Konuyu dağıtmadan son görüntüden başlayıp konuyu asıl iğrenç duruma getirmek istiyorum. Berlin'de THY'yi temsil eden başörtülü kızlarımızı oraya görevlendiren hangi yönetici ise tebrik ediyorum. Sanırım başarılı bir iş yaptığını düşünüyordur.
Bir kez daha vurgulayayım. Asla başörtüsüne karşı değilim. Ama her şeyin bir adabı ve kuralı vardır. Gerçi bu arkadaşları gönderen ya da görevlendiren arkadaşa adap ve kural anlatamazsın.
O'nun söylediği ya da yaptığı adabın ve kuralın ta kendisidir.
Oysa beğenmediğimiz, çok eleştirilen Dilek Hanif kıyafetleri bile o görüntülerden daha çok itibar görebilirdi. Hiç olmazsa estetik durabilir, şık görünebilir ve "kültürümüz" diye savunabilirdiniz.
Ama olmadı.
Bu görüntüden dolayı üzülen kızlarımız oldu. Ben onları asla eleştirmek istemiyorum. Zira onları oraya görevlendiren beynin ne düşündüğünü merak ediyorum sadece.
Ve şimdi en feci gerçeğe geliyorum.
Biliyorsunuz THY ile ilgili hiç bitmeyen kadrolaşma iddiaları var. Bunlar doğru olabilir. Her dönemde de olmuştur. Siyasilerin vazgeçemedikleri hastalıktan biridir THY'ye adam sokma egosu.
Bu dönemde de elbet olmuştur.
Asıl sorgulanması gereken bu değil. Beyninin arkasında çok karanlık düşünce olan yöneticiler var. İşte bu yöneticiler THY için büyük sorun. Ve yazının başlığını da bu yüzden "Sana acıyorum THY" diye yazdım.
Mesele öyle basite alınacak gibi değil. "Aman sende" diyerek geçiştirilecek bir durum da değil.
Türk Hava Yolları'na mühendis alımları için yapılan mülakat sırasında yaşanan bazı diyaloglar tüylerimi diken diken etti. "Bu kadar kafa tasçı, bu kadar geri zekalı, bu kadar aklını yemiş bu kadar geri kafalı, bu kadar ütopik insan var mı?" diye düşünmeden kendimi alamadım.
Sözlü mülakatta başarılı olan mühendis arkadaşlara son ve can alıcı soru olarak şu soru soruluyor. "Hangi yazarı, hangi gazeteyi okuyorsunuz?"
Sözcü Gazetesi okuyanlar ya da THY aleyhinde yayın yapan gazeteleri okuyanlar işe alınmıyor. İşe girmek isteyen bir bayan kardeşimiz ise Yılmaz Özdil'i okuduğunu söylemiş.
Aynen çizik yemiş. Yani mülakatta başarılı olmasına rağmen işe alınmamış. Çünkü son sorunun cevabı Yılmaz Özdil olarak verilmiş.
Bu arada öğrendim ki İzmir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu'nun oğlu da tıpkı diğerleri gibi çok başarılı bir mühendis olmasına rağmen sırf CHP'li bir belediye başkanının oğlu olduğu için işe alınmamış.
Şimdi sormam gereken şu soruların cevaplarını THY yöneticilerinden değil okurlarımızın vermesini isterim.
- İnsanların ne düşündükleri mi önemli verilen görevi başarı ile yürütmeleri mi önemlidir?
- Mühendis adayları "Hangi yazarı okuyorsunuz? sorusuna "Ekrem Dumanlı, Hüseyin Gülerce" cevabı mı vermeliydi?
- THY riyakar personel mi arıyor yoksa THY'yi başarıya götürecek elemanlar mı?
- THY için biat eden personel mi lazım yoksa işini dürüstçe yapacak adam gibi adamlar mı?
- Yılmaz Özdil'i okuyan mühendisler Yunanlı pilotlardan daha mı az seviyor bu ülkeyi?
THY, bu tip yöneticileri bünyesinde nasıl barındırıyor anlamak mümkün değil. Hamdi Topçu'nun şöyle bir sözü kulaklarımda; "Bana sorun getiren yönetici aynı zamanda çözümde getirmeli".
Bence asıl sorun o soruları soran yöneticilerde. THY'ye çalışacak adam lazım hafiye değil. Halife hiç değil. Hadi buyurun buradan yakın.
THY'de işe girecek arkadaşları da şunu öneriyorum; Mülakatlarda bu tip sorular sorulursa THY'nin hoşuna gidecek yazarların isimlerini söyleyin. Nasıl olsa beyninizin içine giremeyecekler.
Nasıl olsa siz de onların beyinlerinin içine giremiyorsunuz.
Yazık, yazık etmeyin. Her akşam alkol alıp sora Cuma namazına gidip apron kartı düşüren riyakarları bağrınıza basacağınıza dili ile kalbi bir olan ve dini, dili, ırkı nedir diye sormadan başarılı personel arayın. Her şey çok daha güzel olacaktır. Deneyin.
Yorumlar Tüm Yorumlar (76)