21 Ekim 2024, Pazartesi
Çetin ÖZBEY
Çetin ÖZBEY [email protected]

İşini Sev Ama Ona Her Şeyinle Bağlanma. Zira Onun Seni Ne Zaman Terk Edeceğini Bilemezsin



KLİENTALİZM NEDİR Kİ? Uluslararası siyaset biliminde “Klientalizm” deyimi mevcut. Bu söz konusu bilimin çok önemli bir bölümü. Siyasetçiler ile seçmenler arasında maddi çıkarların ön planda olduğu bir bağı ve siyasi partinin taraftarlarına kaynak sağlayarak ayakta kalmasını başka bir deyişle kuvvetini muhafaza ederek iktidarını sürdürmesini ifade eder. Başka bir deyişle Klientalizm, siyasal otoritenin çeşitli hizmetler veya mallar sunarak bu karşılığında siyasi destek talep etmesini ve beklemesi durumunu çağrıştırır. Bu kavram, kamu ve özel kaynakların dağıtımında adalet ya da liyakat gibi standartların yerine belirli ağlar veya ilişkiler aracılığıyla oluşan destek mekanizmalarını öne çıkarır. Belirtilen hususun uluslararası iktisat deyimlerinin için de yer alması, bu uygulamanın dünya ülkelerinin bazılarındaki mevcudiyetini göstermektedir. Evet bu bilgiyi dağarcığınızın bir yerine koyun ve yazının gerisini öyle okuyun veya dinleyin.

İŞİNİ SEV AMA ONA HER ŞEYİNLE BAĞLANMA. ZİRA ONUN SENİ NE ZAMAN TERK EDECEĞİNİ BİLEMEZSİN: Yazının başlığına bakıp böyle şey olmaz, kabul edilemez demeyin, üstlerinizin sizi takdir ettiğini ve iş yerinizde çalıştığınız noktasında size ihtiyaç olduğunu düşünebilirsiniz, düşünmeyin. Hatta bu, üstleriniz tarafından bu şekilde söylense bile inanmayın. İş yaşamında olmaz olmaz’ mış. Ben bunu yaşayarak öğrendim. Şahit olduğum örnekleri saysam bu köşe yetmez. Ne demiş Hintli düşünür? İşini sev ama ona her şeyinle bağlanma, zira onun seni ne zaman terk edeceğini bilemezsin”. Durduğu yerde mi söylemiş bu sözü? Hayır. Birçok örnek gördükten ve belki de bir, iki tanesini yaşadıktan sonra söylenen bir sözdür bu. Ve de hepimiz için dün geçerliydi, bugün içinde geçerli yarında geçerli olacak.

Görevdeyken bu konuyu “En iyi iş, daha iyisini bulana kadar sahip olduğumuzdur” şeklinde ifade ederdim. Ve bu bana çok doğru gelirdi. Ancak bu sözü iş arkadaşlarıma yaptığım bir seslenişte kullanınca patron pek mutlu olmadı. Bu çalışanları yeni iş arayışına iter. Arkadaşlara şimdilik, yeni bir iş bulana kadar idare edin mi diyorsunuz “dediğini hatırlıyorum. Tabii yazılı olmamak kaydı ile aynı temayı her zaman işledim. Bugün de halen aynı şekilde düşünüyorum.

DÜNYADA İSTİHDAM VE SOSYAL GÖRÜNÜM: ILO’nun Dünyada İstihdam ve Sosyal Görünüm: Eğilimler 2024 raporu hem işsizlik oranının hem de iş açığı oranının, bir diğer deyişle iş arayan işsiz kişilerin sayısının pandemi öncesi seviyelerin altına düştüğünü ortaya koyuyor. Yüzde 5,1 olarak gerçekleşen 2023 küresel işsizliği 2022'deki yüzde 5,3 seviyesinin biraz altına inerek, sınırlı bir iyileşme gösterdi. Küresel iş açığı ve işgücü piyasasına katılım oranlarında 2023'te iyileşme görülürken, İşgücü piyasası görünümünün ve küresel işsizliğin daha da kötüleşeceği öngörülüyor. 2024 yılında iş arayan kişi sayısının 2023’ deki seviyenin üzerine çıkması bekleniyor. Türkçesi dünya işsizlikten dün şikayetçiydi, bugünün sonuçlardan da mutlu olduğu / olacağı söylenemez.

