Yayımlanan habere göre, yabancı ziyaretçi sayısı dibe vurdu! Kültür ve Turizm Bakanlığı, kasım ayında Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısının geçen yılın aynı ayına göre yüzde 61,93 azaldığını açıkladı. Toplam yabancı ziyaretçi sayısı 833 bin 991 oldu. 2020 yılı Ocak-Kasım döneminde ise Türkiye'yi ziyaret eden yabancı sayısında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 71,95 azalma meydana geldi. 11 aylık dönem toplam yabancı sayısı 12 milyon 34 bin 883 oldu. Covid-19'un etkisiyle rakamlar dibe vurdu.
Ülke Turizminin durumunun havayollarımızın durumu ile yakından ilintili olduğu açık. Tarafınızca da bilindiği üzere gelen yabancı misafir sayısının büyük bir kısmı ülkemize gelişlerinde havayolu ulaşımını tercih ediyor. Bu miktar 1995 yılında gelen toplam turist sayısının %69’u, 1999’ da %71’i 2019 ise 71.8 ne tekabül ediyordu. Bunu ortalama %70 olarak kabul etmek doğruya yakın olur. Bu miktarın yüzde kaçının hangi havayolumuzla ile geldiğine ilişkin bir istatistiki bilgi yok. Yine de aslan payının Türk Hava Yollarımıza ait olduğu açık.
Kasım 2020’ de Türkiye’mize gelen yabancı sayısı dibe vurduğuna göre bu tabloyu değerlendirip 2021 için Pandemi nin de olası etkilerini dikkate alarak bir yansıtım üretmek mümkün. Ne kadar iyimser olursak olalım bu yansıtımların bizi ferahlatmayacağı, içimizi açmayacağı ortada. Kasım verilerini gördük. 2020 Aralık ayı sonuçları Kasım ile aynı olmayacaktır. Nedeni ise belli. Corona’ nın mutasyonu sonrası ülkelerce konulan seyahat kısıtlamaları. Gelelim 2021 Ocak, Şubat ve Mart aylarına. 2016, 2017,21018 yıllarında ülkemize gelen yabancı misafir sayılarına bakınca belirtilen aylarda ülkemize gelen yabancı misafir sayısı 12 aylık toplam ziyaretçi sayısının % 12,878’ ni oluşturuyor. Kasım 2020’ de ki turist sayısındaki düşüşü de dikkate alırsak, tablo iyice karanlık görünmektedir.
Yapılan gözlemlere göre, salgının Dünyadaki pik tarihinin 2021 Ocak ayı olacağı öngörülmekte. Virüsün mutasyonunun bu süreyi ne kadar ileri atacağını, uzatacağını tahmin edebilmek şu an için mümkün değil. Normalde bu tarihten sonra salgında düşüş beklenmekteydi. Ayrıca yüzde 90 ve üzeri etkili olan aşıların uygulanmasının 2020’nin son ayında başladığı ve 2021 yılının 3 ayından itibaren aşılama işlemlerinin yoğunluk kazanacağı ve Pandemi nin yayılmasına engel olabilecek bir nüfus seviyesine ( minimum % 60 ) gelmesi iyimser çok bir tahminle Haziran - Temmuz ayını bulacak.
Bu durumda ülkemizdeki turizm hareketinin 2021’in ikinci yarısını takip eden aylarda çok küçük kıpırdamalara başlaması muhtemeldir. Eğer aşılamada ülkemize en fazla turist gönderen ülkelerin seviyesine ulaşamaz ve de bunu gerektiği şekilde duyuramaz ve bu duyuru DSÖ’ ne verilen rakamlarla desteklenmez ise söz konusu kıpırdamanın tatmin edici bir sonuç doğurmayacağı açık. Kanaatime göre Turizm şirketlerimiz ancak 2022 yılı yaz döneminde normale dönüleceğini düşünmeli.. Ve de 2021 yılında Turizm çalışanlarımızın eğitimine zaman ayırmalı ve de tesislerimizde uluslararası standartlarda ( Dünya Sağlık Örgütü ) sağlık ve gıda ve temizlik malzemesi güvenliği şartlarına uygun hizmet üretmesi için gerekli alt yapıyı oluşturarak çalışmalıyız. Şununda da dikkate alınması gerekir ki Pandemi nin duraksaması ülkelere göre değişkenlik arz edecek ve bir anda tümü ile normale dönülmesi mümkün olmayacaktır.
Sabancı Ne Yapmıştı?
