Her yıl bir önceki yıla ait Sayıştay Raporları açıklandığında, medyada bu havalimanının haberi mutlaka yapılır. Çünkü, devletin kasasından bir kuruş çıkmayacak denilerek, dünyada eşi benzeri olmayan YİD (yap-işlet-devret) modeliyle yaptırılan bu havalimanına verilen yolcu garantisi geçen hiç bir yılda tutturulamadı.
Tutturulamadı ifadesi anlamsız oldu aslında. Zira DHMİ kayıtlarına baktığımızda, on yılı aşkın süre önce işletmeye alınan havalimanında, geçtiğimiz süre zarfında gerçekleşen ortalama yolcu sayısının sadece yüzde 3! olduğunu görüyoruz. Yüzde 97’lik sapmanın sonucunda, bu projeye geçen 10 yılı aşkın sürede, yaklaşık 60 mio EUR yolcu garantisi farkı ödenmiş durumda.
Afyon ve Kütahya illerimiz arasında yapılan ve Türkiye’nin ilk bölgesel havalimanı olarak lanse edilen Zafer Hava Limanı’nın proje/inşaat bedeli 50 Milyon Euro olarak açıklanmıştı. Yirmi bir yıllık iktidarın, lütfen yanlış anlamayın (başarılı anlamında) makbul müteahhit firmalarından olan İÇTAŞ tarafından, YİD modeliyle yapılmış ve 2012 yılı sonunda işletmeye alınmıştı.
Toplam 30 yıllık işletme hakkı olan yüklenici firma, Uluslararası Zafer Havalimanı’nı 21.03.2044 tarihine kadar işletecek. Sözleşmeye göre, yolcu garanti sayısı her yıl artarak, 10. Yılda (2022) 1.370. 000 rakamında sabitlenmiş. Bu taahhüt çerçevesinde, hedef yolcu sayısında gerçekleşen sapmaya göre, devletin kasasından çıkacağı tahmin edilen rakam yaklaşık, 208 milyon EUR olarak çıkıyor karşımıza.
Geçen on yıllık ortalamadaki yüzde 97 lik yanılma, havalimanının yapıldığı bölgenin nüfusunun kalan sürede 5 -10 katına çıkacağına veya bölgede turizm patlaması yaşanacağına dair bir projeksiyon olmadığına göre, garanti edilen yolcu sayılarının realize edilmesi, hazineye yük olmadan karşılanabilmesi imkânsız görünüyor.
Hazineye yük demişken, yüklenici firma açısından bir sorun yok burada. Ödenen paralar devletin, milletin parası oluyor. Çünkü müthiş performansıyla geçen 10 yılda bütün inşaat bedelinden daha fazlasını, yolcu garantisi farkı olarak devletten tahsil ederek yatırımını amorti etmiş olan firmanın, işletme süresi sonuna kadar milletin hazinesinden toplamda 208 milyon EUR tahsil edeceği hesaplanmakta.
Bu durumda, kalan süre zarfında elde edeceği işletme ve kira gelirleriyle işletme masrafını rahatlıkla karşılayabileceği için, harcadığı beher EUR başına 4 EUR kazanacağını söyleyebiliriz. Bir zamanlar “1 koyup 3 almak” diye bir tabir vardı. Bunu güncellemişler netekim. Hem de döviz bazında.
Gelinen noktada, devletin kasasından bir kuruş çıkmayacak diyerek lanse edilen projenin 10 yıllık sonuçlarını gören vatandaş da haklı olarak, “usullere aykırı bir durum yok” diyerek, sorulan soruları savuşturan Bakan dahil, bu işte yanlışı ve ihmali olanlara soruyor:
1. Garanti edilen yolcu sayıları ve bu sayılar esas alınarak verilen taahhüt, hangi uzmanlar tarafından hangi kriterler esas alınarak hesaplanmıştır? Bu sapmanın sonradan ortaya çıkan makul, mantıklı bir gerekçesi, bahanesi var mıdır?
2. Yüzde 97 lık bir sapma elbette çok fahiş bir sapmadır. Bu fahiş hesap hatasına rağmen, gelecek yıllarda bu sapmanın sıfırlanması, devletin bu yükten kurtulması ihtimali var mıdır?