AYNI KONUDA TÜRKİYE’MİZİN DURUMU: Türkiye, 1960’lardan beri hemen her dönem görülen yüksek işsizlik oranlarıyla mücadele etmek zorunda kalan bir ülke. Özellikle 1980’lerden sonra, küreselleşme ve teknolojik ilerleme nedeniyle artmaya başlayan işsizlik, 1990'larda evrensel ölçülere göre daha yüksek sayılan düzeylere ulaşmıştır. 2001 kriziyle birlikte, işsizlik daha da derinleşmiş ve kriz sonrası istihdamdaki toparlanma ekonomik büyümedeki toparlanmanın aksine çok yavaş ve sınırlı olmuştur. Hızlı nüfus artışı, eğitim politikasındaki sorunlar, yatırım yetersizliği, siyasi ve ekonomik istikrarsızlık gibi nedenlerin bu sorunun daha da ağırlaşmasına neden olduğu mutlak.

BİR ŞİRKETİN VAZGEÇMEMESİ GEREKEN ÇALIŞANLARIYLA İLGİLİ BİR YAŞANMIŞ. Türk Hava Yollarından ayrılmamı ve Çelebi’ de çalışmaya başlamamı takip eden bir süre sonra Antalya da bir görev seyahatindeyken bir arkadaşımız beni aradı ve için de kendisinin de bulunduğu 300 kişiye yakın yönetici pozisyonundaki çalışanla dönemin yöneticilerinin görüştüğünü ve görevden kendi arzuları   ile ayrılmamaları halinde iş akitlerinin feshedileceği bilgisinin kendilerine verildiğini ifade ederek fikir sordu. Düşünmek istedim. Ve ertesi sabah kendisini arayarak görüşümü ifade ettim. Daha sonra bu grubun 350 kişi olduğu belirtildi. Detayını tam olarak hatırlayamıyorum.  Bana iletilen isimleri düşündüm ve de söz konusu kurumun bu insanlardan nasıl vazgeçebildiğini kurgulayamadım. Öyle ya, bu toplu fesih işlemini yapan yönetim yeniydi. Bu yeni yönetimde şirketi, bilmeyen, tanımayan insanlar bir aradaydı. Şirketin iştigal konusu ile yakından uzaktan ilgileri yoktu. Vede birlikte olmak istemedikleri grubun ekseriyeti aklımda yanlış kalmadıysa ticari ünite mensuplarından oluşuyordu. Dolayısı ile yeni yönetimin bu insanlardan vazgeçebilmesi her türlü izahtan vareste bir uygulamaydı. Ne uğruna olduğunu bilemem ama yapıldı. Dağarcığımda bu konudan çıkartılacak çok ders var ama konuyu uzatmak istemiyorum.

BUGÜNÜN ÇALIŞANLARI İÇİN AYNI TABLONUN TEKRAR YAŞANMAYACAĞININ GARANTİSİ VAR MI? Tabii bugün kime sorarsanız mümkün değil cevabını alacaksınız. Nasıl isterseniz öyle düşünün. Ancak geçmişte yaşanmış olanlar gösteriyor ki, bunu da düşünmek gerekirmiş. Olmaz demeyin. Öncekilerde olmaz böyle bir şey, yapılamaz, mantık bunu öngörmez diyorlardı. Ama oldu ve bunu yaşadılar. Demek ki olabiliyormuş. Ve de bu manzaranın bugün, yarın veya öbür gün tekrarlanmayacağının da garantisi yok. Benzerini bir gün sizlerde yaşayabilirsiniz, çocuklarımızda.

