Bildiğiniz üzere sarımsak çok faydalı soğanlı bir bitki türü. . Kokusu dışında insana çok büyük faydaları var. Belki biliyorsunuzdur. Sarımsak kokusunu yok eden bir iki meyve var. Bunların başında EKŞİ limon geliyor. Ekşi diye belirtiyorum zara malum tatlı limon da var. Bildiğim kadarı ile sonra da elma geliyor. Size bir link sunuyorum( * ) Linkte sunulan bu Ekşi Limon ile sarımsak karışımında az değil 40 diş ezilmiş sarımsak var. Ancak tarif edildiği gibi yapılması halinde sarımsak kokusundan eser kalmıyor. Nelere faydalı olduğunu linkten okuyabilirsiniz. Ben denedim İnanılmaz.
Sarımsağı gelin etmişler 40 gün kokusu çıkmamış diye bir söz var. Hakikaten sarımsağın kokusu 40 günde mi çıkar veya 41 gündemi bilmiyorum. Ama kokunun çıkmasını engellemek mümkün değil. Bazı yerlerde sarımsağın kokusunun bir süre ortalığa yayılmaması sizleri yanıltmasın. Sonuçta mutlak çıkacaktır.
Türk Hava Yollarında uzun senelerdir Yönetim Kurulu Başkanları ile Genel Müdürler arasındaki anlaşmazlıkların da kokusu onlar göreve başladıktan bir süre sonra yayılmıştır her yere. Ne zamandan beri mi? Bildim bileli. Yani THY’ da ise başladığım 1971 senesinden bu yana. İstisnalar oldu mu? Mutlak olmuştur. Ama zihinlerde yaşanan anlaşmazlıklar kalıyor hali ile.
Yılında Cem Kozlu’nun THY’ na atanacağını duymuştuk. Atandı atanmasına ama bir de baktık ki, ANAP Hükümeti Cem beyi Yönetim Kurulu Başkanı olarak atamıştı. O güne kadar pek rastlamadığımız bir şekilde Genel Müdür ‘lük görevini de kendisine vermişlerdi. Nedeni ise belliydi. Daha önce bu makamlar arasında vuku bulan anlaşmazlıklar. Yapılan doğruydu. Bu durumda Cem Kozlunun başarılı olmamasının bir mazereti de olmayacaktı. Ve de başarılı oldu. Tabii ki başarı sağlamasının tek nedeni bu değildi. Düzgün adamdı ve iyi yöneticiydi. Her ne ise konumuza dönelim. Bir süre ara verdi yöneticiliğe. Politikaya atıldı.
Geri döndü THY’ na. İkinci döneminde Yusuf Bolayırlı Genel Müdürdü. . Sn. Bolayırlı ile Cem beyin anlaşmazlık yaşaması mümkün değildi. Ve de yaşamadılar. Her konuda anlaştılar.
Seçimler yapıldı ve Ak parti hükümet oldu. Abdurrahman Gündoğdu; Yusuf Bolayırlının emekliliğini istemesi üzerine atandığı THY Genel Müdürlüğü görevini sürdürürken, Cem Kozlu’nun THY Yönetim Kurulu Başkanlığı görevinden ayrılmasından sonra Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini de üstlendi. Evet; Abdurrahman Gündoğdunun da aynen Cem Kozlu gibi başarısızlığının mazereti yoktu. Başarılı oldu mu? Bilemem. Ben şirkette yoktum.
Evet; o günlerden bu güne gelene kadarki yolculuğu anlatmaya kalksam, bu köşe yetmez ve Sarımsağın Kokusu konusunu bir aydan fazla devam ettirmem gerekir. Bunun yerine THY Basın eski müşaviri Sn. Ali gencin kitabındaki “THY TEPE YÖNETİCİLERİ ARASINDAKİ ANLAŞMAZLIKLAR” bölümünü okumanızı öneriyorum. Kitap Türk Hava Yollarının son 10 senesini anlatıyor. Evet; bu süre zarfında Türk Hava Yollarının tepelerine “ Türk Hava Yolları Merkezinin, Genel Müdürlüğünün Ankara’da olduğunu zanneden biri Yönetim Kurulu Üyesi ve sonradan da Yönetim Kurulu Başkanı olarak atanmış. Ve de bu anlatıma göre yazıma konu olan “ Tepe Yöneticileri anlaşmazlığı uzun seneler şöyle veya böyle süreklilik arz etmiş. Eskiden de olduğu gibi hepsi Türk Hava Yollarına aynı hükümet tarafından atanmış tepe yöneticiler. ( CHP tarafından atanan ve Sn. Selahattin Babüroğlu ve Adalet Partisince atanan Rahmetli Rıza Çerçel’in birlikte görev yaptığı dönem dışında ) Başka bir deyişle hepsi birbirini tanıyan, aynı siyasi irade tarafından görevlendirilmiş, hali ile aynı siyasi görüşü paylaşan, iktidar partisine bağlı insanlar. Ve de bu süreçte anlaşmazlıkların tarafları hiç değişmemiş. Temel bey ve Yönetim Kurulu Başkanları. Konu ne olursa olsun. Sonuçta daha güçlü olma isteğinden kaynaklanan bu tür anlaşmazlıklarda bu sorunun bir kişiden kaynaklandığını düşünebilmek mümkün değil. Aslına bakarsanız ne daha öncekiler ne de şimdikiler hiçbiri sütten çıkmış ak kaşık değil.
