Senelerce önce bir yazı yazmıştı Arzum Uzun. Bu yazısının ara satırlarında “Dünya avamlığın yükselişine şahit oluyor dostlar.” Diyordu. Evet; örnek olarak da Amerika seçimlerini gösteriyordu yazar. Bir şey ne kadar basit ne kadar ucuz ne kadar içi boşsa o kadar değer görüyor. Belki insanları bu rahatlatıyor. Belki de insanlar içlerindeki ucuzluğu bu yolla dışa vuruyor. Avamı seviyor insanoğlu. Avama yüz veriyor. Avamı yüceltiyor. Üstümüze üstümüze sağdan soldan cahillik yağıyor. Ne kadar az bilirse insanlar, o kadar çok konuşuyor.
Bakıyorsunuz sağa, sola. Okuyorsunuz yazdıklarını. Ufkunuz iyiden iyiye kararıyor. (x) konuda sohbet edecek insan arıyorsunuz. Yok mu? Var tabii. Konu her ne ise aynı görüşte iseniz rahat rahat konuşabilir, tartışabilirsiniz. Şayet, aynı görüşü paylaşmıyorsanız tartışmak bir tarafa, konuşmak bile mümkün değil. İşte içinde bulunduğumuz durum.
Prof. Dr. Levent Göçer diyor ki: Akıl bilim sanat itibar görmediği toplumları terk eder. Okumamış veya cahil bir toplum yaratmak çarklar arasına sıkışıp kalmak demektir. Güç daima eğitimi düşük insanları cezbeder cesaretlendirir. Cehaletin hızla büyüdüğü bir memlekette önce akıl sonra insanlık ölür.
Hatırlatmak ister misiniz kaliteli insanların vasıflarını? Orhan Ero bunu çok güzel yapmış. Yapmışta yine de bu tür bilgileri okuyanlar iyi kötü bu evsaflara kısmen de olsa sahip olanlar. Diğerlerinden tık yok. Yine de ümit dünyası. Hani belki bir şeyler kaparlar. Kim Bilir?
Devamlı iyilik tarafı ağır basar, hep iyiliklerle meşgul olur / Kendisine haksızlık yapılsa tutumunu değiştirmez, kin ve intikam hırsına kapılmaz. / Model olur, bu noktaya gelinceye kadar de kendisine ideal modeller bulur. / Önemli olduklarını düşündüğü insanların yanında menfaatleri doğrultusunda yer almaya çalışmaz. / İnsana insan olduğu için değer verir. / Eğitimin önemini kavramıştır. / Mütevazı yaklaşımın ağır bastığı asil bir davranış biçimi sergiler. / Eksiklerini, hatalarını fark edip anî fren yaparak eksiklerini tamamlar; noksanlıklarını düzeltmeye çalışır. / Bozgunculuk yapmaz, fitne fesat çıkarmaz, her zaman iyilik ister / Kötü huylarının farkındadır, onları ıslaha çalışır. Hatalarına pişman olur, hemen ardından bir iyilik yapar ve aynı hatayı tekrarlamaz. / Yanlışla mücadelesini haksız ve yanlış yollarla yapmaz. / Öfkesini yutar, kızdığı zaman bile kusurları bağışlar./ Kimseyle alay etmez, kimseyi ayıplayıp kınamaz../ Dedikodudan titizlikle kaçar./ Küçümseyerek insanlardan yüz çevirmez, mütevazidir./ Her işin, her hareketin karşılığını bulacağına inanır / İşinin hakkını verir, her adımını titizlikle ve danışarak atar./ Cahillerden uzak durur, boş söz işitince yüz çevirir ve vakarla geçip gider./ Emeksiz, haksız kazançtan kaçınır, madden ve maddeten dürüsttür./ İnsanların mahremiyetlerine saygılıdır, / Görevi ehline verir./ Herkesçe güvenilir ve dürüst olarak bilinir / En yakınları dahi olsa kimseyi kayırmaz./ Doğruyu yapmak için destekçi beklemez./ Kin tutmaz, kardeşliği esas alır / Toplumsal barışı ve sosyal uzlaşmayı zedeleyecek fikir ve hareketlerden kaçınır / Öyle hayat sürer, öyle hal ve hareketler sergilerler ki; onun fazilet ve iyiliğini düşmanları bile kabul ve tasdik eder.
NEFRET DOLU SÖYLEMLER BİZİ NEREYE GÖTÜRÜR?
