Ben gökyüzü haberci ve Airporthaber’ de yazmaya başlarken , ben köşe yazarı değilim, araştırmacı bir yazar hiç değilim. Üç beş kelimeyi bir araya usulünce bir araya getirmeğe çalışan biriyim. İnşallah becerebilirim dediğimi hatırlıyorum. Bunu tekrar ifade ediyorum. Bunu bir kenara yazın.
Gelelim başlığa. Yanlışları inatla vurgularken, doğru ve belki de güzel sonlanacak, sonlanabilecek gelişmelerden neden kaçıyorum? Yanlış ve kötü gelişmeler hayli fazla. Ve de bu hatalı konulardan çalışanlar çok fazla etkileniyor. Ve bunun etkisi benimle doğrular arasında bir set oluşturuyor desem hatalı olmaz.
Her şeyi menfi açıdan değerlendirme eğilimli oldum. Geçenlerde bir haber okudum Airporthaber’ de Başlığı “THY İstanbul Havalimanında Anadolu Jet Sabiha Gökçen de büyüyecek” Yazının altında belirli bir izahat vardı. Onu okumadan salt başlığa bakıp içimden “ Sanki tersini yapabilirlermiş gibi” dedim kendi kendime. Yazının detaylarına daha sonra baktım. Yapılan bu tercih ile ilgili bir neden yoktu. Buna gerek var mıydı? Sektörde çok uzun sayılabilecek bir süre çalışmış olan biri bunu düşünemez miydi? Ama bu nedenleri düşünüp “doğru yapmışlar” diye düşünmeden içimde yerleşmiş olan menfilik beni bu düşünceye itti. Bu ruhsal durumumum bir tezahürü değilse nedir?
Bu menfiliği benim siyasi görüşüm mü tetikliyor dersiniz. Hayır. Kesinlikle. Ben ne ruh hastasıyım ne de futbol takımı tutarcasına bir siyasi teşekkülü destekleyen birimiyim? Buna bağlı olarak “bunlar ne yaparsa yanlıştır” gibi saçma bir düşünce beni bu menfiliğe itemez.? Bir kez daha hayır. Etrafa değil ama kendime bunu ispat ettiğime eminim. Bu konuda zihnen fazlası ile rahatım.
Şimdi bir yönetici çıkıp bana “Taşeron çalışanlarımızla alakalı da projeler geliştiriyoruz, umarım olgunluğa erişip yakın zamanda hayata geçirmeye muvaffak oluruz” dese ben 305’ler ve 211’ler için söylenenlerden ve sonucu gördükten sonra ( Her ne kadar yönetimin bazı kararlarına katılsam bile) buna nasıl inanabilirim ki? Siz söyleyin.
Sektörün yöneticileri icraatları ile her fırsatta içimdeki güven tomurcuklarını o denli hırpaladılar ki, maalesef beni bu duruma düşürdüler. Bundan mümkün olduğunca az etkilenmeğe çalışıyorum. Ben İlker Aycı Beye de Ahmet Bolat beye de hep inşallah diyerek iyi düşüncelerle yaklaştım. Okurlarımın bunu biz söylemiştik diyerek sık sık başıma vurdu ve halen de vuruyorlar. Ben ilk geldikleri zaman onlara karşı mıydım? Hayır. Bunu o tarihlerdeki yazılarımdan da görebilirsiniz. Taşı ağırlaştıran nedenlerin içinde öncelikle güven var. Dikkatinizi çekerim bu benim özgüven eksikliğim değil.
Tabii ki bunlara ilaveten büyük sıkıntılar yaşayan çalışanların ruh hali de benimkinden değişik değil. Onlar yaşadıkları menfilikleri, uygunsuzlukları okumak istiyorlar. Biz millet olarak iyi haberlere değil kötü haberlere meyilliyiz. Airporthaber yazılarına bakarsanız kötü haberlerin da fazla okunduğu, yorumlandığı açık olarak görebilirsiniz. Günlük gazetelerde de keza. Bu köşeyi dolduran biri olarak benim de okurlardan etkilenmemem mümkün değil. Bu bir zafiyet midir diye sorarsanız? Evet. Bu da benim zafiyetim herhalde. Başlıkta belirttiğim gibi sonucu güzel olabilecek gelişmeler olmasa şirketler bu kadar istihdam yapabilir mi? Maaşları nasıl öder? Vb. Bunu düşünebilen Çetin Özbey’in başka bir nedenleri de olmalı değil mi? İşte bu noktada ortaya güven duygusu eksikliği ortaya çıkıyor. Sonucu güzel olacak uygulamalar.?