Senelerce birbiri ile anlaşamayan ve birbirinin ayağını kaydırmak için açık açık mücadele edenlerin, çalışanların dava arkadaşı olmalarını sağlaması mümkün değil. Kadro süratle X taraftarları ve Y gönüllüleri olarak bölünür. Z görüşü benimseyen eskilerle birlikte oldu mu size 3 grup. Gel de çık işin içinden. İşte seneler böyle geçti. İşin içinden çıkabilen olmadı. Daha doğrusu bu durumdan çıkmak gerektiğini düşünen olmadı. Öyle veya böyle gemi su alıyordu ama batmadan su üzerinde durabiliyordu.
İşte seneler böyle geçti. İşin içinden çıkabilen olmadı. Anlattığımız gün için Türk Hava Yollarının durumu da aynen buydu. Ve de bu yaşananlar uzun senelerin birikimiydi. Evet; konumuz o dönemlerde olanları anlatmak değil. Bu nedenle kim kime ne yaptı? Kimin ayağını kim nasıl kaydırdı? Gibi konulara girmiyorum. Bunları sizlere küçük bir hatırlatma yapmak için not ettim.
Bu yöneticileri çalışanların bir bölümünün tasvip ettiğini, bir kısmının ise tasvip etmemesine rağmen çekinerek ses çıkartmadığını herkes biliyor. Ses çıkartanlar ne oldu derseniz, artık şirkette değiller. Bu kadar birbirini yiyen insanların yönettiği bir şirkette filler tepinirken olan küçük yaratıklara olurmuş ya. İşte o hesap.
Evet, gelelim bu güne. Son yönetim değişikliğinden sonraki sürece bir bakalım. Birisi 06 Nisan 2015 günü Yönetim Kurulu üyeliğinden Yönetim Kurulu Başkanlığına tırmandı. Diğeri ise Sivil Havacılık Genel Müdürlüğünden ayrılarak 21 Ekim 2016’ da THY Genel Müdürü oldu. Her ne kadar Genel Müdür Temel Kotil THY ‘ daki görevinden ayrılması konusunda TAI için teklif almaş olmasını ayrılma nedeni olarak göstermiş olsa da, YK’ nun yeni Başkanı ile Topçu sürecinin aynını veya daha hafifletilmiş deyimle benzerini tekrar yaşamayı göze alamamış olması sanki daha doğru bir neden. Hoş uzun süre şirkete gelen tüm Yönetim Kurulu Başkanlarını eritmesine rağmen halen yerinde oturan Temel beyle birlikte olmayı Yönetim Kurulunun yeni Başkanı da istememiş olabilir. Sonuçta “ tehlike” kuvvetli tarafın isteğine uyularak uzaklaştırılmış demekte mümkün. Her ne ise her iki kişi içinde doğrusu yapılmış ve de özellikle Temel Kotil için hayırlısı olmuştur
THY Genel Müdürünün bulunması gereken yerlerde görülmemesi, şirketin her kademedeki temsilinin Yönetim Kurulu Başkanı tarafından yapılması ve de Yönetim Kurulu Başkanının aynı zamanda 3 kişilik İcra Kurulu Başkanı da olarak icranın tam göbeğinde olmasından nasıl bir anlam çıkartmak gerekir bilmem. Benim çıkarımım budur. Daha önceki görevlerinde birlikte çalıştığı insanların Ekşi beyi müspet bir insan olarak tanıtmaları ve kendisinin yaradılış itibarı ile cerbezer bir yapıya sahip olmadığını bir iki yaşanmış örnekle anlatmaları durumu yeterince izah ediyor zannederim.
Ekşi beyin göreve başladığı günden beri YK Başkanı ile aralarında anlaşmazlık bulunduğu ve Yönetim Kurulu Başkanının yaşadığımız dönemin en geçerli vasıflarına sahip bir şahıs olduğu da dikkate alındığı takdirde bu kişi ile uğraşmak için cerbezer olmak yeterli olabilir mi? Boşa yorgunluk. .Esasen onlarca örneği varken insan zekâsı bu tür bir uğraşı öngörmez. Ve de Ekşi Bey zeki bir insan.
