Merhaba,
THY son genel kurulu sürecinde yaşanan ve neredeyse herkes için sürpriz olan Sayın Topçu’nun görevden ayrılması ( veya ayrılmasının istenmesi ) ve buna bağlı bazı konularda kısa notlar paylaşmak istiyorum. Yazının sonunda söylenecek şeyi ilk başta söyleyeyim; Sayın Topçu’nun THY‘de göreve başlaması da THY’den gitmesi de yanlış oldu diye düşünüyorum.
Konulara, taraflı –ideolojik – dostum – düşmanım – parti farkı vb. diye bakarsak ya başlaması yanlıştı ya da gitmesi yanlış oldu diye savunuruz oysa objektiflik başka bir şey gerektiriyor. Şahsi düşünmeden iş ile ilgili doğru nedir diye baktığımızda;
Sayın Topçu’nun THY’de göreve başlaması niçin yanlıştı ?
Çünkü sektörle ilgili bir tecrübesi veya sektör tecrübesi olmasa bile bu açığını kapatıp şirkete katma değer sağlayacak özel bir vasfı yoktu bu nedenle THY’de göreve başlaması yanlıştı. Güvendiğiniz insan ile çalışmakta mahsur yok fakat liyakati olmayan A yerine liyakati olan B olur yine güvendiğiniz adamınız olur.
Sayın Topçu’nun görevden ayrılması niçin yanlıştı ?
Maalesef başladığı tarih itibariyle THY için yeterli olmayan sayın Topçu , uzun yıllar sonunda ve pahalı bir maliyetle tecrübe sahibi oldu. ( tecrübenin maliyeti sadece yanlış yapmak değil hiç yanlış yapmamış olsanız bile “daha iyi “ yapılabilecek bir işi “ iyi “ yaptıysanız aradaki fark kayıptır, 2 lira kazanılabilecek bir işten 1 lira kazandırıp sonra da bununla övünemezsiniz) Sayın Topçu bu süreçte kendini yetiştirdi ve katma değer üretmeye başladı. Artık tecrübe için ödenen ağır maliyet ( THY yani ülkemiz ve insanımızın ödediği bir bedel ) karşılığında tam katma değer üretmeye başlamış artık verimli olacak duruma gelmişken ayrılması çok uygun olmadı diye düşünüyorum.
Yukarda yazdıklarımdan, “ kimse görevinden alınamaz ya da yeni gelen daha tecrübesizdir bu nedenle mutlak yanlıştır “ gibi bir sonuç çıkarılmasın lütfen.
Eski olanın değişimini zorunlu kılan bir durum varsa veya yeni başlayanın toplamda daha faydalı olacağı değerlendiriliyorsa değişim tabi ki mümkün.
Bununla birlikte bu değişiklikler yapılırken kişi veya bir grubun değil ülkenin faydası , liyakat , hakkaniyet göz önünde tutuluyorsa tabi ki her türlü değişiklik yapılabilir. Değişiklik yapılırken hem YKB hem de onun ekibine nezaketle yaklaşmak gerektiği bir gün benzerinin kendilerine de uygulanabileceği göz ardı edilmemeli. Takip edebildiğim kadarıyla Sayın Aycı gayretli gözüküyor hem kendisi hem THY hem ülkemiz için gayretinin devamını diliyorum.
**
Sayın Topçu’nun teslim aldığı THY belli bir noktaya gelmiş ve temel stratejileri oturmuştu. Bunda kriz döneminde uçak alım kararı veren Sayın Abdurrahman Gündoğdu ile Teknik A.Ş ile başlayan iştiraklerin kurulması , DO-CO kararı , Star Alliance , Anadolu Jet gibi köşe başı işlere imza atan Sayın Candan Karlıtekin’in ve yıllar içinde detaylara vakıf hale gelerek operasyonu yürüten Sayın Temel Kotil’in paylarını inkar edemeyiz. ( İşin mutfağındaki binlerce ara yönetici ve emekçinin haklarını da ayrıca teslim etmek gerekir)
Tüm süreçte YKB –GM tartışması hep vardı ve sanıyorum bizim insanımızda hep olacaktır. Yazıyı uzatmamak adına sadece bir örnek yazayım ; Ortak karar ile belirlenmiş bir hedefin tarifinde bile anlaşmazlık yaşanabiliyor.YKB olan Sayın Karlıtekin’in işletmeci ve işadamı kimliği ile THY hedefi olarak : “ parmakla gösterilen bir havayolu olmak “ tabiri vardı ve bu yazılı olarak THY hedefleri arasında beyan edilmişti. GM olan Sayın Kotil’in mühendis/akademisyen bakışı ile bu hedefi, sayısal olmayan / ölçülebilir olmaktan uzak ve haliyle kabul edilemez bulacağı aşikar. YKB-GM bakış açılarındaki farklılık Sayın Topçu döneminde de devam etti. Airporthaber arşivinde ki bu konuyla ilgili yazıları hatırlatmakla yetineyim.
