İNSAN FAKTÖRÜ NORMLAR - EINSTEIN
Havacılık kazalarının nedenleri yıllardır incelenmekte ve ana neden olarak insan faktörüne bağlı hataların ilk sırayı aldığı görülmektedir.
Bu kadar önemli bir konu olan insan faktörü kavramını biraz irdeleyelim, nedir insan faktörleri ?
Nasıl bir şeydir ki tüm uçak kazalarının en büyük nedeni olmaktadır ?
Her birimiz ismimizden bağımsız olarak ; oksijen azalırsa bilinç kaybı yaşarız, vardiyalı çalışma düzeninin etkilerini hissederiz,uyku ihtiyacımız vardır , çalışma ortamımız soguk ise kanımız iç organlarda toplanacağından parmak uçlarımızın hassasiyeti azalır , negatif tecrübe hissi yaşarız , Meslektaşlarımızdan etkileniriz , …………., bu örnekleri artırmak mümkün kısaca bizler insanız bizi biz yapan benliğimiz ile psikolojik , vücudumuz ile fizyolojik ve içinde yaşadığımız / çalıştığımız toplumun etkileri nedeniyle sosyolojik ( normlar ) etkiler ile birlikte yaşarız ….
İşte tüm bu etkenler insan faktörlerini oluşturmaktadır.
Genel manada insan faktörlerini ve özelde havacılık sektörü açısından konuyu inceleyeceğim.
Teorik bilgilerin yanısıra uzun yıllar insan faktörü ile ilgili eğitmenlik ve benzer görevlerim nedeniyle gözlem şansım olduğu için konunun önemine ve etkilerine ilk elden şahit oldum.
İnsan faktörü ile ilgili kaza istatistikleri , tablolar ve diğer bilgilere ulaşabileceğiniz pek çok kaynak var bunlardan ikisini aşağıda paylaşıyorum.
Bu yazımda ,sosyolojik etkileri inceleyip sonraki yazılarımda insan faktörünün diğer konularını yazacağım.
Yazılarımın uzun olduğu eleştirlerine hak veriyorum bu nedenle sosyolojik etkiyi anlatmak için uzun uzun yazmak yerine en kısa yöntem olan “örnekleme yöntemini “ kullanacağım…..
Şimdi hayalen kalabalık bir otogara gidelim ve bayram gibi yoğun bir zamanda olduğumuzu düşünelim.
Otogarda seyahat etmek istediğimiz ABC şehrine gidecek otobüsleri araştırıyoruz ve aynı saatte hareket edecek iki otobüs olduğunu , otobüsün birinde yer kaldığını öğreniyoruz.
Bilet satın alıyoruz ve seyahat başlıyor,iki otobüs peş peşe hareket ediyor.
Birkaç saat sonra hava şartlarının oldukça kötü olduğu bir yere geliyoruz otobüs şoförlerinden biri cahil ve yol şartları uygun olmamasına rağmen yola devam ediyor tehlikeler atlatarak ABC şehrine ulaşıyor.
(cahiller cesur olur fakat her cesur kişi de cahil değildir e.g )
Bizim bindiğimiz otobüsün şoförü bilinçli , eğitimli ve tecrübeli bir şoför olduğu için yol şartlarının uygun olmadığını görüyor ve yola devam etmeyip dönmeye karar veriyor.
İlk tepki…. Evet ilk tepki ne olur sizce ?
Hayatlarını koruduğu yolcular şoföre teşekkür eder mi ?
Hayır , bırakın teşekkürü tonla sitem eder ve diğer otobüsü örnek olarak gösteririz.
İkinci tepki …
Evet ,otobüs otogara döner ,firma sahibi otobüsü karşılar.Şoföre teşekkür eder mi sizce ?
Üçüncü ve en acı tepki …
Maalesef en kötüsü bu ….
Hayatlarını şoförlük yaparak kazanan profosyonellerin diğer meslektaşlarına sahip çıkması doğruları için onları desteklemesi gerekir değil mi ?
( böyle yapanlarda var kuşkusuz onlara sonsuz teşekkürler )
Böylece yarın kendileri de doğruyu yapmak için ortam saglamış olurlar….dı.