Senelerce önce Antalya’daki tüm otel ve turistik tesisler içme suyu olarak Nestle kullanırdı. Çok şaşırmıştım. Bizim yerli suları ancak büfelerde, bakkal dükkânlarında ve şehrin küçük lokantalarında görmek mümkündü. O sırada su işi ile uğraşan Sabancı durumu fark edip uluslararası bir firma ile ortak oldu. Suyun Markası DanoneSA olarak lanse edildi. Ondan sonra rekabet konuştu ve DanoneSA pazarın çok büyük bir bölümünü çoğunu ele geçirdi. Neden aklına geldi derseniz, kullanılacak olan temizlik malzemelerinden. Bilmem anlatabiliyor muyum? Geçen gün bir turizm firmasının tanıtımına baktım. Kullandığı uluslararası bir marka olan temizlik malzemelerini öne çıkartıyordu hizmetini duyururken. Çıkış noktası hatalı değil. Aklıma Sabancı’nın ticari hamlesi geldi. Evet, Yabancı misafirler tanıdıkları markalara güveniyorlar. Turizm tesislerinin kullandıkları Temizlik malzemeleri bile takip eden dönemin hijyen ağırlıklı olacağı kesin olan müşteri tercihlerinde sıkı bir faktör olacaktır
Turistik Tesislerdeki istihdam.
Öncelikle şurası mutlak ki hiçbir turizm tesisi operasyonun yürütülmesi için gerekli olan miktarından fazla çalışanı istihdam etmez. İstihdamı pik sezona göre planlar ve o dönemde çalışanlar kış sezonunda ayrılacaklarını bilirler. Ama yine de işler bu seviyeye düşmüşken standart istihdam sayısının fazla geleceği tabiidir. Bu durumda Turistik tesisler istihdamı nasıl muhafaza edecekler? Uzun senelerdir Turizm bölgelerimizde turizm tesislerinin uzmanlaşmış çalışanları senede 7- 8 ay çalışmaya alışmışlardı bildiğim kadarı ile. Senenin kalan diliminde uygulamanın ilk başında % 50 veya % 40 ( Bu yüzdeler tabii ki kuruma göre değişken ) maaşla evde otururlar veya başka iş yaparlardı. Bu hem çalışanı bir sonraki sezonda iş aramaktan kurtarır hem de kurum takip eden dönem için uzman çalışan aramaktan kurtulmuş olurdu. Bu personelin işi ve kurumun düzenini bilmesi de işveren açısından büyük avantaj teşkil ederdi. Özellikle Antalya yöresinde uygulanan bir sistemdi bu. Bu elastikiyet halen devam ediyor mu bilemiyorum. Eğer ediyorsa otel ve turistik tesis işletmecileri istihdam konusunda bir çözüm bulacaklardır diye düşünüyorum.
Sivil Havacılıktaki İstihdam.
Bu günkü tabloya bakarsak, mevcut operasyon ve yolcu durumuna göre ücretsiz izne çıkartılan personel miktarının ihtiyaç fazlası olduğunu düşünebilmek mümkün. Yarın bu durum değişir mi? Artar mı, azalır mı, Belli değil. Tabii bu THY için geçerli değil. Evet, THY ile sendika kesinti oranlarında personelin ücretsiz izne çıkartılmaması ve de konunun her altı ayda bir personel lehine olacak şekilde gözden geçirilmesi şartı ile anlaşmıştı. Tabii KÇÖ uygulaması da THY çalışanları için söz konusu olmayacaktı. THY ‘ nin finansal durumunun 38.000 kişinin lehine karar alabilecek durumda olup olmadığını kısa bir süre sonra yanılmıyorsam Şubat 2021 ayında yapılacak toplantı sonucunda anlaşılacak. Belki de THY, çalışanları için olmayan parasından bir şekilde fedakârlık yapacak.
Genele bakarsak işten çıkartma yasağı 17 Mart’ a kadar uzatıldı. Devletin finansal durumunun daha doğrusu bu hususlara ayrılan bütçe miktarının yeterliliği veya yetersizliği KÇÖ ve Ücretsiz izin uygulamasının ne kadar süre için uzatılacağına ilişkin kararla netleşecek. Malum Cumhurbaşkanımızın bu yasağı ve KÇÖ uygulamasını Haziran ayına kadar uzatma yetkisi var ve bu süreyi mutlak uzatacaktır diye düşünüyorum. Tabii ki gerisi Pandemi nin gidişatına bağlı. Yine de hiç kimsenin bu uygulamaların ilanihaye süreceğini düşünmemesi gerekir. Eşyanın tabiatına aykırı olur. Allah devlete ve THY’ ye zeval vermesin diye dua etmeliyiz.
