İstanbul’da havalimanları tartışılırken, facianın da eğişinden döndük. Allah korudu da Pegasus Havayolları’nın pist dışına çıkan uçağı ile ilgili olumsuzluk yaşamadık. Biz bu duruma üzülürken, birileri “oh tam fırsatını bulduk” dercesine kazadan nemalanmaya çalıştı. Çok üzücü, havacılığımız adına üzücü.
Hava durumu oldukça kötü, uçaklar sallandıkça sallanıyor. İstanbul Havalimanı’nda uçaklar şaha kalkacak endişesi ile önlem üstüne önlem alınıyor. En kötü bir algı İstanbul Havalimanı üzerindeki tartışmaları alevlendirecek korkusu tüm idarecileri sarmış durumda.
Rüzgarın şiddeti öyle sert ki önüne geleni yıkıp geçiyor. Havalimanı terminalinden kopan parçalar sağa sola savrulurken, apronda elektrik panoları bile yerle bir olurken çalışanların çoğu ayakta duramayıp sığınacak korunak arıyor.
Rüzgarın hızı 40-50 knots arasında. Yani saatte 74 ile 90 km hızla esen rüzgara karşı uçaklar bütün risklere rağmen iniş kalkış yapıyor.
Tam bu sırada Sabiha Gökçen Havalimanı’nda Pegasus Havayolları uçağı pistten çıkıyor. İstanbul’da hava trafiği bir anda kaos yaşamaya başlıyor. Bir tarafta rüzgar ve fırtınadan dolayı zorluk yaşanan İstanbul Havalimanı diğer yanda pistten uçak çıktığı için kapanan Sabiha Gökçen Havalimanı. İkisinin tam ortasında tertemiz bir Atatürk Havalimanı.
Bir iki kodaman özel jeti ile insin kalksın diye, devlet adamları rahat rahat uçsun diye yani VIP/CIP uçuşlar dışında yolcu uçağı indirilmeyen bir havalimanı.
Ben iddia ediyorum dünyanın en lüks yaşayan ülkesiyiz. Ayranımız yok ama havamız bol.
Velhasıl Sabiha Gökçen Havalimanı ve İstanbul Havalimanı’ndaki sıkıntıları özetleyen bir twit attım.
Aslında burada kastım şu.
Siz eğer Sabiha Gökçen Havalimanı’nın ikinci pistini on yıldır yapmayıp geciktirirseniz ki bunu İstanbul Havalimanı işlesin diye yaptığınıza eminim bir havalimanını en küçük hadisede uçuşlara kapatırsınız.
Siz bir havalimanını coğrafyanın en zor bölgesine yaparsanız, her gün bu tür zorluklarla karşılaşıp eliniz yüreğinizde gezersiniz.
Siz, Atatürk Havalimanı gibi bir havalimanını kendi egolarınız ile kapatıp İstanbul’u çaresiz bırakırsanız sorgulamak bize düşer.
Düşünün neler döndüğünü, nasıl planlar yapıldığını.
Sabiha Gökçen işlemesin diye pist yapımını ağırdan alacaksın, Atatürk Havalimanı kapatılsın diye sözleşmeye madde koyacaksın.
Uygulama sözleşmesinin 17. Maddesinde şu ifadeler var: "İstanbul’un Avrupa yakasında tarifeli ve tarifesiz iç ve dış hat ticari yolcu taşımacılığına yönelik seferlere açık tek havalimanı olacaktır. Genel Havacılık, bakım-onarım, müstakil kargo ve devlet uçakları ile özel VIP/CIP uçuşları bu taahhüdün dışındadır."
Sözleşme ortada iken, ülke havacılığını değil de kendinizi garantiye alıp sonrada dürüstlükten bahsetmek açıkçası milleti aptal yerine koymanın tam tabiridir.
Ama asıl kuşkum da şudur.
Bir uçak 22 saatte çamurdan çıkartılıyorsa bunun bir izahı olmalı. Ya beceriksizliktir, ya Sabiha Gökçen Havalimanı’nı sabote etmektir ya da “Bulunmaz fırsat” deyip İstanbul Havalimanı’na PR yaptırmanın tam zamanıdır.
Öyle de oldu maalesef.
İGA yöneticileri nasıl da keyifli keyifli açıklama yaptılar.
“Şu kadar uçağa sorunsuz hizmet verdik” diye başarıymış gibi lanse ettiler.
Arkadaş bu zaten senin görevin. Olması gereken bu. Senin asıl yapman gereken uçan çatıların uçmasını engellemek, devrilen araçların devrilmemesini sağlamak, yerinden sökülen elektrik panolarının sökülmemesini sağlamak.
İşte ben buna takılıyorum. Ve insanlar çözülemeyen sorunları çözmeye değil de, olması gerekenleri başarı imiş gibi yansıtıyorlar buna takılıyorum.
Ben yine iddia ediyorum. En küçük hava olayında havalimanları kaos yaşıyor ise büyük bir hava muhalefetinde neler yaşanır düşünmek dahi istemiyorum.
Çukura yapılmış bir havalimanının, çukurdan çıkması zor.
Yorumlar Tüm Yorumlar (102)