SİYASETİN İŞ YERLERİNDE TEŞKİLATLANMASI: Siyasetin, özellikle iktidar partilerinin işyerlerinde teşkilatlanmalarının işe alım, tayin, terfi gibi uygulamalarda ayrımcılığa yol açacağı mutlak olup ve bunun toplumsal sonuçlarının ciddi olabileceği açıktır. Söz konusu uygulama bir yandan liyakat sistemini zayıflatırken, diğer yandan toplumsal kutuplaşmayı da artıracağı kuşkusuzdur.

LİYAKAT EROZYONU: İşe alımlarda ve terfilerde siyasi bağlantılar öne çıkarıldığında, yetenekli ve nitelikli bireyler yerine sadakat esasıyla tercih edilenler ön plana çıkacaktır. Bu durum, kurumların istihdam açısından verimlilik ve buna bağlı olarak performansını olumsuz etkileyecektir.

TOPLUMSAL GÜVENSİZLİK: Çalışanlar arasında, işe alım, tayin ve terfi süreçlerinin adil olmadığı düşüncesi yayılması, işyerlerinde huzursuzluk ve güvensizliği artıracaktır. İnsanlar, hak ettikleri pozisyonlara sadece siyasi bağlantıları olmadığı için ulaşamadıklarını hissetmelerinin sonucunda toplum içinde birbirine düşman grupların oluşması kaçınılmazdır.

KUTUPLAŞMA VE ADALETSİZLİK ALGISI: BU UYGULAMALARIN YAYGINLAŞMASI iktidar partilerine bağlı olmayan kişiler, kendilerini dışlanmış hissedecekler ve bu da toplumsal kutuplaşmayı körükleyecek ve insanların siyasete olan güvenini haliyle sarsacaktır.

BEYİN GÖÇÜ: Liyakat sistemiyle ilerlemenin mümkün olmadığı bir ülkede, özellikle genç ve yetenekli bireyler, yurtdışında daha adil fırsatlar aramaya yönelecekleri şüphesiz. Bunun da beyin göçünü hızlandıracağı ve ülkenin uzun vadeli gelişimine zarar vereceği ortada.

KURUMSAL ZAYIFLAMA: Siyasi bağlantılarla yapılan atamalar, devlet kurumlarında ve özel sektörde profesyonelliği haliyle zayıflatmaktadır. Yeteneksiz ya da yetersiz kişiler, yönetici pozisyonlarına getirildiğinde, kurumlar işlevselliğini kaybeder.

Evet, bir ülkede iktidar partilerinin işyerlerinde teşkilatlanmaları ve siyasi bağlılığın işe kabul, tayin ve terfi gibi süreçlerde öne çıkması, orta ve uzun vadede sosyal yapıyı olumsuz etkileyecektir. Bu durum, toplumda adalet ve fırsat eşitliği algısının zedelenmesine, verimliliğin düşmesine ve kutuplaşmanın artmasına yol açacağı kabulü zorunlu olan bir gerçektir. Ülkemizde siyasi iktidarlar değiştikçe bu oyun veya bir benzerinin sahnelenmesini kamuoyu artık kaçınılmaz gibi görüyor. Temenni edelim ki ülkemizde ve kurumlarımızda bu tür çirkinlikler artık yaşanmasın ve kelimenin tam anlamı ile iş barışının tesisi mümkün olabilsin.

Evet işsizliğin ülkemiz dahil tüm dünya ülkelerinde değişik boyutlarda sıkıntı yarattığı bilinmekte olduğuna ve de yeni iş bulmanın zorluğu da yaşandığına göre hele hele en rahat iş aramanın, çalışırken yapılabileceği noktasından da hareketle senelerce önce kullandığım “en iyi iş yenisini bulana kadar sahip olduğunuz iştir” sözünün doğruluğunu gösteriyor. Evet, işimize her zamanki gibi sarılmalı ve mutsuzluğumuzu çalışmamıza aksettirmemeliyiz vede yeni bir iş arayışımızı görevimizi yaparken sürdürmeliyiz. En akıllı yöntem bu.