3. Başlangıçta bu ihale devletin idari, mali ve hukuki denetim süreçlerinden geçmiş midir? Yapılacak bir teftişte ihmal, kusur, hatta kasıt tespit edildiği takdirde ne yapılabilir? Kamu zararı tazmin edilebilir mi? Sorumlulardan hesap sorulabilir mi?
Birinci soruya bu güne kadar cevap veren oldu mu bilmiyorum. Ancak ülkenin mevcut koşullarında bu tür ihaleleri denetleyecek, hesap soracak bir merci maalesef yok. Aslında kağıt üstünde var gibi, ama yok! Çünkü, yıllardır iktisadi ve mali tercihlerini meclis ve diğer kamu denetim/hukuk sisteminin etkili ve gerçek kontrolü dışında gerçekleştirebilmek için, teftiş/denetim sistemi ve kadrolarını pasifize eden bir siyaset anlayışı yönetiyor ülkemizi.
Diğer yandan, yukarıda kaynak olarak Sayıştay Raporlarını adres gösterdik ama, artık herkes biliyor ki; Meclis adına denetim yapan Sayıştay’ın raporlarının gereği yapılmıyor. Çünkü, Meclisteki iktidar çoğunluğu buna izin vermiyor.
Siyasi erk sahipleri, 20 yıl önce iktidara geldiklerinde, Teftiş Kurullarını tamamen kapatma niyetlerini açıkça ortaya koymuşlardı, aslında. Devam eden süreçte, tamamen kaldırmaktan vaz geçip; 2004 yılında çıkardıkları 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununu kapsamında bu kurulların yetkilerini budayıp, teftiş fonsiyonlarını ikinci plana itip, yanısıra ne kasdedildiği belli olmayan rehberlik fonksiyonu dayattılar. Böylece etkin teftiş sistemini ve kadrosunu tamamen pasifize ettiler.
Oluşturdukları yeni sistemde, İç Denetim Koordinasyon Kurulu çatısı altında, paralel bir denetim yapısı ve kadrosu da oluşturdular. Bu kapsamda dış denetim yetkisini sadece Sayıştay’a verdiler. Ancak, TBMM adına denetim yapan Sayıştay’ın düzenlediği raporlar, içerikleri boşaltılmış haliyle bile siyasi erk sahiplerini rahatsız ettiği için, sümen altı edillir oldular. Bu nedenle, 3. Sorunun sağlıklı bir cevabını ortaya koymak da şimdilik mümkün görünmüyor.
İkinci soru kapsamında belirtmek gerekirse, Sayıştay Raporları bu konuda hiç kaale alınmıyor diyerek hepten haksızlık yapmış olmayalım. Mesela 2017 yılındaki raporda yer alan bir bugu ve öneriye istinaden, Zafer Bölgesel Havalimanı'nın uçak ve yolcu trafiğinin artırılmasına yönelik projeler geliştirilmesi amacıyla bir komisyon kurmuşlar. Ancak, garip bir tesadüf diyelim, 2017 den sonraki yıllarda, gerçekleşme oranları ortalamanın da altına düşmüş. Nedense tam bu noktada, “bir sorunu sürüncemede bırakmak istiyorsan, komisyona havale et” sözü geldi aklıma.
Buraya kadar bir sürü rakam sıraladık. Konunun daha iyi anlaşılabilmesi için YÖK ün mucidi ve kurucusu rahmetli İhsan Doğramacı’nın deyimiyle “esasen bunun da tablosu var” diyelim ve tabloyu aşağıya koyalım. Böylece geçen süre zarfında ortaya çıkan vahim manzarayı bu tabloda daha iyi takdir edeceğinizi düşünüyorum.
