Öyle bir süreçten geçiyoruz ki, ne anlam verebilirsin ne de adaletin zerre miskaline inanabilirsin. Şirazeden çıkmış bir sistemin girdabında sektörümüzün sesi olmanın mücadelesini veriyoruz. Bu yolda asla pes etmeyeceğimizi, kimseye karşı diz çökmeyeceğimizi, gerekirse hapis yatacağımızı, her türlü cezaya katlanacağımızı yedi düvelin bilmesini bir kez daha haykırıyorum.
Adaletli, kamunun yararına, şirketlerimizin faydasına, doğru ve dürüst yönetme ve yönetilme sistemine yardımcı olmaktır bizim görevimiz. “Dördüncü kuvvet” demişler basın için. Söyleyenler de boşuna söylememiştir.
Ben, THY ve havacılığın tüm aktörleri ile ilgili basın görevimi maksimum hassasiyet ve minimum hata ile yapmaya çalışırım. Sivil havacılığımızın neredeyse yüzde 80’nini THY ve iştirakleri oluşturur. Hal böyle olunca haberlerimize, köşe yazılarımıza daha çok konu olurlar. Bu doğal hayatın akışına uygun bir durumdur.
Havacılık medyası olarak ve bu anlamda kendimizi doğru noktaya koyduğumuzda yaptığımız tüm haberlerin arkasındayım.
THY’nin kaç yönetim kurulu başkanını gördüm saymakla bitmez. Lakin en sakin görünenin en çok uğraşan olduğu ile karşı karşıyayız. Hesap vermez, söz dinlemez ve hatta külliyenin bile sözünü dinlemeyecek kadar kendine özgüveni olan bir Ahmet Bolat ile karşı karşıyayız.
Daha göreve gelmeden “Bana yardımcı ol” diye mesajlarla bizi etkileyen bu şahsiyet, aslında bizimle dalga geçtiğini, bizi kendi dümen suyunda kullanmak istediğini anlayamadık.
Bu açıdan kendimi suçlu hissediyorum.
Dedim ya öyle şeyler yaşıyorum ki akıllara zarar. Bir karar geliyor önümüze evlere şenlik. Resmen hukuk yeniden yazılmış, hiç kanun/kural yokmuş gibi. Hiç basın özgürlüğü, düşünce özgürlüğü yokmuş gibi.
Aslında öyle mutluyum ki, 12-13 milyar dolarlık bir şirketin başındaki zat’ın tek korkusu biziz. O açıdan THY’nin bünyesinde olan 50/60 avukat varken dışarıdan bir avukata önce yetki sonra da bizim gündeme getirmemizin ardından vekalet verdikleri bir hukukçunun marifetiyle yıldırmaya, bastırmaya, korkutmaya çalışıyorlar.
Yemezler… Önce bilek güreşi yapacağınız kişiyle eşit şartlarda olacaksınız. Sonra hukuku baskı altına almayacaksınız.
Bakın şok olacağınız yaşadığım bir durumu aktarayım da bilin. Bir savcı ifademi almak üzere davet etti. Savcı beyin odasında ifade vermeye gittiğimde bana söylenenler karşısında kulaklarıma inanamadım.
Savcı beyin söyledikleri bende sır kalacak ama adaletin geldiği noktada düzen değişmediği sürece asla umudum yok. Sadece şu yeni doğan bebeklerle ilgili savcımızın dirayeti, korkusuzluğundan bir nebze olsun yüreğimize su serpildi.
Şimdi yazımın başlığına geldiğimizde şunu söylemek istiyorum.
Sayın Ahmet Bolat, biliyorum ki şahsi husumet besliyorsunuz. Sizin yapmanız gereken işinizi yapmanız bizim yapmamız gereken de kendi işimizi yapmamızdır.
Eğer sırf zarar görmem, sırf adalet işkencesine dönen hukuk yollarınızda, adalete baskı, telkin, tehdit ve/veya herhangi bir müdahaleniz var ise; alnınız secdeye gidiyorsa ki gittiğini söylediniz, yarın gerçek adalet divanı olan ahirette hesaplaşacağımızı bilmenizi isterim.
Sultan Süleyman’a kalmayan bu dünyada ya sen ya ben ebedi hayata göç edeceğiz. Bil ki orada sizi bekliyor olacağım. Ve bil ki benden önce gidersen gelmemi bekleyeceksin. Zira sana ve seninle hareket edenlere asla hakkım helal değildir. Sen diyeceksin ki senin bende ne hakkın var? Belki bilmezsindir ben söyleyeyim. Konuşmanın da hakkı vardır.
Memur-Sen DHMİ’den Elini Çek…
Çok sayıda şikayet var. Memur-Sen DHMİ’nin sendikalarından birisi. Daha doğrusu borusu en çok öten sendika. Dolayısıyla, onların istedikleri olur. Atamalara onlar karar verir, terfi almalara onlar karar verir. Üyelerini inanılmaz koruyup kollarlar. Ama bunu yaparken DHMİ’nin işlerinin sekteye uğramasına, sistemin tehlikeye atılmasına kimse göz yummamalı.
Bunu küçük bir uyarı olarak alın. Sizin göreviniz atama yaptırmak, terfi aldırmak değil üyelerinizi sosyal haklarını iyileştirmektir.
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)