26 Aralık 2011, Pazartesi
Erdal GÜLMEZ
Erdal GÜLMEZ [email protected]

YÖNETİMDE BİŞR-İ HAFİ EKOLÜ VE KISSALAR

Merhaba,

Airporthaber’de yazmayalı başlayalı epey oldu ,az yazdık - çok yazdık derken bir baktım yıl sonu gelmiş ve hep havacılık yazıları yazmışım.

İlk yazımda da belirttiğim üzere havacılık dışı yazılarım da olacak,onlardan biri ve birincisi ile karşınızdayım.

Bu yazım, yönetimde objektiflik üzerine olacak…

Klasik filmler içinde unutulmaz bir yere sahip olan ‘’ Baba ‘’ serisinin 3. olan Baba 3 filminin müthiş repliğini hatırlatmak isterim , sahnede amca Corleone var,işlerini devredeceği yeğen Corleone ’ye nasihati : ‘’ Düşmanından nefret etme,kararını etkiler.’’

Objektif karar için müthiş bir örnek.

Meslek ve eğitim olarak bir yanım havacılık diğer yanım hukukçu olduğundan farklı disiplinler üzerine çalışmak bakış açınızı ve yazınızda ki örnekleri etkileyebiliyor.

Doğal olarak daha çok üzerine eğitim gördüğünüz ve çalıştığınız alanlar ile ilgili oluyor.

Hukuk’ta ,reddi hakim diye bir kavram vardır.Yargılamaya taraf olan insanlar hakimin “x” nedenle tarafsız olmadığı iddiasıyla hakimi red başvurusu hakkına sahiptir.

Aynı şekilde bir davaya bakan hakim, taraflardan biri ile olan akrabalığı vb. nedeniyle davadan çekilebilir.

Bu düzenlemelerin maksadı verilecek kararın subjektiflikten uzak olması ve adaletin tecellisidir.

Adalette ki reddi hakim gibi diğer alanlarda “ reddi yönetici “ hakkı yok.

Son mevzuat değişikleri ile hukuk sistemimizde yer alan “ ombudsmanlık” kurumu bu konuda faydalı olabilir,işleyişe bakıp göreceğiz.

Objektiflik sadece hukuk için değil tüm alanlar için geçerli olması gereken bir kavram,özellikle kamu adına hareket eden insanlar çok dikkatli olmalı ve hak yemekten yılandan - çıyandan korktukları gibi korkmalılar.

Özel firmaların sahiplerinin ve yöneticilerinin objektif olmaması kamu kadar ağır sonuçlar içermiyor ve bir nokta da patron : “ size ne kardeşim kendi param-kendi şirketim ister kar ederim ister zarar,istersem X ‘i genel md , Y’yi memur olarak görevlendiririm “ diyebilir fakat söz konusu kamu ise durum çok farklı olur.

Kamu adına vereceğiniz karar,atacağınız imza ; ister babanızın oğlu ister babanızın katili için olsun aynı olmalı, kişiye göre değişmemeli.

Aksi uygulamalarda tüm kamunun hakkını yemiş olursunuz bu kadar insanın hakkı nasıl ödenir … ?

Genel olarak İcraa’nın iki şekilde subjektifliği sözkonusu;

Birincisi, yapması gerekeni yapmayarak.( yapsa bile bihakkın yapamayarak)

İkincisi, yapmaması gerekeni yaparak.

Objektifliği bozan yaygın uygulamalardan biri :dinlemeden karar vermek…

Karar vermeden önce tarafların tamamı dinlenmeli hatta taraflar bir arada iken ve kendisi hakkında söylenenler için cevap ve belge sunma şansı verilerek dinlenmeli böyle olursa kurumlarda haksız uygulamaların en az % 51’i dedikodunun da % 90’ı engellenmiş olur.

Büyük kurumlar büyük gemilere benzer, gemilerin küçük deliklerden su alsa bile batmaması gibi yanlış kararlar da büyük kurumları hemen batırmaz.
Gemilerde ki küçük su kaçakları zaman içinde gövdede “gizli korozyona “neden olur.Bu çok tehlikeli bir durumdur.Siz her şey yolunda diye düşünüp okyanusta seyahat ederken rahatlıkla atlatabileceğiniz bir dalga sonunuz olabilir.

Subjektifliğin en kötü olanı doğru yapıyorum zannederek yapılan yanlışlardır hatta bu durum bazen kişinin kendi sağlığı ile ilgili bile olabilir ; Buna en güzel örnek , sigara içenlerin “ bakın ben sigara içiyorum fakat içmeyen çoğu insandan daha sağlıklıyım “ yaklaşımıdır. Burada ki hata : sigara içen kişi yaradılışından gelen çok saglam bir fizyolojiye sahip olabilir sigara bile içse “çok iyi “ den “iyi “ seviyesine düşer.

Karşılaştırma yaptığınız sigara içmeyen birisi de çok sağlıklı bir yapıya sahip olmayabilir böylece sigara içen birinin içmeyenden daha saglıklı olduğu örnekler olabilir. Oysa doğuştan çok iyi fizyolojiye sahip olan kişi sigara içmeseydi mevcut durumundan çok daha iyi olacaktı. (örnekleme açısından: bakımsız bir Mercedes bakımlı bir Şahin’den daha iyi olabilir,birde mercedes’in iyi bakımlı olduğunu düşünün…. )

Örnek, kurumlar içinde geçerlidir, dış şartlar nedeniyle çok iyi bir başlangıç seviyesine sahip olan kuruluş bu sermayesi ile ( Mercedes) “iyi” durumda olabilir. İyi durumda diye övünmek yerine çok daha iyi durumda olabilirdik diye bakmak gerekir.