YENİ BİR İŞ ARARKEN: SAHAYA BOYUNUZU AŞAN YÜKSEK BEKLENTİLERLE ÇIKMAYIN.

Yeni bir iş arayışında olan bireylerin hem hayallerindeki işi bulma arzusuyla hem de gerçekçi beklentilerle hareket etmek zorunda oldukları kabulü zorunlu olan bir gerçek. Aksinin ise kişinin içsel çatışmasına ve karar verme zorluğuna neden olacağını mantık öngörür.  Esasen, hayal ettiğiniz işle, ülke iş yaşamının gerçekleri arasında sıkışmadan, pazarınızın koşullarına uygun, başka bir deyişle iş arayanın eğitim düzeyi, becerileri ve diğer kişisel özelliklerini dikkate alarak şayet mevcut ise realite ile örtüşmeyen, makulden yüksek olan beklentilerinin üstünü mümkün mertebe tıraşlayarak yeni ve uygun bir iş arayışına girmesinde fayda var. Evet hem hayallerine ulaşma arzusu hem de gerçekçi olmanın gerekliliği arasında gidip gelen bireyler, muhtemel kararsızlıklarına ilaveten, değişik çelişkili duygular yaşayabilirler iş verenlerce öncelik verilecek değerleri düzgün, dürüst bir şekilde belirlemek kişinin karar vermesini mutlak kolaylaştıracaktır.  İş seçiminde öncelik verilecek olan iş arama sürecinin uzun ve yorucu olması onlarda kaygı ve strese neden olabilir. Bu tür durumların karar vermeyi daha da zorlaştıracağı tabiidir. Neticeten yeni bir iş arayışı sırasında hayallerle gerçekler arasında sıkışıp kalmamak için bu hususların göz önüne alınması şarttır.

İnsanların kariyerlerinde yapmak istedikleri, kendi potansiyellerine ve tutkularına göre şekillenen iş hayalleri mutlak vardır.  Kimisi için bu, yaratıcı bir alan, girişimcilik veya belirli bir sektörde üst düzey bir pozisyon olabilir. Bunlara ulaşmayı düşünebilmek bile tabii ki güzeldir. İş arayan kişinin beklentilerinin, yeteneklerinin ve kişisel değerlerinin örtüştüğü işin ne olduğu tabii ki en önemli husustur.

Kişinin iş piyasasının zorluklarını, yüksek işsizlik oranlarını, rekabetçi bir ortamda yer bulma mücadelesi ile kendi yetkinlikleriyle hayal ettiği pozisyona ulaşmanın ne kadar mümkün olduğunu sorgulaması ile arayışını ona göre şekillendirmesi şarttır. İş arayan kişi bu arayışında özgeçmişinde ya da iş deneyimlerinde yeterli olmadıkları alanlarında dolaşmalarının gerçekleştirme sürecinde kendilerine nasıl engel oluşturacağını düşünerek hareket etmelidir.

Evet, kişi, bunlara dikkat etmesi halinde iş arama sürecinin duygusal, psikolojik etkileri ve hayal kırıklıklarıyla baş etme imkânı bulabilecektir.  Şu an için gerekli görmeseniz de bunu bir kenara yazın yine de.

EVET HİNTLİ DÜŞÜNÜR NE DEMEK İSTEMİŞ.

