Bu hafta “teftiş” konulu serinin son yazısını yayınlayacaktım. Ancak, çok çabuk değişen ülke gündemine geçtiğimiz hafta damgasını vuran vahim bir açıklama, daha sonra yazmayı planladığım ikram biletleri konusunu bu haftaya çekmeme yol açtı.
Geçtiğimiz hafta, TBMM Genel Kurulu’nda yapılan 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi görüşmelerinde konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in, “sizin 'tarikat, cemaat' dediğiniz, bizim 'STK' dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz vardır. Ben bu protokollerle bize destek olanlara da teşekkür ediyorum. Onlarla protokol yapmaya devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor” açıklaması, doğal olarak kamuoyunda esefle ve büyük infialle karşılandı.
Bir Milli Eğitim Bakanından asla duymak istemeyeceğimiz bu vahim sözler, milletin fakir çocuklarına çağdaş eğitim imkânı sağlayamayan iktidarın, hem milli eğitim konusundaki aczini ve hem de bu (STK) lardan aldıkları “çağdışı dinci eğitime” verdikleri önemi ifade ediyordu.
Bu talihsiz ifadeler, mevcut iktidarın THY’deki temsilcilerinin muhtemelen aynı (STK) larla yapmış oldukları ücretsiz bilet protokollerini de çağrıştırdığı, daha doğrusu nepotist ve din istismarı odaklı uygulamalarını gündeme getirdiği için, konuyu bu hafta yazmaya karar verdim.
***
Çok söyledik. Ama bu vesileyle bir kez daha vurgulayalım. Mevcut statüsü itibarıyla THY, yüzde 51 hissesi küçük yatırımcılara, (halka) yüzde 49 hissesi kamuya (devlete) ait olmakla birlikte, yöneticileri kamu payına hükmeden siyasi iktidar tarafından atanan bir şirket. Başka bir ifadeyle, görünüşte şirket Genel Kurulunun seçtiği, aslında Hükümetin atadığı bu yöneticilerin amiyane tabirle sütüne emanet edilmiş bir halk ve kamu ortaklığı.
Bu nedenle, söz konusu yöneticilerin kendilerine verilen bu emaneti ticari işletme performanslarının da ötesinde, yasalar, etik kurallar ve meşruiyet sınırları çerçevesinde idare edip etmedikleri; şirket imkanlarını siyasi, dini vb. yandaşlık motivasyonlarıyla, iltisaklarıyla istismar edip etmedikleri hususu çok önemli.
Çünkü, atanmış yandaşların THY imkanlarını nasıl kullandıkları, ülkemizde vergi veren her vatandaşı bu bağlamda çok ilgilendiriyor. İlgilendirmeli ve bu ilgide yadırganacak bir durum da yok. Çünkü, THY bir kamu-halk ortaklığıdır. Mevcut siyasi iktidarın çiftliği değildir.
Bu girizgahtan sonra konuya başlamadan önce şu hususu da netleştireyim. Bu yazının konusu havayolu ve diğer sivil havacılık personeline verilen ücretsiz biletler ya da ticari ilişkiler gereği acentelere kullandırılan biletler değildir. Reklam, tanıtım ve benzeri amaçlarla şirketlere kullandırılan biletler de değildir.
Bu yazı kapsamında sadece malum (STK) lara ve özel kişilere verilen/kullandırılan ücretsiz biletleri anlatacağım. Ama önce ikram bileti verme kriterlerini ve temel uygulama esaslarını açıklamam gerekiyor.
Vergi ve harçları dahi THY tarafından karşılanan bu biletlerin, hangi profesyonel ve toplumsal amaçlarla dağıtılması gerekiyor diye sorarsınız, eski tabirle “halkla ilişkiler” derim. Nihayetinde temel amaç, şirkete ticari fayda sağlamak tabi. Ayrıca uygulamada, reklam, tanıtım, kültürel faaliyetler, yolcu mağduriyetlerinin giderilmesi, kamuyla iyi ilişkilerin sürdürülmesi, destek sağlayan özel kişi ve kuruluşlarla ilişkilerin geliştirilmesi vb. kriterlere dikkat edilmesi gerekiyor.