Objektiflikten uzak her karar,her uygulama gemide bir küçük delik açar. Sıradan yöneticiler için mazur görülebilecek bu tip hatalar ; hassasiyetleri olan, hassasiyetleri olması gereken,kendilerini bu grupta -bu kalitede gören yöneticiler için mazur görülemez.

Yazımıza başlık da olan Bişr-i Hafi ekolü de bunu anlatmak içindi ,işte bu grubun örnek alması gereken yüksek standart ;

'' Ahmed Bin Hanbel’e birgün yaşlı bir kadın gelir ; Der ki:
- Ben, Bişr-i Hafi'nin kız kardeşiyim. Size bir konu soracağım; evimizin damında yünden ip eğiriyorum. Bunu bazen geceleri de yapıyorum. Bazı geceler devletin askerleri ellerinde meşale (veya mum) ile evimizin yanından geçiyorlar. Ben de ister istemez o meşalenin ışığından faydalanıyorum. Acaba bu faydalandığım ışık ile yaptığım ip bana haram mıdır ? (- haram - kavramından rahatsız olan okuyucularım ,soruyu; ışıktan faydalanmam etik olur mu ? şeklinde okuyabilir )

Soru karşısında, Ahmed bin Hanbel , ağlamaya başlar, cevabı çok nettir. Der ki:

“ Bunun hükmüne haram denmez ama Bişr-i Hafi gibi bir Allah dostunun evine şüphelinin bu kadarı bile girmemeli.''

Bir sonraki yazı da ( Uçuş Fobisi ) görüşmek üzere.

Saygılarımla.
YÖNETİMDE BİŞR-İ HAFİ EKOLÜ VE KISSALAR

Yorumlar

Misafir ~ 13 yıl önce
sınır konusunu yazan yorumcu arkadaşımızdan sonra biraz araştırdım ve başkasına ait olan otları yemesin diye yolda giderken agzı baglanan inekler olduğunu okudum.bu sütler ile beslenen çocuklardan biri ebu hanife.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Ya yünü eğrilen koyun sahibine ait olmayan bir merada, mesela bir komşunun, ya da devletin merasında otladıysa? Bunun sınırı nerede? Bence anlamsız.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
erdal hocam,senelerini THY de farklı birimlerde çalışmış bir insan olarak ve son görevinde de kendisinin yönetici olması bu satırlarda ne kadar isabetli yazdığını söylememek kendisine haksızlık olur.Deveye sormuşlar neren eğri diye ,oda cevap vermiş nerem doğru diye.Herkes bir gün gider bu diyardan ,mühim olan arkasından iyi anılmak güzel.doğru bir miras bırakmak ve hep hatırlanacağı bir şeyleri paylaşmış olmak bizleri yüceltir.yani gerisi tefaruat der bu hayat fani der geçeriz.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Kırparak yayınlayın o zaman sayın hocam...

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
THY NI YÖNETENLERİN KAÇTA KAÇI EHİL ALLAHAŞKINA? MÜHENDİS SATIŞ MÜDÜRÜ, İMAM HATİP MEZUNU İSTASYON MÜDÜRÜ, ŞİRKETE GİRİP 2-3 AYDA MÜDÜR,BAŞKAN OLANLAR SÜRÜSÜNE BEREKET VE NE HİKMETSE ÇOĞU DA RİZELİ VEYA TRABZONLU....BUNLAR TESADÜF MÜ YOKSA TORPİLİN SONUÇLARI MI??

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Sayın editör, airporthaber de o ve ona benzer birçok yorum yayınlandığı halde yorumun yayınlanmaması garibime gitti...THY nı yönetenlerin geçmişlerinde ne yaptıkları,meslekleri vb yazılı ki kendi özgeçmişlerinde de bulunabilir...

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Yorumunuzda, ehil olmadığı halde belli makamlarda bulunan insanlar olduğu, bunların memleketleri vb bağlantıları nedeniyle buralara gelebildiğini yazmışsınız.aynen yayınlanması hakaret içereceğinden aynen yayınlanmamıştır.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Misafir ~ 13 yıl önce
Türkiye'de havacılık IATA, JAA,FAA, IOSA, CAMO, CRM, MRM vb minimum gereklilikler çerçevesinde yönetiliyor ve yapılıyor. SHGM şirketleri sadece yönetmelikler çerçevesinde denetliyor. O da objektif değil. Aynı konu, her şirket için farklı değerlendiriliyor. Havacılıkta Patron egosundan tüm sektörün ve çalışanların kurtulması gerekiyor. Türk filmi gibi. "Kızımız para kazanıyor ama hangi yoldan..." Erdal Bey doğru söylemiş. Mesele Mercedes'e sahip olmak değil, Mercedes sürücüsü olmak. Bugün hangi havayolu şirketinin bir başarı hikayesi var. yok yok yok.

Yanıtla

Kalan karakter 1000

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000