Yazının başlığını oluşturan bu Hint atasözü, iş ve insan arasındaki ilişkinin doğasına dikkat çekip insana işini sevmeyi, yaptığı işe değer vermeyi önerirken, aynı zamanda ona körü körüne bağlanmamasını da öğütlüyor. Çünkü iş, bireyin tüm hayatını kontrol edebilecek bir unsur olmamalı. Evet, işler her an değişebilir, ekonomik koşullar ya da başka sebeplerle çalışanların iş kaybı yaşamaları olasıdır.  Bu nedenle, kişi kendini yalnızca işine adamamalı, farklı ilgi alanlarına ve kişisel gelişime de zaman ayırmalı. Bu bakış açısı, işin gelip geçici olabileceğini ve bireyin yaşam dengesini mutlak koruması gerektiğini hatırlatıyor. Tabii ki yaşam dengesinin korunma mefhumunun için de yeni iş aranması da var.


 

İşini Sev Ama Ona Her Şeyinle Bağlanma. Zira Onun Seni Ne Zaman Terk Edeceğini Bilemezsin

Yorumlar

hades ~ 8 saat önce
Bu yorum eleştiri sınırlarını aştığı için sansürlenmiştir.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Yazara ~ 10 saat önce
Bu yorum eleştiri sınırlarını aştığı için sansürlenmiştir.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Tespit çok doğru ~ 20 saat önce
Tgs bhkm Kordinasyonun yaptıkları paylaşımınız ile bire bir tutuyor. Sürekli torpilcilik yapılıyor. Kim bizim hakkımızı savunacak kimler atık dur diyecek eş dost akrabayı memur yapıp yıllarını vermiş çalışanlar hak arayınca kafasına vurup ekmeğini al politikasından ne zaman kurtulacağız.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
Pilot ~ 1 gün önce
Bu yorum eleştiri sınırlarını aştığı için sansürlenmiştir.

Yanıtla

Kalan karakter 1000
olur ~ 1 gün önce
olur unutalım yanlarına kalsın yaptıkları

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP OLUR ~ 1 gün önce
( ÇETİN ÖZBEY) ASLAN MARKA. UNUTMA. HEP ONUNLA YAŞA. SENİN FERDEN YAPABİLECEĞİN NE VAR? BURALARA YAZMAKTAN BAŞKA. O ZAMANDA VPN'Mİ KULLANACAKSIN. KÖTÜLÜĞE SON VERMEK HERHALDE GÜZEL BİR ŞEY OLSA GEREK. KİMSENİN ARTIK BENZERİNİ YAŞAMAYACAĞINI BİLMEK DAHA GÜZEL OLMALI. BU KORKUNUN BİTMESİNDE SİZİNDE TUZUNUZ OLDUĞUNU BİLMEK İSE HEPSİNDEN GÜZEL.
İkaz mı bu? ~ 2 gün önce
çetin bey. Birilerine hazırlıklı olun mu diyorsunuz yani?

Yanıtla

Kalan karakter 1000
CVP İKAZ MI BU? ~ 1 gün önce
( ÇETİN ÖZBEY) Hayır arkadaşım. Kimseye hazırlıklı ol falan dediğim yok. Ülkede bu tür uygulamalar bir türlü sonlanmalı. Birilerinin bu uygulamaya son vermesi gerekmez mi? Örnek olarak anlattığım yaşanmıştan sonra THY’ na girenler bugün 20 senelik hizmet süresini aştılar. Neredeyse emeklilik hakkını kazanacaklar. Onları işten çıkarın yerlerine başkalarını alın demek insanlıkla bağdaşır mı? Onlarda artık THY’ nin eski çalışanları olmadılar mı? 20 sene az zaman mı? Tabii ki bu sözleri o toplu fesih işleminden sonra işe girip, geçen uzun süre zarfında THY’ na hakiki anlamda hizmet edenler için söylüyorum. İnsanlar bir şeyleri unutmak ihtiyacındalar. Bu da unutulması gereken kötü yaşanmışlardan biri. Geçmişle yaşamak doğru değil.

Yorum Gönder

Kalan karakter 1000