çıkartılmaktan kurtulamamıştı.
Bir dolu eylemlere rağmen 305 konusunda, sendika yönetiminin değişimine kadar herhangi bir olumlu gelişme yaşanmamıştı. THY'nin desteğindeki ekip iş başına gelince 305 için formüller üretilmiş ve bazı çalışanlar işlerine yeniden dönmüştü.
Şimdi duyduklarınıza inanamayacaksınız. Türk Hava Yolları, eski personelden, kendine göre işten atılması gereken birçok personelin isim listesini yapmış durumda. Emin ve güvenilir bir kaynaktan edindiğim bilgiye göre THY, iş akdini feshetmek istediği kişilerin sağlık raporu alıp almadığını araştırmaya başladı.
Anlaşılan o ki; rapor alanlara kısa bir süre sonra performans düşüklüğü ve işverimi düşük bahaneleri ile sarı zarf verecek. Yani sizinle çalışmak istemiyoruz denilecek.
Yine edindiğim bilgilere göre rapor alıp almadıkları arıştırılan bu personelden bazılarının hiç rapor almadıkları, işlerini aksatmadıkları anlaşılınca "Nasıl ya, mutlaka bir açığını bulup işten atalım" tarzında konuşmalar geçtiği de söyleniyor.
THY'nin çalışanlarını bu tür yaklaşımlarla işten çıkarma girişimini etik bulmuyorum. Hatta insanlık adına, çalışma ahlakı adına da ayıplıyorum.
THY'nin çalışma koşullarını dizayn etme gibi bir niyetimiz olmamakla birlikte, sahte rapor alarak işini aksatanları elbette THY ailesinden çıkartmak gerekir. Lakin, gözüne kestirdiği ve işten atmak için "mutlaka bir açığını bulalım" düşüncesinin zikredilmesini, uygulamaya konulmasını vicdan yoksunluğuna bağlıyorum.
Burada iş sendikaya düşmekle beraber, sendikanın çalışma koşullarının iyileştirilmesi, THY çalışanlarının iş garantörü olması beklenirken, Hava-İş yönetiminin başka şeylerle meşgul olduğunu duymak kadar üzücü bir durum olmasa gerek.
Sendikanın şu sıralarda derneklerin, vakıfların yaptığı işlere soyunması ya sendikacılığı bilmemek ya da 'iş yapıyor' görüntüsü vermekten başka birşey olmadığını düşünüyorum. Hava-İş sendikasının indirim anlaşması peşinde olduğunu duyuyorum. Sendikanın meşguliyeti şu; İngilizce kursları, kreş ve restaurant gibi yerlerden personele indirim alma çalışması yürütülüyor. Şimdi soruyorum sizlere; sendikanın bu tür küçük işlerle mi uğraşması gerekiyor?
THY'nin 17-18 bine ulaşan çalışanına verilmesi gereken sendikal anlayış bu olmamalı. THY'nin de çalışanlarını işten çıkarılacaklar, bizim uşaklar gibi iki gruba ayırmaması gerekir. Hepsi bizim uşaklar, hepsi bizim abilerimiz, kardeşlerimiz, ablalarımız, kız kardeşlerimiz olarak görülmeli.
Havacılık sektörünün bir bakanlığa ihtiyacı olduğunu, bir havacılık bakanlığı kurulması gerektiğini yazıyorum iki haftadır. Bu demek değildir ki, ulaştırma bakanlarımız havacılık bağlamında başarısızlar. Bunu asla kastetmiyorum. Lakin, ulaştırma bakanlığına ne kadar çok kurum bağlı olduğunu düşünün. Trenden gemiye, kamyondan münibüse, asfalttan viyadüğe, uzaydan telekoma, havalimanlarından uçağa ve daha birçok alan. Toplamda yirmi tane genel müdürlüğü var bu bakanlığın. Düşünün her genel müdürlüğe ayda bir gün ayırsanız ay sonu geliyor.
İşte bu yüzden havacılık bakanlığı ayrı olmalı diyorum. Başlı başına farklı bir alan.
En basitinden havacılık çalışanlarının doğru dürüst bir kanunu bile yok. Pilotların iş tanımı yok. O kadar çok sorun var ki, bir ulaştırma bakanının havacılığa verecek zamanı olamaz.
Sözün özü: THY, çalışanlarıyla yollarını ayırmak isteyince etik olmayan yolları gerekçe göstermemeli, Havacılık Bakanlığı da şart. İster beğenin ister beğenmeyin. Ben böyle düşünüyorum...
Yorumlar Tüm Yorumlar (73)