Ülkemiz zor günler, zor zamanlar geçiriyor. Bilinçli veya bilinçsiz birbirimize karşı kullandığımız nefret söylemleri ve sarf ettiğimiz hakaretler gönüllerde telafisi zor derin yaralar bırakıyor. Türkiye’mizde başta siyasiler akabinde de neredeyse toplumun büyük kısmı tarafından sarf edilen nefret söylemleri de en kısa sürede terk edilmezse aynı Solomon Adaları’nda yerlilerin ağacı deviren kötü söylemleri gibi bizleri de devireceğe ve de insanlığımızı öldüreceğe benziyor. İnternette bir köşede okumuştum. Çocuklarımızda milli şuur olmadığından dem vuruyordu.
Türkiye’mize gelen bir Japon heyeti mensupları not almışlar. Evet, bu nefret söylemlerinin bizi İçine ittiği ruh halinin ulusal bilincimizi de törpülediği bir gerçek. Örneğin müttefik güçlere ve onların teknolojisi ile donanmalarına karşı çıkarak kazandığımız Çanakkale savaşları. Metre kareye 6000 merminin düştüğü bu savaştan galip çıkmamızı ve sonuçlarını amaçlarına yönelik olarak değişik yorumlayanlar var. Keza Lozan anlaşmasını siyaset malzemesi yaparak gölgelemek isteyenler mevcut. Bu şartlarda çocuklarımızda ulusal bilinç nasıl olgunlaşabilir ki?
İnsan öfkelendiği zaman nefretini ve kızgınlığını anlatabilmek için farklı kelimeler ve sözcükler arar. Özellikle bazen insanlar o kadar çok öfkelidir ki, bu yüzden ne diyeceğini bilemeden duygularını anlatmaya kalkıyor insanlar.
Öfke nefretini ve kızgınlığını anlatabilmek isteği farklı kelimeler ve sözcükler aratır insana. Bulabildikleri kendi kültürleri ve anlayışları ile orantılıdır esasen. Ölçüyü kaçırırlar ve hırsları geçtiğinde ( hiç rastlamadım ama) kendilerine bile yakıştırmayacakları sözler sarf ederler.
İnsanların muhataplarını inciten yorumlarına üzülmeden önce ne kadar doğru yaşadıklarına bakmak, konuşmakla yaşamak arasına sıkışmış olanlara takılmamak, onları dikkate almamak gerek. Ben buna alıştırdım kendimi Yukarıda yer alan saçmalıkları Airporthaber’ de rahatlıkla paylaşabilmem de bundandır. Bunları yazanlar saygı duymayı bilmedikleri için saldırıyorlar insanlara. İstiyorlar ki her şey onlara göre olsun ve öyle düzenlensin. Başka insanların fikir ve düşünceleri anlamak gibi bir çabaları yok. Kendilerine ayna tutmuyorlar ki.
Her ne ise bu düşünceden yoksun insanlar için, kendilerine karşıt olduğunu düşündükleri, tanımadıkları bir insanın yazdıklarını, söylediklerini çürütmek mi önemlidir, yoksa parçası oldukları hizmet gurubunun akıllarınca savundukları ortak menfaatlerini veya haklarını zedelemeyecek davranışlar sergilemek mi? Önemli olanın ayırımını yapabilecek yapı ve kabiliyette olsalar zaten bu şekilde davranmazlardı diye düşünmem sizce hatalı mı?
Ne olur bana, savunduğumuz müşterek menfaatlerimiz veya talep ettiğimiz meşru haklarımızı elde etmemiz sizi zemmeden, aleyhinizde yazdığımız birkaç kelimeden mi etkileyecek (?) Siz kimsiniz (?) sorusunu veya bir benzerini kapsayan bir yorum göndermeyin. Elimden geldiğince yayınlamam ve yayınlamam. Ama şunu da kabullenmeniz gerekir ki, küfürden de ağır hakaretlere sürekli sessiz kalmak zordur.
Ama yine de şimdiden ben kimimi sorulmadan söyleyeyim. Ben yukarıdaki vecizeleri yazanları olmasa bile, Türk Hava Yollarını kalan bütünü ile halen seven, şirketi ve çalışanlarını mümkün olduğunca yakından izleyen kamuoyunun çok küçük (emekli) bir parçasıyım. Hepsi bu. Peki bu kamuoyu nedir ki? Bir düşünceyi yaygınlaştırmak ve halkın dikkatini o düşünce etrafında toplamak ve yoğunlaştırmak olarak ifade edilebilir. Bu konuyu çok daha açık bir şekilde anlatabilmem tabii ki mümkün. O zaman da yukarıda kullanmış olduğum “Türk Hava Yollarını BÜTÜNÜ ile halen seven” sözüme ters düşen bir hareket yapmış olurum. Ben 80’ ne merdiven dayamış biriyim. Kendime yakıştırdığım tür hareket ederim. Yine de siz siz olun insanları fazla sınamayın. Umarım bu kez meramımı anlatabilmişimdir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (38)