Evet; Türk Hava Yollarının 2017 son dönem fiili sonuçları iyi. 2016 krizini de iyi atlattılar. Bu da demek oluyor ki kriz yönetimi konunda başarılıydılar. 2018’ ülkemizle ilgili dıştan kaynaklı bir takım menfi gelişmeler olmaz ise önümüzdeki sene daha iyi olabilirler. Ve tabii ki her Türk gibi bizde buna seviniriz. Ancak Temel Aksoy’un aşağıdaki satırlarını da dikkate almak gerekir.
(http://www.temelaksoy.com/sirketlerin-amaci-kar-etmek-midir/) “Çoğu insan şirketlerin tek amacının kâr etmek olduğunu düşünür. Bu düşünce eksik hatta yanlış bir düşüncedir. Şirketlerin amacı, insanlara fayda sağlamaktır. Onların değer verdiği ürün ve hizmetler üretmektir. İnsanlar için de şirketler için de varoluş amacını keşfetmek, başarılı olmanın ön koşulu ve itici gücüdür. Hayatı anlamlı kılan, onu nasıl yaşadığımızdır. Nasıl bir hayat yaşadığımız ise amaçlarımızla doğru orantılıdır. Şirketlerin de insanlar gibi varoluş amaçlarını keşfedip, bütün ilişkilerini bu amacı gerçekleştirmek için yönetmeleri gerekir. Bunu yaptıkları zaman çalışma ortamları, insanların gönüllü olarak katılmak isteyecekleri, parçası olmak isteyecekleri bir “anlam platformuna dönüşür. Çalışanlar “dava arkadaşları”, müşteriler de “davanın savunucuları” olurlar.
Bir önceki yöneticileri ile ilgili görüşlerini ancak ve ancak VPN kullanarak, kendilerini gizleyerek ifade edebilen insanların “dava arkadaşı “ olduklarını / olabileceklerini düşünmek sizce mümkün müdür? Tepe deki bu beyefendiler, yaşadıkları bu anlaşmazlık atmosferi içerisinde Türk Hava Yollarını bir “anlam” platformuna dönüştürebilirler mi?
ÇALIŞANLARIN KENDİLERİNİ DAVA ARKADAŞI OLARAK GÖRMELERİ / GÖREBİLMELERİ İÇİN NELER HİSSETMELERİ GEREKİR?
Örneğin, kendilerine değer veren bir yönetici grubu ile çalışmaları, verdikleri emeğin somut olan verilerle, adaletli bir şekilde takdir eden yöneticiler ile çalıştığını bilmek ve bunu yaşamak, birlikte çalıştığı insanlara yol arkadaşı olduklarını hissettirme becerisine sahip olan yöneticilerin yanında olduğunu görmek onlara dava arkadaşlığının geri dönülemez sorumluluğunu yükler. Bunlara ilaveten son zamanlarda çalışanlar “dava arkadaşı olarak görmek istedikleri üstlerinde en tepe düzey de dürüstlük unsurlarını görme ve yaşamalarının kuruma bağlılıklarını artıracağını çekinmeden ifade edebiliyorlar. Belki inanmayacaksınız ama çalışanlar mutlu olan yöneticilerle aynı çatı altında olmanın huzurunun onları motive edeceğini söylüyorlar. Çalışanların bir ilaveleri ve dilekleri daha var. İşten çıkartılma korkusunun yaşanmadığı iş ortamlarının oluşturulması. Evet; zannetmeyin ki bunlar benim düşüncelerim. Çalışanların bir sosyal platformda paylaştıkları nedenlerin içinden seçtiklerim
Ve de şimdi ben sormak istiyorum. Sürekli bir anlaşmazlık atmosferi içerisinde nefes alıp veren bu üstler çalıştıkları yeri bir anlam platformu haline dönüştürebilirler mi? Sn. Başkanın dava arkadaşı olması gereken çalışanları söz konusu hisleri bu tür bir yöneticinin emri altında yaşayabilirler mi? Başında oldukları şirket para kazanabilir mi? Tabii ki evet. Kazanabilir. Her şeyi yapabilir ama Sn. Başkanın şu an için sahip olduğu en geçerli özellik ona bir tek şeyi sağlayamaz. O koltuktan kalktıktan sonra şirkette saygı ile karşılanmayı ve sevgi ile uğurlanmayı. O da umurunda olur mu? Zannetmem.
Peki; bu tür bir yönetim iki, üç gruba bölünmüş çalışanları bir araya getirip tek bir THY takımı oluşturabilir mi? Alacağım şart mıdır veya bana yakın olan grup yeterli, gerisi önemli değil cevabını beni şaşırtmaz.
Ha şunu da belirteyim. İnsanlar da bazen hissi olabiliyor ve de zorlansalar da doğruyu görebiliyorlar. Hangi gruptan olursa olsun fark etmiyor. Tabii insanlığını kaybetmemiş ise. Öyleleri de var tabii ki.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)