**
Her ne kadar özel sektör dense de THY’nin yönetim açısından kamu olduğu tartışmasızdır. Kamu ile ilgili karar sahiplerinin kişisel / sübjektif hareket etme lüksü olmamalıdır. Özel firmaların sahiplerinin ve yöneticilerinin objektif olmaması kamu kadar ağır sonuçlar içermiyor ve bir nokta da patron : “ Kendi param-kendi şirketim ister kar ederim ister zarar, istersem X ‘i genel md- Y’yi memur olarak görevlendiririm “ diyebilir fakat söz konusu kamu ise kimsenin buna hakkı olamaz.
Klasik filmler içinde unutulmaz bir yere sahip olan “Baba 3 “ filminin müthiş repliğini hatırlatmak isterim , sahnede amca Corleone var, işlerini devredeceği yeğen Corleone ’ye nasihati : ‘’ Düşmanından nefret etme, kararını etkiler.’’
Objektif karar için müthiş bir örnek.
Büyük kurumlar büyük gemilere benzer, büyük gemilerin küçük deliklerden su alsa bile hemen batmaması gibi yanlış kararlar da büyük kurumları hemen batırmaz. Gemilerde ki küçük su kaçakları zaman içinde gövdede “gizli korozyona “neden olur. Bu çok tehlikeli bir durumdur. Siz her şey yolunda diye düşünüp okyanusta seyahat ederken rahatlıkla atlatabileceğiniz bir dalga sonunuz olabilir.
Subjektifliğin en kötü olanı doğru yapıyorum zannederek yapılan yanlışlardır hatta bu durum bazen kişinin kendi sağlığı ile ilgili bile olabilir ; Buna en güzel örnek , sigara içenlerin “ bakın ben sigara içiyorum fakat içmeyen çoğu insandan daha sağlıklıyım “ yaklaşımıdır. Burada ki hata : sigara içen kişi yaradılışından gelen çok sağlam bir fizyolojiye sahip olabilir sigara bile içse “çok iyi “ den “iyi “ seviyesine düşer.
Karşılaştırma yaptığınız sigara içmeyen birisi de çok sağlıklı bir yapıya sahip olmayabilir böylece sigara içen birinin içmeyenden daha sağlıklı olduğu örnekler olabilir. Oysa doğuştan çok iyi fizyolojiye sahip olan kişi sigara içmeseydi mevcut durumundan çok daha iyi olacaktı. (örnekleme açısından: bakımsız bir Mercedes bakımlı bir Şahin’den daha iyi olabilir, birde Mercedes’in iyi bakımlı olduğunu düşünün…. )
Bu örnek, kurumlar içinde geçerlidir, geçmiş / dış şartlar nedeniyle çok iyi bir başlangıç seviyesine sahip olan bir kuruluş bu yapısı ile yönetim zaafiyeti olsa bile büyümeye devam eder hatta kar eden bir şirket olarak bu durumla övünebilir. İyi durumdayız diye övünmek yerine çok daha iyi durumda olabilirdik diye bakmak gerekir. Çok başarılı olduğunu düşünen ve tüm kerameti kendinde gören yöneticiler varsa buyursun Olimpik hava yolların da aynı başarıyı göstersin o zaman tebrik edelim.
**
Yazıyı bitirirken sektörümüz için insan faktörünün ne kadar önemli olduğunu hiç bir şeyin insan hayatından kıymetli olmadığını hatırlatmak isterim. İnsan faktörünün de fizik gibi kimya gibi kuralları vardır bu kurallara uyulmazsa sonuç felaket olur. İş kazası sonucu vefat eden uçak teknisyeni arkadaşımız Tuna Beken’e Allah’tan rahmet yakınlarına ve dostlarına başsağlığı diliyorum. İlgili herkesten yürekten istirham ediyorum lütfen çalışma şartları iyileştiriniz , sizin evladınız olsa aynı şartlar altında çalıştırır mısınız ?
Benzer bir durum uçuş tarafında da yaşanmadan ( Allah korusun –Amin) Uçuş Emniyeti-CRM için sizlere rapor edilen uygunsuzlukların üzerine gidiniz.
Saygılarımla.
Erdal Gülmez
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)