YILLAR | GARANTİ EDİLEN YOLCU | GERÇEKLEŞEN YOLCU | GERÇEKLEŞME ORANI | ÖDENEN GARANTİ (EUR) |
2012 (24/11) | 85.000 | 1.522 | % 2 | 446.956 |
2013 | 909.500 | 43.672 | % 5 | 4.637.056 |
2014 | 968.618 | 41.876 | % 4 | 4.936.732 |
2015 | 1.026.695 | 42.276 | % 4 | 5.254.494 |
2016 | 1.083.205 | 41.188 | % 4 | 5.581.610 |
2017 | 1.138.365 | 51.229 | %3 |
|
2018 | 1.188.547 | 50.134 | %4 |
|
2019 | 1.236.089 | 39.609 | %3 |
|
2020 | 1.279.352 | 7. 429 | %1 |
|
2021 | 1.317.733 | 22.929 | %2 |
|
2022 | 1.370.000 | 57.097 | %4 |
|
Tabii ki; bu tablonun mucidi ben değilim. Sayıştay Denetçileri, bu tabloyu 2016 yılı dahil, 2012 yılından itibaren her yıl yenileyerek, denetledikleri DHMİ Denetim Raporuna koyuyorlarmış. Gazeteciler de buradan iktibas edip, haber yapıyorlarmış. Ancak, nedense bu original çalışmayı 2017 den itibaren es geçmişler. Bu nedenle, tablonun 2017-22 yıllarına ait rakamlarını başka kaynaklardan temin ederek tabloya aktardım.
Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuz Yılmaz, 2021 yılında gerçekleştirilen KİT Komisyonu toplantısında, Sayıştay/DHMİ Raporunda gerekli detayları bulamayınca, CİMER’e sorarak elde etmiş bu rakamları. Sonraki yılların rakamlarını DHMİ Faaliyet Raporlarından aldım. Son sütunda boş bırakılan “Garanti Ödemeleri” hariç.
Diğer yandan, Sayıştay’ın yıllık raporlarında bu konuya ayırdığı mesainin yıldan yıla giderek azalmakta olduğunu tespit eden sayın Milletvekili, KİT toplantısındaki konuşmasında, bu konuya da özellikle dikkat çekmiş. En iyisi ben konuşmasının ilgili bölümü aşağıya aynen alıntılayayım ve takdirlerinize bırakayım.
“…Diğer tarafı itibarıyla, Sayıştayın 2017 Yılı Devlet Hava Meydanları İşletmesi Raporu 241 sayfa, 2019 yılı Raporu ise 87 sayfa. Biraz önce ben, bu topladığım bilgileri, resmî belgelere dayanarak topladığım bilgileri, verileri ifade ettim. 2,77 katlık bir fark var ve dolayısıyla da bu bilgileri aslında gizlemiş oluyorsunuz.”2013 yılından itibaren 2016 yılına kadar Sayıştay raporlarında Zafer Havalimanı'yla ilgili garanti yolcuları konusundaki gerçekleşme oranlarının tablosu yer alırken bunu hangi nedenle Sayıştay raporlarından çıkarıyorsunuz ve denetleyen milletvekillerinin gözünün önünden kaçırıyorsunuz? Bunu öğrenmek istiyorum. Neden? Yani bu kadar büyük bir kamu zararından bahsediyorum ben. Bu vatandaşın vergileri, yani buradaki hiç kimsenin cebinden çıkarıp da ödediği ve finanse ettiği bir havalimanından bahsetmiyorum. Bu vatandaşın vergileriyle ödenerek yapılan bu yanlış yatırıma, -o şekilde ifade edeyim- buna neden Sayıştay raporlarında bir veri olarak, bir sayı olarak bile yer vermiyorsunuz? Bunu sizden açıklamanızı istiyorum.”
Sonuç olarak, bu fiyasko, (pardon fizibilitesi yanlış) projedeki garanti ödemelerinin kamuoyuna şeffaf bir şekilde açıklanmadığını görüyoruz. Başlangıçta, fizibilitesinin, neden ve nasıl yanlış yapıldığını ve bu şekilde ihale edildiğini de bilmiyoruz?
Ancak, doğru fizibilitenin nasıl yapılması gerektiği konusunda bir değerlendirme yapabiliriz. Başka bir ifadeyle, bu proje iflah olmayacak. Bu aşikar ve neden iflah olamayacağını izah etmek mümkün aslında. Tam bu noktada, okurların haklı eleştirileri doğrultusunda, en iyisi yazıyı daha fazla uzatmayalım ve bu konuya gelecek haftaki yazımızda devam edelim…
Yorumlar Tüm Yorumlar (41)