Bu bedava biletlerin kullandırılmasındaki seçimlik takdir hakkı ve yetkisi şirket yönetim ve karar organları tarafından her yıl amaç ve sayı itibarıyla belirlenerek, bir makam onayı ekinde alt ünitelere duyuruluyor. Doğal olarak, şirketin en tepesindeki iki yöneticinin de (şirket Genel Müdürü ve Yönetim/İcra Kurulu Başkanı) doğrudan bilet verme yetkileri var ve sınırsız.
Gerek bu üst yöneticilere ve gerekse ilgili ünitelerin yöneticilerine verilen bu yetkinin, kullanıldıktan sonra takip ve kontrol edilen kriterleri ve sınırları da var elbette. Yani benim görev yaptığım zamanlarda uygulama böyleydi. Çünkü, netice itibarıyla, her yıl dağıtılan binlerce bedava biletten bahsediyoruz. Verilen yetkinin, tahsis amacına uygun olarak kullanılması ve kontrol edilmesi gerekiyor.
Bu arada, ikram bilet konusuna girdiğim için sakın bu tarz uygulamaları yanlış ve gereksiz bulduğumu düşünmeyin. THY’nin yurt içindeki en büyük rakibi olan Pegasus da var mıdır? bilmiyorum ama, biletin (uçakta seyahat imkanının) bedelsiz ya da yüksek indirimle, maksada matuf kriterlere göre belirlenen özel kişi ve organizasyonlara sunulması (ikram edilmesi) uygulaması, belli başlı uluslararası havayolu şirketlerinde de oldukça yaygın.
Gelelim bu yazıyı yazmaktaki asıl amacıma. Yani bu takdir yetkisinin nasıl ve kimler için kullanıldığını, daha doğrusu nasıl suistimal edildiğini anlatmaya.
Normal şartlarda, kamuya yararı amaçlı dernek, vakıf, vb şekillerde organize olmuş gerçek STK lara, topluma faydalı organizasyonları için ücretsiz-indirimli bilet esaslı sponsor desteği veriliyor ve buna genellikle merkez üniteleri karar veriyor. Daha doğrusu, merkeze bağlı yüzlerce iç-dış hat satış ve kargo müdürlüklerinin aracılığıyla alınıyor bu talepler.
Ayrıca bu müdürlükler, kendilerine önceden tanınan yetki sınırı içinde ve belirlenen sayıda bileti, iyi ilişkiler gereği ilin yüksek yöneticilerine ve tabiri caizse, müşteri ilişkileri kapsamında diğer VIP lere ve ağır mağduriyet yaşamış yolculara vb. münferiden de kullandırabiliyorlar.
Biz özellikle taşra ve yurt dışı teftişlerimizde, bedava verilen biletleri tahsis amacına ve kriterlerine uygunluğu yönünden inceler ve bazı istismar edilen bilet kullanımlarını tespit ettiğimizde, üst yönetime raporlardık. AKPartizan THY yönetimlerinin özel seçilmiş! müfettişleri böyle denetimler yapıyorlar mı bilmiyorum.
Ama bir kısmı medyaya daha doğrusu kamuoyuna yansıyan, sızan duyumlardan, bu bedava (ikram) bilet uygulamasının tahsis amacı dışında çok kullanıldığını ve hatta MEB Yusuf Tekin’in vatana, millete faydalı “Sivil Toplum Kuruluşu” zannettiği, din istismarcısı cemaat ve tarikat vakıflarına, organizasyonlarına bile toplu bilet verildiğini duyuyoruz.
Bu usulsüz bilet tahsislerine ilişkin protokoller elbette çok gizli yapılıyor ve elimizde kamuoyuna yansımış çok fazla somut örnek yok. Ancak, hangi özel durumlarda ve hangi özel kişiler ve amaçlar için bu tahsislerin yapıldığını, bir kısmı medyaya da yansıyan TBMM soru önergelerinde dile getirilen sorularda görebiliyoruz.
