DHMİ’deki adaletsizliğin ucunu yazdım kıyametler koptu. Devamını yazsam kıyamet tam kopacak emin olun. Lakin biraz ara vereceğim. Gelişmeleri takip edip adaletsizliğin devam etmesi halinde verilen şansın değerlendirilmediği kanaatine varıp kaldığımız yerden daha fazlasını yazarak gizlenmiş gerçekleri sergileyeceğiz.
“Karanlıkta yürürken gölgen bile seninle değil”. Bu güzel sözlerden yola çıkarak Türk Hava Yolları’nın keyfi gazete ayrımcılığını değerlendirmek istiyorum.
İktidar ile cemaat arasında yaşanan gerginlik toplumun her katmanına sirayet etmiş durumda. Cemaatin, devletin içine sızmış tetikçileri tarafından iktidarı fişlemesi ile iki tarafın birbirine karşı tu-kaka davranışları hız kesmeden devam ederken olan vatandaşa oluyor.
Zaman Gazetesi merkezli bu taşlamalara Bugün Gazetesi ve o cenahın tüm yayın organları ağız birliği etmişçesine iktidara yüklenince, iktidar da kendi argümanlarını kullanarak “cemaatin sesini ne kadar kısarsam o kadar iyi” mantalitesi ile hareket ediyor.
Türk Hava Yolları, bu iktidarın en güçlü olduğu kurumlardan biri. THY, iktidar-cemaat arasındaki savaşa katılarak kendi safını hemen belli etti. Zaman grubu ve Bugün Gazetesi (İpek Yayıncılık) tüm reklam, sponsorluk ve diğer çalışmaları durdurdu.
THY’nin tasarrufunda olan bir durum. THY ister reklam verir, ister vermez.
Yıllardır Sözcü ve Aydınlık Gazeteleri’ne de verilmiyor. Uçaklarda veya VIP-CIP salonlarında da dağıtılmıyor.
THY’nin Zaman Gazetesi, Bugün Gazetesi ve bunlara bağlı diğer yayın organları ile çalışmaması yeni düşman kazanmasına sebep oldu.
Her gün THY aleyhinde haberler görmeye başladık.
Ben naçizane sormak isterim ki bu cemaat gazeteleri aynı duyarlılığı Sözcü ve Aydınlık Gazeteleri için neden yapmadı acaba?
Bugün 16 Şubat 2014. Bu satırları yazmadan önce Cihan Haber Ajansı’nın geçtiği bir haberi izledim. Neymiş efendim Amsterdam kazasının hiç yayınlanmayan görüntülerini bulmuşlar.
Yazıklar olsun.
İnsan hayatı üzerinden yayın yapmak, acıları tazelemek, cemaat dediğimiz dindar insanların işi olabilir mi? Biz dindarlığı “ayıp örtmek, kabahat görmemek” diye biliriz. Yüce ALLAH bile kabahatler görünmesin, kullarım utanmasın diye geceleri yaratmışken siz kim oluyorsunuz da bayatlamış yemeği fırına sürüyorsunuz.
Cemaat, THY’nin imajını sarsmak isterken, THY cemaat için çokça fedakârlıklar yapmıştı. THY’nin eski bir yöneticisi şunları anlatmıştı. Yeri gelmişken yazmadan edemedim. THY’nin eski müdürlerinden birinin odasına cemaatten birileri gelmiş. İstekleri aynen şu; Afrika’nın bilmem neresine yüzlerce bedava bilet.
Müdür bu talebi reddediyor. Müdür tehdit ediliyor. “Biz genel müdürden hallederiz ama sende yerinde oturamazsın” deniyor. Aynen dedikleri gibi oluyor. Biletler bir kılıfına uydurulup cemaatçilere veriliyor ve müdür de görevinden ayrılmak zorunda bırakılıyor. Asla isim vermeyeceğim.
Demek istediğim şu ki; çıkarlar örtüşmediği vakit cemaatçiler din, kitap tanımıyor. Ayıp, günah bilmiyor. Cemaatçilerinki dindarlık mı dincilik mi diye sorsalar kesinlikle “dincilik” derim. Yani din üzerinden para kazanma. Allah ıslah etsin diyorum.
Tabi THY’nin ambargo koymasını da doğru bulmuyorum. Ambargo ile sansür ile hiçbir yere varılmaz. Çokça sansür yaşamış biri olarak bunları çok iyi anlıyorum.
Orhan Birdal da çok iyi bilir sansürü! Gazetecilikten mezun bir genel müdüre sansürün, iletişimi engellemenin ne demek olduğunu sormaya gerek yok sanırım.
Arzumuz kutuplaşan bir ülke değil kucaklaşan bir ülke görme yönünde.
Yorumlar Tüm Yorumlar (27)