Biliyorum "Havacılık Tazminatı" yazdığım anda burada çok sayıda yorum olacak ve bu yorumlardan bir çoğu da çekişme, kavga, hakaret içerikli olacak. Buna mahal vermek istemyorum. Lakin çok sayıda istek olunca değinmek zorunda kaldım. Ama asıl mesele Uşak Havalimanı Müdiresi Uğur Yalvaç.
İddia o ki; Uğur Yalvaç, Memur-Sen tarafından köpürtülerek dönemin genel müdürü Orhan Birdal tarafından Uşak Havalimanı'na müdür yapıldı.
İşte karşı çıktığımız hep bu idi. Yani birilerinin eteğine tutunarak makamları merdiven çıkmaksızın paraşütle atlayarak elde edenler, despotizmin en alasını yapacak egoya sahip olurlar. Çünkü onlar sahanın veya sahranın tozunu yutmamıştır, kimin nasıl çalıştığını bilmesi imkansızdır.
Canı sıkılıyor kadıncığazın. Kendisi de boş boş oturuyor nasıl olsa. Bir nevi bankamatik memurluğu gibi. Bankamatik başmemuru olunca diğer bankamatik memurlarına işkence yapmaya karar vermiş.
Ama suç onda değil. Suç O'nu oraya atayanda. Çalışmayan havalimanında müdür olur mu? Bir tane memuru sorumlu kıl yeterli.
Kaç memur var bilmiyorum ama uçuş olmayan bir havalimanında personel istihdam edilmesini doğru bulmuyorum. Yeri gelmişken söyleyeyim. Gökçeada Havalimanı da öyle.
Devletin sırtına yük olan bu tür havalimanları gözden geçirilmeli ve buralardaki personel derhal ihtiyaç hissedilen havalimanlarında yönlendirilmeli.
Evet; Uğur Yalvaç ile ilgili söyleyeceklerim bitmedi. Hanımefendi personele çöp toplatıyor, izmarit toplatıyor. Sigara içen kişilerin yere sigara izmariti atmaları ne kadar yanlış ise işgüzar müdirenin de memura izmarit toplatması ondan daha beter yanlıştır.
Hadi bunlara da göz yumalım. Peki, güvenlik görevlisinin göğsünden kıl çekmek neyin nesidir? Hangi egonu tatmin ediyorsun? Nasıl bir ruh haline sahipsin? Güvenlik görevlisinin göğsünden kıl çekerek "tek mi çift mi" oynamak ne tür zevk alanına veya işkence tarzına uyuyor?
Görüntülerle sabit bu durumu nasıl izah edeceksin Uğur Yalvaç? Okuduğun okula, gördüğün eğitime yazık! DHMİ'nin kurumsallığına düşürdüğün gölgeden utan. Pardon sizde utancak yüz olsa idi personelin göğsünden kıl çekmezsiniz.
Merak ediyorum DHMİ genel müdürü bu konuda ne yapacak? Sessizlik hayra alamet değil. Gerçi şu sıralar başını kaşıyacak zamanı olduğunu düşünemiyorum. Bir yandan Ordu-Giresun diğer yandan Yüksekova açılışları var. Siyasilere hesap vermekten kendi işine eğilecek vakti yoktur.
Devletin işlerliği böyle. Birileri siyasi kazanç uğruna bürokratları at gibi koşturur. Zahmeti bürokratlar çeker, kaymağı siyasiler yer.
Uğur Yalvaç olayının takipçisi olacağımızı belirterek havacılık tazminatına değinmek istiyorum.
Ben bu havacılık tazminatı ile ilgili 2006 yılından beri çokça yazı yazdım. Bu tazminatın verilmesi için çok çaba sarfettim. Zamanın yöneticileri iyi hatırlar. Mahmut Tekin, Orhan Birdal ve Hüseyin Gün çok iyi hatırlar.
Bitmek bilmeyen bu havacılık tazminatı oranları kavgasına çomak sokmak istemiyorum. Serdar Hüseyin Yıldırım'ın bir süre sonra bu taleplere vakit ayıracağını düşünüyorum. Havacılık tazminatının havacılık kontrolörlerinin ve seyrüsefer konusu ile doğrudan ilişkin olan personel sayesinde Eurocontrol tarafından verildiğini hepimiz biliyoruz.
Diyeceksiniz ki bu bir zincir. Güvenlikten, itfaiye (ARFF) memurlarına, kapıcıdan odacıya, kontrolörden elektronikçiye kadar bu tazminattan faydalanıyor. Ama ölçüsü konusunda hiç yorum yapmayacağım.
Yeni genel müdür konuya nasıl yaklaşır bunu zamanla hep beraber görürüz. Şimdilik çok erken. "Zaman ilaçtır" deyip daha fazlasını hakettiğini düşünenler mücadeleye devam etmeli.
Hepsi bu.
Saygılarımla...
Yorumlar Tüm Yorumlar (50)