Evet, THY’ nin şehit yakınları ve gazi ve gazi yakınlarına uçuşlarda indirim yapması çok güzel bir uygulama. Bunu takdirle karşılamayan kimse var mıdır bilmiyorum? Ve de Airporthaber bu güzel uygulamayı haber yaptı. Herhalde sizde bu haberi oradan veya sitelerin birinden okumuş olmalısınız. (THY), hayata geçirdiği sürdürülebilirlik odaklı faaliyetler ve bu kapsamdaki yenilikçi çalışmaları ile Centre for Aviation (CAPA) tarafından "Sürdürülebilirlik İnovasyonunda Yılın Havayolu" ödülünü aldı. Sevindik hepimiz. Çalıştığım site bunu da haber yaptı. ( Bu konu notunuzda yer almıyordu)
İnsan kaynakları bölümünün yüzlerce müracaatı değerlendirmesi sonucunda yapılan dış tayinler Airporthaber’ de Türk Hava yollarının gönderdiği basın bülteni paralelinde yer alırken köşemde menfi olarak ayırımcılığın canlı bir örneği olarak değerlendirilmiş ve bu şekilde yer almıştır. Ne demiştim o yazımda.” Türk Hava Yolları ticari bir kuruluştur. Bu tamam. Ancak dış tayinin önde gelen amaçlarından biri çalışanların yurt dışı görevlerde kazandıkları tecrübe ve deneyimleri ülkemize taşımalarıdır. Bizim çalıştığımız dönemlerde yurt dışı görev süresi (başarısızlık, disiplin suçu vb. durumlar dışında) minimum 3 maksimum 5 sene ile sınırlıydı. Tabii ki bunun parmakla gösterilebilecek kadar istisnaları mevcuttu. Geçenlerde bir yurt dışı tayin listesi açıkladı THY. Yapılan ilk yurt dışı tayinlerdi yanılmıyorsam. X yurt dışı noktada görev süresi dolan (?) bay Çetinin yine yurt dışında Y noktaya atandığını söylüyordu. Liste çoğunlukla böyleydi. Neden bu değerli arkadaşlarımız engin tecrübelerinden istifade edilmek üzere Türkiye’ye çekilmediler dersiniz? En hafif deyimi ile görevi ihmal suçu işleyerek şirketin zararına sebebiyet veren bir müdür çalışanınızı o noktadan alıp THY için daha önemli olan bir yurt dışı noktaya atanmasını izah edecek kimse yok mu? Temel ve Kotil beyin kulakları çınlasın. “Bizim Çocuklar” onların sözüydü. Evet, hatırlatayım istedim. Göreve başlarken sizden, bizden ayırımı yok diyen Sn. Bay Bolat’tı. Oturup atama listelerine bu pencereden bir bakın. Kendinizi nasıl hissedeceksiniz? Buda diğer çalışanlara, özellikle yurt dışı görev beklentisi olanlara kendilerini kötü hissettirmiş midir acaba? Ben kendimi kötü hissettim / hissediyorum. Zira Bolat beyden çok şey beklemiştim”
Türk Hava Yolları başlattığı yeni bir kampanya ile İstanbul’dan Balkanlar ve Güney Avrupa’daki 32 uçuş noktasına 119 dolardan başlayan fiyatlarla uçuş imkânı sundu yolcularına. 20 ve 30 Eylül 2022 tarihleri arasında THY tarafından belirlenen ancak açıklanmayan bir miktar koltuk sayısı için, 01 Kasım ve 31 Mart 2023 tarihleri arasında uçmak kaydı ile satılan bu biletlerle yapılan uygulama, satış süresi sonlandığından ötürü bitmiştir. THY bu programa uygun olarak kaç bilet satmış ise bu uygulamanın başarısını ortaya koyacaktır. Açıklarlarsa anlarız. Sizce açıklarlar mı? Geçmişte yapılan bu uygulamadan nasıl bir sonuç alındığını hatırlamıyorum. Parlak bir sonuç olsa unutmaz ve hatırlardım. Bu uygulama Airporthaber tarafından haber yapılmıştır.
Pandemi döneminde Kargonun elde ettiği büyük başarıyı özellikle yolcu uçaklarının kargo uçağına çevrilerek THY’ nin uluslararası değerlendirmelerde yer almasını büyük takdirle karşıladığımız ve alkışladığımız hem Airporthaber’ de hem de köşemde yer almıştır.