Uzun süredir, Pandemi’ den önce de THY’ de fazla istihdam olduğu kamuoyunda konuşuluyor ve THY yönetimi bunu muntazaman reddediyordu. Bu günkü tablo ortada. Kaç uçak havada ve kaç yolcu taşıyor, şirketler önünü görebiliyor mu? Bilançoları ne durumda, Pandemi nasıl bir seyir takip edecek vb. Hadi Pandemi’ den öncesini geçtik. Bu günkü konuma, önümüzdeki tabloya göre THY şu an için fazla istihdamını kabul etmeye mecbur. Ve de insanları işten çıkartmanın, daha doğrusu mevcut personel içinden işten çıkartılacakları seçebilmenin Sn. Aycı için ne denli zor olduğunu düşünebiliyorum. Bu çalışanların tümüne yakınını kendileri ve iş başı yaparken onların devamıyız diyerek vefalı bir davranış sergilediği bir önceki yöneticiler şirkete almışlardı. Eminim ki giden ve gelen aynı siyasi görüşü paylaşmasalardı Aycı bu sözü sarf etmez ve de geçmiş dönemin ipliğini pazara çıkartırdı. Evet, dünya her zaman tozpembe değil. Bu grilikler de yaşanacak. Dileyelim ki THY ve Sendika kimseye fazla pürüz yaşatmadan anlaşırlar. Gerisi de müspet gelişir. THY’ nin çok güzel hazırlanmış yeni yıl videosunda da belirtildiği gibi “Bayrak taşıyıcı havayolu olarak THY’ nin tüm Türkiye’ ye ve de çalışanlarına moral vererek emniyetle uçmasını dileyelim.”
BUDDHA HAVAYOLLARI 69 YOLCUYU YANLIŞ MEYDANA GÖTÜRDÜ. KONU BENİ ESKİLERE TAŞIDI
Nepal’de Buddha Havayolları şirketine ait bir uçak, yolcuları yanlış havaalanına götürdü. Hava yolu şirketi, iletişim konusunda hata olduğunu ifade ederek özür diledi ve inceleme başlatıldığını duyurdu. Uçağın başkent Katmandu’dan Janakpur’a iniş yapması beklenirken, 257 kilometre uzaklıktaki Pokhara’ ya iniş yaptı
Evet, CNN Türk Dünya haberlerinin 23.12.2020/19.21 de sisteme girdiği haber bana hayli eskileri hatırlattı. Güler misin, ağlar mısın? Bu olayı yaşayanlar halen hayatta. Eminim hatırlayacaklardır. İsimlerini izinlerini almadığım için veremeyeceğim. Ben, tedavüldeki en büyük Şef ( ??? ) onların başındaydım. Gel de kendinle alay etme. O zaman hayli üzülmüştük. Üzerinden neredeyse 42-43 sene geçti. Şimdi gülebiliyorum aklıma geldikçe. Evet, insanlar kendileri ile de dalga geçmeyi bilmeli. Her ne kadar biz bir uçak dolusu yolcuyu ilgisiz bir havalimanına göndermedikse de, yine de bir yolcu için de olsa benzeri bir işlemi yapmış ve bu talihsiz yolcumuzu Ankara’ ya göndermek yerine Londra’ya uçurmuştuk.
Evimin önünde duran THY aracından Dış Hatlarda görev yapan rahmetli bir hanım arkadaşımız indi. O kapıyı açar açmaz önemli bir olay yaşandığını anladım. Zira gelen arkadaşımızın gözleri fal taşı gibi açıktı. Sonuçta bir yolcuyu yanlış bir yere gönderdik, havalimanına gelmeniz gerek dedi. Yolda öğrendim ki Viyana’dan İstanbul’a gelip Ankara’ya devam edecek bir yolcunun Londra’ ya uçurmuşuz.
Her ne ise Havalimanına ulaşınca ilk işimiz yolcu için bedeli tarafımızca ödenmek üzere bir IST / LON / IST bileti düzenlemek ve de Londra Müdürünü arayarak yolcumuza yardımcı olunmasını ve de kendisinin bir otele alınarak istirahatinin temin edilmesini istemek ve de otel faturasının tarafımıza gönderilmesi oldu. Evet, şimdiki düşünceme göre basit bir memur aklı işte. Yapılması gereken ilk işin şirketin zararını ortadan kaldırmak olduğunu düşünürdük. Bize böyle öğretilmişti.