Ben sadece bu konuya özel olarak, bütün soru önergelerini taradım. Daha doğrusu, TBMM sitesinde incelemeye açık son 8 dönemin THY soru önergelerini tek tek okudum. Bu konuda Milletin vekilleri tarafından onlarca soru önergesi sunulmuş, Meclis Başkanlığı’na. Bir kısmını lütfedip cevaplamışlar ama samimi, gerçek cevap değil bunlar. Adeta baştan savmışlar.
Peki ne var bu önergelerde? derseniz. Sizin için aşağıya özetlenmiş bir dökümünü yaptım. Buyurun birlikte okuyalım ve değerlendirelim.
Bir zamanlar Said-i Nursi cemaatinin düzenlediği uluslararası sempozyumlara katılanlara verildiği iddia edilen biletler, TÜGVA isimli derneğin “Bölge Uzmanı Yetiştirme Programı” na sponsorluk kapsamında verildiği iddia edilen 1500 bilet, THY’nin hat açılış vb. tanıtım gezilerine, yandaş kontenjanından davet edilen siyasetçi, bürokrat, iş adamı, sanatçı vb. kişilere verildiği iddia edilen ücretsiz biletler, THY Genel Müdür ve Yönetim Kurulu Başkanı tarafından, ya da bunların takdiri dışında, münferiden bazı akraba, bürokrat, iş adamı, dernek, cemaat, tarikat mensubu vb kişilere, THY orta kademe yöneticilerinin talimatıyla verildiği iddia edilen ücretsiz biletler, İktidarın talimatlarıyla, muhtelif kişilere (mesela muhtarlar) Anadolu Jet seferlerinde kullanılmak üzere verildiği iddia edilen yüzde 50 indirimli biletler vb.
Yukarıda belirttiğim üzere, bu soru önergelerinin bazılarına cevap bile verilmemiş. Daha doğrusu, cevaplanan önergelerdeki cevap metni, artık ezberlenmiş bir cevap. İngilizce tabirle “copy-paste” (kopyala yapıştır): “Bilindiği üzere THY’nin yüzde 49,12 hissesi Türkiye Varlık Fonuna devredilmiştir…THY özel hukuk hükümlerine göre yönetilen bir şirkettir…Bu sorunuzu ilgili bakanlık cevaplayacak. vb.” cevaplarla bu soru önergeleri geçiştirilmiş.
Benim HİT (Hükümet İktisadi Teşekkülü) dediğim, (aslında deve mi kuş mu belli olmayan) sözde özelleştirilmiş THY de, herkes çok iyi biliyor ki; ateş olmayan yerden duman çıkmaz ve yukarıda sayılan yetki ve takdir hakkı istismarları, son yıllarda çok fazla oluyor. Olmakta.
Aslında, yukarıda sayılan örneklerin münferit olanlarına daha önce de rastlıyorduk. Daha doğrusu biz müfettişler tespit ediyorduk. Ancak, hiç bu dönemde olduğu kadar yaygın ve pervasızca istismar edilmemişti bu yetki ve uygulama. Malum gruplara ve organizasyonlara yaygın bir şekilde uydurma gerekçelerle, yüzlerce, hatta binlerce ücretsiz bilet verilmesi ise sadece bu döneme özgü bir durum.
Mesela TÜGVA Protokolü. Belgeleriyle birlikte medyada haber olduğu için detayını biliyoruz ve aslında çok ilginç (uydurma) bir talep gerekçesi var, bu biletlerin.
Basına yansıyan sözde sponsorluk teklif yazısı, adeta talimat yazısı gibi. Vakfın yöneticisi tarafından yazılan yazı, “destek sponsorluk talep etmekteyiz” diye bitiyor. Belli ki; resmi yazışma üslubundan ve nezaketinden tamamen yoksunlar. Beş yüz adedi yurt dışı olmak üzere, 1.500 adet bilet karşılığında, THY ye haklarını bildirmişler! Toplam tutarı milyonlarca TL tutan biletleri bedavaya getirme karşılığında broşürlerinde, web sitelerinde vs. THY logosu kullanacaklarmış. Ne büyük lütuf! Hatta kendileri talep ederlerse, THY bunların bölge uzmanlarına sunum yapma hakkına bile sahip olacakmış! Bu lütuf değil galiba.