TÜRK Hava Yollarının Amerika Birleşik Devletlerinden başlayarak sağlık Turizmine ayak atmasını güzel bir atılım olarak görmekteyiz. THY’ nin ifade ettiği gibi bu uygulamayı desteklemek için dünya ülkelerinde tanıtım yapmakta fayda olduğu da açık. Bu konu Airporthaber’ de haber olarak yer almıştır. Yanılmıyorsam bu konuya bir yazımın içinde takdir duyguları ile değinmiştim.
Öncelikle ben bu köşede haber yazmıyorum. Başka bir deyişle muhabir değilim. Ve de köşe yazarları haber yazmazlar. Dolayısı ile sıraladığınız konuları işlememiş olmam bir hata değildir. Umarım ki bahsettiğiniz konuların neden yazılarım kapsamında bulunmadığını anlaşılacaktır. Tabii ki Airporthaber’ in bahsettiğiniz konuları haber olarak işlemiş olması beni hayli rahatlattı. Sitenin haberleri arasında bu konular ( THY’nin bildirmesine rağmen ) yer almasaydı o zaman yapılan hatalı bir uygulama olurdu.
Beni THY ile ilgili güzel gelişmeleri yazmamam nedeni ile tenkit eden Sn. Çalışan. Umarım ki hatalarımı da ifade ederek dayınız üzerindeki müspet imajımı zedelememiştir. Bu uzun yazıyı okumayın. Yalnız son paragrafı okursanız kendileri için yeterli olacaktır.
Airporthaber’ deki yazılarım nedeni ile de canımı sıkan çok şeyle itham edildim. Düşmanlık yaptığım, siyasi görüşüm nedeni ile İlker beye saldırdığım, yazılarımda değindiğim tüm konuların maksatlı olduğu, yazılarımın beğenilmemesi nedeni ile ancak böyle konulara eğilerek okur bulabildiğim çok söylendi. Şu anda düşünemediğim birçok şey yazılarımın yorumlarında yer aldı. Ve ben tüm bu mesnetsiz suçlamaları havi yorumları bizzat kendim yayımladım. Hatta yazımda mevcut olan bir imla hatasını yorum konusu yapanlar, sitenin sahibine bu adamı atın size yakışmıyor diyenler bile mevcuttu. Her şey söylendi ama hiç kimse yazdığın doğru değil, böyle bir olay olmadı, işte bunu uyduruyorsun diyemedi. Veya yazımda değindiğim konunun hatalı olduğunu belgeleyip beni mahcup edemedi. Benim için bu hepsinden önemli.
MESAJI ALMASI BEKLENEN KİŞİLER AÇISINDAN, ÇALIŞAN YORUMLARI BİZİM YAZDIKLARIMIZDAN ÇOK DAHA ÖNEMLİ
Bizim köşe yazarlarımız olması gerektiği üzere genelde sektörel konuları işliyorlar. Bu kapsamda çalışanların sıkıntı ve ihtiyaçları da dile getirilirken mensubu olduğunuz kuruluşların çalışanları rahatsız eden konuları da gündeme getirilmektedir. Bu arada konuları çalışanların penceresinden bakarak değerlendirdiklerini söylemek yanlış olmayacaktır.
Yazıların bir futbol maçında 18 içinde gol atmak için top beklemekte olan oyuncuya yapılan bir orta gibi olduğunu düşünebilirsiniz. Ve üstelik koşup topa yetişme durumunda da değilsiniz. Doğrudan hangi ayağınızla vuracaksanız topa önünüze düşüyor. Topu ne şekilde kullanacağını düşünmek artık o oyuncunun işi. Yani okurların ve yorumlayanların işi.
Geçenlerde bir yazım 100’ün üzerinde yorum aldı. Aslına bakarsanız yorumların tümü büyük ölçüde birbirinin aynı veya benzeriydi. Bir tepe yöneticiden şu sözü duymuştum. “Sizin yazıları ve altındaki yorumları eskiden çok sıkı takip ederdim. Ama maalesef yazınızın yorum köşesi dar görüşlü arkadaşların kulübü haline gelince bıraktım.” Kimdi bu yönetici? O yorumlardan faydalanmayı amaçladığını söylüyordu. Sizler açısından da önemli biriydi ve de o yorumları okumasında fayda vardı. Hatta bir adım öte belki de yazının o şekilde yazılmasının ve yorumlanmasının amacıydı yorumları bu tür insanların okuması. Yoksa bunu bahane olarak mı söylüyordu. O da mümkün. Daha önceleri bunun benzeri durumunu bir kez daha yaşamıştık. Tablo yine aynıydı. Yorum yazmak mecburiymiş gibi herkes aynı şeyleri söyleye söyleye bıktırmışlardı insanları. Onları da çok ikaz ettim. Fayda sağladı mı derseniz. Hayır. Ben o konuda yazmaktan vazgeçtim. Gerisini siz düşünün.