Yolcumuzu İngilizler çok üzmüşler. Öyle ya Ankara’ya gidecek bir yolcu Londra’ya geliyor. Adamcağızı güvenlikte iyice terletmişler. Üst baş araması esnasında bütünü ile soymuşlar. Köpekler bile iştirak etmiş bu aramaya. Yanlış hatırlamıyorsam 15-16 saat boyunca havalimanı güvenlik biriminde ara ara sorgulamışlar. Sonuçta bu adamın başka bir yaklaşıma alet olamayacağına kanaat getirmişler. THY Londra İstasyon Müdürümüze, yolcunun Havalimanı otelinde istirahat etmesi şartı ve de ertesi gün Havalimanı güvenlik birimine yine refakatle getirilmesi ve güvenlik görevlisi eşliğinde daha sonra bilet, bagaj işlemi yaptırılması kaydı ile bir tutanak düzenleyerek teslim etmişler. İngiliz güvenlik biriminin bu yolcuyu aynı uçakla deporte etmeleri mümkünken bunu yapmamış ve yolcumuza büyük sıkıntı yaşatmıştı.
Endüstri mühendislerinin meslekleri itibarı yaptıkları bir iş vardı. Bir sahanın amaca en uygun kullanım şeklini planlama konusunda eğitim almışlardır. Ben de yakınım olan bir endüstri mühendisini havalimanına davet ederek transit salonunu gezdirdim ve de bu salonda benzeri bir olayla tekrar karşılaşılmaması için varış salonunun nasıl tasarımlanmasının gerektiğini sordum. Ve ve yolcu giriş ve çıkışlarını da gösteren bir proje çizmesini rica ettim. Mevcut salonda yurt dışından gelen transit yolcular alınıyor ve de onlar merdivenle terminalin üst katına çıkarken, yurt dışından gelip iç hat uçuş noktalarına transit olarak devam edecek diğer yolcular terminalin gümrüklü sahasına bağlı merdivenden inerek salondaki iki küçük kapıdan uçağa alınıyorlardı. Neyse mühendis beye 3-4 uçağın aynı anda inmesi durumunda her uçağın giren ve çıkan yolcularının terminal içi giriş ve uçağa gidiş yönlerinin ayrı renk oklarla gösterilmesi isteğinde bulundum. Sonuçta bana 50 x 70 boyunda içinde bir birine girmiş değişik renkli okların kesiştiği bir çizim geldi. Kalın oklar dış hat yolcularını, ince oklar ise iç hat yolcularını simgeliyordu. Renk armonisi fevkaladeydi. Anlamak hayli zordu. Benim de isteğim buydu? Arkadaşlarım bunu neden yaptırdığımı anlamadılar. Eminim dalga geçenler bile olmuştur. Neden bunu yaptım? O salon yapı itibarı ile bu tür hataların olmasına müsaitti. Ve de onu ortaya koymak gerekirdi.
Her ne ise yolcumuz Londra’dan geldi. Gidişte kaptanımızdan kabin ekibinin bu yolcumuza özel ilgisi için ricada bulunmuştuk. Kaptanımız inişte “ bu yolcunun yanlış yere gitmesi doğal, dikkat edin“ uyarısı bizi şaşırttı ama üstelemedik. Kaptan Londra İstasyon yetkililerince kendisine verilen evrakları bize teslim etti. Her ne ise, yolcumuz arkadaşlarımızdan şikâyetçi olmadı. Hatta arkadaşlarımızın cezalandırılmaması için yalvardı diyebilirim.
Yolcunun 27 gün sonraki İstanbul’a geliş ve Viyana’ya gidiş seferlerinde bir personelimizi ona refakatle görevlendirdim. Arkadaşımız yolcuyu ANK/IST seferini yapan uçaktan alacak ve kalkış saatin de VIE uçağına götürüp koltuğuna oturtacak ve de uçak kalkana kadar da uçağın ön kapısında başında bekleyecekti.