Oysa pratikte olan tepki ise şöyledir ;
Biz oradan BMJ kamyonla geçiyorduk, sen bu kadar güzel araçla geçemedin
Rezil ettin bizi…
Bu tepkileri yaşayan şoför bir yıl sonra aynı bayram günü yine direksiyonda ve geçen yıl yoldan döndüğü yere geliyor… yol şartları yine kötü fakat bu sefer geçen yıl yaşadığı tecrübeleri hatırlıyor ve basıyor gaza…
Akşam tv haberlerinde bir trafik kazası olduğunu söyleniyor , evet doğru tahmin ettiniz bizim otobüs şoförünün kazası…
Şimdi söyleyin lütfen suçlu kim ?
Sadece şoförü suçlamak doğru mu ?
Şoförü suçlamak sorunu çözer mi ?
Evet .. işte kazanın sebebi : sosyolojik etki - normların gücü
Bu normlar o kadar güçlüdür ki tüm zamanların en iyi fizikçisi olarak adlandırılan Einstein’ı bile hataya zorlamışlardır.
İsmet BERKAN’ın 16 ekim 2011 tarihli Hürriyet Gazetesinde çıkan yazısından aldığım satırlar aşağıda;
“ ALBERT Einstein’ın genel görelilik teorisinin bir hatası vardı. Einstein, evrenin durağan ve hep böyle olduğu varsayımıyla denklemlerine bir ‘evrensel sabit’ koymuştu.
Teori yayınlandıktan kısa bir süre sonra, bir Amerikalı astronom, Edwin Hubble, evrenin durağan olmadığını, genişlediğini keşfetti. Bu keşif üzerine Einstein, denklemlerinden evrensel sabiti kaldırdı, ‘Hayattaki en büyük hatam’ dedi o evrensel sabit için. Tabii eğer evren genişliyorsa bu şu anlama da geliyordu: Demek evren bir zamanlar bugün olduğundan daha küçüktü, hatta miniminnacıktı. Yani evrenin bir başlangıcı vardı. Bu başlangıç fikri, insanları ‘büyük patlama’ fikrine götürdü elbette.
Peki evrenin bir başlangıcı vardı, sonu da var mıydı? ……….
……..Evren genişleyecek genişleyecek sonra günün birinde çekimkuvvetini yenemez hale gelip bu kez büzülecek miydi?
Ve bu varsayıma göre, evrenin genişlemesinin yavaşlamasını gerekiyordu. ………..
………..Bu yıl Nobel Fizik Ödülünü kazanan Adam Riess, Brian Schmidt ve Saul Perlmutter, bütün bu varsayımları terse çeviren bir şey buldular: Evrenin genişleme hızı azalmak bir yana giderek artıyordu……………
………..Ama bu hızlanmanın ne sebeple olduğu sorusunun cevabı hâlâ bilinmiyor. “
Einstein’e “hayattaki en büyük hatam “ dedirten bu hatanın sebebi neydi ?
Einstein 1915 yılında ortaya koyduğu genel görecelik kuramıyla yaptığı hesaplarda evrenin durağan olamayacağı sonucuna varmıştı. Einstein bu "aykırı " sonucu ortadan kaldırmak için formüllerine "kozmolojik sabit" adını verdiği bir sabit ilave etmişti. Çünkü o sıralar materyalist felsefe bilim dünyasına hakim idi ve evrenin başlangıcı varsa bu Allah’ın varlığına delil olur diyerek maddenin ezeli ve ebedi olduğu tartışılmaz diyorlar, evrenin statik olduğunu söylüyorlardı.
İşte bu sosyolojik baskı Einstein gibi bir dahiye bile hata yaptırmıştı.
Bugün artık “big bang / Büyük Patlama - evrenin sıfır / yok hacim ve sonsuz yoğunlukta bir patlama ile yaratılışı “ bilim dünyasının neredeyse tamamı tarafından kabul görmektedir.
Bir sonraki yazı da (insan faktörü –fizyoloji ) buluşmak üzere,
Saygılarımla.
Yorumlar