Yazılan yorumlar bir konuya açıklık getirme, zihinlerde oluşabilecek ve yan yollara saparak geliştirilebilecek yazı konusunu bilen uzmanları ve de en önemlisi konuyu bizzat yaşayanlar tarafından açıklanarak, o yorumu okuyanların zihinlerindeki sorulara açıklık getirilmesini sağlamak amacı ile kaleme alınan hedefe ulaşmada yardımcı olan yazılardır. Şimdi örneği şu taşeron çalışanlar ile ilgili olarak yazılmış olan yorumlara bakın. Ve de siz düşünün. Birbirinin aynı olan, suçlayıcı yorumlar benim yazı yazmamdaki ve sizin yorumlamanızdaki müşterek amacımıza hizmet ediyor mu? Karar sizlerin.
Küçük bir örnek. Bu haftaki 28.Kasım tarihli yazıma tam bir hafta sonra SAF başlığı ile 21 Kasım tarihli yazıma gönderilen bir yorum var. Bu yorum konu başlığı ( TAŞERON İŞÇİLER: HAKLARININ GASP EDİLDİĞİNİ SÖYLÜYOR. DOĞRUMU? BU ŞİRKETLERİ KİM DENETLİYOR?) nedeni ile sistem programlaması gereği 21 Kasım tarihli yazı yorumlarının altına kaydedilecek. Başka bir deyişle bu yorum bugün ekranda olan yazının yorumları arasında görülmeyecek. Yazan arkadaşımız yorumum yayınlanmadı diye düşünecek. O kadar. Sonuçta o yorumu kimse okumayacak. Okusa ne olur. Hiçbir şey. Zira yayımlanmış olan benzeri yorumlar zaten mevcut. Siz zannediyor musunuz ki herkes sizin sorunlarınızı bir hafta geriye dönüp yine okuyacaklar. Yok böyle bir şey. Konu sizin ama siz takip etmiyorsunuz?
Lüzumsuz yazılan yorumların işgal ettikleri sütunların, ne kadar fazla olduğu tahayyüllerimizin/ hayal etme kapasitemizin ötesindedir. Bu tür yorumlar kişileri yorumlarınızı okumaktan soğutur. Buna inanın. Bunu bizzat gördüm, yaşadım ve bana defalarca söylendi.
Örneğin son iki yazımızı ve yorumları kimler okusun isterdik.? Tabii ki Taşeron şirketin patronunun ve bu firmaları denetlemekle yükümlü olan THY’ nin tepesindeki zatın. Taşeron Şirketin patronunu bilmem ama THY’ nin patronunun okumadığına eminim. Bu nedenle aynı konuyu takip eden hafta kendilerine hitap eden bir dilekçe formatında tekrar yazmaya mecbur oldum. Yazıyı okurlar mı? Tahmin ederim. Okuyabilirler.
Biliyor musunuz ben bir taşeron şirkette sizlerle birlikte çalışsaydım ne yapardım? Çalışanların birbiri ile ilişkilerini tabii ki bilemem. Ama o yazıma kimsenin bir yorum yazmamasını sağlardım. Bunun zorluk derecesini sizleri tanımadığım ne denli birlik olup olmadığınız bilmediğim için düşünemiyorum. Zor durumda olanların tali zorlukları aşmalarının şart olduğunu biliyorum. Daha sonra bir gün, değişik yerlerde çalışan 3 en fazla 5 arkadaşla bir araya gelir oturur tek, ama her şeyi ifade eden bir yorum yazardım onlarla. Belirttiğimiz en az 2 veya 3 konunun da belgesini bir şekilde koyar veya siteye gönderirdim. Örneğin işe gelinmeyen güne / günlere ait maaştan yapılan kesintinin primlerden de mükerreren yapıldığını gösteren iki adet bordro vb. Bilmem anlatabildim mi? Benim düşünebildiğim örnekleri sizlerin de düşünebileceğiniz açık. Tabii ki daha fazlasını da
Bir daha size birisi sahanın sağ veya sol tarafından 18 içine bir orta yaparsa topu auta atmamanız için söylemek istedim bunu. Bunların hiçbiri ilim değil. Yapılması gereken tek şey düşünmek gerekirse bir iki kez daha düşünmek.
Evet durum kötü, ümitsizsiniz ama menfi düşüncelerinizi elinizden geldiği kadar rektifiye edin. Bakarsınız bir gelişme olur ve o bile sizi mutlu kılar. Hayatta hiç beklenmemesine rağmen yaşanan benzeri örnekler çok
Yorumlar Tüm Yorumlar (36)