Viyana uçağının anons edilmesinden sonra rahatlamıştım. Ofise çıkarken yanımdan geçen bir çalışanın W/T’ sinde bir harekât görevlisinin feryadını duydum. Roma uçağında bir fazla yolcu var. Aklıma ne geldiğini tahmin edersiniz. Ama mümkün değildi. Döndüm Roma uçağına gittim ve uçakta önden arkaya doğru yürümeye başlayarak tanıdık bir sima aramaya başladım.. Ne görsem beğenirsiniz. Bizim VIE yolcusu oturuyor ve pencereden dışarıyı seyrediyordu. Onu aldım ve VIE uçağına götürdüm. Yolda anlattığı onu Londra’dan getiren pilotun söylediklerini anımsattı. Bu adamın başka bir yere gitmesi her zaman için mümkün. Dikkat edin demişti. Meğer bizim görevlendirdiğimiz arkadaş onu VIE uçağının otobüsüne bindirmiş ve yanından ayrılmış. Yolcu kalabalık otobüsteki beklemeden sıkılmış ve de daha ferah olduğunu gördüğü arkadaki otobüse geçmiş. Roma uçağının otobüsüne. Bizi Allah korudu.
Bu arada Genel Müdür Yer İşletme Başkanını İstasyon Baş Müdürü’nü ve beni çağırarak konu ile ilgili bilgi almak istedi. Gittik. Yolda, beni ya da o gün nöbetçi olan ekibin Amirinin işten atılabileceğini söyledi Başkan.
Elimde 50x70 boyunda rengârenk anlaşılması zor bir çizim vardı. Boşuna yaptırmamıştık ya. Bu tablo üzerinde gerekli tüm bilgileri sunduk. Kim anladı bilmiyorum ama tablonun renk armonisi hakikaten büyüleyiciydi. Her uçağın yolcu rengini belirleyen çizgiler birbirine giriyordu. Realite de böyleydi. Genel Müdür olaya anında müdahale ettiğim için teşekkür etti. Ancak beni ve nöbetçi ekip amiri olan arkadaşımızı Teftiş Kuruluna vermeyi ihmal etmedi. Her ne ise boarding’ de görev yapan arkadaşlarımız konudan sıyrılmışlardı.
Yaşıyorsa Allah ömür versin müfettiş beyin ilk suali “ Bu yolcu çalışanlardan şikâyetçi olmadığına ilişkin müracaatını nasıl yazdı, Londra’da polise verdiği ifadeyi okuduk. Türkçesini 20 günde nasıl da ilerletmiş maşallah? Hadi anlat diye sordu. Gülümsüyordu. Tehlikenin azaldığını hissettim. Sonradan öğrendiğimize göre Müfettiş Bey Londra Müdürümüzden konu ile ilgili elinde bulunan tüm evrakları istemiş.
Ve anlattım.” Londra dönüşünde yolcuyu benim odama götürdüler, bende giyinip kuşanıp, siyah palto ile odaya gittim ve kendimi Ulaştırma Bakanlığı Müfettişi olarak tanıtarak “ bu konu ile ilgili beş görevliyi işten atacağımızı ve bu nedenle yazılı ifadesine müracaat etme mecburiyetin de olduğumu söyledim. Sertliğim ve çalışanların aleyhinde söylediğim sözleri duyan yolcu bana inandı. Gaddar herif der gibi bakıyordu yüzüme. Yolcu saf denecek kadar iyi niyetliydi. Yalvardı, yakardı kimseyi ekmeğinden etmeyin, benim hatamdır dedi” İfadeniz doğru değil ama sizi daha fazla üzmemek için dediğinizi yapacağım seklindeki beyanım bu güzel insanı, iyi niyetli yolcumuzu rahatlatmıştı. Ve bu durumda ifadesini bizzat kaleme aldım, kendisine okuduk ve imzalattık. Yolcumuz bizlere bu zahmetimiz için uzun uzun teşekkür etti Evet, yolcuyu üzmüştük ama sonuçta onun istediğini yapmıştık. İyi niyetli bir insanın yönlendirilmesi kolaydır. Yeter ki elde edilen sonuç ona üzüntü vermesin. Evet, bu arada yolcu memnuniyetini de sağlamış olduk (?) Onu daha fazla üzmedik.
Bu anlatımımın ifade zaptına girmediğini görünce Sonuçtan bir şey çıkmayacağını anlamıştım. Nöbetçi ekip amiri rahmetli arkadaşımızda bir uyarı cezası ile soruşturmayı atlattı. Ben de kriz yönetimini iyi organize etmiş olmam nedeni ile bir teşekkür yazısı ile birlikte bir uyarı cezası aldım. İkimizde kovulmaktan kurtulmuştuk. Evet; o dönemlerde bir şef bile Genel Müdüre derdini anlatabiliyordu. Müfettişler de bir başkaydı. Ben bu olayda aldığım teşekkür ile uyarı cezasını bir türlü yan yana koyamamıştım o zamanlarda. Sonra bana nedenini izah ettiler. Hak verdim.
Yorumlar