Hemen yazımın başında belirtmeliyim ki pilotlarımız kaçırıldıktan sonra Lübnan'a gitmek dahil aklımızdan çokça şeyler geçti. Lübnan Konsolosluğu'na yürüyüş, siyah çelenk bırakma gibi eylem yapma fikri de buna dahildir.
Ancak; kaçırılma olayını gündemde tutmamamız gerektiği, tazelememek gerektiği, olayı unutturmamız gerektiği, soğutmamız gerektiği telkin edildi. Ne kadar unutturursak o kadar çabuk teslim edileceği konusunda ricacı edildi.
Bir yanda gazetecilik diğer yanda iki pilotumuzun hayatları söz konusu. Gazetecilik bir yana insanlık bir yana diye düşünmek zorundaydık.
Diğer yayın kuruluşlarında çıkan ya da siyasetçilerin açıklamaları haricinde sessiz kalmayı yeğledik. Umudumuz vardı çünkü bize gelen bilgiler bu yönde idi. Hatta Twitter hesabımdan da pilotlarımız bir kaç güne serbest kalacaklar diye yazmıştım.
Bu bilgi de Ankara kaynaklı idi. Bir kaç gün olmadı bir kaç hafta sürdü ama sonuçta mutlu sonla noktalandı.
Türkiye'ye çifte bayram yaşatan bu kurtarılma olayının nasıl yapıldığını asla sorgulamayacağım.
İsrailli asker Gilad Şalid'in serbest bırakılmasını hatırlatıp bizim pilotlarımızın karşılanış şekline değinmek isterim. Gilad, kaçırıldıktan sonra İsrail, Gazze'de taşı taş üstünde bırakmamış ve onlarca insanın ölümüne neden olmuştu.
Gilad Şalid serbest kalınca İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu nasıl şaşalı karşılama yapmıştı. Nasıl da siyasi kazanç haline çevirmeye gayret göstermişti.
Açıkçası pilotlarımızı karşılamaya başbakanın gideceğini öğrendiğimde aynı şeyi bizim başbakanın da yapacağını düşündüm.
Alacak pilotları yanına "şöyle yaptık, böyle yaptık, aslanlarım, kaplanlarım" deyip siyasi şov yapacağını beklerken ve eminim ki milyonlarca kişi de böyle beklerken hepimizi ters köşeye yatırdı. Mütevazi bir karşılama ile pilotlarımızı aileleri ile baş başa bıraktı.
Bu tavrı alkışlıyorum.
Keza THY yönetimi de aynı tarzda davranarak olması gerekeni yaptılar.
Pilotlarımızın kurtarılmasında emeği geçen herkesi kutluyorum.
Pilot Murat Akpınar'ın şu sözleri beni çok etkiledi. "Ben asker kökenliyim. Yanımızdaki arkadaşımız şehit olurdu ve biz ertesi gün yine göreve giderdik. Şirketim bana ne zaman uçuş görevi verirse göreve hazırım. Hatta ilk uçuşumu bile Beyrut'a seve seve yaparım"
Bu sözler Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan herkesin kulağına küpe olmalı. İşte biz işimize böyle sarıldığımız vakit yapamayacağımız iş, açamayacağımız kapı, kıramayacağımız kilit yoktur.
Bu duygularla pilotlarımıza bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Pilotların karşılanışını siyasi şova dönüştürmeyen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı da yürekten kutluyorum.
Yorumlar Tüm Yorumlar (17)