Burada adeta, “bir gerekçe uyduralım, bize yüzlerce bilet ikram edin.” gibi bir şey olmuş aslında. Ama uydurulan gerekçenin içi bomboş. Çünkü, hiçbir reklam ve tanıtım değeri olmayan (7 satırlık) bir karalamayı “sponsorluk anlaşma teklifi” gibi sunarak, beleş biletleri güya gerekçelendirmişler.
Yazıyı yine biraz uzatmış olacağım ama tam bu noktada, Elâzığ Müdürlüğü görevim sırasında onaya sunduğum bir taleple ilgili anekdotu anlatmak istiyorum sizlere. Böylece, karşımızdaki zihniyetin, ne tür bir çifte standarda sahip olduğunu daha iyi görebileceğinizi düşünüyorum. Çünkü TÜGVA ya karşı bu denli cömert davrananlar, vakti zamanında Karakoçanlı depremzede çocuklardan aynı cömertliği esirgemişlerdi.
Mart 2010’daki depremden sonra Kovancılar ilçesi Kaymakamı arayıp; depremden olumsuz etkilenen, hatta bazılarının okulu yıkılan öğrencilerin yaşadıkları travmayı atlatabilmeleri, daha doğrusu çocukların rehabilite edilebilmeleri bakımından, Türkiye İzcilik Federasyonu’nun her yıl düzenlediği “Çanakkale Milli Bilinç Kampına” gönderilmeleri için bir organizasyon yaptıklarını açıklayarak, Elâzığ /İstanbul/Elâzığ uçak ulaşımında bayrak taşıyıcı, milli şirketimiz THY’den de katkı beklediklerini söylemişti.
Ben de şirketimiz politikası gereği bu tip organizasyonlara sıcak bakıldığını; ancak, bu büyük organizasyonun THY Elâzığ Müdürlüğü yetkisini aştığını, Genel Müdürlüğümüze hitaben resmi bir yazıyla müracaat edildiği taktirde, seve seve takip edip, sonuçlandıracağımı söylemiştim.
Genel Müdürlüğe hitaben yazılmış talep yazısını bana gönderdiler ve ben de hiç bekletmeden, Müdürlük yazısı ekinde (önce e-posta ile) merkezdeki ilgili ünitelere gönderdim. Konu acil olduğu ve aşağılarda kim vurduya gitme ihtimali de bulunduğu için, Başmüfettişlikten kalma kendisini doğrudan tanıma imtiyazıma güvenerek, e-postayı dönemin THY Genel Müdürü’ne de CC vermiştim. Sonuç ne mi oldu? Israrlı takibime rağmen, maalesef olumlu cevap alamadım.
THY’nin yerli ve milli yöneticileri, depremzede öğrencilerin Çanakkale Milli Bilinç İzcilik Kampına gitmelerine sponsorluk katkısı vermeyi, muhtemelen tercih etmemişlerdi. Oysa organizasyonu düzenleyenler, indirimli bilete bile razıydı. Bunu kendilerine de söylemiştim.
O tarihte, depremzede çocuklardan birkaç yurtiçi bileti esirgeyen THY yöneticilerinin, yıllar sonra uyduruk bir protokole istinaden, 1.500 bedava bileti, ülkemizdeki öğrenci yurdu eksikliği sorununu çözdüğü söylenen! çok yarayışlı bir derneğe verdiklerini öğrendiğim zaman, keşke sayın Kaymakama, sponsor desteği talebini TÜGVA’nın iş bitirici yöneticileri vasıtasıyla THY ye iletmesini salık verseymişim diye düşünmüştüm. Eminim, 7 satıra bile gerek olmazdı. Yazacakları (2 satırlık) yazıyla, THY’nin atanmış yöneticilerini ikna ederlerdi.
Yorumlar Tüm Yorumlar (70)