Bir Isparta kazası bir de Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Muhsin Yazıcıoğlu kazası Türkiye gündeminden hiç düşmedi. Saman alevi gibi bir sönüyor bir parlıyor bu iki kazanın tartışmaları. Merhum Muhsin Yazıcıoğlu'nu taşıyan helikopterin Kahramanmaraş'ta düşmesinden sonra yaşanan tartışmalar son raporla birlikte yeniden alevlendi.
Tartışmalar devam ediyor ama bilgi kirliliği halen önlenmiş değil. Önlenecek gibi de görünmüyor.
Devlet Denetleme Kurulu'nun (DDK) hazırladığı rapordan sonra geçtiğimiz hafta TRT Haber kanalında bu konu tartışılıyor. Programı sunan arkadaşın havacılık bilgisi yok. Davet ettiği konuklar ise havacılıktan bihaber. Büyük Birlik Partisi Genel Sekreteri Mustafa Destici ise yine aynı tarzda havacılık bilgisi olmadan konuşuyor.
Programda şöyle konuşmalar geçiyor; "Efendim radar neden takip etmemiş helikopteri?"
Peki, bu helikopterler radarlar tarafından takip ediliyor mu?
Sunucu bu soruyu aklına getiremiyor. Getirse bile soruya cevap verecek bir bilen yok.
Bu konuda DHMİ suçlanıyor ama DHMİ'ye söz hakkı verelim diyecek bir sunucu yok.
"İddialarla ilgili sözü olanlar telefonla canlı yayına bağlanabilir" uyarısı da yok TRT'de.
Bir başka konu başlığı... "Kule hava durumunun kötü olduğunu bile bile neden uçuş izni vermiş"
Bu soruya cevap verecek bir yetkili var mı ortalarda? Hayır.
Acaba görerek uçuşlarda inisiyatif kulede midir yoksa helikopteri kullanan pilotta mı? Yoksa ticari bir işletme olan şirketin idarecilerinde mi? Mesela Ali Sabancı da mı?
Türkiye'de bir kaza kırım yaşandığı vakit hem çok bilen enflasyonu yaşanır hem de suçlu arayan insanlar zümresine rastlarsınız. Ha bir de çıkarcılar vardır. Bunları az çok tahmin edersiniz.
Suçlananlar genelde devlet memuru oldukları için cevap vermek için yetkileri yoktur. Oysa suçlayanlar ve çok bilenler uluorta her yerde konuşup toplumun beyninde bilgi kirliliği oluşturmayı övünç kaynağı olarak görürler.
Yukarıda bahsettiğim gibi TRT'de tartışılan Muhsin Yazıcıoğlu kazasının raporuyla ilgili söylenenler tam bir fiyaskoydu.
Doğru ve düzgün bilgiler verilsin diye yıllarını havacılık sektörüne vermiş Sayın Sefa İnan'ın bağlanması için TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin Beyi aradım. Sağolsun gerekli bağlantıyı sağlattı. Ancak sunucu sanki Büyük Birlik Partisi görevlisiymiş gibi lafı Sefa İnan'ın boğazına tıkayarak telefonu kapattı. Büyük saygısızlık.
Gerçi Sefa İnan'da ele avuca sığacak laflar etmedi. En son söyleyeceğini en önce söyleyiverdi. Türkiye'de Kaza Kırım Komisyonu'nun özerk olmasını istedi. Dünyanın birkaç ülkesinde olan bağımsız Kaza Kırım Komisyonları'ndan bahsetti. Oysa TRT Stüdyoları'nda havacılığın H'sini bilmeyenler yalan yanlış bilgiler aktarırken Sefa İnan'ın direkt o noktaya müdahale etmesi gerekirdi. İşte bu sayede hem kamuoyu doğru bilgilendirilmiş olur hem de söylemek istediklerini mantıklı bir çerçeveye oturtmuş olurdu.
Evet, Türkiye'de gidilecek daha çok yol var. Ama temel atmadan bina yapılamayacağını da herkesin bilmesi gerekiyor.
Devlet geleneği olan "konuşamama", "cevap verememe" zinciri kırıldığı vakit suçlayanların karşısına suçlananlar çıkıp cevabını verdiği taktirde bu tür spekülasyonların önüne geçilmiş olunacak. İşte kamuoyu o durumlarda daha çok ikna olduğu tarafın sözlerine itibar edecek.
Siz bugüne kadar hiçbir kaza kırım heyeti mensubunu konuşurken görebildiniz mi?
TRT'de tartışılan DHMİ ve SHGM'ye atfedilen o suçlamalara ilgili kurumlar tarafından anında cevap verilse daha mantıklı olmazmıydı?
Biz bürokratların konuşmaları konusunda takıntılıyız. Bürokrat konuşmaz, konuşamaz.
Oysa bu takıntılardan kurtulup konuşan Türkiye'yi sağlamalıyız. Bu sayede insanların töhmet altında kalmaları da önlenmiş olur.
Yorumlar Tüm Yorumlar (35)